Doğa ile uyumlu ekonomik kalkınmanın bir yolu; Organik tarım Sürdürülebilir kalkınma için organik tarım

Doğa ile uyumlu ekonomik kalkınmanın bir yolu; Organik tarım Sürdürülebilir kalkınma için organik tarım

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Her ne kadar, eşitlikler, demokrasi, ekonomideki iyileştirmeler gibi pek çok konunun arasında kaybolup gitmiş gibi görünse de AB sürecinde zorlanacağımız konulardan biri de tarım. Çünkü Türk tarımının verileriyle, AB ve gelişmiş dünyanın tarım verileri arasında çok belirgin farklar bulunuyor. Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Açık Radyo Programcılarından Dr.Cengiz Aktar'ın konuyla ilgili çok ciddi tespitleri ve paylaşımları var. Aktar, bu konunun altını çizerken, organik tarımın herkesin kazançlı çıkacağı bir tarım ve yaşama biçimi olduğunu vurguluyor. Organik tarım; tarımsal üretim sırasında kimyasal maddelerin kullanılmaması, ürünü koruyan ilaçların ve verimi artıran katkı maddelerine dek tüm üretimin doğaya bağlı kalınarak gerçekleştirilmesi tabanlı bir yöntem. Verimliliği artırmak amacıyla küçük işletmelerin ortadan kalkması ve üretimin mekanize olması gerektiği tezini savunanların; bu dönüşüm sonucunda atıl olacak, milyonlarla telaffuz edilen vasıfsız işgücünün nasıl iş bulacağını ve hayatını nasıl idame ettireceğini hiç hesaba katmadıklarına dikkat çekiyor. Sanayi işçisi olmaları, onları istihdam edecek artık öyle bir sanayi kalmadığından mümkün görünmeyen ve tek çareleri göç etmek olan bu kitleler, göç ettikleri yerlere yabancı, kendilerine belki de çok aykırı bir yaşam sürme zorunda kalıyorlar. Ancak bu yaşam, ne kendileri, ne de çevreleri için mutlu bir gelecek vaat ediyor gibi de görünmüyor. Burada ortaya çıkan ciddi orandaki işsizliğe karşın, diğer bir taraftan da Dünya Bankası tahminlerine göre 2010'da 14 milyon yeni iş yaratmış olmamızın gerekliliği belimizi bükecek görünüyor. Cengiz Aktar'a göre, bu olumsuz tablodan kurtulmak için ideal çözüm; organik tarım ve dolayısıyla kırsal kalkınma. İlgi ve dikkat isteyen organik tarım emek-yoğun bir tarım biçimi. İstihdam için de organik tarım... Konvansiyonel tarımdaki 100 işçinin istihdamına karşılık, organik tarımda 180 işçinin istihdamı söz konusu oluyor. Bu tarım biçiminin artı değerinin konvansiyonel tarımla kıyaslanamayacak kadar yüksek olduğuna dikkat çeken Aktar; "Gerçekten de bu beslenme biçimine gelişmiş ülkelerden talep olağanüstü. Diğer taraftan organik tarım yaygınlaştıkça, çığ gibi büyüyen çevre sorunlarımıza da çare oluşturacak, yerli tüketicinin de vasıflı ürün tüketmesini sağlayacak" diyor ve şöyle devam ediyor: "Türkiye, insan gücü, toprak kalitesi, 11 binden fazla endemik türle zengin biyolojik çeşitliliği, iklimi ve asırlık bilgi birikimine rağmen organik tarımda son derece zayıf bir konumda. Ancak elimizdeki olanaklar ve AB hazırlık dönemi bu konumdan hızla kurtulmamızı sağlayabilecek fırsatlar. Nitekim Türkiye elindeki olanakları iyi değerlendirerek bir nevi organik ürün ambarı haline gelebilir." Sektörün gelişmeye açık olması, insan yaşamı ve doğal denge için hayati bir öneme sahip olması; bu alana daha çok zaman harcanmasını ve yatırım yapılmasını kaçınılmaz kılmakta. Çok yeni olmamakla birlikte, henüz gelişim potansiyelinin çok küçük bir kısmını kullanmış olan organik tarım sektörü; gerek yaşama duyulması gereken saygı, gerekse kazançlı bir yatırım aracı bağlamında ilgi çekici gözükmekte. Üretimde Avustralya ve ABD, tüketimde ABD ve AB... Olay elbette ki basit değil. Yöntemin sağlıklı bir biçimde uygulanabilirliği için organik tarım yapılacak toprağın kimyasal maddelerden arınmış olmasından, alanın kimyasal etkilerden korunabilir bir konuma sahip olmasına dek bir dizi gereklilik var. Sektörün üretim liderliğini Avustralya, ABD gibi ülkeler elinde tutarken, tüketim konusunda ise yine ABD'nin yanı sıra AB ülkeleri göze çarpmakta. ABD'de yapılan araştırmalar organik tarım tüketiminin yıllık yüzde 17, yüzde 20 oranlarında artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Henüz gıda sektörünün yüzde 1, yüzde 2 gibi küçük oranlarını oluşturan sektör; doğanın zorlaması ve toplumların bilinçlenmesine paralel olarak gelişmeye ve büyümeye açık sektörlerden biri olarak değerlendiriliyor. Ülkemizde organik tarım... "Biz beceremeyiz", "biz yapınca bu kadar olur", "batının zorlaması olmadan gelişemeyiz biz" dendiğinde; bu görüşleri dillendirenler kendi toplumunu küçümsemekle itham edilmekte, sıkça gördüğümüz üzere. Bu söylemlerin bir yanı ile böylesi bir zaafı bulunduğunu tümden görmezden gelemeyiz elbette. Öte yandan; birçok konuda işi başkalarına havale etmeye, hareket etmek için birilerinin yönlendirmesini beklemeye eğilimli olduğumuz da kolayca çürütülemeyecek bir sav. Bunun en canlı örneklerini organik tarıma bakış açımız, bu alandaki gelişmelerin kaynağı ve şekli konusunda küçük bir araştırma yaptığımızda görmek mümkün. Batı toplumlarının her geçen gün daha çok yatırım yaptığı organik tarım alanında ülkemizin durumu, bu alandaki çalışmaların kaynağı ve destekleri yabancı yatırımlara, şirketlere dayanıyor. Organik tarım yöntemine dayalı üretimimiz zaten çok yetersiz olmasının yanında; bu üretim de ihracata dayalı olarak yapıldığı ölçüde getiri sağlıyor üreticisine. Gerek üreticilerimizin bu yönteme ilişkin bilgilendirilmesi, gerekse toplumun organik ürün tüketimi konusunda bilinçlendirilmesi anlamında göz ardı edilemeyecek eksiklikler ve yetersizlikler söz konusu. Türkiye'den olumlu örnekler Organik tarım yönteminin kullanıldığı başlıca örneklerimize baktığımızda, hemen hepsinin yabancı şirketlerin yüksek fiyat tekliflerine, AB fonlarından sağlanan desteklere dayandığını görmekteyiz. Samsun'un Terme ilçesi yakınlarında organik fındık üretimi yapılan Çamlıca köyünün organik tarım macerası; fındık ticareti yapan bir Alman firmasının 1994'te üreticilere iki kat fiyat teklif etmesine dayanıyor. Türkiye'de organik tarım denince öne çıkan yerlerden biri olan Afyon'un Başmakçı ilçesinin organik tarıma geçişi de yine bir Alman firmasından gelen öneriden kaynaklanmış. 1990'lı yılların başında üreticiye organik tarım yöntemini öneren firmanın desteği il yaş sebze ve gül üretiminde organik tarım kullanılır olmuş. Gerek organik tarım üretim alanlarının yaygınlaştırılması, gerekse ürünlerin pazarlanması konusunda yapılmayı bekleyen çalışmalar var önümüzde. Ne yapıyorsak doğa için, kendimiz için; ya da doğaya rağmen, kendimize rağmen yapıyoruz. Aslında, istihdam için de, doğal denge ve sağlıklı beslenme için de çözüm "organik tarım"ın altında yatıyor.