Bir opera öyküsü
Opera, bale, tiyatro gibi sanat dallarında üretimi, yeni eserleri desteklemek, hatta yatırım yapmak gerekiyor. Bir “aşk” ve tutku sonucu ortaya çıkan “IV. Murat” operasını seyrederken bunları düşündüm.
VOLKAN AKI
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da tekrar sahnelenmeye başlayan “IV. Murat” operasının gala akşamına çok özel bir nedenle davetliydim. Eser, sevgili dostum Arzu Demirer’in annesine, Leyla Demiriş’e ithafen sahneleniyordu. Zaten besteci de babası Okan Demiriş’ti ve annesi için bu operayı bestelemişti… Bu öyküyü aktarmak istiyorum, ancak beni hem operayı izlerken hem de o günlerin özel resimlerine bakarken düşündüren şu oldu: O zaman bu ve benzeri sanatlara olan tutku hemen dikkati çekiyordu. Hatta belki çok daha fazla görkemliydi. Tüm dünya sanatı ve sanatçıları destekleyerek, yaratıcı beyinleri ülkesine, şehrine çekmeye çalışıyor. Biz ise bu konuda gereken desteği gösteremiyoruz… Oysa kültür ve sanatın kalkınmanın en önemli katalizörü olduğunu anlamamız gerekiyor. Lafı çok da uzatmadan “IV. Murat” operasına gelirsek bu son sahnelenen yorumu çok başarılı bulduğumu öncelikle söylemem gerekiyor.. Umarım İstanbul’da da, hatta belki Zorlu PSM gibi bir yerde sahnelenir.
Şimdi gelelim öyküye...
Aslında öyküyü bestecisinden iyi anlatan olamaz. O günlerde verdiği bir röportajda Okan Demiriş şöyle diyor: “Çok değer verdiğim büyük müzisyen ve orkestra şefi Robert Wagner senfonik eserlerimi dinleyip birkaç tanesini de yönettikten sonra bana şöyle dedi: ‘Eserleriniz çok güzel. Ayrıca bunlarda birçok bestecide bulunmayan bir şey var ki bu da dramatik ifade. Çoğu besteci bu ifadeyi yakalamakta güçlük çeker. Halbuki sizin eserlerinizi dinlerken aklıma sahne, dekorlar geliyor. Neden opera bestelemiyorsunuz?’ Kendisine bunu yapmayı arzu ettiğimi, fakat konu bulmakta güçlük çektiğimi söyledim. Ertesi gün ‘IV. Murat’ın tekstini getirip bana verdi. Böylece IV. Murat’ı bestelemeye başladım. Bu büyük müzisyenin teşviki sadece vesile oldu. Çünkü sanat hayatım, konservatuvardan sonra operanın içinde başladı ve gelişti. Yani bir bakıma denebilir ki opera beni yetiştirdi. Bu bence sonu olmayan bir mektep. Operayı sevmemin ve opera bestelememin bir başka ve çok önemli sebebi de eşimin çok değerli bir soprano olması (Leyla Demiriş.) Her iki operamı da onun söylemesi için yazdım. ‘IV. Murat’ı kızıma ithaf ettim. ‘Karyağdı Hatun’u da eşim Leyla Demiriş’e.”
29 Kasım’da başladı...
Ankara DOB, 2010'da kaybettiğimiz Okan Demiriş’in “IV. Murat”ını 29 Kasım’da sanatseverlerle ilk defa buluşturdu. Yine öyküye dönersek, 3 Mayıs 1980'de, İstanbul’da gerçekleştirilen dünya prömiyerinin ardından yaklaşık 200’e yakın kez kapalı gişe olarak Türk ve uluslararası izleyiciler ile buluşmuş olan “IV. Murat” operasının dünya prömiyeri; eserin bestecisi Okan Demiriş yönetiminde ve Cüneyt Gökçer rejisiyle AKM’de yapılmış ve ilk başrolleri “IV. Murat”ta Mustafa Iktu ve “Kösem Sultan” da Leyla Demiriş (yanda) paylaşmışlar. Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Leyla Demiriş’e ithafen bestelenen “IV. Murat”ın onsuz bu ilk temsili de sanatçı anısına sahneleniyor.
Bu sezon kadroda kimler var?
“IV. Murat” operasında bu sezon “IV. Murat”ı Erdem Baydar, Tuncay Doğu, Özgür Savaş Gençtürk ve Şafak Güç (Antalya DOB’tan konuk), “Kösem Sultan”ı Sayra Seyhan Geçim, Reyhan Görbil ve Mehlika Karadeniz dönüşümlü olarak seslendirecekler. Halkı operayla buluşturma özlemiyle eserler yaratan Okan Demiriş, izleyiciyle rahat diyalog kuran yapıtlarıyla ulusal Türk operasının kurulması yolunda kültür tarihimizdeki yerini alan bestecilerden biri… “IV. Murat” operası; Türk Opera repertuarının seçkin bir örneği olmasının yanı sıra Osmanlı tarihinin fetihler dönemini, sarayın gizemli yaşamını ve henüz on bir yaşındayken Osmanlı padişahı olan “IV. Murat”ın yaşam öyküsünün anlatıyor. Librettosu Turan Ofl azoğlu’na ait üç perdelik opera, Haldun Özörten tarafından dekor ve kostümle bütünleşen bir reji anlayışı ile seyirciye sunuluyor. Eserin orkestra şefl eri Sunay Muratov ve Murat Kodallı. Dekorları Özgür Usta’ya, kostümleri Gazal Erten’e ait. Koro şefl iğini Giampaolo Vessella’nın yaptığı eserin ışık tasarımı Bülent Arslan ve koreografi si Deniz Alp imzasını taşıyor.