“Dış mekan bitkileriyle ihracat 200 milyon dolara çıkabilir”

Orta Anadolu Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı İsmail Yılmaz, orman arazilerinin uzun dönemli kiralanabilmesi halinde bu alanda ihracatın ilk etapta 200 milyon dolarlara çıkabileceğini, önümüzdeki dönemde milyar dolar seviyelerini konuşacaklarını söyledi. (Yeşim Ardıç)

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YEŞİM ARDIÇ

Türkiye’nin süs bitkileri ve mamulleri ihracatı geçen yıl yüzde 17 artarak 100 milyon dolar sınırına yaklaştı. Orta Anadolu Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı İsmail Yılmaz, daha iyi koşullarda üretim yapabilmek ve ülkenin ihracat gelirini artırmak için uygun koşullarda kamu arazilerinin süs bitkisi yetiştiricilerine tahsil edilmesi gerektiğini söyledi.

Sektörün çok tehlikeli sınıfta yer aldığı için sigorta primlerinin çok fahiş miktarda olduğunu dile getiren Yılmaz, sektörün bu sınıftan çıkarılması gerektiğini kaydetti. Yılmaz, üretimin teşvik edilmesi için özellikle fidelerde KDV’nin yüzde 1’e indirilmesini önerdi. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan İsmail Yılmaz, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak’ın sorularını cevaplandırdı.

-Türkiye’nin önemli ihracat kalemlerinden birisini oluşturan sektörünüzde dış ticarete ilişkin son gelişmeler neler?

Süs bitkileri ve mamulleri ihracatı 2018 yılında bir önceki yıla kıyasla değer bazında yüzde 17 artış göstererek 99.3 milyon dolara çıktı. İhracatında Hollanda ilk sırada yer alırken, Özbekistan, İngiltere, Almanya, Azerbaycan, Irak, Türkmenistan, Gürcistan, Romanya ve ABD ilk on sırada yer alan diğer ülkeler oldu. Hollanda’ya süs bitkileri ihracatımız bir önceki yıla kıyasla değer bazında yüzde 33 artarak 24 milyon dolara yükseldi.

Çiçek soğanları ürün grubunda ise 2018 yılında bir önceki yıla göre değer bazında yüzde 35 oranında ihracat artışı oldu. Bu grupta Hollanda, Almanya, Türkmenistan ve Azerbaycan ihracatın en fazla yapıldığı pazarlar olarak öne çıkıyor. Canlı bitkiler ihracatı yüzde 16, kesme çiçek ihracatı yüzde 19, yosun ve ağaç dalları grubu ihracatı yüzde 9 arttı. Sonuç itibariyle Türkiye’den toplam 77 ülkeye süs bitkileri ihracatı yapılmakta. İhracatımızda en önemli ülkeler sırayla Hollanda, Özbekistan, İngiltere, Almanya ve Azerbaycan.

- Peki yetiştiriciler uygun arazi konusunda sorun yaşıyorlar mı?

Bu konuda aslında ciddi sıkıntı var. Sektörde faaliyet gösteren üretici ve ihracatçıların yüzde 37’si hiçbir arazi mülkiyeti olmadan, yüzde 83’ü özel şahıslardan kiraladıkları ve sadece yüzde 7’si kamudan kiraladıkları araziler üzerinde çalışıyorlar. Aslında bizim sektör, gerek üretim yapısı gerekse yarattığı katma değer itibariyle ülke ekonomisine çok önemli katı sağlıyor. Bu yüzden daha uygun koşullarda üretim yapabilmemiz için, uygun durumda bulunan hazine/kamu arazilerinin, öncelikli ve uzun süreli olarak sektör üreticilerine ve ihracatçılarına kiralanması, hem bize hem de ülke ekonomisine katkı sağlayacak. Bu noktada sektörümüzün önemli bir beklentisine daha değinmek istiyorum. Üreticilerimiz, süs bitkileriyle ilgili kurulacak organize sanayi bölgeleri konusunda büyük beklenti içerisinde. Başta TİGEM arazileri olmak üzere, benzeri uygun kamu arazileri projelendirilerek, organize sanayi bölgesi formatında sektörün kullanımına açılmalı.

- Uygun koşullarda arazi sağlanması dışında, teşvik sistemine ilişkin herhangi bir talebimiz var mı?

Süs bitkileri sektörü genel ve yaygın olarak tarımsal destek ve teşviklere hiçbir şekilde erişememekte. Bu durumun en büyük nedeni; süs bitkileri sektöründeki faaliyetlerin niteliğine ve doğasına uygun olmayan destek ve teşvik mevzuatının var olması. Sektörün yapısal farklılıklarını dikkate alan bir mevzuat güncellemesi şart.

Bu arada seralar; ısıtma, soğutma, aydınlatma, otomasyon sistemleri, gölgeleme ve enerji perdelerinin kullanımı gibi birçok faktörün eklenmesiyle ciddi anlamda enerjiye ihtiyaç duymakta. Süs bitkileri üretiminde kullanılan enerji maliyetlerinin yüksekliği önemi bir sorun. Ülkemizde tarım sektörünün elektrik, doğalgaz vb. enerji kaynaklarını kullanımında özel tarifeler uygulanmalı.

Dış mekan için üretim gerçekleştirenler daha çok belediyelerle çalışıyordu ve ihracatları da 4 milyon dolar civarındaydı. Şimdi onlar da ihracata başlayacak ve en az kesme çiçek kadar ihracat yapacaklar. Orman arazilerinin uzun dönemli kiralanabilmesi sağlanırsa, bu alanda ilk etapta 200 milyon dolarlara çıkabilecek ihracat için, önümüzdeki dönemde milyar dolarlar seviyelerini de konuşuruz.

- Finansmanla ilgili problem yaşıyor musunuz?

Finansman teşviklerine tarım sektörünün ulaşmasında çok büyük sıkıntı yaşıyoruz. Tarımda yatırım kredilerinde verilen süre kısa olup, kredilerin daha uzun vadeli olması gerekiyor.
Sübvansiyonlu kredilerin kullanılmasında yapılacak yatırımlarda, teminat yerine proje üzerinden kredi verilmesi çok önemli. Yapılan projelerin geri dönüşü, ülkeye olan katkısı, üretimin ihraç edilebilir oluşu değerlendirilmeli, projenin kendisi teminat kabul edilmelidir. Gösterilen teminatlarda bankalar tarafından ekspertizlerin daha iyi/yeterli, kişilerce yapılması gerekiyor.
Ziraat Bankası’na tanınan sübvansiyonlu kredi kullanım hakkının, şartları yerine getirmiş diğer bankalara da tanınması hem Ziraat Bankası üzerinde yoğunlaşmış iş yükünün hafifletilmesi hem de üreticilerimizin hızlı bir şekilde finansmana ulaşabilmesi açısından daha uygun olabilir. Diğer yandan, tarımda çalışan işçilerimiz, tarımın özel yapısı itibariyle bazen günlük bazen haftalık olarak çalıştırılabilmekte. Bu durumdan dolayı özel bir sosyal güvenlik ve sigorta sistemi oluşturulmalıdır.

- Sektörün mevzuata yönelik ihtiyaçları var mı?

Süs bitkileri sektörünün hem iç piyasada hem de küresel piyasalarda tanınırlığını ve derinliğini artırmak için mutlaka Bakanlık bünyesinde müstakil temsiliyeti sağlanmalı, ayrı bir daire başkanlığı olmalıdır. Ayrıca bizim sektöre özel sigorta sisteminin de daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. TARSİM açık tarımsal üretimin söz konusu olduğu alanlarda (açık tarla üretimi, meyvecilik alanları, tek tip üretim yapan seralar) uygun olabilir. Ama modern seralarda farklı çeşitlerin üretimini bir arada yapan seralarda ve süreklilik kapsamında üretim yapılan alanlarda bu sistem maalesef sağlıklı çalışmıyor. Her ne kadar yüzde 50 devlet teşviki olsa da muafiyet oranlarının yüksekliği ve primlerin çok fahiş olması anlaşılabilir değil.

Bunun için; kapalı alanda; farklı çeşitlerde yıl boyu üretim yapan seralar, özel, kendine has bir sigortalama tekniğine sahip olmalı. Bu tür seralar, depreme, aşırı fırtınalara, rüzgara, kar yüküne, doluya ve benzeri iklim olaylarına göre hesaplanıp yapıldıkları için dayanıklı ve güvenli yapılardır.

Bu tür alanlarda üretilecek ürünler kullanımın maliyetli olması sebebiyle ürün bazlı değil, bu alanlarda üretilen ürünlerin yıllık üretim kapasiteleri hesaplanarak maliyetlendirilmeli. Muafiyet oranlarının da yüzde 1 veya yüzde 2’yi geçmemesi gerekir. Çünkü açık tarım alanlarına göre iklim olaylarına daha çok korunaklıdır. Bu tür seralar tehlikeli ve çok tehlikeli sınırından çıkarılmalı ve diğer sigorta şirketlerinin de sigorta yapabilir hale getirilmesine imkan sağlanmalıdır. Üretimin teşvik edilmesi için üretim girdilerinin özellikle burada önemli yer tutan fidelerin KDV oranlarının yüzde 1’e indirilmesi sektöre büyük katkı sağlayacaktır. KDV’nin fidelerde yüzde 1’e indirilmesi üretimi teşvik edecek, devlete KDV kaybı yaratmadığı gibi, aksine üretimin artması ve mamul ürünün artması ile KDV kazancı sağlayacaktır. Ayrıca kayıt dışını azaltacaktır.

Milyonluk ihracattan milyarlık ihracata...

Ferit B. PARLAK

Turizm ve maden alanları, devletin elindeki en değerli araziler arasında başı çekiyor... O değerlerimiz 29/49 yıllığına kiralanabiliyor...
Orman arazilerinin ise en az yarısı atıl bekletiliyor...
Şartlı ve yaptırımlı kiralandığı taktirde, yıllık en az 15 milyar dolar getirisi olabilecek, vasıfsız işçiye istihdam sağlayacak ve oksijen salımını artıracak alan, ekonomiye kazandırılamıyor...
Dünya ülkeleri ticaret savaşı veriyorken, süs bitkisi, orman ürünleri ve tarımsal ürün ihracatçılarının ‘ormanları ekonomiye kazandıralım’ talebine, önyargıyla bakmamak gerekiyor...