”Bu yıl İstanbul'da kalkınma ajansı kurulacak”
Bakan Ekren, DPT'nin organize ettiği İstanbul İli Ekonomik ve Sosyal Konsey Toplantısı'nın ardından konuştu
İSTANBUL - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, bu yıl içinde İstanbul'da bir kalkınma ajansı kurmayı planladıklarını bildirdi.
Devlet Planlama Teşkilatının (DPT) organize ettiği İstanbul İli Ekonomik ve Sosyal Konsey Toplantısı, Devlet Bakanı Nazım Ekren'in katılımıyla başladı. Ekren, toplantının açılışında, yeni yaklaşım ve yeni anlayış çerçevesinde Türkiye ölçeğinde başlattıkları ekonomik, kalkınma ve sosyal gelişme sürecini çok önemli bir ilde ele alacaklarını belirtti.
Ekren, ülke genelinde insan gücü ve doğal kaynakların kalkınma hedefleri doğrultusunda bir araya getirilmesi, toplumun tüm kesimlerinin hizmetine sunulması ve mekansal dengelerin kurularak refahın ülke saşına dengeli dağılmasının sağlanmasının, kamu, özel kesim ve sivil toplum kesiminin ortak hedefi olduğunu vurguladı. Bakan Ekren, toplantının özel sektör, sivil toplum kuruluş ve kamu birlikteliği kadar yerel temsilciler ile merkezi karar vericiler ve uygulayıcıların bir arada bulunmasını sağladığı için de özel önem taşıdığına dikkati çekti.
Toplantı gündeminde 3 önemli konunun yer aldığını ve bunların İstanbul'un Metropolitan Alan İncelemesi Raporu, Kalkınma Ajansı rol ve fonksiyonu ile İstanbul'un Finans Merkezi projesi olduğunu ifade eden Ekren, bu konularla ilgili DPT ve Türkiye Bankalar Birliğinin bir sunum yapacağını ve sunumların ardından katılımcıların görüş ve önerilerini dile getireceklerini anlattı.
Ağustos ayında da üniversiteler, meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının ayrı ayrı ziyaret edilerek görüş alış verişinde bulunulacağını belirten Başbakan Yardımcısı Ekren, ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme sürecinde asıl görevin DPT'ye düştüğünü, DPT'nin ayrıca, tüm kamu kurum ve kuruluşları, yerel yöneticilerle birlikte tüm il, ilçeler ve bölgeleri sosyal gelişme anlamında hızla yükseltmek ve aralarındaki dengesizliği hızla azaltmak gibi özel bir rolünün de bulunduğunu söyledi.
Nazım Ekren, 2009-2011 dönemini kapsayan orta vadeli plana da işaret ettiği konuşmasında, bölgesel gelişmişlik ve bölgesel gelişme farklılıklarının azaltmasına özel önem verildiğini, bu düzeyde bölgesel gelişim stratejileri uygulamak, bunlar için özel izleme ve değerlendirme modeli geliştirmek, cazibe merkezleri oluşturmak gibi özel bir konumun da söz konusu olduğunu kaydetti.
Sosyal restorasyon dönemi
Üniversite sanayi işbirliği ve yerel uzmanlaşmaya dayalı üretimi desteklemeye de özel önem atfettiklerini bildiren Ekren, "Özellikle kalkınma ajanslarının kurulmasına da özel bir önem veriyoruz. Bu sene içinde kurmayı planladığımız kalkınma ajanslarının birini de İstanbul'da kuracağız. Dolayısıyla toplantıdan hemen sonra Sayın Vali ve Belediye Başkanımız İstanbul'da meslek ve sivil toplum kuruluşları ve DPT ile yoğun çalışma sürecine girerek bu konuda gerekli adımları attıktan sonra Ankara'da bir Bakanlar Kurulu kararı istihsal edip İstanbul'da kalkınma ajansını fiilen kuruluşunu başlatmış olacağız" dedi.
Ekren, 60. Cumhuriyet Hükümeti programında Türkiye'nin her köşesinde sosyal ve ekonomik kalkınmayı hızlandırmak, hiçbir bölgenin geri kalmamasını sağlamak amacıyla çalışmaların yoğunlaşarak devam edeceğin dile getirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yurt gezilerindeki konuşmalarında aktardığı en önemli mesajlarından birinin "Artık Türkiye'de sosyal restorasyon döneminin başladığı" olduğunu belirten Ekren, "Türkiye'nin her bölgesi, her ili ve her vatandaşın sosyal ve kültürel sermayesini artırmaya özel önem veriyoruz. Bu çerçevede sahip olduğumuz imkan ve kaynakları etnik, dinsel ve bölgesel farklılık gözetmeden vatandaşlarımıza ve bölgelerimize eşit şekilde dağıtmayı açık bir biçimde belirmiştik" diye konuştu.
İstanbul'un önemi
Ekren, İstanbul ili Ekonomi ve Sosyal Konsey toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, küreselleşme olarak adlandırılan sürecin rekabet kavramının kapsamını, içeriğini ve dozajını değiştirdiğini, bunun bölgesel gelişme politikalarının ve araçlarının yeniden şekillenmesine yol açtığını ifade etti. Söz konusu çerçevede yerel aktörlerin yetki ve sorumluluğunun artırılması, yerel gelişme potansiyellerinin daha fazla dikkate alınması ve yerel dinamiklere dayalı bölgesel gelişme politikalarının benimsenmeye başlandığını ifade eden Ekren, ekonomi politikaları ve sosyal gelişimde yerel birimlerin üstlenebileceği roller ile yerel dinamiklerin izlenmesinin sağlayacağı faydaların önemine işaret etti.
Ekren, uygulamanın başarısı ve kurumsallaşma kalitesinin yerel aktörlerin devreye girmesiyle çok daha kalıcı hale geleceğini vurguladı.
Toplantıyı gerçekleştirmelerinin en önemli nedenlerinden birinin mega kent niteliğindeki İstanbul'un sahip olduğu rol ve fonksiyon kadar, kentin önce bölgesel, sonra küresel finans merkezi haline gelme potansiyeli olduğunu kaydeden Ekren, bu konuların toplantıda tartışılacağını ve değerlendirileceğini söyledi.
Yeni küresel coğrafyada önemli bir merkez olan İstanbul'un yabancı sermayede ilgi odağı haline gelmesinin stratejik önemini artırdığını dile getiren Ekren, sosyo ekonomik ve gelişmişlik sıralamasında 81 il arasında ilk sırada yer alan İstanbul'un, Türkiye'nin toplam nüfusunun ortalama yüzde 20'sini barındırdığını, kentin nüfusunun 1950'den bu yana yaklaşık 10 kat arttığını ve yaklaşık 15 milyon kişinin ikamet ettiğini hatırlattı.
Ekonomik potansiyel
Türkiye'nin en gelişmiş ekonomisi ve ülkenin yüksek katma değerli üretim faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir kent olan İstanbul'un gayri safi yurt içi hasılanın yaklaşık dörtte birini, toplam sanayi hasılasının yüzde 38'ini, hizmetlerin yüzde 50'den fazlasını, vergi gelirlerinin de yüzde 40'ını sağladığını anlatan Ekren, kentte kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasıla oranının ulusal ortalamayı yüzde 70, verimlilik oranında ise yüzde 50 geçtiğini söyledi. Nazım Ekren, "İstanbul uluslararası bir mega kent. Bu kentin bize sağladığı avantajları hep birlikte çok iyi değerlendirmeli ve bundan da ülkemiz açısından yarar sağlayacak sonuçları birlikte üretmeliyiz" dedi.
Toplantıda İstanbul'un bölgesel ve küresel finans merkezi potansiyelinin tartışılacağına işaret eden Ekren, "Amerikada mortgage krizinden sonra dünyada ulusal, küresel ve siyasal piyasaların mimarisinin yeniden ele alındığı ortamda, böyle bir projeyle Türk toplumunun önüne çıkmak zamanlama açısından son derece doğru. Ayrıca, o ölçüde de hassas bir yapıyı içereceği gözükmektedir" diye konuştu.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ekren, İstanbul'un finans merkezi olabilmesi için bölgesel ve küresel duruma, ekonominin gelişim seyrine ve temel göstergelerdeki trendlere bakıldığında kurgusu iyi yapılmış, tüm paydaşların yer aldığı bir finans merkezi projesinin İstanbul ve Türkiye'nin gelişimine ve kalkınmasına katkı sağladığı kadar ciddi bir küresel prestij yaratılmasına da yardımcı olacağını söyledi.
Yapılan çalışmalar sonucunda benzersiz bir coğrafi konum, çok zengin ve çeşitli tarihi kültürel ve mimari değerler ile büyük altyapı yatırımları, Avrupa, Asya ve Balkanlarla ekonomik bağlantılar ile büyük ve nispeten ucuz iş gücü gibi çok olumlu etkeni bünyesinde toplayan İstanbul'un ülkenin finans, kültür ve lojistik merkezi olabileceğinin çok net şekilde ortaya konulduğunu dile getiren Ekren, kentin hem mega kent olması çerçevesinde hem de Türkiye'nin önemli bir itici gücü olması açısından bölge ve uluslararası alanda önemli paydaşlarının söz konusu olduğunu vurguladı. Ekren, bu paydaların İstanbul'un Avrasya'da büyük bir bölgesel ekonomik merkez ve uluslararası ticaret akışlarının odak noktası olma vizyonunda birleştiğini kaydetti.
Kalkınma ajansları
Ekonomik gelişme ve sosyal kalkınmada yerel, teknik ve kurumsal altyapının yetersiz olduğunu ifade eden Ekren, uygun finans mekanizmasının bulunmamasının, arzu ettikleri yerelleşmeye ciddi şekilde engel teşkil ettiğini kaydetti.
Kurmayı planladıkları kalkınma ajansının en önemli avantajının yerelde etkili bütün aktörlerin katılımını sağlayan kurumsallaşmanın yanı sıra uygun projeler üretildiğinde bu projeleri hibe şeklinde finansman sağlayacak bir mekanizmayı da içinde barındırması olduğunu kaydeden Ekren, kalkınma ajansları yoluyla devlet, kamu ve özel sektör ile sevil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle çok daha yüksek katma değer yaratılacağını söyledi. Ekren, kalkınma ajanslarının kurulmasından sonra ayrıca operasyon kadrosunun da oluşturulacağını aktardı.
Türkiye Bankalar Birliği, DPT ve OECD'nin birlikte gerçekleştirdiği proje olan metropolitan alan incelemesi raporuna da değinen Ekren, bu raporun İstanbul ve Türkiye'nin bölgesel ve küresel rekabet gücünün ortaya konulması, AB üyeliği ve Türkiye'nin uzun vadede bilgi toplumuna dönüştürülmesi açısından son derece kritik bir doküman olduğunu belirtti.
Katılımcılar
Toplantıya, İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı, DPT Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürü Ahmet Yaman, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Turan Erol, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Ersin Özince, İMKB Başkanı Hüseyin Erkan, Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Alpaslan Korkmaz, Halk Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Vakıflar Bankası Genel Müdürü Bilal Karaman'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı. Toplantıda ayrıca, birçok sivil toplum kuruluşunun yöneticisi de yer aldı. Nazım Ekren'in konuşmasının ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.
Anayasa Mahkemesinin kapatma kararı
Ayrıca Ekren, gazetecilerin AK Parti hakkında Anayasa Mahkemesinin kararına ilişkin sorularını yanıtladı. Nazım Ekren, parti olarak, milli iradenin oluşumunu sağlayarak demokratik devlet ve toplum düzeni içinde Türkiye'yi çağdaş medeniyet seviyesine çıkarma çalışmalarının bundan sonra daha çok önem kazandığı ve kritik hale geldiği konusu üzerinde durduklarını belirtti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi herkesi kucaklama ve birlikte kucaklaşma döneminin de söz konusu olduğunu ifade eden Ekren, Türkiye'nin, bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla özel sektörünün 2023 yılında Türkiye'yi dünyanın en iyi 10 ülkesinden biri yapma sürecinde bir yönetişim mantığıyla ve sinerji oluşturarak çalışacağını dile getirdi.
Ekren, "Ekonomik performansı artırmada, demokratikleşmeyle yönetişimin önemli olduğu bir sürece girmiş bulunuyoruz" dedi.
Kararın ekonomiye yansımalarına ilişkin bir soru üzerine Ekren, "Bir belirsizlik söz konusuydu. Bu belirsizlik ortadan kalktı. Artık yerli ve yabancı ekonomik birimlerin, Türkiye'nin ekonomik potansiyelini, sahip olduğu imkan ve kaynakları daha iyi okuyacağını ve buna uygun olumlu bir kararla Türkiye'deki tercihlerini güçlendireceğini düşünebiliriz" diye konuştu.
Türkiye'deki GSYH'nin harcama açısından yüzde 75'e yakınının yerleşik hane halklarından kaynaklandığını söyleyen Ekren, "Belirsizlik ortamının ortadan kalkması, yerli ve yabancıların tüketim, yatırım ve tasarruf kararlarının daha güçlü şekilde yeniden oluşacağı bir süreci başlatacak diye ümit ediyoruz. Zannediyorum, önümüzdeki dönemde daha fazla ekonomik konuları tartışma, değerlendirme ve birlikte yönetme şansımız olacak" görüşünü aktardı.