Faizdeki sembolik düşüşten ne anlamlar çıkarmalı?

Alaattin Aktaş

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, bir yıl aradan sonra faiz indirimine gitti. Kurul, gecelik borç verme faiz oranını yüzde 10.75'ten yüzde 10.50'ye, geç likidite penceresi uygulaması çerçevesinde bankalararası para piyasasında saat 16.00-17.00 arası gecelik vadede uygulanan borç verme faiz oranını da yüzde 12.25'ten yüzde 12.00'ye indirdi. 

Haftalık repo faiz oranı yüzde 7.50'de, gecelik borçlanma faiz oranı ise yüzde 7.25'te sabit tutuldu. 

Para Politikası Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamada, daha önceki açıklamalardan farklı olarak küresel oynaklıklarda bir miktar düşüş gözlendiğine vurgu yapıldı. Açıklamada şöyle denildi:

"Yakın dönemde küresel oynaklıklarda bir miktar düşüş gözlenmiştir. Ayrıca, ağustos ayında yayımlanan yol haritasında belirtilen politika araçlarının etkili bir şekilde kullanılmaya başlanması da geniş bir faiz koridoruna duyulan ihtiyacı bir miktar azaltmıştır. Bu doğrultuda Kurul, sadeleşme yönünde ölçülü bir adım atılmasına karar vermiştir. Bununla birlikte, çekirdek enflasyon eğilimindeki iyileşmenin sınırlı olması likidite politikasındaki sıkı duruşun korunmasını gerektirmektedir."

Ne gibi mesajlar çıkarmalı?

Faizdeki sembolik indirim kararının tümüyle küresel oynaklıklarda gözlenen düşüşe dayanılarak alındığını söylemek ne kadar doğru? Küresel oynaklıktan kastedilen tam olarak nedir? Yani Türk Lirası'nın değerinde son dönemde gözlenen artış mıdır bize göre küresel oynaklığın hafiflemesi, bu kadar basit olabilir mi bu kavram? Bilemiyoruz kastedilenin ne olduğunu. Toplantı tutanakları açıklandığında bu soruların yanıtını görme şansımız olabilir.

Ama acaba küresel biraz azalmış olması bahane de, bu sembolik faiz indirimi bir dizi mesaj içersin diye mi alındı ki, olabilir mi bu? Belki... 

Merkez Bankası, hükümete bir anlamda giderayak, "Bakın biz gerekli gördüğümüzde faizi düşürürüz, katı değiliz" mesajı mı vermek istedi? Kimbilir...

Merkez, piyasaya "Faizde indirim süreci başlıyor, hesabınızı ona göre yapın" mesajı iletmek istemiş olabilir mi? Bu da mümkün...

Merkez Bankası, "Faizleri düşüreyim, böylece kredi faizleri de gerilesin, yatırımlar canlansın" yaklaşımıyla bu kararı vermiş olabilir mi? İşte bu olmaz; olamaz, çünkü 0.25 puanlık faiz indiriminin kredi faizlerine de, yatırımlara da hiçbir etkide bulunmayacağını en iyi Merkez Bankası bilir.

Pimi çekilmiş bomba mı?

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın bu göreve yeniden atanacağını bekleyenlerin sayısı oldukça az. Çok büyük olasılıkla 19 Nisan'da başkanlık koltuğunda başka bir ismi göreceğiz. Bu değişim gerçekleştiği takdirde, yeni başkan koltuğuna oturduktan bir gün sonra Para Politikası Kurulu'nun nisan ayı toplantısına başkanlık etmek ve önemli bir karar almak durumunda olacak.

Yeni başkan, ya mart ayındaki faiz indirimini sürdürecek, hem de öyle 0.25 puan değil, daha yüksek oranda ya da faizi sabit tutacak. Yani mevcut yönetim, yeni başkanın kucağına faiz konusunda pimi çekilmiş bir bomba bırakıyor. 

Bir ay sonra konjonktür çok olumsuza döner ve faizi indirmek mümkün olmazsa bu sefer Merkez Bankası yönetimi yine "Türkiye'nin büyümesini, gelişmesini engelleyen günah keçisi" ilan edilecek mi, edilmeyecek mi, hep birlikte göreceğiz. 

Üst bant daha da düşse ne olacak ki? 

Son olarak dün de detaylı olarak yazdık. Merkez Bankası'nın borç vermede uyguladığı haftalık yüzde 7.50'lik repo ve dünkü indirimden sonra yüzde 10.50'ye çekilen gecelik faizinin pek de önemi yok. Önemli olan ortalama fonlama maliyeti. Bu oran da uzun süredir yüzde 9 dolayında seyretmekte. 

Merkez Bankası'nın gecelik borç verme faizini yüzde 10.75'ten yüzde 10.50'ye indirmesi, fonlama maliyetine etki edecek bir adım değil. Kaldı ki gecelik faiz yüzde 10'a bile indirilmiş olsa, Merkez Bankası istediği sürece fonlama maliyetini yüzde 9'larda tutabilir. 

Dolayısıyla kendimizi kandırmanın alemi yok. Gecelik borç verme faizindeki 0.25 puanlık indirim, tam bir dostlar alışverişte görsün indirimidir, pratikte hiçbir anlamı yoktur. Bu indirime bakarak, olsa olsa, "Artık faiz indirimi başlıyor galiba" denilebilir, böyle bir yorum yapılabilir. 

Ama bu da, bundan sonra görevi üstlenecek olan yönetim için bir anlamda tehlikedir, onlara faiz indirimini devam ettirme yükümlülüğü yükler bir görüntü doğmaktadır. Hele hele görevi üstlendikten bir gün sonra faiz kararı verecek durumda olmak, yeni başkan için en büyük handikaptır. 

Gerçi yeni başkan faizde çok radikal bir indirim kararı alacak yapıda bir isim olursa elbette sorun yok. Ama böyle bir karar ekonomi için kısa vadede ne gibi sonuçlar doğuracaktır, herhalde bunu da tartışmaya gerek yok. 

Bir de şöyle bir durum var. Yeni başkan da faiz indirimine pek sıcak bakmayan biri çıkarsa, kamuoyunun hükümete dönüp "Hem faiz düşmeli diyorsunuz, hem bunu yapacak birini bulamıyorsunuz" deme hakkı doğmaz mı?