En iyi kuruluşlar, pozitif enerjiye sahip liderler tarafından yönetilenler

Geleceğin markalarını şekillendiren marka liderleri, oyunun değişen kuralları ve değişen tüketici davranışları karşısında ortak değer yaratarak kârlılığı artırmak için ‘şimdi nasıl’ stratejiler oluşturulması gerektiğini tartıştı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Didem ERYAR ÜNLÜ

İSTANBUL - Dünyanın en önemli 50 konferansı arasında gösterilen Global Sustainable Brands (Sürdürülebilir Markalar Konferansı) buluşmalarının İstanbul durağında, ‘Now How (Şimdi Nasıl)’ teması altında markaları geleceğe taşıyacak yol haritaları masaya yatırıldı. Geleceğin markalarını şekillendiren, yöneten ve oluşturan marka liderleri, oyunun değişen kuralları ve değişen tüketici davranışları karşısında ortak değer yaratarak kârlılığı artırmak için ‘şimdi nasıl’ stratejiler oluşturulması gerektiğini tartıştı. Stres ve sosyal ilişkiler konularında dünyanın en önemli otoritelerinden biri olan Prof. Dr. Todd B. Kashdan, en iyi kuruluşların pozitif enerjiye sahip liderler tarafından yönetildiğinin anlaşıldığını söyledi.

Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç’in açılış konuşmasıyla başlayan ‘Global Sürdürülebilirlik Platformu’nun İstanbul buluşmasında, ilişki ekonomisinde dünyanın önde gelen fikir liderlerinden Jerry Michalski, ödüllü yazar ve sosyal düşünce lideri Carol Sanford, sürdürülebilir iletişim uzmanı Thomas Kolster gibi uluslararası isimler söz aldı.

Bireysel sürdürülebilirliğin ipuçları

Pozitif psikoloji biliminin öncülerinden; mutluluk, anlamlı yaşam, psikolojik güçlenme, liderlik, stres ve sosyal ilişkiler konularında dünyanın en önemli otoritelerinden biri olan Prof. Dr. Todd B. Kashdan, bireysel sürdürülebilirliğin ipuçlarını paylaştı. 5 bini aşkın şirket arasında yapılan bir araştırmanın sonucuna göre en iyi kuruluşların pozitif enerjiye sahip liderler tarafından yönetildiğinin anlaşıldığını belirten Kashdan, “Bir lider ekibinde ne kadar enerji oluşturursa ekipteki o kişi de aile içinde o kadar enerjik olur. Böyle ekiplerde insanlar maaş artışından ziyade kendini geliştirmeye önem verirler. Bu şirketlerde nakit akışının yüzde 45’i lider tarafından oluşturulan pozitif enerjiyle açıklanabilir” dedi. Konferans katımcılarına “Zihninizden çıkın, hayatınıza girin” diye seslenen Prof. Kashdan, “Dil, bilince hükmeder. Şirketlerde güvenli bir dille o bilinci oluşturmak gerekiyor. Futbol, müzik gibi diyaloglardaki sinerjiyi şirketlerde oluşturamıyoruz. Bunun için asıl önemli olan ekip olarak neler başarabildiğimize odaklanmak ve bu bilinci yaratmaktır” dedi. İnsanların başarısızlıktan korktuğunu, ancak başarısızlığının ‘yaratıcılık’ getirdiğini belirten Prof. Dr. Kashdan sözlerine şöyle devam etti: “Bize empoze edilen bir durum var; iyi hisset, kötü hissetme! Bu zamanla hissizleşmeyi getiriyor. Hissetmezsek boşlukları göremeyiz. Bu boşluklar da ürünlerle, hizmetlerle doldurulamaz. Her an daha nasıl rahat olurum düşüncesi zorluklarla başa çıkmamıza izin vermiyor. Oysa bizim içimizdeki gerçek gücü ortaya çıkarmamız gerekiyor.”

‘İnsanlara tüketici diyerek savaş açmayın!’

The Relationship Economy eXpedition Kurucusu Jerry Michalski de ‘Yeni Ekonomide Kurumlar Nasıl Güven Yaratıyor’ başlıklı konuşmasında, güvenin temel bir değer olduğunu vurguladı. Michalski, “İnsanlara tüketici diyerek bir savaş açıyoruz. Oysa misafir, kullanıcı, müşteri gibi kavramlar çok daha hoş. Bu insanlar her sektörden, her kesimden kişiler. Ürünlerin geliştirilmesinde önemli rol oynuyor, yol gösteriyorlar. Markalar sürekli insanların peşinde, sosyal medyada bıraktıkları izleri takip ediyorlar. Para harcamayı bir keyif haline getirmek istiyoruz. Tüketici ile üretici arasında yeni bir ilişki ekonomisi geliştirmek gerekiyor. Öncelikle müşterilerinizle akran olmalısınız. Onlara asla tüketici dememek ve dürüst davranmak zorundasınız” diye konuştu.

BASF’tan daha iyi bir şehir yaşamı için sürdürülebilir çözümler

24-011.jpgKonferansta, ‘Daha iyi bir şehir yaşamı için sürdürülebilir çözümler’ konulu bir sunum yapan BASF Sürdürülebilirlik Stratejileri Başkan Yardımcısı Dirk Voeste, “Biz BASF’ta sürdürülebilirliği işimiz için itici güç olarak kabul ettik. 2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun 9 milyara yükseleceği tahmin ediliyor. Artan nüfus yeni şehirlerde yaşamaya başlayacak. Bu, İstanbul gibi 150 şehir daha demek” dedi. Sıfırdan inşa edilecek bu şehirlerin rahat ve sürdürülebilir olması gerektiğini anlatan Voeste, “Dolayısıyla biz de inşaat sektörüne bu çözümleri sunmak için yaklaşık 2 bin kişilik ekibimizle çalışıyoruz. Bugüne kadar 60 bin çözüm sunduk. Her yıl sürdürülebilirlik odaklı çalışmalar için 15 milyar euro ayırıyoruz” diye konuştu.

 

Unilever’den Karadenizli çay üreticisi için ergonomik makas

22-038.jpgUnilever Gıda Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Mustafa Seçkin, 2010 yılından bu yana yürüttükleri Sürdürülebilir Yaşam Planı doğrultusundaki ilerlemeyi konferans katılımcılarına aktardı. Türkiye’de 27 bin çiftçiye eğitim verdiklerini, 8 fabrikada ‘sıfır katı atık’ statüsüne kavuştuklarını, iki yeni üretim tesisini LEED sertifikalı olarak tasarladıklarını, tedarik zincirinde 50 milyon TL tasarruf ettiklerini açıklayan Seçkin, Unilever’in çift haneli büyümeye devam ettiğini kaydetti. Lipton’daki çalışmalardan örnekler veren Seçkin, “Türkiye’de ömrünü tamamlayan çay bitkisini yenilemek, gelecek kuşaklara aktarabilmek için Sürdürülebilir Tarım Projesi’ni yürütüyoruz. 2015 yılı itibarıyla 35 bin üreticiye eğitim vermiş olacağız. Bölgedeki 3 fabrikamız da Rainforest Alliance (Yağmur Ormanları Birliği) Sertifikası’nı almaya hak kazandı. Dileğimiz, tüm endüstrinin sürdürülebilir çaya geçmesidir” şeklinde konuştu. Seçkin, bölgedeki halkın çay toplarken kullandığı makasa ergonomik bir tasarım kazandırdıklarını, bunu ağustos ayındaki üçüncü hasat sırasında dağıtmaya başlayacaklarını açıkladı.

Bu konularda ilginizi çekebilir