Devlet desteğini almadan LCD ekran üretmek hayal

Devlet desteğini almadan LCD ekran üretmek hayal

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir, Türkiye'nin dış pazarlarda hak ettiği başarıyı yakalaması için hükümete büyük görev düştüğünü söyledi. Devletin elektronik sektörüne destek vermemesinden yakınan Özdemir, "Elektronikte Japonya ve Kore öne çıkıyor. Çünkü arkalarında devlet desteği var. 7 milyar dolarlık devlet desteği ile bugünkü durumdalar. Biz bunu yapamıyoruz. Maalesef herkes sanayiciyi suçluyor" dedi. LCD ekran üretmek için 4 milyar dolarlık fabrika yatırımı gerektiğini belirten Özdemir, sektörün bu gelişmenin farkında olduğunu ancak yeterli sermayesi olmadığı için yatırımı gerçekleştiremediğini anlattı. Özdemir, "O dönemde devletten teşvik istedik. 3 milyar dolar ihracatın yüzde 5'i kadar devletin destek vermesi söz konusuydu. Ancak 150 milyon dolarlık teşviki bir türlü alamadık. Şimdi konuyla ilgili olarak bizimle görüşmek istiyorlar" diye konuştu. Türkiye Pazarlama Derneği tarafından düzenlenen, "2008 Yılında Türkiye Ekonomisi ve Pazarlama Yönetiminde Yeni Stratejiler" konulu panele Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir, Türkiye Pazarlama Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Erem, Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Baybars Tek, Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Gençtürk, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Pirtini konuşmacı olarak katıldı. Panelde, dünya geneline yayılan durgunluğun aşılması için yeni pazarlama stratejilerinin hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çekildi. Akademisyenler, bu ortamda reklamların kısılmaması, işçi çıkartılmaması ve inovasyona önem verilmesinin önemine işaret etti. Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir: LCD'de devlet destek olmadı Türk işadamlarının en büyük sorunu makro ekonomik. Dünyada her ürünü en ufak vidasına kadar söküp bakabilme imkanına sahibiz. Ama hak ettiğimizi alamıyoruz. Nedeni Türk firması olmamız. Hükümete bu konuda büyük görevler düşüyor. Ülke markamızı mutlak suretle düzeltmeliyiz. Sanayi politikamız yok. Bunu Sanayi Bakanı da söylüyor. Bir işletme düşünün nerede ne olduğunu bilmiyor. Böyle bir şey olmadığı zaman neyi nasıl yöneteceksiniz? Yıllardır teşvik politikası uygulanıyor. Ancak daha akılcı teşvik politikaları uygulanması gerekiyor. Gelişmekte olan ekonomilere baktığımızda ise Çin fevkalade hızlı gelişiyor. Çin'de yaptığımız yatırım bize yarım dolar maliyet farkı sağladı. Elektronikte ise Japonya ve Kore öne çıkıyor. Özellikle Kore'nin Samsung ve LG markalarına bakmak gerekiyor. Çünkü arkalarında devlet desteği var. 7 milyar dolarlık devlet desteği ile bugünkü durumdalar. Onları bugünkü duruma getiren devlet. Biz bunu yapamıyoruz. Ama maalesef herkes sanayiciyi suçluyor. Son iki yılda elektronik sektörü zor duruma girmişti. LCD ekran üretmek için 4 milyar dolarlık fabrika yatırımı gerekiyor. Sektör bu alandaki fırsatı gördü, ama sermayesi olmadığı için bu yatırımı yapamadı. Bu yatırımı zaten devlet yapmıyor. Bu işin içinde olmadığını özelleştirmelerle görüyoruz. Devletten biz o dönemde teşvik istedik. 3 milyar dolar ihracatın yüzde 5'i kadar devletin destek vermesi söz konusuydu. Maalesef, 150 milyon dolar teşvik, bir türlü devletten alınamadı. Bu konuda şimdi onlar bizimle görüşmek istiyorlar. Şirket olarak hedefimiz 10 milyar dolar ciro gerçekleştirmek. Hükümetin yapısal reformlardan vazgeçmemesi gerekiyor. Mali disipline dikkat edilmeli. Merkez Bankası'nın faiz artırımı da maalesef dışarıya kötü haber olarak yansıdı. Prof. Dr. Tunç Erem: Ekonomi değil, halen rejim tartışılıyor Türkiye'de halen rejim tartışması yapılıyor. Türkiye bugün dünyadaki 19'uncu büyük ekonomi olmasına rağmen beşeri gelişme endeksinde ilk 60'a bile girememektedir. Cari açıkta 8'inci, borçta 4'üncü sırada yer almaktadır. Şu durumda Türkiye'nin ekonomik görünümünü buzdağına benzetmek mümkündür. Ekonomik tehlike de bu görünmeyen kısmıdır. Girdi ve işçilik maliyetleri sürekli artıyor. Özellikle küresel kriz ve petrol fiyatlarındaki artış maliyetleri olumsuz etkiliyor. Birçok firma üretimini yurtdışına kaydırmaya başladı. Türkiye maalesef ihracat altyapısına sahip değil ve bu konuda politikası da yok. Elde edilen başarılar özel sektörün kendi çabalarıyla gerçekleşmiştir. Bu dönemde uygulanacak yeni pazarlama stratejileri ekonomiyi sürükleyici olacaktır. Dünyada birçok ülke kalkınmasını bu şekilde yapmıştır. Strateji ile şirket performansı çok önemli. Doğru stratejiler performansı artırıyor. Bu da uzun vadeli karar mekanizmalarını gerektiriyor. Şirketlerin misyonu ve vizyonu olmalı. Belirsizlikte KOBİ'ler günlük kararla yönetilmekte, taktik pazarlama ön plana çıkmakta ve uzun vadeli strateji uygulanamamaktadır. Prof. Dr. Ömer Baybars Tek: Stagflasyon uyarısı Dünya yavaş yavaş stagflasyonla karşı karşıya geliyor. Ekonomilerin durgunlukla baş etmesinde iki unsur var. Biri taktiksel pazarlama ile oyalanmak. İkincisi ise uzun vadeli pazarlama tedbirlerini hayata geçirmek. Pazarlama bir yatırımdır, tüketimin pedalıdır. Pedalı çevirdikçe tüketimden, üretimi harekete geçirirsiniz. Yeni pazarlama yöntemleri de bir yatırım işidir. Vaktiyle gerekli bağlantıları kurmazsanız, dünya devleri gelir hemen sizi yutuverir. Durgunlukta, öncelikle gönüllü kısıtlayıcı tip ortaya çıkıyor. Bunlar her şeyden kısıyor. Azla yetinmeye başlıyor. Karşılaştırmalı alışveriş yapıyor. İndirim peşinde koşuyor. Bu pazarlama ile bağdaşmıyor. Ama stagflasyonun doğal bir sorunu. Firmalar bu durumda yeniden konumlamaya gitmeli. Araştırmalar, 'durgunluk ortamında reklamı kesmeyin' diyor. durgunlukta pazarlama harcamaları kısılmamalı. Durgunluk geçtikten sonra pazarlama ve karda öne çıkarsınız. Stagflasyon ortamında çalışmaya girmeden önce pazarlama taktiklerine bugünden başlamak gerekiyor. Eğer hazır değilsek hiçbir trene atlayamayız. Altyapı düzeyi olmasa da bilgi düzeyinde hazır olmamız gerekir. Bir kriz durumunda hareket alanının bir haritası çıkartılmalı. Durgunlukta, yeni pazarlar aranmalı, tüketicilere çekici gelebilecek güçlü tanıtım yapılmalı, reklamlar kesilmemeli. Böyle bir ortamda e-posta, SMS etkin şekilde kullanılmalı. Yine durgunluk ortamında fazla indirim yapılmamalı. Bu marka değerini düşürebilir. Durgunlukta devre mülk türü veya kiralama önemli alternatiflerden biri. Bu dönemde işçi çıkartmak da yanlıştır. Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esra Gençtürk: İnovasyona yatırım yapın Türkiye göreceli olarak bir büyüme sergiledi. Bunun pozitif etkileri var. bunlardan biri yükselen pazar olarak Türkiye konumunu koruyor. Çoğu sektörde platform olabilecek 2008'de resesyon beklentisinin gündeme gelmesiyle büyüme tahmini yüzde 4 oldu. Ancak tüketim kısıldığı zaman şirketler fiyatları ürünlere yansıtamıyor. O zaman da kâr daralması oluyor. Böyle bir ortamda ne yapabiliriz. Bazı şirket yöneticilerinin benimsediği stratejiler var. Örneğin Frito Lay, işe alımı durdurduğunu açıklarken, 3M dolaylı masrafları asgariye çektiğini söylüyor. Unilever ise maliyetleri azaltmaya çalıştığını bildiriyor. Turkcell, 2008'in sonuna kadar pazarlama kampanyalarını sınırladığını vurguluyor. Mudo, "Tüm mobilya ürünlerinde şimdi al ağustosta öde hem de indirimli fiyattan" stratejisini sürdürürken, Renault Mais verimlilik yönetimi ile kâr elde etmeyi hedeflediğini belirtiyor. Tüketimin kısıldığı dönemde maliyet azaltıcı önlemler öne çıkıyor. Bunun yeterli olmadığı durumlarda öne çıkan ise operasyonel verimlilik. Kısa vadeli bu taktiksel yaklaşımlarda müşteri odaklı, müşteri ilişkileri yönetimi önemli olmaya başlıyor. Yine müşteriyi elde tutmak için çarpraz satışlar, yeni müşteri kazanma öne çıkıyor. Ürünün fiyatı, teslimat, arzu ettiği zamanda ürünün ulaşılabilir olması önem kazanıyor. Pazardaki hareketlerle tüketici algısı da değişebiliyor. Uzun dönemde değer yaratan stratejilerden biri ise inovasyonu geliştirmek. Ürün inovasyonu yanı sıra, hizmet inovasyonu da önemli. Finansbank'ın bankacılıkta tüketiciye yakın olacağı mesajları, Akbank'ın şubeye girmeden bireysel kredi uygulaması örnek gösterilebilir. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Pirtini: Türkiye gelişen ekonomiler arasında Dünyada gelişmiş ülke ekonomileri hızlı tüketim ve dayanıklı tüketim mallarında doygunluğa ulaşmışken, Çin, Hindistan Endonezya, Güney Kore, Türkiye, Polonya, Meksika, Brezilya, Arjantin ve Güney Afrika Cumhuriyeti, yükselen pazar ekonomileri olarak öne çıkıyor. IMF'ye göre yükselen pazar ekonomileri yüzde 6.6 ile son otuz yılın en büyük ekonomik büyüme hızını gerçekleştirmiş. Dünya ekonomisini kurtaracak olan grubun yükselen ekonomiler olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye bugün, fırsat penceresi yakalamış durumda. Fırsat penceresi dediğimiz, demografik sürecin önemli özelliği olan çalışma çağı nüfusunun toplam nüfus içinde en geniş paya ulaşmasıdır. Türkiye için bu bir fırsat olarak ortaya çıkıyor. Türkiye bu ülkeler arasında önemli adımlar atabilir. Bunun için Türkiye'nin pazarlama vizyonu olması gerekiyor. Bunu kullanabilirse ciddi fırsatlar yakalanabilir.