CHP: AKP seçim ekonomisi uyguladı

CHP'nin Ekonomik Görünüm Raporu'nda AK Parti'nin 2013'te yüzde 4'lük büyüme için devlet musluğunu açtığı ileri sürülerek, ciddi bir seçim ekonomisi uygulandığı kaydedildi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - CHP tarafından hazırlanan  88. Ekonomik Görünüm Raporu yayınlandı. CHP Ekonomi Politikaları Genel Başkan Yardımcılığı’nın Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın koordinasyonunda hazırladığı 88. Ekonomik Görünüm Raporu’nda, 2013’te ekonomide yaşanan yüzde 4’lük büyümeyi masaya yatırıldı. Rapora göre büyümenin yüzde 23’ü kamunun yatırım harcamalarından, yüzde 16’sı kamunun nihai tüketim harcamalarından kaynaklandığı belirtilerek, “Rakamlar, AKP’nin 2013’te ciddi bir seçim ekonomisi uyguladığını gösteriyor” denildi.

‘AKP hükümetleri büyümeyi geriletti’

2013 yılında ekonomideki yüzde 4’lük büyümeyle Türkiye’nin AKP’yle geçen 11 yıldaki büyüme ortalamasının yüzde 4,9 olarak gerçekleştiğinin belirtildiği raporda, bu rakamın Türkiye’nin çok partili yaşama geçtiği 1946’dan AK Parti’nin göreve geldiği 2002 yılına kadar başa gelen 42 Hükümetin ortalama büyüme performansı olan yüzde 5.1’in altında olduğuna dikkat çekildi. Rapora göre 11 yıllık AK Parti döneminde büyüme sürekli geriledi; AK Parti’nin ilk iktidar olduğu 58 ve 59. Hükümet döneminde ortalama büyüme yüzde 6.9 iken, ikinci dönemi olan 60. Hükümet döneminde yüzde 3.3’e, üçüncü dönemi olan 61. Hükümet döneminin ilk iki yılında ise yüzde 3.1’e düştü.

‘İç talep yukarı, ihracat aşağı çekti’

2013’teki yüzde 4’lük büyümenin kaynaklarının da masaya yatırıldığı rapora göre geçtiğimiz yıl büyümenin motoru kamu yatırımları ve şişen iç talep oldu. Raporda, yurtiçi talebin 2013’te büyümeye 6.4 puan (%158) katkı yaptığı, net ihracatın büyümeyi 2.3 puan (%58) aşağı çektiği belirtildi.

‘2013’te seçim ekonomisi uygulandı’

2013 büyümesinde asıl dikkat çeken gelişmenin “kamu tüketim ve yatırım harcamalarından” büyümeye gelen ciddi katkı olduğunun ifade edildiği raporda, “2013’te yüzde 4’lük büyümenin yüzde 23’ü kamunun yatırım harcamalarından, yüzde 16’sı ise kamunun nihai tüketim harcamalarından kaynaklanmıştır. Bir diğer ifade ile yüzde 4’lük büyümenin 1.5 puanı kamu kesimi tüketim ve yatırım harcamalarından gelmiştir. Rakamlar AK Parti’nin 2013’te ciddi bir seçim ekonomisi uyguladığını göstermektedir” denildi.

10 bin dolar esareti

Diğer taraftan, Türkiye ekonomisi kişi başına milli gelirde son 5 yıldır 10 bin dolar tuzağından çıkamadığı belirtildi. 2008’de 10 bin 444 dolar olan kişi başına milli gelirin, 2013’te 10 bin 782 dolar seviyesine çıkabildiği kaydedilen raporda, “Bu sürede kişi başına gelirdeki artış da 338 dolarda kaldı” denildi.

‘Tüketim iştahı borçla şişirildi’

Büyümeyi etkileyen yatırım harcamalarda aslan payı kamudan gelirken özel sektörün yatırım harcamalarının büyümeye katkısı ise yüzde 0.1’le sınırlı kaldı. Raporda, “2013’de özel kesimin yatırım iştahı kaçmış, buna karşın ailelerin borçla şişirilen tüketim iştahı büyümeyi desteklemiştir” değerlendirmesinde bulunuldu.

‘2014’te sürmesi zor’

CHP’nin raporuna göre 2013’te kamu harcamaları ve iç talebe yaslanarak sağlanan büyümenin 2014’te sürmesi zor görünüyor. Mevsim ve gün etkilerinden arındırılmış rakamlara göre büyüme 2013’ün ikinci yarısından başlayarak giderek hız kaybediyor.

İşte ekonomide yapılacaklar listesi

[PAGE]

Ekonomide yapılacaklar listesi

CHP’nin iktidarında, ekonominin uluslararası rekabet gücünü artıracak, kalıcı istikrarı sağlayacak, sosyal devleti yeniden ayağı kaldıracak adımların hızla atılacağının belirtildiği raporda, Türkiye’de hızla kaybolan yatırım ve tüketim iştahının yeniden artırılması gerektiği ifade edildi. Raporda, mevcut ekonomik kırılganlıklarıyla ve artan siyasi ve sosyal tansiyonla, yeni küresel konjonktürde yapışkan bir durgunluk riskiyle karşı karşıya olan Türkiye’nin genel seçimlere kadar yapması gerekenler özetle şöyle sıralandı:

HUKUKA GÜVEN YENİDEN SAĞLANMALI: Öncelikle insanımızın ve istihdamın korunması; kaybolan yatırım iştahının hızla ikame edilmesi zorunlu görülmektedir. Bu çerçevede, hukuk devletinin yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Hukuka güvenin kaybolduğu bir ülkede yatırımcı güveni ve dolayısıyla yatırımda olmaz. Bu nedenle kaybolan güveni yeniden tesis etmek amacıyla AB Konseyinde görüşmeleri süren “23. ve 24. Fasılların” yani “Yargı ve Temel Haklar” ile “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” fasılları bir an önce müzakerelere açılmalıdır. Böylece söz konusu alanlarda AB müktesebatına yakınsama sürecinin başlamasıyla önemli bir çapa sağlanmış olacaktır.

DÖVİZ KURUNDA İSTİKRAR SAĞLANMALI: Döviz kurunun rekabet gücünü destekleyecek bir düzeyde istikrar kazanması yatırım dostu iktisadi iklimin temel koşuludur. Kurun dış rekabete açık sektörlere sağladığı nispi fiyat avantajının korunmasına özen gösterilmelidir. Döviz kurunda ve fiyatlarda istikrar sağlanabilirse, kurun bugünkü seviyeleri dış ticarete açık sektörlerimizin rekabet gücünü kalıcı bir biçimde artıracak yapısal reformların gerçekleştirilebilmesi için önemli bir fırsat sunmaktadır.

TOPLUMSAL VE SİYASİ GERİLİME SON VERİLMELİ: Hükümet toplumsal ve siyasi gerilimi artıran söylem ve uygulamalarına derhal son vermelidir. Siyasi ve sosyal risk algısının düşürülmesi gerekmektedir. Yolsuzluk suçlamaları karşısında savcı ve polisleri değiştirmek yerine, bağımsız mahkemelerde aklanmayı tercih etmelidir. Risk primi düşmeden, faizin de düşmeyeceği dikkate alınmalıdır.

KOBİ’LERE KREDİ KOLAYLIĞI SAĞLANMALI: Özellikle Küçük ve Orta Ölçekli firmaların krediye erişiminin kolaylaştırılmasına yönelik adımlar derhal atılmalıdır.

DEVLETİN ÖZEL SEKTÖRE BORÇLARI ÖDENMELİ: Kamunun Özel Sektöre Olan Borçlarının Hızla Ödenmesi: Hem ihracatçı şirketlerin hem de farklı sektörlerde yurt içine üretim yapan firmalara KDV iade süreci uzun bir zaman almakta ve firmalar üzerinde önemli bir finansal baskı yaratmaktadır. Bu sorun piyasalarda nakit akışının azaldığı günümüzde daha büyük önem taşımaktadır. KDV iade sisteminin basitleştirilerek hızlandırılması, KDV iadesine yönelik alacağı bulunan firmanın aynı zamanda kamuya vergi ve SSK primi gibi borçlarının bulunması durumunda borç ve alacakların mahsuplaştırılması (netleştirilmesi) yoluna gidilmelidir.

İŞGÜCÜ VE ENERJİ MALİYETLERİ DÜŞÜRÜLMELİ: İstihdamın teşviki kapsamındaki indirimlere rağmen istihdam vergileri firmaların rekabet güçleri olumsuz etkileyecek bir düzeyde bulunmakta, enerji maliyetleri ise benzeri ülkelerin önemli ölçüde üzerinde seyretmektedir. Bu kapsamda, SSK işveren payında özellikle “genç ve kadın istihdamı” için indirime gidilmesi uygulaması yeniden düşünülmelidir. Firmaların kullandıkları enerji üzerindeki kamusal yükler azaltılarak enerji fiyatlarında kapsamlı indirim sağlanmalıdır.

ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ GELİŞTİRİLMELİ: Yüksek arsa maliyeti yatırımlar önündeki temel engeldir. İmar planlarının şehirlerde rant alanları yaratmayı hedef alan bir nitelik taşıması özellikle sanayi yatırımlarını engellemektedir. Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) ihtiyacı karşılayamamakta, yeni yatırımlar için yeterli fiziki alan bulunmamaktadır. Bu durum mevcut Yatırım Teşvik Sistemini de etkisiz kılmaktadır. Arsa maliyetini düşürecek biçimde OSB’lerin geliştirilmesine öncelik verilmedir.

TEŞVİKLER BİR BASAMAK İLERİ ALINMALI: Yatırım Teşvik Sisteminde Bölgeler İçin Öngörülen Teşviklerin Bir Basamak İleriye (Asgari 5 Yıl Süreyle) Alınması: Mevcut teşvik sistemi dört farklı teşvik tanımında (genel teşvik, bölgesel teşvik, büyük ölçekli yatırımlar ve stratejik yatırımlar) KDV istisnası,  gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi,  gelir vergisi stopajı desteği, faiz desteği ve KDV iadesi başlıkları altında altı bölge bazında farklılaşan yatırım teşviklerini içermektedir. Ülkemizdeki ekonomik görünümün zayıfladığı ve finansman maliyetinin önemli ölçüde arttığı dikkate alındığında, asgari 5 yılı kapsayacak biçimde, teşvik sisteminde öngörülen bölgesel sınıflamanın (teşviklerin en yüksek olduğu 6. Bölge için farklı ilave kolaylıklar da tanınarak) birer basamak ileri taşınması (örneğin 1. Bölgenin 2. Bölge teşviklerinden, 2. Bölgenin 3. Bölge teşviklerinden yararlanması) yatırım faaliyetine önemli ivme kazandıracaktır.

MESLEKİ EĞİTİM SAĞLANMALI: İş bulmakta güçlük çeken yeni mezun gençlerimiz ve işini kaybeden işçilerimizin İŞ-KUR’ un mesleki eğitim programlarına yönlendirilmesi sağlanmalıdır. Bu vesileyle İŞ-KUR tarafından düzenlenen kurslar reel sektörün taleplerini nitelik bakımından karşılamalıdır. İŞ-KUR’ un uluslararası sertifikasyon programlarına uyumunun yaygınlaştırılarak iş arayanların daha aktif katılımları desteklenmelidir. AKP iktidarı kısa dönemde atabileceği bu adımlarla 2014’de büyümenin sert bir şekilde düşmesini ve toplumun iş-istihdam cinsinden ciddi bir maliyet ödemesini engellemelidir.

İşte genel seçim sonrası yapılması gerekenler

[PAGE]

İşte genel seçim sonrası yapılması gerekenler

CHP’nin raporunda genel seçim sonrasında yapılması gerekenler ise şöyle sıralandı:

3. nesil reform

Genel seçimlerin hemen ardından ise daha önceden gerçekleştirilmiş ama bu hükümetin ciddi şekilde yıprattığı “Birinci Nesil” reformların güçlendirilmesi gerekmektedir. Bunun ardında kurallara göre yürüyen ve devletin ekonominin günlük işleyişine müdahale etmediği bir ekonomik yapı vardır. Saydamlık, hesap verebilirlik, kurumların bağımsızlığına saygı, hukukun üstünlüğü, bütçe disiplini bu reform alanında yer almaktadır. Diğer taraftan rekabet gücünün artırılması için “İkinci Nesil” reformların da gerçekleştirilmesi şarttır. İşgücü piyasasından ürün piyasalarına kadar uzanan bir alanın bu kapsamda yeniden ele alınması gerekmektedir. Herkese dokunan bir büyüme için “Üçüncü Nesil” reformlara da ihtiyaç vardır. Sosyal destek sistemlerinin otomatikleştirilmesi, ekonomide paydaşların karar alma süreçlerine daha yoğun katılımının sağlanması da bu alanda yer almaktadır. Bunlar yapılırsa Türkiye’nin önünde büyük fırsatlar vardır. Bu reformlarla Türkiye ilk 10 ekonomi arasına girebilir, büyük Türkiye gerçekleşebilir.

Bu konularda ilginizi çekebilir