Bütçe görüşmeleri başladı
TBMM Genel Kurulu'nda 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'nın tümü üzerindeki görüşmeler başladı.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, küresel ekonomik faaliyetlerde ve özellikle Euro Bölgesi'nde ortaya çıkan canlanmayla genele yaygın ekonomik büyümenin, 2018-2020 Orta Vadeli Program (OVP) döneminde dış talep kanalı üzerinden Türkiye'nin ekonomik büyüme oranlarını yukarıya çekeceğini bildirdi. Ağbal, küresel emtia ve varlık fiyatlarındaki dalgalanmanın azalması, finansal piyasaların istikrar kazanması ve küresel ticaretin artmasının, Türkiye'nin orta vadede cari işlemler dengesinin sürdürülebilirliğine katkı yapacağını dile getirdi.
TBMM Genel Kurulu'nda 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'nın tümü üzerindeki görüşmeler başladı.
Ağbal, bütçe sunumunda, küresel finansal kriz sonrası dönemde küresel ekonomik büyüme oranlarının olağanüstü parasal ve mali teşviklere rağmen kriz öncesi seviyelere ulaşamadığını belirterek, 2003-2007 döneminde yıllık ortalama yüzde 5,1 büyüyen küresel ekonominin, krizi takip eden 2011-2017 döneminde yıllık ortalama yüzde 3,6 büyüdüğünü söyledi.
Büyüme oranlarının aşağıya gelmesinde küresel ekonomide yaşanan yapısal makroekonomik sorunlar, politik ve demografik faktörlerle jeopolitik gerginliklerin etkili olduğuna işaret eden Ağbal, kriz sonrası dönemde küresel ticarette büyüme oranlarında yaşanan düşüşten daha belirgin kayıplar görüldüğünü bildirdi.
MHP'li Usta: Türkiye ikiz açık sarmalıyla karşı karşıya
Ağbal, küresel politik risk ve belirsizliklerin nispeten azalması, finansal koşullardaki elverişli ortam, toparlanan emtia fiyatlarıyla tüketici ve yatırım güvenindeki artışın küresel ekonomik faaliyetlerdeki canlanmayı desteklediğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Küresel ekonominin 2017 yılında yüzde 3,6 büyümesi beklenmektedir. 2018 yılında ise daha çok gelişmekte olan ülkelerin sürükleyeceği büyüme trendi içinde küresel ekonominin yüzde 3,7 büyümesi öngörülmektedir. Küresel ticaretin 2011-2017 döneminde büyüme oranı yüzde 3,8'e gerilemiştir. 2016 yılının ikinci yarısından itibaren canlanan global ekonomik faaliyetler küresel ticareti de olumlu yönde etkilemiştir. Bu çerçevede 2017 yılında küresel ticaretin yüzde 4,2 büyümesi beklenmektedir."
Ağbal, gelişmiş ülkelerde ekonomik faaliyetlerin genele yaygın bir şekilde arttığını belirterek, bunda devam eden genişletici para ve maliye politikalarıyla küresel ticaretteki toparlanma, üretim ve yatırımların etkili olduğunu bildirdi.
Bakan Ağbal, gelişmiş ekonomilerin 2017 yılında yüzde 2,2, 2018 yılında ise yüzde 2 büyümesinin beklendiğini ifade ederek, "ABD ekonomisinin 2017 ve 2018 yıllarında sırasıyla yüzde 2,2 ve yüzde 2,3 büyümesi bekleniyor. Genişletici para politikası, istihdam piyasasındaki iyileşme, artan dış ticaret ve yatırım harcamalarıyla Euro Bölgesi’nin 2017 yılında yüzde 2,1 büyümesi öngörülmektedir. Bu oran Euro Bölgesi'nde son 10 yılda kaydedilen en büyük büyüme oranıdır. 2018 yılında ise parasal desteklerdeki kısmi azalma ve potansiyel büyüme oranının bir miktar aşağı gelmesi nedeniyle bölge ekonomisinin büyüme oranı yüzde 2'nin altında olacaktır." diye konuştu.
Gelişmekte olan ülkelerin bu yıl yüzde 4,6, 2018 yılında ise yüzde 4,9 büyümesinin beklendiğine dikkati çeken Ağbal, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranının 2017 ve 2018 yıllarında sırasıyla yüzde 3 ve yüzde 3,3'e ulaşacağının öngörüldüğünü söyledi.
"Yüksek borçluluk en önemli risk unsuru"
Ağbal, emtia fiyatlarında 2016 yılından bu yana yükselme trendi görüldüğünü belirterek, başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarının 2016 yılına göre önemli ölçüde artmış olmasına karşın küresel enflasyonun 2017 yılında geçen yıla göre sınırlı oranda artarak yüzde 3,1 olmasının beklendiğini bildirdi.
ABD ve Euro Bölgesi'nde para politikalarının tedrici olarak sıkılaşmasının ancak küresel finansal koşulların büyümeyi desteklemeye devam etmesinin beklendiğini dile getiren Ağbal, 2015 ve 2016 yıllarında 120 milyar dolar olan gelişmekte olan ülkelere brüt sermaye girişlerinin 2017 yılının 8 ayında 200 milyar dolara ulaştığını anlattı.
Ağbal, küresel ekonomide kısa vadede elverişli finansal ortamın devam etmesi ve küresel risk algısının düşük kalmasının gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışını ve büyümeyi destekleyeceğine dikkati çekerek, küresel ekonomide kısa vadeli riskler daha dengeli hale gelirken, orta-uzun vadede aşağı yönlü risklerin ağırlığını koruduğunu söyledi.
Yüksek borçluluğun en önemli risk unsuru olduğuna işaret eden Ağbal, şöyle konuştu:
"Küresel borç, 2017 yılında 226 trilyon dolara ulaşarak dünya hasılasının yüzde 324'üne ulaşmıştır. Brexit sürecinin Avrupa Birliği’nin geleceğiyle küresel reel ve finansal piyasalar üzerinde farklı riskleri beraberinde getireceği de muhakkaktır. Cari dengelerdeki açılma küresel riskleri tetikleyen önemli faktörlerden birisidir. Global anlamda gelir dağılımındaki eşitsizlik her geçen gün daha da büyük bir küresel sorun haline gelmektedir."
Küresel ekonomiye ilişkin gelişme ve beklentilerin Türkiye'ye etkisi
Ağbal, küresel ekonomiye ilişkin bu gelişme ve beklentilerin, Türkiye ekonomisi üzerinde OVP döneminde dış talep, sermaye girişleri, finansman ve fiyatlar kanalıyla doğrudan, üretim, yatırım ve istihdam yönüyle dolaylı olarak çeşitli etkiler meydana getireceğini bildirdi.
Küresel ekonomik faaliyetlerde ve özellikle Euro Bölgesi ekonomilerinde ortaya çıkan canlanmayla genele yaygın ekonomik büyümenin, 2018-2020 OVP döneminde dış talep kanalı üzerinden Türkiye'nin ekonomik büyüme oranlarını yukarıya çekeceğini ifade eden Ağbal, dış konjonktürdeki olumlu gelişmelerin Türkiye ekonomisine büyüme bakımından olumlu yansımalar içerdiğini dile getirdi.
Ağbal, emtia ihracatçısı ülkelerde iyileşen büyüme görünümü ve jeopolitik gerginliklerin azalmasının da başta yakın ticari ve ekonomik ilişkiler içinde olunan ülkeler üzerinden Türkiye'nin ihracatına ve turizm gelirlerine önemli katkı sağlayacağını vurguladı.
Küresel emtia ve varlık fiyatlarındaki dalgalanmanın azalması, finansal piyasaların istikrar kazanması ve küresel ticaretin artmasının, Türkiye'nin orta vadede cari işlemler dengesinin sürdürülebilirliğine katkı yapacağına, finansal istikrarı destekleyeceğine işaret eden Ağbal, "Gelişmiş ülke merkez bankalarının genişletici para politikalarından çıkış sürecini kademeli ve yıllara yaygın bir şekilde uygulamaları, küresel finansal koşulları hem beklentiler hem de finansman kanalıyla büyümemize destek verecektir. Bu gelişme, gelişmekte olan ülkelere yönelik güçlü sermaye akışını destekleyecektir. Bu kapsamda önümüzdeki yıllarda ülkemize yönelik küresel sermaye akımları da bu gelişme ortamı içinde olumlu bir görünüm arz edecek. Küresel finansal koşullardaki olumlu gidişatla ülkemizdeki makroekonomik istikrar uluslararası firmaların ülkemize doğrudan yatırım kararlarını pozitif yönde etkileyecektir." diye konuştu.
Ağbal, emtia fiyatlarındaki yatay seyir beklentisi ve finansal kırılganlıkların azalmasının kur ve fiyat istikrarı üzerinden enflasyondaki baskıları azaltacağını, böylelikle cari açığı kontrol altında tutmayı destekleyeceğini vurguladı.
Küresel risklerin önemine dikkat çekti
Bakan Ağbal, risklerin orta-uzun vadede küresel ekonomik büyümenin beklenenden daha düşük gerçekleşmesine sebebiyet verebileceğini belirterek, şunları kaydetti:
"Orta-uzun vadede küresel risklerin aşağı yönlü olması Türkiye'nin temel makrofinansal dengelerini sağlıklı tutmaya devam etmesinin önemini ortaya koymaktadır. Bu çerçevede makrofinansal istikrarın sürdürülmesi, mali disipline devam edilmesi ve yapısal reformların orta-uzun vadede ortaya çıkacak riskleri bertaraf edecek şekilde gerçekleştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede OVP'de makrofinansal istikrarı güçlendirecek, mali disiplini kararlılıkla devam ettirecek ve yapısal reformları hayata geçirecek stratejiler ve hedefler belirlenmiştir. Önümüzdeki 3 yıllık süreçte Türkiye ekonomisi üretme, yatırım yapma, istihdam üretme ve ihracatta yakaladığı ivmeyi daha da yukarı çekme imkanı bulacaktır."