Erdoğan: Başarılı fon yöneticilerine ihtiyacımız var
Özel sermaye fonlarının 10 yılda 15 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmasının beklendiğini söyleyen Erdoğan, "Bu pastadan daha fazla pay alabilmek için hem ümit vadeden girişimcilere hem de başarılı fon yöneticilerine ihtiyacımız var" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından düzenlenen İnovasyon ve Girişimcilik Haftası Kapanış Töreni'nde yaptığı konuşmada, etkinliğin, hayırlı neticeler doğurmasını temenni etti.
Etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen ve katkıda bulunan herkese teşekkür eden Erdoğan, Türkiye İnovasyon Haftası'nın, İstanbul'un küresel kimliği de dikkate alınarak, Türkiye inovasyon ve Girişimcilik Haftası haline dönüştürülmesini de isabetli bir karar olarak gördüğünün altını çizdi.
Böylece hem İstanbul'u girişimcilik konusunda uluslararası bir marka haline getirme hem de Türkiye'den milyar dolarlık girişimciler çıkarma doğrultusunda birlikte çalışabileceklerini vurgulayan Erdoğan, 2014 yılından beri Anadolu'ya yayılmış olan bu etkinliğin ilgili tüm kesimleri bir araya getiriyor olmasının da ayrıca önemli olduğunu dile getirdi.
Hafta boyunca tecrübeleri, birikimleri, tenkit ve teklifleriyle katılımcılara ilham veren tüm konuşmacıları da kutlayan Erdoğan, projeleri sergilenen ve değerlendirme sonunda ilk üçe girerek ödüle layık görülen yerli ve yabancı girişimcileri de tebrik etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İnovatif Projesi kapsamında 5 kategoride ödül alan firmaların temsilcilerini, üniversite-sanayi iş birliğine dayanan, inovasyon odaklı mentorluk programı kapsamında sertifika alan kişileri de kutladı. Erdoğan, etkinliğin ileriki yıllarda daha da zenginleşerek süreceğine inandığını söyledi.
"Girişim sermayesi fonlarını harekete geçirmeliyiz"
Türkiye'nin uluslararası rekabetteki gücünü artıracak girişimlerin neşvünema bulmasını sağlamak gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Kamunun, üniversitelerin ve özel teşebbüsün desteklediği girişimcilik ve kuluçka merkezleri, bu bakımdan önem arz ediyor. Hedeflerimize ulaşmak için, kamunun sunduğu desteklerin yanı sıra aynı amaçla yatırım yapan girişim sermayesi fonlarını da harekete geçirmeliyiz. Özel sermaye fonları sektörünün son yıllarda ulusal varlık fonları, yatırım fonları, aile şirketleri, nitelikli yatırımcılardan kayda değer bir meblağ topladığını biliyoruz." dedi.
Dünyada 2008'de 4 bin 700 civarında bulunan özel sermaye fonu sayısının bugün 7 binin üzerine çıktığını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu fonlar yaklaşık 4 trilyon dolarlık bir kaynağı yönetiyorlar. Sektörün gelecek 10 yılda 15 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı öngörülüyor. Bu pastadan daha fazla pay alabilmek için hem ümit vadeden girişimcilere hem de başarılı fon yöneticilerine ihtiyacımız var. Diğer taraftan büyük şirketlerin kurduğu girişim sermayesi fonları, sadece 2017 yılının ilk yarısında dünya genelinde 13 milyar doların üzerinde yatırım yapmış durumdalar. Ülkemizdeki büyük şirketlerimizin de benzer şekilde fonlar kurarak, girişimcilere yatırım yapmalarını bekliyoruz. Buradaki destek sadece maddi olarak değil, tecrübe paylaşımı şeklinde de olmalıdır. Basiretli iş adamlarımız, tecrübelerini genç iş adamlarımıza, bunun yanında genç girişimcilerimize aktararak, onların fırsatları görmelerini temin etmelidir."
Teknik destek konusunda ise hem kamu kurumlarının hem de özel sektör örgütlerinin önemli çalışmalarının olduğuna değinen Erdoğan, burada ihracat pazarlarına yönelik olarak il, ülke ve ürün bazında pazar analizi, iş fırsatları ve rekabetçiliği artırma konularında çalışmalar yapan TİM'e teşekkür etti.
Türkiye'de paylaşarak büyüme ve daha büyük ekonomik değer üretme anlayışının kökleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Küçük olsun benim olsun zihniyeti aynen 'Yeni icat çıkarma.' sözünde olduğu gibi, yenilikler yaparak büyümenin önünde bir engel olarak duruyor." ifadelerini kullandı.
"Türkiye, tüm yatırımcıları cezbeden bir ülke"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son dönemde Türkiye'nin hız kazanan ekonomisine yönelik olumsuz algı oluşturma çabalarına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye, bu algı çabasının tam tersine, sahip olduğu büyük potansiyel yanında tüm yatırımcıları cezbeden bir ülke olma özelliğini güçlendirerek sürdürüyor. Ülkemizin küresel sisteme entegre bir ekonomiye sahip olduğunu, burada iş yapan herkes aslında gayet iyi biliyor. Ülkemizde faaliyet gösteren, iç pazarla birlikte yurt dışına da üretim yapan, bunun için de yerli tedarik ağlarını kullanan yatırımcıların sayısının sürekli artması, net bir şekilde şunu ortaya koyuyor: Bu durumun girişimciler açısından anlamı, ülkemizde ortaklık kurabilecekleri, ürünlerini pazarlayabilecekleri, araştırma geliştirme kapasitelerinden yararlanabilecekleri çok sayıda ortak bulabileceklerdir.
"Türkiye'yi karalama kampanyaları yeni değil"
Türkiye'yi karalama kampanyalarının yeni bir vaka olmadığının da altını çizen Erdoğan, gençler için tarihten bazı örnekler vermek istediğini belirterek,"16 Eylül 1922 tarihli bir Amerikan gazetesinde, İstanbul, gazetenin ifadesiyle 'Muhammed-i inanışın merkezi ve Mustafa Kemal de büyük bir politik dini imparatorluk kurmayı planlayan İslam'ın yeni lideri' olarak anılıyor. 19 Eylül 1922 tarihli bir başka Amerikan gazetesi, Mustafa Kemal'in yeni bir Müslüman imparatorluk planladığını, Yunanlıların hezimetinin de bunun ilk adım olduğunu söylüyor. İlginç değil mi? 10 Ekim 1922 tarihli bir Amerikan gazetesi, Mustafa Kemal'i 'Korkunç Türklerin en korkuncu' olarak nitelendiriyor. 17 Kasım 1922 tarihli bir Amerikan gazetesi ise Mustafa Kemal'i 'Bir terör sembolü' olarak tanımlıyor. Bu haberlerin bugünkülerden farkı var mı? Dün böyle yaptılar bugün de aynısını yapıyorlar, değişen bir şey yok. Bu haberlerin 11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Mütarekesi'nin hemen öncesi ve sonrasına denk gelmesine, özellikle dikkatinizi çekiyorum. Verdiğim örneklerden de anlaşılacağı üzere, ne zaman bu millet ayağa kalkmaya çalışsa hemen 'terörist' ve 'korkunç' olmakla suçlanarak, hakkımızda olumsuz bir algı oluşturulmaya çalışılıyor." şeklinde konuştu.
Bugün Avrupa ve Amerikan medyası takip edildiğinde benzer ithamların şahsı ve günümüz Türkiyesi için de yapıldığına şahit olunacağına dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu durum gösteriyor ki biz millet olarak doğru yoldayız. Dün ülkemiz aleyhine oluşturulmaya çalışılan algı, Kurtuluş Savaşımızı başarıyla sonuçlandırmamıza ve yeni devletimizi kurmamıza engel olmamıştı. Bugün de benzer gayretler, 2023 hedeflerimize ulaşmamıza, demokraside ve ekonomide dünyanın en ileri ülkeleri arasına girmemize engel olamayacaktır. İşte sene 2002. IMF'ye olan borcumuz 23,5 milyar dolar. Bizi sadece paramızı yönetmekle kalmadılar, aynı zamanda siyaseten yönetmeye çalışıyorlardı. Davos'taki bir toplantıda o zamanki IMF Başkanı bana siyasi akıl vermeye kalktı. Kendisine şunu söyledim: 'Siz taksitlerinizi almaya bakın, bize siyasi akıl veremezsiniz, ülkemi siyasette ben yönetirim.' Tabi biraz böyle abandone oldu, 'Taksitlerinizi alıyor musunuz?' Sustu. 'Alıyor musunuz, onu söyle bana?' 'Alıyoruz.' dedi. Sene 2013, artık bizim IMF'ye borcumuz kalmadı, bitti, defteri kapadık."
Girişimcilere "Türkiye'ye güvenin" çağrısı
Girişimcileri bu tür kirli propaganda çalışmalarına aldırmadan Türkiye'ye güvenmeye davet eden Erdoğan, "İşte az önce ödülleri verdiğimiz girişimciler, sadece ülkemizde bazı semboller. Daha çok girişimcilerimiz var. Üretiyoruz, üreteceğiz. Evelallah bu yarışta öne çıkıyoruz ve çıkacağız. Bunun başka alternatifi yok. Küresel ekonomide rakiplerimiz ve dostlarımız elbette olacaklar. Büyümemize katkı veren dostlarımız, bizimle birlikte kazanacak, algı operasyonlarıyla bize çelme takmaya çalışan rakiplerimiz ise yalanlarının altında ezilip kalacaklardır." dedi.
Türkçe'ye "Yenilikçilik" olarak çevrilen inovasyon ile "Fırsatları değerlendirme çabası" olarak ifade edilebilecek girişimciliğin esasen Türk milletinin fıtratına çok uygun olduğunun altını çizen Erdoğan, bu konuda dolmuşları örnek gösterdi.
Dolmuşçuluğun nasıl ortaya çıktığına yönelik farklı rivayetler olduğuna değinen Erdoğan, 1929 yılında yaşanan ekonomik buhran döneminde müşteri bulmakta zorlanan bir taksicinin, Cağaloğlu'ndan ilk dolmuşçuluğu başlattığını belirterek, "Aynı yönde giden dört müşterisine, hepsini birlikte taşımayı ve ücreti dörde bölmeyi teklif eder. Nasıl? Tabii şoför akıllı, Türk ya... Müşteriler de akıllı, Türk ya... Böldüler, müşterilerin de kabul etmesi üzerine, işi biraz daha büyütüp, Karaköy iskelesinden sabit bir ücretle Taksim'e müşteri taşımaya başlar. Böylece bu iş tutar. Giderek yaygınlaşır, işte sana dolmuş." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, arabalı vapurların da bir girişimcilik örneği ve "Türk icadı" olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Osmanlı döneminde Şirket-i Hayriye'ye yönetici olarak atanan Hüseyin Haki Efendi, diğer pek çok yeniliğin yanı sıra yolcuları ve arabaları birlikte karşıya taşıyacak bir vapur projesi geliştirir. Rahmetli babam da Şirket-i Hayriye'de çalışmıştır. Bu vapuru inşa ettirmek istediği İngilizler konuyu anlayamadığı için, şirketinin baş mimarını Londra'ya gönderip, ne istediğini tarif ettirmek zorunda kalır. Çünkü o tarihte Londra'da karşıdan karşıya nehir ve deniz ulaşımı, iki kıyı arasında halatla veya zincirle çekilen sallar vasıtasıyla yapılmaktadır. Bu örnekleri artırmak mümkündür. Önemli olan ihtiyacı tespit etmek ve buna pratik, uygulanabilir, uygun maliyetli, sürdürülebilir bir çözüm bulmaktır. Bizim insanımız öyle zor şartlarda, öyle imkansızlıklar içinde, öyle pratik çözümler üretiyor ki bunların ticari boyuta taşınamıyor olması, gerçekten akıl alır gibi değildir."
"F-16'larıyla Gazze'ye saldırıyorlar"
İsrail’in 1947’den günümüze genişleyen topraklarını gösteren haritaların ekrana yansıtılması sonrası Erdoğan, "İsrail bir işgal devletidir. Şu anda polisiyle bütün oradaki gençleri, çocukları adeta terör estirerek vuruyorlar, F16'larıyla Gazze'ye saldırıyorlar. Bir taraftan Filistin'e saldırıyorlar. Niye? Ben güçlüyüm" dedi.
"Trump 'Ben yaptım oldu.' anlayışıyla bir yere gitmek istiyor' diyen Erdoğan, "Dünyayı yönetmek bu kadar, kusura bakmayın, kolay değil. Güçlü olmak size bu hakkı vermez. Hele hele büyük ülkelerin liderleri, buradan sesleniyorum, dünyada çatışmakla değil, barıştırmakla görevlidir. Bunu yapması lazım" şeklinde konuştu.