Calyon, Türkiye'de iki yılda, proje finansmanı için 1 milyar $ verecek
Calyon, Türkiye'de iki yılda, proje finansmanı için 1 milyar $ verecek
Calyon Bank Türkiye Genel Müdürü Dilek Yardım, proje finansmanı, yatırım bankacılığı ve türev ürünler konusunda hizmet üreteceklerini ağırlıklı olarak enerji, telekomünikasyon, sağlık ve gıda sektörlerinde çalışacaklarını söyledi. Yardım, iki yıl içinde sadece proje finansmanı için 1 milyar dolarlık bir kaynağı Türk şirketlerine plase etmeyi planladıklarını aktardı. Yaklaşık üç ay önce Fransa kökenli Calyon Bank'ın Türkiye operasyonunun başına geçen Dilek Yardım, DÜNYA'ya yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Calyon Bank'ın faaliyet gösterdiği 58 ülke arasında büyüme potansiyelini yüksek gördüğünü ve öncelikli pazarlardan biri olduğunu kaydederek "2008, belirsizliği fazla bir yıl olacak. Sürprizlere hazır olmak gerek. Bizim gibi tek ofisten, dar bir kadroyla iş yapan bankalar riskleri değişik ürünlere ya da yaygın sayıda müşteriye dağıtamadıkları için risk yönetimine iki kere daha fazla dikkat etmek durumdadır. Her türlü çapraz satış tekniğini kullanarak bilanço kullandırdığımız her müşteri ile daha verimli çalışmak durumundayız" dedi. 3 niş alan belirlediklerini ve bunları da yatırım bankacılığı, proje finansmanı ve Fransız bankanın çok güçlü olduğu türev ürünler olarak sayan Yardım şöyle devam etti: "Enerji, telekomünikasyon, sağlık ve gıda 2008'de önem verdiğimiz sektörler olarak görüyoruz. Hedef kitlemizi büyük lokal gruplar, yabancı sermayeli şirketler, bankalar ve banka dışı finansal kuruluşlar, bazı kamu kurumları oluşturuyor. Proje finansmanı, yatırım bankacılığı altında satın alma ve birleşmeler ile ticaretin finansmanı konularında Türkiye riskini en etkin pazarlayan bankalardan biri olduğumuza inanıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, sendikasyonlarda aktif rol oynamaya devam etmeyi planlıyoruz. Amacımız Cr�dit Agricole grubunun global gücünü ve sunduğu ürünleri en iyi şekilde müşterilerimizin ihtiyaçlarına göre şekillendirerek sunmak. 2008 yılında, danışmanlık hizmetleri, sendikasyonlar, dış ticaret işlemleri, ülke kredileri ve türev ürünler ön plana çıkan iş kollarımız olmaya devam edecektir. Türkiye Avrupa'nın beşinci büyük pazarı. AB ihracatının yüzde 4,3'ünü Türkiye'ye, ithalatının ise yüzde 3,2'sini Türkiye'den yapıyor. Bu aktivitenin sadece finansmanı değil, kur ve faiz riskinin yönetilmesi de önemli bir boyut. Bu bağlamda, riskten korunma amaçlı türev ürünlerini yaygın bir şekilde pazarlıyoruz." Enerji ağırlıklı çalışırız Hali hazırda devam eden projeleri olduğu bilgisini veren Yardım, son dönemde enerji yatırımlarının öne çıktığını kendilerinin de en büyük konsantrasyonlarının bu alanda alacağını belirtti. "Proje finansmanının yüzde 60'ı enerji sektörü ağırlıklı olabilir" diyen Yardım, turizm ve çevre yatırımlarının da ilgilerini çektiğini kaydetti. Büyüklük ve potansiyel açısından Türkiye'nin geri plana atılamayacak bir pazara sahip olduğunu kaydeden Yardım, doğrudan yabancı yatırımların ve özelleştirmenin hız kazandığı bir dönemde yatırım bankacılığı ürünlerine, danışmanlık hizmetlerine giderek daha çok ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekti. Yardım, bu iş kollarının da Calyon Grubu'nun uluslararası ölçekte geliştirmek istediği alanlar olduğunu ifade etti. Dilek Yardım şu mesajları verdi: Kârlılık azalacak: Bankacılık sektörü için 2007 her açıdan iyi bir yıl oldu. Hem aktif büyümesi hem de kârlılık açısından olumlu bir yıldı. 2008'in ikinci yarısında bir düzelme ümidi var ama bence belirsiz ve tedirgin bir yıl olacak. Küresel likidite koşulları ve azalan risk iştahı nedeniyle yurtdışı borçlanmaların fiyatı artacak, vadesi kısalacak, bazı enstrümanları kullanmak mümkün olmayacak. 2008'de 10 milyar $ sendikasyon yenilemesi olacak. Uzun vadeli mortage kredisi ve KOBİ sektöründe büyümek isteyen bankalar için faiz uyumsuzluğu ve likiditelerini yönetmek güçleşecek. Bu arada yabancıların ağırlığının arttığı sektörde bankalar arasındaki yoğun rekabet sebebiyle marjların yükselmeyeceği ve doğal olarak kârlılıkların azalacağını düşünüyorum. Riskini yöneten kazanır: Ölçek ekonomisinin avantajını kullanan bankalar ile yabancı ortağın fonlama imkanlarını kullanan bankalar fark yaratacaklardır. Kredilerin toplam bilanço içerisinde yüzde 48 gibi bir orana erişmiş olması bankaların aracılık faaliyetlerini yerine getirdiğine, ekonominin büyümesine belirgin katkılarda bulunduğuna işaret ediyor. 2008'de risk yönetiminin yine öne çıkacağı özellikle kredi riskini iyi yönetebilen bankaların farklılık yaratacağını düşünüyorum. Konsolidasyon sürer: Sektörde belirli bir konsantrasyon var. İlk 5 banka bütün aktiflerin yüzde 62'sine sahip. Sektörün ortalama sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 19, sadece özel bankaların yüzde 17 civarında. Bankacılıkta önümüzdeki 2-3 sene içerisinde yeni bir konsolidasyon dalgası olur diye tahmin ediyorum. Halkbank'ın satışı önemli: Halkbank'ın özelleştirilmesi sektör açısından, kimin alacağı açısından çok önemli. 2007 üçüncü çeyrek aktif büyüklüğüne göre Halkbank kamu bankaları arasında üçüncü, tüm bankalar arasında yedinci sırada yer alıyor. Geniş bir şube ağı var ve mevduat kabiliyeti kuvvetli. Bu büyüklükte bir bankanın çoğunluk hissesinin yeni bir oyuncuya geçmesi sektörün rekabet dinamiğini etkileyecektir. Körfez temkinli geliyor: Körfez fonları hala Türkiye'ye çok tedbirli geliyor. Gayrimenkul sektörünü bir kenara koyarsak biraz hizmetler sektörüne geldiler. Bankacılıkta ağırlık batıda. Türkiye'nin getirisine değil de biraz da mikro ortamın iyileşmesine bakıyorlar diye düşünüyorum. Enflasyon hedefi iddialı kaldı: Dünya ekonomisinin 2008 yılında yüzde 3,5 büyüyeceği öngörülüyor. Amerikan ekonomisinden yüzde 1, Euro bölgesinden ise yüzde 1,5 büyüme bekleniyor. Bizim tahminimiz Türkiye'nin bu yıl yüzde 4 civarında büyümesini yönünde. Belirlenen enflasyon hedefi oldukça iddialı bir hale geldi. 2008'de tüketici enflasyonu yüzde 6 - 6,5 civarında olur kanısındayım. Para Politikası Kurulu faiz oranlarını yüzde 15,5'ten 15,25'e indirdi. Gıda ve enerji fiyatları bir risk oluştursa da iç talepteki daralmanın enflasyondaki düşüş eğilimine destek verir nitelikte olduğu için bu karar alındı. Merkez Bankası'da bundan sonra daha çok "bekle - gör" politikasının etkili olacağını zannediyorum. Yılın son çeyreğinde global piyasalarda toparlanma olursa ve enflasyon konusunda bir sürpriz olmazsa gecelik faizler yıl sonu 14-14,50 aralığında gerçekleşebilir. İndirim kararlarında şüphesiz ki enflasyon görünümü temel belirleyici olacak. Ortalama dolar kuru 1,25 YTL olur: Yüksek reel faiz, cazip şirket değerleri, AB hikayesi, YTL'nin değerlenmesini desteklerken yüksek enerji faturası, artan cari açık, global kriz ve buna paralel olarak zorlaşan yurt dışı finansman koşulları YTL'nin değer kaybına zemin hazırlayabilir. Dolar kurunun yıl içinde zaman zaman 1.35-1.40 civarına kadar çıkıp, ortalamada 1.25 gibi seyretmesini bekleyebiliriz. Son üç yılda reel sektörün borcu üç kat artarak 72 milyar dolar oldu. Özel sektörün toplam borç içindeki payı yüzde 62'ye ulaşırken, reel sektörün açık pozisyonu ciddi endişeler yaratmaya başladı. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin mevcut kur seviyesini koruması önemli ama bu kur seviyesi aynı zamanda ithalatı ve cari açığı besleyen bir kısır döngü yaratıyor. Avrupa ve ABD'deki daralmanın Türkiye'ye yansımasının boyutunu belirleyecek olan ana unsur YTL'nin değerindeki değişimler olacaktır. Sonuç olarak, 2008 makul bir büyüme, ölçülü faiz indirimleri ve YTL'nin sınırlı değer kaybedeceği bir yıl olacaktır. Ucuz iş alanları cazip olacak: Cari açık en büyük endişe kaynaklarından birisi olmaya devam ediyor, 2007 sonunda cari açık 38 milyar dolar civarında gerçekleşti, 2008'de bu rakamın 42 milyar dolara çıkması bekleniyor. Yakalanan makroekonomik istikrar, büyüme ve AB'ne tam üyelik süreci Türkiye'nin yabancı sermaye gözündeki değerini artırmış durumda. Likidite bolluğu da hem risk algılamasını hem getiri beklentisini farklı bir boyuta taşımış durumdaydı. Bu şartlar 2008'de ne kadar devam eder tahmin etmek zor. Küresel gelişmeler şirketlerin satın alma yoluyla büyüme planlarında tedbirli davranmaya yöneltse de, büyüme hızının yüksek olduğu pazarlar, varlık fiyatlarının ucuz olduğu iş alanları cazip olmaya devam edecektir. 2007 yılında 20,6 milyar dolar geldi. 2008 yılı için 18-20 milyar dolar arası bir uluslararası sermaye girişi bekleniyor bunun en az yarısı özelleştirme kalemlerinden gelecektir. 2008 yılında gündemde elektrik üretim ve dağıtım özelleştirmeleri, Türk Telekom'un halka arzı, Halk Bankası'nın satışı, otoyol ve köprülerin işletme lisanslarının satışı gibi özelleştirmeler var. Son yıllarda cari açığın yarısından fazlasını doğrudan yabancı yatırımlar ile finanse ediyor hale gelmesi cari açığın sürdürülebilirliği konusunda kaygıları bir miktar hafifletiyor. Yabancı çıkışı devam edebilir: Borsada yabancı yatırımcının payı yüzde 72'ye yaklaşarak son zamanlardaki en yüksek seviyeyi yakaladı. Dikkat ederseniz, son beş yılda likidite bolluğu ve sunulan cazip getiriye bağlı olarak kartopu gibi büyüyen ve 2007'de 105 milyar doların üzerinde seyreden yabancı yatırımcıların Türkiye portföyleri ocak sonunda 95 milyar dolara geriledi. Yabancılar global ekonomi ile ilgili kaygılar nedeniyle riskli gördükleri pozisyonlarından çıkarak nakit kalmayı tercih ediyorlar. Türkiye bono ve hisse senedi piyasasından çıkış sürebilir. Yatırımcılar hem olası bir krize yakalanmamak hem de ortaya çıkacak fırsatları değerlendirebilmek için nakitte kalmayı tercih edeceklerdir. Sadece yüksek getiri parayı tutmak için yeterli olmayabilir. Aracı kurum kuruluş çalışmaları sürüyor Dilek Yardım'ın Calyon Bank Türkiye'nin başına geçmesinin ardından Fransız kökenli bankacılık grubu Türkiye'de Form Menkul'ü satın alarak adını Credit Agricole Cheuvreux Menkul Değerler olarak değiştirdi. Dilek Yardım, kuruluş çalışmalarının sürdüğünü belirterek kurumsal müşterilere hizmet veren araştırma ve trading/satış bölümlerinin bulunacağı bilgisini verdi. Yardım, kurumun ilk etapta Fransa- Avrupa bazlı mevcut müşterileri ile çalışacağını uluslararası piyasalardaki toparlanmaya da bağlı olarak yeni yatırımcıları Türkiye'ye çekeceğini anlattı.