EKK kararları perşembe günü açıklanacak

Başbakan Yardımcısı Kaynak, EKK kararlarının perşembe günü Başbakan Yıldırım tarafından açıklanacağını söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısının neticelerini, Başbakan Binali Yıldırım'ın perşembe günü Türkiye ve dünya kamuoyuna açıklayacağını söyledi. Kaynak konuyla ilgili olarak, "Şirketlerin, yüksek faizli borçlanmasının önüne geçecek kararları göreceğiz" dedi.

Kaynak, CNN Türk'te katıldığı "Hafta Sonu" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Ekonomi alanında Türkiye'yi neler beklediği, dövizdeki yükseliş ve buna karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin soru üzerine Kaynak, ekonomideki sert dalgalanmanın ABD'deki başkanlık seçimlerinin sürpriz bir netice vermesiyle başladığını, Donald Trump'ın hem seçim kampanyası boyunca hem de seçimden sonra güçlü Amerikan ekonomisi, dışarıdaki yatırımları içeri çağırma politikasının doları bütün ülkelerin parası karşısında çok güçlendirdiğini belirtti.

Türkiye'nin bu durumdan bir miktar daha fazla etkilendiğini ifade eden Kaynak, şöyle konuştu:

"Bunun birinci sebebi, bizim aslında 15 Temmuz'dan sonra Bakanlar Kurulunda değerlendirdiğimiz bir hadiseydi. Bu FETÖ, darbe girişimini milletimizin kararlılığıyla ve cesaretiyle başaramadı. Bunun bitmeyeceğini biz öngörüyorduk. Çeşitli yeni varyasyonlarla ülkemize zarar vermeye devam edecekti. İkincisi, Avrupa Birliği'nin maalesef uzun yıllardan beri takip ettiği politikadan vazgeçip daha ırkçı daha radikal bir yöne doğru kayması. Üçüncüsü geçen sene 24 Kasım'da Rusya ile yaşadığımız uçak krizinden sonra turizmde meydana gelen gerilemeler. Buna şunu da ilave etmemiz lazım, gerek DHKP/C'nin, gerek PKK'nın gerekse DEAŞ'ın şehirlerde masum insanlara ve turizme yönelik sabotajlarının da önemli bir miktar payı var."

Kaynak, benzer bir sürecin 2008-2009 dünya global finansal krizinde de yaşandığını hatırlatarak, o dönemde çok önemli, günlük hayata dokunan önlemlerin alındığını ve Türkiye'nin süreci dünyada en iyi atlatan ülke olduğunu vurguladı.

'Kararlar alındı ama hemen açıklanmadı'

Kaynak, Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısına da değinerek, "Ekonomi Koordinasyon Kurulunun neticelerini perşembe günü Sayın Başbakanımız Türkiye ve dünya kamuoyuna açıklayacak. Kararlar alındı ama bu kararlar hemen açıklanmadı. Neden? Mali ve Hazine bürokrasisinin teknik düzenlemeler gerektiren, sermaye piyasalarının, BDDK'nın bir kısım konuları var. Onlar dün ve bugün çalışıldı." dedi.

Şirketlerin, yüksek faizli borçlanmasının önüne geçecek kararların açıklamada görüleceğini aktaran Kaynak, "Bu önemli. Dolardaki yükseliş elbetteki önemlidir ama faizdeki yükseliş şirketlerimizi çok çabuk etkiliyor. Bu kurulun temel niyeti şuydu; 2000 yılındaki gibi, onun sonu 2001 krizine gitmişti, şirketlerin etkilenmesi, bu etkinin bankacılık sistemini etkilemesi ve Türkiye'nin maalesef bir finansal kaosa gitmesi. Hep beraber göreceğiz insanımızın günlük hayatına dokunan, şirketlerimizi finansal anlamda ve bankalarımızı rahatlatacak bir tedbirler paketini Başbakanımız açıklayacak." değerlendirmesinde bulundu.

Bu kararların kısa vadede uygulanacağını vurgulayan Kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir kısmı cuma günü, bir kısmı 1 Ocak'tan itibaren uygulanacak. İş gücü piyasalarında da istihdamı arttıracak çalışmalar var. Herkesin merak ettiği bir husus daha var; Avrupa'da 'Türkiye ile müzakereleri donduralım' tavsiye kararından sonra bizim için iki önemli hadise var. Bir tanesi Gümrük Birliği ne olacak? Biri de Türkiye'de 3 milyon mülteci var. Bunlarla ilgili geri kabul birebir anlaşması ve mali yardım paketi var. Bunlar ne olacak?

Gümrük Birliği ile ilgili Ekonomi Bakanımız, Gümrük ve Ticaret Bakanımız, Avrupa Birliği Bakanımız, bilgiler verdiler bu kurulda. Zannediyorum dün Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekçi İsviçre'de Gümrük Birliği ile ilgili gerek Avrupa tarafındaki gerekse Türkiye tarafındaki bakış, bunun her iki tarafın da yararında olduğu, devam etmesi gerektiği ancak revize edilecek alanların tespit edilerek revize edilmesi gerektiğini belirtti. Yani ne Gümrük Birliği'nden çıkmayı konuştuk o gün biz, ne de Avrupa bunu konuşuyor. Bunun revize edilecek alanları var."

'AB, 1.2 milyar euroluk yardımı hesabından çıkardı'

Veysi Kaynak, Avrupa'dan ve Birleşmiş Milletler'den mülteciler için Türkiye'ye yapılan yardım tutarına ilişkin, şu bilgileri verdi:

"7 Kasım'da bakanlığıma bağlı kuruluşların bütçelerini sunduğumda verdiğim rakam bütün dünyadan 512 milyon dolardı. Ama bugün bu rakamın sadece Avrupa Birliği bakımından 600 milyon avro ilave edildiğini göreceğiz. Sebebi şu; Birebir anlaşması karşılığında Avrupa Birliği 2015-2016 yılları için mültecilere 3 milyar avro mali yardımda bulunacaktı. Ucu açıktı, bir o kadar da daha sonra ilave edilebilecekti. Bunun müzakere süreci çok uzun sürüyor. Şimdi teknik bir ayrıntı ama Avrupa Birliği 1 milyar 200 milyon avrodan fazla parayı, hesabından çıkardı. Önce sektörler belirlendi. Eğitim, sağlık, belediyelerin altyapısı, Göç İdaresi, Sahil Güvenlik gibi bir kısım kuruluşların güçlendirilmesi...Bu sektörler belirlendikten sonra Avrupa Birliği ile bir sözleşme altına alınıyor.

Geldiğimiz nokta itibarıyla 1 milyar 200 milyon avronun nasıl harcanacağının müzakeresi başlıyor. Avrupa Birliği istiyor ki bunu, kendi STK'ları eliyle yapsın. Biz de istiyoruz ki biz bu işte deneyimli bir devletiz. Diyelim ki eğitim sektöründe bizim okul ihtiyacımız var, biz okul yaptıralım. Biz 20 milyon poliklinik muayene, 800 binden fazla cerrahi müdahale yapmışız, Türkiye'de 177 bin çocuk doğmuş. Bunlar hastanelerimizi kullanmışlar, doktorlarımız hizmet etmişler. Biz hastane yapalım istiyoruz. Avrupa Birliği ile sürecin tıkandığı noktalardan biri bu. Biz karşı çıkıyoruz. Biz diyoruz ki; Türkiye çadır devleti değil. Türkiye bu işleri çok başarılı yapan, dünyanın en iyi sağlık sistemini kuran, en iyi hastanelerini, okullarını yapan bir ülke."

'Suriyelilerin yarıdan fazlası kalmak istiyor'

Türkiye'de 2 milyon 750 bin Suriyeli, 100 binden fazla Iraklı, 9 bin Yezidi, 50 binden fazla Gürcü, Filistin, Libyalı ve Mısırlı olmak üzere toplam 3 milyonu aşan mülteci olduğunu ifade eden Kaynak, resmi olmayan rakamlara göre de bu sayının 300 kişi daha fazla olduğunun tahmin edildiğini söyledi.

Kaynak, Türkiye'ye gelen mültecilerin entegrasyonuna ilişkin bir soru üzerine ise şunları anlattı:

"9 bin çocuktan bahsediyoruz. Bunların bir kısmı Türkiye'de doğmuş, okul öncesi eğitim çağına gelmiş. Türkiye'ye gelmiş 5 yaşında, şimdi ilköğretim çağında. Türkiye'ye geldiğinde 10 yaşında, lise çağında şimdi. Biz bunlara bir umut, bir ufuk, bir vizyon vermezsek, gelecek umudu aşılamazsak, bunlar gerçekten ya DEAŞ terör örgütüne yazılırlar ya Hizbullah terör örgütüne yazılırlar ya El-Kaide'ci olurlar, ya El-Nusra'cı olurlar. Bu çok büyük bir tehlike. O nedenle eğitime büyük önem veriyoruz. Bunların tamamı bu senenin ikinci yarısından itibaren eğitim kapsamına alınacak. Tamamına iyi meslekler öğreteceğiz. Aksi taktirde Türkiye'de kalsalar da dert, Suriye'de her şey düzelse Suriye'ye gitseler de dert."

Kaynak, yaptırdığı gayri resmi araştırmalara göre, Türkiye'ye gelen insanların yarısından fazlasının burada kalmak isteyeceğinin tespit edildiğini, bunun da normal karşılanması gerektiğini dile getirdi.

Türkiye'nin daha gelişmiş bir ülke olduğunu vurgulayan Kaynak, şöyle devam etti:

"Kendi ülkelerinde her şey normal olsa bile Türkiye daha gelişmiş bir ülke. Sağlık sisteminden daha iyi yararlanma, imkanları daha iyi olduğu için bunu normal karşılamamız lazım. Bunları yük olarak da görmememiz lazım. Bunları eğitebilirsek, meslek edindirebilirsek, ekonomimize de önemli katkı vereceklerdir diye düşünüyorum. Almanya'nın, Sayın Merkel'in ısrarla mülteci istemesinin altında bu yatıyor. Merkel istiyor, diğer siyasi aktörler istemiyorlar. Avrupa'daki en fazla mülteci sayısı Almanya'da. Yanlış bilmiyorsam 600 binden fazla. Yüzde yarım büyüyen Almanya'nın büyümesi yüzde 1,5'a çıkmış. Fakat Almanya bir şey yapıyor. Biz diyoruz ki bu bir insanlık dramıdır, kimsenin boyuna, posuna bakmayız. Tahsiline, güzelliğine, yakışıklılığına bakmayız. Ama Almanya diyor ki, 'Ben seçer alırım'. 'Tahsillisini alırım, sağlamını alırım, boylusunu, poslusunu alırım.' Ben böyle karikatürize ediyorum. Almanya ile farklı politikamız burada. Biz insansa tamam, bu kadar."

'Suriye'den önemli işadamları da geldi'

Kaynak, Türkiye'ye gelen Suriyelilerin ülkenin büyümesine katkısı olup olmadığına ilişkin soru üzerine de Türkiye'de sadece fakir, bakıma muhtaç sığınmacıların bulunmadığını, önemli Suriyeli işadamlarının da sermayeleriyle yurda geldiğini bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Kaynak, sadece Gaziantep'te 796 Suriyeli şirketin bulunduğunu, 23 ilde Türkiye-Suriye İş Adamları Derneğinin olduğunu ifade ederek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bildiğiniz gibi iki önemli tedbir alındı. Bir tanesi perşembe günkü açıklamada belki onu da görebiliriz. Turkuaz Kart, yani çalışma izni, arkası oturma izni, arkasından vatandaşlığa giden bir süreç yaşanacak. Bu bir süreç olarak yani herkes otomatik olarak vatandaş olmayacak elbette ki. Türkiye'de 50 bin yüksek tahsilli Suriyeli var. Mühendisi, hukukçusu, doktoru, eczacısı var. Her alanda var. 10 bine yakın doktora yapmış Suriyeli var bu 50 bin içinde. İşadamları var. Bir yabancı iş gücü kanunu çıkardık. Öncelikle buradan başlayacağız ama Türkiye'ye belli bir oranda sermaye getiren, Türkiye'de belli bir rakamda gayrimenkul yatırımı yapan ve Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu sektörlerde hizmet verebilecek olan alanlardan... Bunun öncelikle Türkiye'nin milli güvenliğine zarar vermeyecek, Türkiye'nin milli güvenliği açısından risk oluşturmayacak şahıslardan olması gerekiyor. Bunlar gelişte önce sınırda Türkiye'ye iltica etmek istediklerinde iç ve dış güvenlik birimimiz tarafından denetime tabi tutuluyorlar. Sonra biyometrik kayıtları yapılıyor, sonra bekleme salonuna alınıyorlar, sonra da gidecekleri yere gidiyorlar."

'Çok az kayıt dışı var'

Başbakan Yardımcısı Kaynak, kayıt dışında olan insanlara yönelik bir endişelerinin olup olmadığı yönündeki soruyu yanıtlarken de Türkiye'nin ciddi bir devlet olduğunu söyledi.

Türkiye'de kayıt dışında çok az sığınmacı bulunduğunu, bu kişilerin de sınırdan kontrolsüz geçenler olduğunu belirten Kaynak, Fırat Kalkanı Harekatından sonra kayıt dışı ya da kayıt içi geçişin gerçekleşmediğini vurguladı.

Operasyonun bu amaçla yapıldığını dile getiren Kaynak, "Fırat Kalkanı Operasyonu ile yaklaşık 1820 kilometrelik bir alan DEAŞ teröründen ve PYD teröründen temizlendi. Cerablus da çok büyük oranda. Geçen hafta pazar günü temizlendi diyebildiğimiz El Rai'de yani bizim tabirimizle Çobanbey'de bir bombalı araç patlatıldı. Aslında bu tür intihar ve fedai saldırıları olabilir." diye konuştu.

Kaynak, haber alınamayan Türk askerleri ile ilgili yeni bir bilgi olup olmadığı yönündeki soru üzerine de bununla ilgili yeni bir bilgisinin olmadığını söyledi.

Her operasyonun bir kısım risklerinin olduğunu, bu riskler göze alınarak büyük fotoğrafa bakılacağını kaydeden Kaynak, Türkiye'nin Fırat Kalkanı Operasyonuna başlama nedenini şöyle açıkladı:

'Gelin kendi ülkelerinde köy kuralım'

"Gaziantep'e kadar gelen 14 yaşındaki bir çocuğa canlı bomba yeleği giydirilerek patlatılması üzere 56 tane insanımız Kurban Bayramı'ndan önce maalesef öldüler. Bunun da 29'u çocuktu. Türkiye güvenli bölge ısrarını kendisi harekete geçirerek yerine getirdi. Sevinerek ve övünerek söylüyoruz, Fırat Kalkanı Operasyonu bu manada Türkiye için büyük bir başarı hikayesi olmuştur. O tarihten bugüne Türkiye'ye Fırat Kalkanı Operasyonuyla temizlenen sahadan bir tane terör ve terörist geçişi olmamıştır. Amaç buydu. 1820 kilometrekarelik bir alan var. Bu alan içerisinde maalesef evsiz 172 bin insan var. Bu çok büyük bir sayı. Hatay sınırının bitişiğinde. Bunların 70 bini uluslararası çadır kamplarda yaşıyorlar ama 100 bini zeytinlik bölge dediğimiz bir ağaç altında, bir bezin, çaputun gölgesinde yaşıyorlar. Biz şimdi ısrar ediyoruz, yardım yapma taahhüdünde bulunan ya da yardım yapmayı düşünen ülkelere, hayır kuruluşlarına ki Arap dünyasında bu var. 'Gelin bu alanda kendi ülkelerinde bunlara köy kuralım.' Bizim samimi isteğimiz bu. Bu insanlar orada."

Bu durumda olan ve Türkiye'ye yerleşen insanların buralara gidip gitmeyeceği yönündeki soru üzerine Kaynak, "En azından çifte vatandaşlık tercih edebilirler, her şey düzelirse uzun vadede." diye konuştu.

'Türkiye'de 22 kamp bulunuyor'

Veysi Kaynak, Türkiye'de çadır ve konteyner kent olarak 22 kampın bulunduğunu, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adana'da çadırları konteynerlere dönüştürdüklerini, bunların iki katlı, ısı ve ses yalıtımı olan bir tür prefabrik yapılar olduğunu dile getirdi.

Kadınların zorluk çekmemesi için her bağımsız ünitenin içinde çamaşır makinesi, mutfak tezgahı, set üstü elektrikli pişirici bulunduğunu söyleyen Kaynak, "Kahramanmaraş'ta 25 bin kapasiteli oluştu. Benim memleketimde çadır boşaltıldı oraya taşındı.18 Aralık Dünya Göç Günü'nde Kahramanmaraş'ta Sayın Başbakanımız hem onun açılışını, hem Kahramanmaraş Havalimanı Terminal Binası temel atma törenini icra edecek. Osmaniye'de Bayır Bucak Türkmenleri çadırlarda kalıyorlardı, gezdim çok durumları iyi değildi. Osmaniye'de aynı gün açılacak 20 bin kapasiteli. Adana Sarıçam'da çadırı konteynere dönüştürüyoruz. Bunların uydu alıcıları, sıcak suları var. Adana'da bunun yanında 50 dönüm sera yapıyoruz. Çok şey yapıyoruz."

'Kızılay kart barınma gideri olarak kullanılabilecek'

Başbakan Yardımcısı Kaynak, Kızılay Kart'ın bir özelliğinin de barınma giderinde kullanılabilmesi olduğunu belirterek, "Bununla hedefimiz başlangıçta 2017 yılı içinde bir milyon mülteciye bu karttan ulaştırmak. Sonra bunun ucu açık. Kamp dışında tam rakam şudur, Türkiye'de 2 milyon 750 bin mülteci var. Bunun 250 bini kamplarda, 2,5 milyonu Türkiye'nin 81 ilinde. İstanbul'da ise 480 bin mülteci var." dedi.

Geçen yıl 184 bin çocuğun eğitim hizmetlerinden yararlandığını, bunların büyük bölümünün kamplarda ya da Hatay, Kilis, Gaziantep gibi yerlerdeki okullarda eğitim gördüğünü açıklayan Kaynak, "Bu tabiri sevmiyorum ama 'Suriye okulu' diye halk arasında genel bir tanım oluşmuş. Öğrenciler Suriyeli, öğretmenlerin birçoğu Suriyeli, kitapları Suriye müfredatına göre Türkiye tarafından basılıp verilmiş." ifadesini kullandı.

Kaynak, bu yıl itibariyle 510 bin Suriyeli öğrencinin eğitim hizmetinden yararlandığını dile getirerek, şunları söyledi:

"Artık müfredatı biz belirliyoruz. Yoğun bir Türkçe, Arapça eğitimi veriyoruz. Bunun bir kısmını Milli Eğitim Bakanlığı'mız meslek edindirme alanına ayırdı. Şu anda 12 bin Suriyeli öğretmen bu çocukların eğitilmesi için çalışıyor. Bu öğretmenlerin maaşları, daha önce Avrupa Birliği tarafından Mali Yardım Anlaşması çerçevesi dışında aktarılan 30 milyon avro ile ödeniyor. Milli Eğitim Bakanlığımız son bir ay içinde Suriyeli mültecilerin eğitimine yönelik 4 bin 500 öğretmen daha aldı. Müfredatta Türkiye'nin aleyhine, milli menfaatleri aleyhine var olan bir kısım şeyleri ayıkladık. İstediğimiz şu, bu çocuklar Türkçe, Arapça öğrensinler ve bizim diğer çocuklarımız gibi eğitim imkanlarından yararlansınlar ve meslek öğrensinler.

'Yangın merdiveninin kapısında kilit falan yok'

Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Adana'nın Aladağ ilçesindeki yurt yangınına ilişkin soru üzerine, olayı duyduktan sonra gece saat 03.50'de yangın alanında olduğunu ve ilgili birimlerden brifing aldığını söyledi.

Yangının büyük ihtimalle elektrik panosundan çıktığını dile getiren Kaynak, şöyle konuştu:

"Olay artık savcılıkta ama çok büyük ihtimalle, kesine yakın ihtimalle elektrik panosundan başladığı anlaşılıyor. Orada yangın başlıyor fakat maalesef binanın zemin döşemeleri, duvar kaplamaları, tavanda yalıtım için kullanılan strafor, zeminde hali, duvarlar ahşap. Çok hızlı yayılıyor. Yine maalesef diyorum, çocuklar ve başlarındaki büyükler, eğitimciler, eğitmenler acil durum için eğitilmedikleri için yukarı doğru, üçüncü kata doğru kaçmaya başlıyorlar. Merdivenin bir baca görevi göreceği ve bütün dumanın oraya gideceğini hesap etmediler."

Veysi Kaynak, binanın tamamında yangın merdiveninin bulunduğunu belirterek, "Üçüncü katta yangın merdiveninin kapısında kilit falan yok. Yangın merdiveninin önündeki yapıda kilit yok, normal açılabilir. Yangın merdiveninin önünde bir tül perde var, o bile yanmamış. Niye? O mekana yangın sirayet etmemiş ama maalesef çocuklar oraya götürülememiş bile." ifadesini kullandı.

Acil duruma göre, eğitim ve uyarıların yapılmadığına dikkati çeken Kaynak, ikinci katta olan biri yetişkin olmak üzere 12 kişinin yangında hayatını kaybettiğini anımsattı.

Başbakan Yardımcısı Kaynak, "11'i maalesef en üst katta, yangın merdiveninin olduğu mahalde yangının hiçbir izi olmamasına rağmen, oraya ulaşamadıkları için ya da oraya kimse ulaşmalarını ikaz etmediği için 7'si etüt sınıfında 4'ü bir yandaki odada rahmetli olmuşlar." dedi.

Türkiye'de buna benzer şeylerin bir daha olmaması için yurtlarda tedbirlerin alınıp alınmadığı yönündeki soru üzerine Kaynak, önceki gün Milli Eğitim Temel Yasası'nda kapsamlı değişiklik yapıldığını aktardı.

Başbakan Yardımcısı Kaynak, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Yurtlar yangına karşı uygun yapıda olmalıdır, depreme ve afetlere karşı... Eğitimciler de çocuklarda acil duruma karşı eğitilmelidir. Bunu kesinlikle yapacağız. Ben bir yandan AFAD olarak yapacağım, bir yandan Milli Eğitim Bakanlığı denetlemeleri yapacak. Bu bir hükümet politikası. Genelgeyi hazırladım, imzaladım ama Milli Eğitim Bakanlığımızın kanun uygulamasını görüp, bir daha böyle faciaların yaşanmaması için gerekli tedbirleri almamız gerekir. Bu çocuklar ülkemizin geleceği. Hükümet politikası olarak bu yurtların tamamen devlet yurtları olması için bir politika geliştirildi. Yurt ihtiyacını biz devlet olarak giderirsek, insanlar zaten oralara verme ihtiyacı duymazlar."

'Bedelli askerliğin gündeme gelmesi mümkün değil'

Başbakan Yardımcısı Kaynak, "Bedelli askerlik var mı? "sorusunu ise "Bu soruyu iki oğlum ve damadım da soruyor ama Türkiye'nin yurt içinde, yurt dışında çok önemli terörle mücadele operasyonları yaparken bedelli askerliğin gündeme gelmesi bile mümkün değil. asla mümkün değil." diye yanıtladı.