Bin 600 mağazalı dünya devi marka Türk kadınının el emeğine talip

Bin 600 mağazalı dünya devi marka Türk kadınının el emeğine talip

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Gerek yarattığı 3,5 milyonluk istihdam gerekse sağladığı 20 milyar dolar düzeyindeki ihracat geliri ile Türk ekonomisinin lokomotif sektörleri arasında yer alan tekstil ve hazır giyim içeride ve dışarıda yaşanan olumsuzluklara rağmen yoluna devam ediyor. Kotaların kalkmasının ardından ortaya çıkan Uzakdoğu rekabeti ile ciddi yara alan, ardından da aşırı değerli Türk Lirası ve girdi maliyetlerinin yüksekliği ile boğuşan sektörde ciddi bir erozyon yaşandı. Son dört senede 8 bin 760 tane firma kapanırken sadece 2007'de kapanan firma sayısı 2 bin 110 oldu. Bu süreç içinde Türkiye'deki ve dünyadaki gelişmelere uyum sağlayabilen ve dönüşüm süreçlerini iyi yapan firmalar ayakta kalmayı başardı. Verimliliğini hat safhaya çıkaran, müşteri odaklı çalışan, moda-markaya yatırım yapan ve hızlı servis sağlayarak kendi üzerine düşeni yapan sektör ne yazık ki hükümetten istediği desteği bir türlü bulamadı. Her fırsatta tekstil ve hazır giyimin ülke ekonomisi ve istihdam deposu olması nedeniyle toplumsal barış açısından stratejik kabul edilmesi gerektiği konusuna vurgu yapan sektör temsilcileri firmalarında başardıklarını sektörün geneline yaymak için de çalışmalarını sürdürüyorlar. Başta "Anadolu'da İş, Aş, Barış" olmak üzere sektörün sorunların çözümüne yönelik pek çok proje üreten Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) bu konudaki öncü olmayı sürdürüyor. Aynur Bektaş'ın başkanlığı döneminde ev kadınlarını birer tüccara dönüştürecek yasanın çıkmasına öncülük eden TGSD, bu sefer de bu yasanın uygulamaya geçmesi için önemli bir gelişmeye imza atıyor. 5588 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nda TGSD'nin istediği doğrultuda gerçekleşen değişiklikle dantel, boncuk gibi el işi yapan, halı dokuyan hatta mantı açan kadınlar bile esnaf kabul ediliyor, az miktarda bir stopaj ödemesiyle iş yaptığı işletmeye esnaf makbuzu kesebiliyor. Bu makbuz da iş yaptığı işletme tarafından masraf olarak kullanılabiliyor. Yasa çıkalı bir yıl olmasına rağmen uygulamada yaşanan bazı sıkıntılar yine TGSD'nin yoğun çabaları ile aşılıyor. Bin 600 civarında mağazası bulunan dünya devi bir marka ürünlerinde kullanılan el işlerini yaptırmak için artık Türkiye'yi tercih edecek. TGSD'nin çabaları ile Türkiye'yi pilot olarak seçen söz konusu markanın evde oturan binlerce kadına iş imkanı sağlaması bekleniyor. DÜNYA'yı ziyaret eden TGSD'nin son üç başkanı Umut Oran, Aynur Bektaş, Ahmet Nakkaş ve TGSD Genel Sekreteri Mehmet Kumbaracı yaşanan bu son gelişmeye ilişkin bilgi verirken sektörün sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin görüşlerini paylaştılar. Dış Ticaret Yasası'nda yapılması planlanan değişikliklere ilişkin görüşlerini de aktaran TGSD heyeti atölye baskınları ve türban gibi gündemdeki güncel konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundular. TGSD Başkanı Ahmet Nakkaş Avrupa'nın devleri bile sektörü bırakmazken Türkiye'nin asla böyle bir lüksü olamaz Türkiye'de gündem çok çabuk değişiyor. Bizim sektör bu değişim süreçlerini son 3-4 senede korkunç şekilde hissediyor. Ancak sektörümüz değişim süreçlerini çabuk sindirip gerekli reaksiyonları verecek esnek bir yapıya sahip. Sektörün başarısı bu dinamizminden geliyor. Müşteri odaklı çalışmanın, koleksiyona ve tasarıma önem veren yapıya geçmenin, katma değerli ürünler yaratma kabiliyeti kazanmasının meyvesini topluyoruz. Bu sektör Türkiye ekonomisin can damarı. Hem istihdam hem ihracat hem üretim açısından vazgeçilemeyecek bir sektör. Sektörün ne kadar önemli olduğunun tekstilden çıktı denilen Avrupa ülkeleri de farkında. İki hafta önce Avrupa Tekstil ve Hazırgiyim Organizasyonu (EUROTEX)'in uluslar arası bir toplantısı için İtalya'daydık. Açılış konuşmasını AB Parlamentosu Endüstri ve İş Geliştirmeden Sorumlu Başkan Günter Verhugen yaptı. Konuşmasında güney Avrupa'da bulunan ve daha üretimden çıkmamış olan İtalya, İspanya, Portekiz'in daha bu sektörde kalması gerektiğini üstü kapalı biçimde ima etti. Bundan vazgeçilme lüksü olmadığı gerçeğini ortaya koydu. Teknolojisi yüksek tekstiller grubuna geçme konusunda da AB parlamentosunun bu girişimde bulunan firmalara destek vereceğini açık ve net bir biçimde ortaya koydu. Bu şunu gösteriyor hala bu sektör AB içinde de parlamento düzeyinde bile destek görüyor. Verhugen'den sonra İtalya Tekstil ve Moda Birliği Başkanı Paola Paolo Zegna konuştu. İtalya'da tekstil deri ve hazırgiyimin büyüklüğünün 65 milyar euro olduğunu söyledi. İtalya'nın kesinlikle bundan vazgeçmeyeceğini kaydetti. Her ne kadar rekabet koşulları katı da olsa Made in Italy etiketiyle buna cevap verecekleri, bu piyasayı kaybetmeye niyetleri olmadığını ifade etti. İtalyanlar bu konuda da hükümet, sivil toplum kuruluşları ve sendikalar bir uzlaşmayla bunun etrafında toplanmışlar. İtalya'da bu sektörde 900 bin kişi istihdam ediliyor ve Türkiye'de ise 3,5 milyon kişi istihdam ediliyor. Kişi başı milli geliri 30-35 bin euro olan bir bu işe bakış açısı ile bizim durumumuz ortada. İtalyanlar Çinli işçi çalıştırıyor İtalya ile ilgili bir başka konu daha var. Edindiğimiz bilgiye göre İtalya'da çok sayıda Çinli çalışmaya başlamış. EUROTEX'te genel sekreterler düzeyinde yapılan toplantıda Mehmet Kumbaracı konuyu gündeme getirdi. İtalyanlar sanki ilk defa duyuyorlarmış gibi bakışmışlar İtalya dışındaki ülkeler de ilk defa duymuş. Daha sonra İtalyanlar itiraf etmek zorunda kalmış, 16 bin Çinli çalışan var demişler. Ama İtalyanların 16 bin diyorlarsa bu 160 bin olduğu düşünülüyor. İnsan sağlığını olumsuz etkileyen işlerde Çinli çalıştırıyorlar. İtalyanlar dünya ticaretinin serbest olması yönünde tavır takınıyorlar ama kendi ulusal gelecekleri açısından son derece önemli olan sektörlerine üstü kapalı korumacı tedbir uyguluyorlar. İtalya'daki tekstil fuarlarına hiçbir Türk firmasını almazlar. Çok isterseniz sizin için ayrı bir fuar yaparlar. Onlar da aktif olmuyor. Bu, bir ülkenin var olabilesi için elindeki ekonomi,k değerlere ne kadar sahip çıktığının bir göstergesi. Bir ülkenin bağımsızlığını ortaya koyabilmesi için alt yapısını değerlendirecek, üretim yapacak ürettiğini tüm dünyaya satacak bir sistem kurması gerekir. Yasalarıyla ve toplumsal uzlaşı ile bunları hayata geçirirse ülke bağımsızlık kazanır. Ülkenin 80 senedir oluşturduğu değerleri satmakla ancak bugünü kurtarırsınız. Kendinizi başkalarının eline emanet edersiniz. Avrupalı bize güçlü yanlarınızı koruyun diye yalvarıyor Türkiye olarak bizim güçlü yanlarımız var. AB piyasasına yakın olmak en büyük avantajımız. Avrupalı mağaza zincirleri bu avantajlı yanımızı kaybetmemiz için bize yalvarıyorlar. Siyasi idare ile lütfen temasa geçin yoksa bu piyasayı kaybedeceksiniz diyorlar. Kaybetmeyle de yüz yüzeyiz. İlk etkilenen sektör trikoydu, sonra deri etkilendi, şimdi dokuma etkileniyor. En kuvvetliyiz dediğimiz alan örme diyoruz şu anda örmeyi kaybetmeye başladık. Kime karşı? Fas'a karşı. Yurtdışındaki mağazalar zincirine baktığınız zaman örmede ağırlıklı made in Turkey'di etiketini görürdünüz şimdi made in Morocco (Fas) etiketini görüyorsunuz. Bu, size gelen siparişlerin başka ülkeler kaydığını gösteriyor. Rekabet edemeyecek noktaya geldik. Biz bunun doğal bir eleme süreci olacağını düşünüyorduk. Sektörde çok fazla firma var, rekabetten dolayı bazıları elemine olacak diyorduk. Bu doğal elemeyi 2002'den 2006'ya kadar yaşadık. Bundan sonra doğal seleksiyon dönemi bitti rekabetçi yapıya ayak uyduranlar firmalar bile kapanmaya başladı. Katma değeri yüksek ürünler yapan ve müşteriye direkt servis yapanlar da gidiyor. Şu anda büyük sıkıntı var. Atölye baskınları ile sorun çözülmez Bizim sektörün en büyük gücünü fason atölyeler oluşturuyor ve en fazla yükü de onlar çekiyor. Hem istihdam, hem özveri, hem bayanların istihdama katılımı hem de sosyal hayat açısından son derece önemli olan fason atölyeler şu anda maliye açısından çok büyük bir baskı altında. Bunun böyle olacağını daha önceden hissediyorduk şu anda daha şiddetli bir hal aldı. Canı burnuna dayanmış atölye sahiplerinin, teftişe gelen insanlara saldırması hatta hayatlarına bile mal olması gibi gerçeklerle yüz yüze kaldık. Bu zorlama zihniyetle bir yere varmanız mümkün değil. İnsanları kayıt altına almak istiyorsanız bunun alt yapısını hazırlamanız gerekiyor. Bunu çok güzel yumuşak geçişle ve toplumsal uzlaşı ile yapmak mümkün. Dayatmacı ve zorlayıcı zihniyetle, kapatmaya dayalı tedbirlerle boğazlarını sıkarsanız bu yarın size toplumsal patlama olarak geri döner. Bu atölyelerin üzerine daha fazla gidilirse çok daha farklı bir reaksiyonla karşı karşıya kalmamıza sebep olur. Biz dernek olarak kayıt dışına karşıyız çünkü haksız rekabet yaratıyor. Ancak ortaya konulan sistem sizi rekabetçi olmak için otomatik olarak kayıt dışına kaydırıyor. Hangi sebeplerin insanları kayıt dışına s araştırmak lazım ve onlara göre önlem almak lazım. Biz bununla ilgili çözüm önerilerimizi 2002'den beri yapıyoruz. Konuya ilişkin çalışmalarımız mikro ve makro düzeyde var. Biz gerek hükümetle gerekse ilgili diğer kişi ve kurumlarla temasa geçiyoruz. Bunları anlatıyoruz. Eğriye eğri bakan eğriyi doğru görür. Olaya eğri ile bakarsanız yanlışa yanlışla cevap vermiş olursunuz. Asıl sıkıntı burada. Sanayinin yüzde 65'i İstanbul ve çevresinde. Bunun zaten bu şekilde sürmeyeceği gerçeğini biz dört yıl önce ortaya koyduk. Dedik ki 5084 sayılı yasayı tüm Türkiye'ye ve sektörlere yayın. Yaptığı ihracat, ekonomiye katkısı vs. gibi kriterler belirleyin. Bu kriterler zinciri içine giren sektörlere 5084 sayılı yasayı ülke genelinde uygulayın. Bu süre zarfında da daha aktif ve etkili çalışmak için bizim ihtisas sanayi bölgeleri dediğimiz alanlara ki bu bölgeler de aşağı yukarı bellidir sektörün transformasyonunu gerçekleştirin. Bu bölgelerin altyapısını iki sene içinde sağlayarak oradaki üretim koşullarını uluslararası rekabete uygun hale getirin. 5084 sayılı yasadan yararlanan şirketlerin iki sene içinde dönüşün teminatını alarak bunu yapabilirsiniz. İstanbul içinde yer alan boyahaneler nasıl Çatalca'ya gitmek zorunda kaldı beş senede aynı şeyi burada da yapabilirsiniz. İşi yokuşa sürmek önemli değil nasıl başarabiliriz bunu düşünmek önemli. Bakanlara sektörü anlatıyoruz Milli gelirimiz bir günde arttı. Bu, çarpık bir düzenin göstergesi aslında. Bir taraftan zenginleşen bir kesim varken diğer taraftan da gittikçe yoklulaşan bir kesim var. Bu iki ayrı ucun arasındaki mesafe gün geçtikçe açılıyor. Bölgesel farklılık hat safhadaysa, bir tarafta 500 dolar bir tarafta 7 bin 500 dolar gelire sahip insanların olduğu bir ülke konumundaysak bu aradaki farkı kapatmanın stratejisini ortaya koymak lazım. Onu da neyle koyacaksınız ülkenin temel değer ve kaynaklarıyla. Tarımdan sanayiye geçerken elinizdeki en iyi enstrüman ise tekstil ve hazır giyim sektörüdür. Gelişmiş ülkelerde hep böyle olmuştur. Bizim geri kalmış bölgelerdeki nitekiksiz iş gücünü nitelikli hale getirmek ve bunu çok kısa sürede hayata geçirebilmemiz açısından bu sektöre ihtiyacımız var. Olmazsa olmaz, vazgeçilemez bir sektör. O zaman sizin bu sektörü yaşatma görev ve sorumluluğunuz var. Biz buna inandığımız için çabamızı her platformda ortaya koyuyoruz. Umut Oran sürekli Nazım Ekren'le diyalogda. Biz de diğer bakanların sektörün öneminin farkında olmaları açısından hepsinden randevu alıp ziyaret ediyoruz. Sunumlarla anlatıyor ikna etmeye çalışıyoruz. TGSD Eski Başkanı ve TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Aynur Bektaş: Teşvik yasası inceleniyor ama bize soran yok Türkiye'de hazır giyim şu gün itibariyle rakamsal olarak iyi durumda. İhracatımızda 1 ocak-8 mart itibariyle tekstilde yüzde 46, hazır giyimde yüzde 40 artış var. Bunun bir kısmı kurdan da meydana gelse net olarak artış da var. TGSD olarak Ufuk 2010 diye başladığımız 2015 diye revize ettiğimiz yol haritasını izleyen insanlar bunu yaptı. Yoksa sektör 2005'ten beri hiçbir olumlu destek almadı. TL'nin aşırı değerlenmesi ve sermayelerin TL olarak küçülmesine rağmen insanlar bunu başardı. Şu anda kötü değil. Ama bütün sektörlerde karlılık yok. Bu olumsuzluklara rağmen sektör yoluna devam ediyorsa sektörün yaşayabilmesi için ne yapmak lazım biz bunun mücadelesini veriyoruz. Son dönemde atölyelere kayıt dışını engellemek adına baskınlar yapılıyor. Evet kayıt dışı var bu sektörde. 3 milyon çalışan var diyoruz. Kimi 2 milyon diyor 3 milyon diyen var. Ama şu bir gerçek ki kayıtlı işçi sayısı 800 bin. Atölyeler olayı da buraya bağlı. Biz 2005 yılında hükümete dedik ki kotalar kalktıktan sonra bizi iki yıl süreyle hiçbir yer ayırmadan 49 ile verdiğin teşviki ver biz kayıtdışını engelleyelim sektörü yaşatalım, insanlar dayansın. Bunu yapmadılar bu gün bu noktaya geldik. Artık atölyelerle köşe kapmaca oynanıyor. Polisiye tedbirlerle bir yere gelinmez. İnsanlar gece çalışıyorsa daha çok dikkatsizlik olur daha çok yangın çıkar. Devletin ve üst kurumların başı ağrır. Bir defa gece kaçak çalışır. Tabelalar sökülür her ay yeni bir atölye ismi yazılır. Durum bu. Peki ne yapmak lazım? Bir defa teşvik yasasının yeniden elden geçmesi gerekiyor. Bugünlerde duyuyoruz, teşvik yasası alt komisyonda inceleniyor diye. TGSD olarak çok önemli bir derneğiz ben de Türkiye'nin en büyük örme ihracatı yapan firmasının sahibiyim ama bugüne kadar bir Allah'ın kulu da arayıp fikrimizi sormadı teşvik yasasına ilişkin. Ne sivil toplum kuruluşlarını ne de büyük firmaları aradılar. Bu yeni düzenlemenin nasıl olacağı konusunda merak içindeyim. Teşvik yasası çıkıyor dendi herkes yatırımı durdurdu. Ben Nevşehir'e yatırım yapacaktım durdurdum. Çünkü yasada ne var bilmiyorum. Orta Anadolu da çok zor durumda Orada da mı sosyal patlama olsun Anadolu'nun her tarafı çok zor durumda. Orta Anadolu'nun dağ köylerine gidin Güneydoğu Anadolu'dan çok daha berbat. Çünkü Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da sınır ticareti var en azından. Orta Anadolu'da böyle bir şey yok. Patlamayı bir de orada mı yaşayacağız? Bu yüzden ülkenin hiçbir yerini ayırmaksınız bölgesel ve sektörel teşviklerin derhal devreye girip kümeleşmelerin sağlanması lazım. Sıkıntılar belli zaten çözümüne bakmak lazım. Devlet yeni teşvik sistem ile atölyelerle ilgili şunu diyebilir: Sen iki yıl süreyle bin 500 işçini muhafaza edeceksin, bir tane işçi çıkarmayacaksın bunun üzerine sağladığın istihdamın yarısını ben vergiden muaf ediyorum. Sigorta primini almıyorum. O zaman ne olacak biliyor musunuz ben boştaki atölyeleri bünyemde toplamaya başlayacağım. Dolayısıyla iki seneden sonra da bunların hepsi kayıt içine girmiş olacak. Zaten bize iş veren firmalar sigortasız işçi kabul etmiyorlar. Bu yüzden gerçek bir politika oluşturulması ve sektöre sahip çıkılması gerekiyor. Sendikaları TOBB, TÜSİAD, TİM gibi sivil toplum örgütlerini bir araya toplayıp bir uzlaşma sağlaması lazım. Teşvik yasası çıktıktan sonra taşınma kredilerinin de acilen devreye alınması şart. Eximbank'ın sektöre ucuz krediler vermesi gerek. İstihdam yüklü sektörlerin hassas sektör olması ilan lazım. Biz öyle bir sektörüz. 16 satıyoruz bir alıyoruz adam gibi katma değer üretiyoruz. Bizim sektör dışarı da gidebilir. Zaten yasalaşması durumunda yeni dış ticaret kanunu da Türkiye'de ihracat yapma diyor. Biz Türkiye'de ihracat yapmayalım, Ürdün'e, Fas'a, Çin'e gidelim. Ucuz da nereye kadar ucuz. Ben sadece bunu soruyorum. Bugün Özbekistan olayına bakın gidenler battı şu anda. Özbekistan'daki fabrikalarını çok küçük fiyatlara ne olur alın diye yalvarıyorlar. Dışarıya gitmek sadece günü kurtarır. Bugüne kadar kadın haklarını umursamayan erkeklere ne oldu da bizim adımıza türbanı savunuyor Bizim sektörün bir diğer özelliği kadın istihdamına çok büyük katkı yapmasıdır. Bu günlerde çok moda oldu. Herkes kadınlarımız diyor. Bugüne kadar bize hiçbir şekilde sahip çıkmayan erkekler son günlerde türbana kadınlar adında sahip çıkıyorlar. Bunu anlayabilmiş değilim. Çok şaşırdım. Ben erkeklerin bugüne kadar bir kadın hakkıyla ilgili hiçbir konuda bizi savunduklarını görmedim. Tam tersi olurdu hatta. Ne oldu da bu erkekler çıkıp böyle konuşmaya başladı. Bıraksınlar biz kadınlar bunu da hallederiz. Kadın istihdamı ülkemiz için çok önemli. 70 milyonun içinde çalışabilir nüfusumuz 50 milyon. Bunun maalesef 20 milyonu çalışıyor. Bu 20 milyonun yüzde 77'si ise erkek. Bunun da 6,5'u girişimci erkek. Çalışabilir kadın nüfusunun oranı 22,5'tur. Bunun da yüzde 1,5'i girişimci kadındır. Yani kadın girişimci sayısı sadece 72 bindir. Dünyada olabilecek en kötü durumdur bu. Oysa tekstil sektöründe kümelenme projesinin hayata geçirildiği Adıyaman'da kadın işsizlik oranı yüzde 4,5'tir. Dünya ortalamasının altındadır. Demek ki bu sektör Anadolu için bir ilaçtır. Kadın istihdamı için olmazsa olmazdır. O nedenle de sektörün ayrıca korunması lazım. Dünya devi marka Türkiye'yi pilot seçti Binlerce kadına evinde iş imkanı doğdu Biz TGSD olarak evde oturan kadınları esnaf yapan yasayı çıkarttırmıştık. Şimdi bu yasayı çok büyük bir alıcı, dünyada bin 600 mağazası olan büyük bir firma pilot uygulama olarak kabul etti. Sanıyorum bu bir çığır olacak. İsim veremiyorum. Açıklayacağız bunu netleşince. Doğu ve güneydoğuda ev eksenli bir proje. Bittiği zaman 1000-1500 kadınını ekonominin içine sokacak bir proje. Yasa çıkmadan önce evlere iş vermemiz yasak olduğu için büyük firmalar daha çok Hindistan'a el işi veriyorlardı. Eskiden bize iş veren firmalar kadınları sigorta etmemiz gerektiğini söylüyor, evlere iş vermeyeceksin fabrikanda çalıştıracaksın diyorlardı. Ya da aracılar vardı. Bu aracılar şirketler kuruyorlardı. Bizden işleri alıyorlardı. Sipariş veren de gözünü kapatıyordu sanki o adamın yeri varmış da o şirkette yapıyormuş gibi halbuki bunu mahalledeki kadına dağıtıyordu. Şirket 100 lira alıyorsa kadına 10 lira veriyordu. Bu yasa ile artık her kadın bir esnaf oldu. İşveren firmalara da bunu pek kabul ettiremiyorduk. Sigortasız olur kadın diyorlardı. Ama biz dedik ki siz dünyanın her yerinde o ülkenin yasalarına göre sosyal sorumluluk yapıyorsunuz. Türkiye'de de Türk yasalarına uygun bir durum bu diyerek çok büyük bir kuruma kabul ettirdik. Bu kurum da insan hakları konusunda duyarlı bir firma. Bunun arkası gelecek diye düşünüyoruz. Dolayısıyla belki Hindistan'dan biz anormal siparişler çekeceğiz. Bunun ilk uygulaması da Batman'da yapacağız. Sonuç olarak bu sektör bize lazım, kadın istihdamı için lazım, Anadolu için, ülke barışı için AB için lazım. TGSD Eski Başkanı ve TOBB Hazırgiyim Meclisi Başkanı Umut Oran: En çok katma değer yaratan sektörlerden biriyiz AB yerli girdi kullanan, cari açık istihdam gibi sorunlara çözüm üreten sektörleri hassas kabul ediyor ve teşvike izin veriyor. Tekstil ve hazır giyim de böyle bir sektör ve teşvik edilmesi gerekiyor. Biz bu sektörün mensubuyuz diye bunları söylemiyoruz. Çünkü her birimiz istediğimiz işleri yapacak nitelikteyiz, deneyimdeyiz. Ticaretin her türlüsünü yapabiliriz. Ama bu, Türkiye için hem hassas hem de stratejik bir sektör. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan diyor ki yüksek teknolojilere geçeceğiz bu sektör geleneksel sektör. Ali babacan ve Mehmet şimşek Türkiye'yi tanımayan bakanlar. Dolayısıyla biz onları bilgilendiriyoruz. Şöyle bir yanılgı var. Biz sektör olarak teknoloji dışı filan değiliz. 2008 makine kullanıyor full otomasyon çalışıyoruz. Bir de son model teknolojiye emeği, üstelik niteliksiz emeği sokuyoruz. Türkiye'de iş gücünün yüzde 53,6'sının ilkokul mezunu olduğu düşünülürse bunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Bir de katma değer yaratan sektör deniyor. Katma değeri algılamamıza bağlı. Birkaç türlü ölçebiliyoruz bunu; ne kadar parayla ne kadar ciro, ne kadar kar bu ölçümlerden bir tanesi. Bizim sektör en düşük maliyetle yapılan sektör. Bir atölye Hakkari'de de olsa Trabzon'da da olsa aynı maliyet. Çalışan kişi Türkçe bile bilmese 10 gün sonra dünya markalarına mal üretir hale getirebiliyoruz. En az yatırımla çok ciro ve kar elde ediyorsunuz. Ayrıca net döviz getiriyorsunuz. İthal ikamesi çok az. Öte yandan tarımdan başlıyor çok elden geçiyor. Şunu da unutmamak lazım Türkiye'nin şu anda hiçbir sektörü küresel oyuncu olamamıştır. Dünyaya entegre olmuş ilk 2-3'e giren tek sektör tekstil ve hazır giyimdir. Sopa ve havuç uygulaması yapılmalı Bu yüzden sektörün kıymetinin bilinmesi lazım. Biz TGSD olarak 1996'dan "Anadolu'da İş, Aş, Sosyal Barış" diye sanayinin Anadolu'ya delokalize edilmesi ile ilgili bir proje yürütüyoruz. Bu projeleri sadece dosya olarak sunmuyor uygulamada da hayata geçiriyoruz. Yerinde insanları doyurmak gerektiğine inandığımız için Anadolu'ya fabrikalar kuruyor veya projeler hayata geçiriyoruz. Biz bunları ortaya koyarken dünyayı da izliyoruz. Gelişmiş, gelişmekte olan ülkeler bu sorunları nasıl aşmışlar bakıyoruz. Ve her yerde bir anlamda sopa havuç uygulaması olduğunu görüyoruz. Bu şudur; İstanbul bir moda, hizmet ve finans merkezi olacaksa orada bir takım vergilerle hayat ve geçim standartlarının yüksekliği ile sanayi için caydırıcı hale getireceksiniz. Sanayinin gitmesini istediğiniz yerlere de vergi muafiyeti koyup zorunlu olmadan, anayasal haklara müdahale etmeden sanayiyi oralara kaymaya yönelteceksiniz. Yani bir yandan sopayı gösterip bir yandan da havucu veriyorsunuz. Ülkeler bu şekilde yapıyor. Biz 12 yılda bir iki kanun çıkarttık ama yanlış kriterler ele alındı. Bıkmadık usanmadık çalışıyoruz. TGSD'nin yapısı diğer STK'lara örnek olmalı TGSD'nin bu sene 32. yaşını kutluyor. Geçen bu zaman zarfında hep gerçek bir sivil toplum kuruluşu (STK) olmuştur. Bu Türkiye'de ender görülen bir durum.Türkiye'deki STK'lerin çoğu yarı resmi kurumlar. İlgili bakanlıklara bağlı, gönüllülük esasına dayalı çalışmıyor. Çarpıklık da biraz buradan çıkıyor. Bu anlamda biz farklıyız. İçimizde bir demokrasi var. Katılımcı, çok sesli ama uyumlu bir çok seslilik hakim yapımızda. Herkes derneğe başkanlık yapabilir. Hatta bizde adet oluştu. Benim başkanlık dönemim bittiği zaman elimize bir kutu çikolata aldık Aynur Hanım'ın eşi Süreyya Bey'den randevu istedik. Aynur Hanım'ı Allah'ın emri ile kendisinden istedik. Süreyya Bey de verdi. Aynur Hanım'ın dönemi bittikten sonra da Ahmet Başkan'ı da eşi ve ablasından istedim. Onlar da verdi. Vazgeçer gibi oldu sonra ağırlığımızı koyduk hep beraber. Derneğin böyle farklı bir yapısı var. Sektörden çekilen ve hayatta olmayan kurucu başkanımız Nuri Güven haricinde diğer başkanlarla hala konuşuyoruz, görüşüyoruz. Çok çarpıcı bir örnek vereyim. Türkiye'den bir tek Dünya Hazır Giyim Federasyonu (IAF) Başkanı çıkmıştı o da Hasan Arat. 1996'da seçilmişti. 2003'te benim başkan seçildiğim döneme kadar IAF başkanı olmam için inanılmaz lobi yaptı. Bunu kimse yapmaz. Sadece bu unvan bende kalsın der. Şimdi üçüncü başkanı hazırlıyoruz. TGSD'deki bu yapı hiçbir yerde yok. Bu dernek Türkiye'deki demokrasi anlayışına bir örnektir. Bugün TİM başkanının yaptığı da bir yerde süresini uzatmak için manipülasyondur. Hizmet etmek için etikete ihtiyaç yok biz bunu öğrendik. TGSD olarak bizim bakış açımız bu. Aynur Bektaş'tan Umut Oran'a: "Sektörün sana TİM'de veya İTKİB'de ihtiyacı var" Ben burada Umut Oran'a bir çağrı yapmak istiyorum. TOBB'da Hazırgiyim Meclisi'nde başkanlık yaparak sektöre katkı sağlamaya devam ediyorsun. Senin artık bir parça daha çok ortaya çıkman lazım çünkü çok dürüst bir adamsın, gençsin, dinamiksin. Ama sektörün sana farklı yerlerde ihtiyacı var. Bunun yeri de belli İTKİB olur, TİM olur. Ben oradaki mevcut yönetimin gideceğini düşünüyorum. Umut Oran doğru bir adam. Enerjik, potansiyeli var, altyapısı var, TGSD geçmişi var. Böyle bir görevi istemesi lazım. Biz TGSD olarak şuna inanıyoruz; başladığınız bir iki yılda proje bitiyor. Ayrıca bizim dernekte bir başkanın başladığı bir projeyi diğeri devam ettiriyor. Anadolu projesi başlatıldı diğer başkanlar sahip çıktı. Biz yatırımlarımızla da bunu destekliyoruz. Sözde kalmıyor eyleme geçiyoruz. TGSD Türkiye'nin ilk uluslararası hazır giyim kongresini yapacak Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) olarak, Türkiye'nin ilk uluslararası moda ve hazır giyim kongresini yapmaya hazırlanıyoruz. Her yıl düzenli olarak gerçekleştirilmeyi planladığımız kongreye dünyanın her yerinden yerli ve yabancı katılımcılar gelecek. İlkini haziran ayında yapacağımız kongre için organizasyon şirketleri ile görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bizim ana projemiz Ufuk 2015. Onun içinde alt projeler geliştiriyoruz. Söz konusu kongre ile Türkiye'nin ürettiği katma değerli ürünlerin uluslararası piyasada bilinirliğini artırmayı amaçlıyoruz. Bu projelerden en önemlisi uluslararası bir moda ve hazır giyim kongresi. Artık sürdürülebilir bir kongre için çalışıyoruz. Bu kongre Türkiye'de bir ilk olacak. Çalışmalarımız tamamlandıktan sonra kongrenin basın lansmanını yapacağız.