GDO'lar çıktıktan sonra otizm 16 kat arttı
Prof. Dr. Kenan Demirkol, GDO'lu ürünlerin doğum kontrolü amacıyla ortaya çıkarıldığını ve otizm ve alerji gibi hastalıkları önemli ölçüde artırdığını söyledi.
İSTANBUL - Prof. Dr. Kenan Demirkol, "GDO'lar çıktıktan sonra otizm 16 kat, alerji dört kat, alerjiye bağlı ölümler dört kat, hastaneye yatışlar altı kat arttı. Bu tohumlarda 15 kat daha fazla kullanılan glifosat denilen yabancı otun yan etkisi kan kanseridir" dedi
Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) tarafından Hill Otel'de düzenlenen "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) Hakkında Herşey" konulu panelde konuşan Demirkol, Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre dünyada nüfusun yoğun olduğu ve potansiyel ekonomik gelişmişlik içinde olan ülkelerin ileride ekonomik potansiyel kazandıkları takdirde Amerika'nın çıkarlarına zarar vereceği sonucunun ortaya çıktığını, bu nedenle Amerika'nın bu ülkelerde doğum kontrolü kararı aldığını iddia etti.
Demirkol, nüfus kontrolünü kabul etmeyen ülkelere ise gıda yardımını kestiklerini belirterek, "Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 13 ülkedeki tarım desteği, gıda desteğine dönüştürüldü" dedi.
GDO'ların ortaya çıkma nedeniyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Demirkol, şu bilgileri verdi:
"Amerika'nın artan nüfusu beslemek, açlığı gidermek, verimi artırmak gibi amaçları yok. Tek bir amaç var; kendi ürettiği (siti) satmak. Amerika, bu sayede tekelleşen dünya tohum pazarını kullanarak ülkeleri kontrol altında tutacak. Tohum yaşam demektir. Tohumu kontrol eden, insanları kontrol altında tutar. GDO'lar çıktıktan sonra otizm 16 kat, alerji dört kat, alerjiye bağlı ölümler dört kat, hastaneye yatışlar altı kat arttı. Bu tohumlarda 15 kat daha fazla kullanılan glifosat denilen yabancı otun yan etkisi de kan kanseridir. Biz sadece tohumların yan etkilerini değil, o tohumlarla yapılanların da yan etkilerini tartışmak zorundayız. Hamile kalmadan önceki üç aylık dönemde glifosatla teması olan kadınların düşük oranları yarı yarıya, sakat doğumlar yüzde 20 artıyor. Hamileliğin ilk üç ayının içinde zaten genelde doğuramıyor. Bir bitki hücresine yabancı bir gen konulduğunda, bitkideki 3 bin genin hücresi bozuluyor."
İlk sırada kullanılan ürünler soya, mısır ve pamuk
Yıldız Teknik Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Şeminur Topal da, GDO'nun bir veya daha fazla gen parçacığının organizmaya eklenmesi veya mevcutlarının yerinin değiştirilmesi olduğunu belirtti.
Avrupa Biyoteknoloji Federasyonu'nun tanımıyla "biyoteknolojinin" insan ve çevre sağlığını olumsuz yönde etkilememesi koşuluyla yeni ürün ve hizmet üretiminde kullanılması olduğunu, ancak günümüzde durumun böyle olmadığını savunan Topal, biyoteknolojinin bugüne kadar pek çok amaçlarda kullanıldığını, ancak tarımdaki üretiminin daha fazla olduğunu söyledi.
Topal, bunun da sağladığı ranttan kaynaklandığını ifade ederek şunları kaydetti:
"Bu teknoloji 125 milyon hektara yayılmış durumda. Toplumsal alan itibariyle ekilebilen alanların yüzde 4'ünde kullanılıyor. Ama hala insanlık olarak direnebileceğimiz kazanımlarımız var. Bir an önce ayağımızı denk almalıyız. Dünyada 50 bin hektardan daha çok alanda bu teknoloji kullanılıyor. İlk sırada kullanılan ürünler, soya, mısır ve pamuk. Dünyada iki büyük şirket bu gıda pazarını elinde tutuyor. GDO, biyodönüşümle biyolojik çeşitliliğe çok ciddi ölçüde olumsuz etki yapıyor. Türkiye, endemik bitkiler açısından çok zengin, yaklaşık 3 bin çeşit endemik bitki var. Bütün Avrupa'nın alanında bile bu kadar endemik bitki yok. Biz kendimize has bu ürünleri biyoçeşitlilik kaygı nedeniyle kaybediyoruz. Günümüzde bu teknoloji yeşil devrim değil, genetik kirlenme olarak adlandırılmaktadır."
"Çözüm tüketici olmayı reddetmektir"
CHP Muğla Milletvekili Gürol Ergin ise, GDO'ların tarımsal politikada ve yasalardaki yerini anlatarak, bu konuların gündeme geldiği anda konunun uzmanlarıyla bir araya gelerek çalışmalar yaptıklarını ve görüşleri kitap olarak yayınladıklarını dile getirdi.
Bu ürünleri üretenlerin, "Biz dünyada yaşanan açlığı giderebilmek için, 2050'ye gelindiğinde 10 milyara ulaşacak dünya nüfusunu besleyebilmek için bu üretime geçmek zorundayız" şeklinde açıklama yaptıklarını dile getiren Ergin, "Ama duruma bakıldığında bununla bir ilgisi olmadığı ortaya çıktı. GDO'lu üretimlerin yüksek olmadığını görmemize rağmen ısrarla istenmesi dünyaya egemen olan bir kaç şirketin buna trilyonlar harcamasından kaynaklanıyor" dedi.
Gürol Ergin, CHP olarak buna karşı olduklarını ifade ederek, biyoteknolojik çalışmalar yapılması, Türkiye'nin bilimde ve teknolojide kimseden geri kalmaması gerektiğinin altını çizdi. Ergin, "GDO'lu ürünlerin insan sağlığına etkisiz zararsız olduğu belirleninceye kadar GDO'lu ürünlerin Türkiye'ye sokulmasına, Türkiye'de üretilmesine karşıyız" dedi.