Biyokütle altın çağına giriyor

2012’ye kıyasla 2013’te yüzde 49 oranında büyüyen biyokütle enerjisinin önümüzdeki yıllarda daha da hızla gelişmesi bekleniyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye’de profesyonel hizmetler alanında 28’nci yılını dolduran Deloitte Türkiye’nin, ‘Biyokütlenin Altın Çağı’ adlı raporunda yenilenebilir enerji kaynağı olarak biyokütlenin elektrik üretim amaçlı kullanımı ve sektörün gelişimi inceleniyor.

Dünyada 2012 itibariyle toplamda 352 Terawattsaat’e (TwH) yakın elektrik üretimi gerçekleştiren 77 Gigawatt’ın (GW) üzerinde biyokütleye dayalı elektrik enerjisi üretimi kurulu kapasitesi bulunuyor. 

Uluslararası Enerji Ajansı tahminlerine göre biyokütleye dayalı elektrik enerjisi üretimi kurulu gücünün 2017 yılında 119 GW’a ulaşacağı tahmin ediliyor.

Son 10 yılda yüzde 22 büyüyerek 237 megavata ulaştı

Her türlü organik, bitkisel yağ, tarımsal hasat atıkları ile tarım ve orman ürünlerinin işlenmesi sonrasında ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen biyokütle enerjisi, Türkiye’de de hızla gelişmeye devam ediyor. Türkiye’de dikkate değer birbiyokütle potansiyeli olduğunun vurgulandığı rapora göre, sadece elektrik üretiminde biyokütle kaynaklarına dayalı kurulu gücün 2002-2013 yılları arasında yüzde 22 büyüyerek 237 Megawatt’a (MW)’a ulaştığı belirtiliyor

Raporda, Türkiye’de lisanslı biyokütle santrallerinde ilk sırayı çöpten biyogaz üreten santrallerin aldığı belirtiliyor.

Lisanslı toplam 23 çöp gazı tesisi bulunduğu ve lisanslı kapasitenin 2013 yılı sonu itibariyle 173 MW’a ulaştığı belirtilen raporda, işletmedeki kapasitenin de 131,17 MW olduğuna ve bu rakamın ülkenin çöp potansiyeli ile kıyaslandığında oldukça düşük kaldığı vurgulanıyor.

Enerji arzının yüzde 17’sine denk geliyor

Deloitte Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Müdürlerinden Aysun Özen Tacer ise Türkiye’de önemli bir biyokütle potansiyeli olduğunu belirtiyor ve şu bilgileri veriyor:

“2012 yılı rakamlarıyla baktığımızda Türkiye’nin birincil enerji arzının yüzde 17’sine tekabül eden bir biyokütle potansiyelimiz var. Bazı teknolojik ve lojistik kısıtlamalar nedeniyle bu potansiyelin tamamı hayata geçemeyecek olsa da, petrol ve doğalgazdaki dışa bağımlılığımız düşünülünce oldukça önemli bir yerli potansiyel söz konusu. Ayrıca 2020 yılına kadar Türkiye’nin bir milyon hektar bozunuma uğramış orman alanının enerji ürünlerinin yetiştirilmesi için kullanılabileceği ve hektar başına 5 tonluk verim alınabileceği öngörülüyor. Bu da tarımsal kaynaklara ilave olarak 2.000 bin Ton Eşdeğer Petrollük (TEP) bir enerji kaynağı anlamına geliyor.”

Yatırımcı için cazip

Deloitte Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Lideri Uygar Yörük biyokütlede izlenen gelişmeyi şöyle değerlendiriyor:  “Biyokütleden elektrik üreten tesislerin kurulu gücü nispeten düşük. Bu küçük santraller için en önemli kritik başarı faktörü düzenli yakıttedariğinin güvence altına alınması. Bu yatırımlar yenilenebilir enerji kaynakları içinde en yüksek sabit fiyatlı alım garantisi seviyesi olan 13,3 dolar cent/kWh ile desteklenirken, santralde yurtiçi ekipman kullanımı olması durumunda ‘yerli katkı ilavesi’ adı altındaki ilave teşvikle bu fiyat, 18,1 dolar cent/kWh’a dek ulaşıyor. Geçtiğimiz yıl yerli katkı ilavesi içermeyen destekleme fiyatı bile gerçekleşen ortalama piyasa fiyatının çok üzerinde idi. Bu santraller diğer yenilenebilir kaynaklardan farklı olarak yakıt tedariğiolduğu müddetçe yüksek bir kapasite faktörü ile çalışabilen santraller. Dolayısıyla bu yönleri ile diğer teknolojilerle kıyaslandığında yatırımcı için daha cazip hale geldiği gözleniyor.”