Çaykovski'nin 'Fındıkkıran'ı izlemeden yeni yıl karşılanmaz!
Uğur Seyrek’in neoklasik bir yorumla sahneye taşıdığı, tüm dünyada yılbaşı kutlamalarıyla özdeşleşen eser, 10-20-23 ve 24 Aralık’ta Süreyya Operası’nda yorumlanacak.
NERMİN SAYIN
18 Aralık 1892 akşamı, St. Petersburg Mariinsky Tiyatrosu’nda içi içine sığmayan Çaykovski’nin yerinde olmak istemezdim. Çünkü o akşam prömiyer yapan son balesi “Fındıkkıran”la ağır eleştiriler almış, hatta bu nadide eser 60’lara kadar da hak ettiği ilgiyi görmemişti. Fakat, hiç üzülme büyük besteci, eserin bugün tüm dünyada yeni yıl kutlamalarıyla özdeşleşmiş durumda. Ben de “Fındıkkıran’sız yeni yıl mı karşılanırmış!” dedim ve İDOB’un neoklasik bir yorumla sahneye koyduğu eseri izledim. Bana uymak isteyenler için söyleyeyim; “Fındıkkıran” 10-20-23 ve 24 Aralık’ta da Süreyya Operası’nda.
Sihirli kelime neoklasik
Söze yeni yıl kutlamaları diye girdik ama, metnini Işık Noyan’la birlikte elden geçiren, koreografi ve rejisine imza atan Uğur Seyrek’in “Fındıkkıran”ı alışılmışlardan epey farklı. Nasıl bir yorum, diye sorarsanız, özünün ısrarla vurguladıkları “neoklasik” kelimesinde saklı olduğunu söyleyebilirim. Orijinalinde vaftiz babasının yeni yıl için bir fındıkkıran hediye ettiği ve bütün bale boyunca onunla ilgili hayaller kuran-rüyalar gören küçük kız Clara, bu yorumda yaşlanmış bir balerin ve eski albümlere dalıp gidiyor. Hem de taa “Fındıkkıran”da rol aldığı günlere... İkinci önemli değişiklik, Fare Kral-Clara sahnelerinde. Aslında değişiklik denmemeli; orijinalinde de Fındık Prens ve Clara, Fare Kral’la savaşırlar. Fakat, Uğur Seyrek, kadın cinayetleri ve taciz konusuna dikkat çekmek amacıyla oldukça sertleştirmiş, âdeta modern dans-dans tiyatrosu sınırlarına çekmiş bu sahneleri... Peki, günceli böylelikle klasiğin içine yerleştiren Uğur Seyrek’in “Fındıkkıran”ı çok mu karamsar? Hayır tabii ki, belki biraz daha “gerçekçi”... Sololar da, toplu danslar keyif verici, hele benim çok sevdiğim dünya dansları bölümü... Özellikle modern dansa yakın duran bir baleseverseniz salondan memnun ayrılacağınız kesin. En güzel tarafl arından biri de Roberto Gianola yönetimindeki orkestranın 24 parçanın tamamını yorumluyor olması.
Muhteşem dansçılarımız var
Ben “Clara”yı İlke Kodal’dan, “Drosselmeyer”i Mehmet Nuri Arkan’dan, “Fındıkkıran”ı Deniz Özaydın’dan seyrettim. İlke Kodal her zamanki gibi estetiğin zirvesindeydi, Nuri Arkan’sa hem teatral, hem çok iyiydi. İlk başrollerinden birine çıkan Deniz Özaydın’ın da sanırım adını çok daha sık duyacağız yıllar içinde.