Geçen yıl küçülen tek sektör olan tarımda 2008'in fotoğrafı da net değil

Geçen yıl küçülen tek sektör olan tarımda 2008'in fotoğrafı da net değil

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İZMİR - Tarım sektörü, 2007'nin yaralarını sarmaya çalışıyor. Aşırı sıcak ve kuraklığa bağlı olarak 2007'de yaşanan felaketin izleri 2008'e de yansıyor. İlk tahminler geçen yıla göre bir çok üründe üretim artışı olacağını gösteriyor. Ancak geçen yıl küçülen tek sektör olan tarımda 2008'in fotoğrafı yine de net değil. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Konya Ovası'nda etkili olan kuraklık buğday, arpa, mercimek ve diğer bazı ürünlerde ciddi üretim düşüşüne neden oluyor. Geçen yıl aşırı sıcakların ve kuraklığın etkisi ile tarım sektörü 12 aylık dönemde yüzde 7.5 küçüldü. Sektör bazında geçen yıl küçülen tek sektör tarım oldu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin verilerine göre yüzde 7.3'e yakın küçülme son 40 yılda sadece 2 kez yaşandı. İlki yüzde 7,8 ile 1973'te, ikincisi yüzde 7,6 ile 1989'da. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) ilk 3 aylık dönemine ait büyüme rakamları ise tarımda 2008'in geçen yıla göre daha iyi bir yıl olacağının işaretini verdi. İlk üç aylık dönemde tarımdaki yüzde 5.6'lık büyüme hem sektörde hem de ekonomi çevrelerinde olumlu karşılandı. Tarım sektöründe 2008'in geri kalan 9 aylık döneminde büyüme trendinin sürüp sürmeyeceği merak ediliyor. Geçen yıl tahıl üretiminde yüzde 15.5, yağlı tohumlarda yüzde 21.4, tütünde yüzde 18.5, şeker pancarında yüzde 14.1, pamukta yüzde 11, bakliyatta yüzde 20, zeytinde yok yılı olmasının da etkisi ile yüzde 40 ve fındıkta yüzde 20 oranında gerileme yaşandığı dikkate alındığında, bu ürünlerin bir çoğunda 2008'de üretim çok daha iyi. Bazı ürünlerde yüzde 50'ye varan üretim artışı bekleniyor. Bu nedenle fotoğraf çok net olmamakla birlikte 2008'de tarım sektöründe büyüme trendinin devam etmesi ve 2007'den daha iyi olması bekleniyor. Gıda fiyatlarındaki artış fırsat oldu 2007'de yaşanan olumsuzluklar nedeniyle dünyada ve Türkiye'de bir çok gıda ürününün fiyatının artması tarım sektörüne yeni bir fırsat doğurdu. Artan gıda fiyatları, tarımsal üretime yönelmeyi artırdı. Geçmiş yıllarda fiyat düşüşü nedeniyle üretim yapmayan çiftçiler artan fiyatlarla yeniden üretime döndü. Ayrıca, sektör dışından da tarıma yönelik yatırımlarda ciddi bir artış olması bekleniyor. Seracılık, yaş meyve ve sebze başta olmak üzere süt hayvancılığı ve organik tarıma yatırım yapanların sayısında ciddi artış var. Ayrıca, küçük işletmeler yerine daha büyük ölçekli yatırımların yapılması dikkat çekiyor. Hayvancılık yatırımları ise Ege, İç Anadolu ve Marmara Bölgesi'nde yoğunlaşırken, sera yatırımları ağırlıklı olarak Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) bölgesinde yapılıyor. Yeni yapılan yatırımların bir başka özelliği ise teknoloji yoğun ve ihracata yönelik olması. Tarımda önümüzdeki dönemde yabancı yatırımcıların da daha fazla yer alması bekleniyor. GAP'ın yıldızı parlıyor Hükümetin GAP için yeni eylem planı hazırlaması gözleri bu bölgeye çevirdi. Hükümet açıkladığı eylem planını çerçevesinde GAP'a yerli ve yabancı çok sayıda yatırımcının akın etmesi bekleniyor. Koç Grubu'nun bölgede domates üretimine girmesi bir çok şirkete örnek olacak. GAP'ın tamamlanması ile bir çok tarımsal üründe üretim iki üç kat artacak. Türkiye'nin tarımsal gücü artacak. Enerji ve sulama ağırlıklı bir proje olan GAP'ta bugüne kadar enerji yatırımlarının yüzde 70'i tamamlandı. Sulama projelerinin ise ancak yüzde 15'i tamamlanabildi. Proje ile 1.8 milyon hektar alanın sulanması hedefleniyor. Bugüne kadar 270 bin hektar sulamaya açıldı. Ziraat Bankası iki yıldan beri bölgede damla sulama ve yağmur sulama kredisi veriyor. GAP'ta yağmur sulama özellikle de damla sulama yaygınlaştıkça suyun verimli kullanımı sağlanacak ve tarımsal üretimde verimlilik artışı sağlanacak. Bu da ülke tarımına çok büyük katkı sağlayacak. Seracılık yatırımcının gözdesi Seracılıkta Türkiye, Akdeniz iklim kuşağında yer alan ülkeler arasında İspanya ve İtalya'dan sonra 3. sırada yer alıyor. TÜİK'in 2006 verilerine göre Türkiye'de 49 bin 741 hektar alanda örtüaltı yetiştiricilik yapılıyor. Bunun 25 bin 32 hektarı sera, 25 bin 709 hektarlık alanı ise plastik tünellerden oluşuyor. Cam ve plastik seraların yüzde 86'sı Akdeniz, yüzde 11'i Ege Bölgesi kıyı şeridinde yer alıyor. Türkiye'deki seraların yarısından fazlası (yüzde 57) Antalya'da, yüzde 28'i Mersin ve yüzde 7'si Muğla'da. İzmir Dikili'de jeotermalin yaygın olarak kullanıldığı Organize Seracılık Bölgesi de hızla gelişiyor, yeni yatırımlar bu bölgede de artıyor. Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği'nin (SERA-BİR) verilerine göre, modern anlamda seracılık yapılan 3 bin dekar alan var. Ülke genelindeki 25 bin dekarın sadece 3 bin dekarı modern. Ancak, son yıllarda hem modern hem de büyük ölçekli seralar kuruluyor. Bankaların ilgisi artarak sürüyor Birkaç yıl öncesine kadar tarım sektörü ile pek ilgilenmeyen ve bu alanı tamamen Ziraat Bankası'na bırakan özel bankalar tarım sektörüne yoğun ilgi gösteriyor. Ziraat Bankası 2007'de tarım sektörüne 4.8 milyar YTL kredi kullandırırken, özel bankaların kullandırdığı kredi miktarı 4 milyar YTL'ye ulaştı. 2008'de Ziraat Bankası ile özel bankaların tarım kredilerinin 10 milyar YTL'yi aşması bekleniyor. Ziraat Bankası'nın tarımsal kredi faizi yüzde 17.5 olmasına karşın devlet destekli sübvansiyonlu kredileri yüzde 7'ye kadar düşüyor. Özel bankaların uyguladığı faiz ise yüzde 22 ile yüzde 25 arasında. Ziraat Bankası tarıma yatırım yapan büyük ölçekli işletmeler için özel şubeler açmaya başladı. İlki Antalya'da açılan Tarımsal Orta ve Büyük İşletme (TOBİ) bankacılık şubesi 100 milyon YTL'nin üzerinde kredi kullanan işletmelere hizmet veriyor. Doğrudan gelir desteği sürüyor Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2008'de doğrudan gelir desteğini (DGD) kaldıracaklarını bunun yerine ürüne destek vereceklerini açıklamasına rağmen 2008'de de DGD uygulaması sürüyor. Geçen yıl çiftçiye dekar başına 10 YTL olarak ödenen DGD, 2008'de 7 YTL'ye düşürüldü. Toprak analizi yapan çiftçiler 1 YTL, organik tarım yapan çiftçilere ise dekara 5 YTL fazladan ödeme yapılacak. Yağlı tohumda dışa bağımlılık artacak Çiftçi, sanayici, tüccar ve ihracatçıları yakından ilgilendiren yağlı tohum destekleme primleri 2007'da yaşanan kuraklığa rağmen artırılmadı. Bu yıl ödenmesi gereken 2007 ürünü kütlü pamuk, yağlık ayçiçeği, kanola, aspir, soya fasulyesi destekleme primi 2006 ürünü destekleme primleri ile aynı miktarda olacak. Zeytinyağı destekleme primi ise kilo başına 11 Ykr'den 20 Ykr'ye, dane mısır destekleme primi ise 6,7 Ykr'den 2 Ykr'ye düşürüldü. Türkiye'nin dışa bağımlı olduğu ve yaklaşık 2 milyar dolar ithalat yaptığı yağlı tohumlarda destekleme priminin artmaması ise dışa bağımlılığı daha çok artıracak. Yağlı tohum ithalatının önümüzdeki sezon daha da artması bekleniyor. Tarımda kullanılan mazot ve gübre için ödenen destekleme miktarı da artırılmadı. Çay ve patates için telafi edici ödeme uygulaması 2008'de de devam ediyor. Patates siğili telafi edici ödemesi 2007'de olduğu gibi dekar başına 110 YTL ödeme yapılacak. Çevre Amaçlı Tarım Arazilerinin Korunması (ÇATAK) kapsamında uygulanan destek miktarı da artırılmadı. Yeni model hayvancılıkta yatırımcıyı şaşırttı Hayvancılık sektörüne 2000 yılından sonra özellikle de AK Parti Hükümeti döneminde çok büyük destekler verildi. 1980'den sonra sektör ilk kez gelişmeye ve büyümeye başladı. Sektör dışından hayvancılığa yatırım yapanlar oldu. Sektör tam ayağa kalkarken, politika değişikliğine gidildi. Üretim destekleri yerine, hayvan başına destekleme sistemine geçildi. 2008 hayvancılık destekleri, 2007'ye göre 1.2 milyar YTL'den 800 milyon YTL'ye düşürüldü. Özellikle sektöre dışarıdan yatırım yapanlar bu karardan çok olumsuz etkilendi. Hükümete güvenerek yatırım yaptıklarını ve bu radikal politika değişikliğini beklemediklerini dile getirdiler. Yeni destekleme sistemi ile verimlilik de cezalandırılıyor. Sistemle 25 kilo süt veren ineğe de, 2 kilo süt veren ineğe de aynı destek veriliyor. Hayvan başına destekten en az 5, en çok 200 baş hayvana sahip olanlar hayvan başına destekten tam olarak yararlanabiliyor. 200 baş ile 500 baş arası hayvan başına desteğin yüzde 50'si, 500 baş üzeri için ise desteğin sadece yüzde 25'i ödeniyor. Bu uygulama ile büyük işletmeler cezalandırılıyor. Sanayicinin de üreticinin de şiddetle karşı çıktığı hayvancılıktaki yeni destekleme modelinin, bu yıldan başlayarak devletin vergi gelirinde büyük düşüş yaşanmasına neden olması bekleniyor. Hangi üründe beklenti ne ? .Buğdayda ithalat üreticiyi üzdü Ekilebilir toprağının üçte birinde buğday üreten Türkiye'nin yıllık buğday üretim ortalaması 20 milyon ton. Tüketimin ise 18 milyon ton olduğu tahmin ediliyor. Geçen yıl yaşanan kuraklık nedeniyle buğday üretimi 17.2 milyon tona geriledi. Türkiye buğday ithal etmek zorunda kaldı. Bu yıl Güneydoğu Anadolu ve Konya'da yaşanan kuraklık nedeniyle üretimin 18 milyon ton civarında olması bekleniyor. Tarım ürünlerinden enerji üretimi ve geçen yıl yaşanan kuraklık nedeniyle buğdaya olan talep artırınca, dünyada buğday fiyatı 200 dolardan 500 dolara çıktı. Türkiye'de de fiyat yükseldi. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), bu yıl buğday fiyatı açıklamadı. Hasat döneminde yapılan ithalat üreticiye zarar verdi. Pirinçte fiyat artışı sürecek Dünyada pirince olan talep artarak devam ediyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde de pirinç fiyatlarındaki artışın sürmesi bekleniyor. Türkiye'de ise, TMO'nun alım politikası, maliyetlerin çok yüksek olması, su sorunu nedeniyle çeltik üretiminde çok büyük bir artış beklenmiyor. Geçen yıl 700 bin ton olan çeltik üretiminin bu yıl da aynı seviyelerde gerçekleşmesi bekleniyor. Üretim artırılmadığı sürece Türkiye'nin bir çok üründe olduğu gibi pirinçte de dışa bağımlılığı sürecek. Arpa ihraç eden Türkiye ithalatçı oldu Arpa üretiminde Türkiye, AB. Rusya, Kanada ve Ukrayna'dan sonra 5. sırada yer alıyor. Verimlilikte AB'nin ortalaması hektar başına 6 ton. Türkiye'nin verimi 2.5 ton ve dünya ortalaması ile aynı düzeyde. 2007'de kuraklık nedeniyle Rusya, Ukrayna, Türkiye gibi önemli üretici ülkelerde üretim düştü. Dünya arpa üretimi 135 milyon ton oldu. Tüketim, 140 milyon ton olunca stoklar bir miktar eridi ve son 12 yılın en düşük seviyesi olan 20 milyon tona geriledi. Türkiye'de buğdaydan sonra en çok ekilen tarla ürünü arpadır. 2000'li yıllara kadar ihtiyacını karşılamanın ötesinde yılda 1 ile 1.5 milyon ton arpa ihraç eden Türkiye, yanlış politikalar sonucunda arpa ithal eden ülke konumuna düştü. 2006'da 9.5 milyon ton olan üretim kuraklığın da etkisi ile 2007'de 3 milyon tonluk azalma ile 6.5 milyon tona geriledi. Yem hammaddelerinden biri olan arpa, hayvancılık sektörü açısından çok büyük öneme sahip. Arpa üretiminin yüzde 15'ini karşılayan önemli üretim merkezlerinden Güneydoğu Anadolu'da, kuru tarımda yüzde 90 kayıp var. Bu nedenle en az 1.5 milyon ton üretim düşüşü olacak. Türkiye'nin arpa üretimi en iyimser tahminle 7 milyon ton şeklinde bekleniyor. Kırmızı mercimekte sorun var Geçen yıl pirinçte yaşanan krizin bir benzeri kırmızı mercimekte yaşanıyor. Türkiye mercimek üretiminin önemli bölümünü karşılayan Güneydoğu Anadolu'da yaşanan kuraklık mercimek üretimini yarı yarıya düşürdü. Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Gökhan Günaydın, ürünün ağırlıklı olarak Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Gaziantep, Adıyaman ve Şırnak'ta üretildiğini belirterek "Kırmızı mercimek üretim düşüşü tahminimiz 271 bin ton düzeyinde. Normal yıllardaki 580 bin tonluk kırmızı mercimek üretiminin neredeyse yarısı olan 271 bin tonluk üretimin kaybedilmesi, fiyatlarda ciddi bozulmalara yol açacak" dedi. Kırmızı mercimekte gümrük vergisi Bakanlar Kurulu kararı ile sıfırlandı. TMO'ya 31 Mayıs 2009'a kadar gümrüksüz olarak 100 bin ton kırmızı mercimek ithalat yetkisi verildi. Ayçiçeğinde 1 milyon ton beklentisi Geçen yıl üretimi en çok düşen ürünlerden birisi ayçiçeği oldu. Bitkisel yağ sanayiinin hammaddesi olan ayçiçeğindeki üretim yüzde 23,6 oranında azalarak 854 bin tona gerilerken, ayçiçekyağı fiyatı yüzde 100'den fazla arttı. Bu yıl yapılan ilk tahminlere göre ayçiçeği üretiminin yüzde 25-30 oranında artarak 900 bin ton ile 1 milyon ton seviyesine ulaşması bekleniyor. Ayçiçeği hasadının başladığı Çukurova'da incelemelerde bulunan Trakyabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Rafet Sezen, DÜNYA'ya şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu bölgede 150 bin tonluk bir üretim beklentisi var. Üretici, ayçiçeği tohumunu 90-94 Ykr'den satıyor. Üretimin yoğun olduğu Trakya bölgemizde bir hafta 10 gün içerisinde bir yağış olursa verim daha da artar. Üretim 900 bin ton ile 1 milyon ton arasında olacağını ve geçen yıla göre daha az yağ açığı olacağını tahmin ediyoruz." Üretim artışının ham yağ fiyatlarını da geriye çektiğini belirten Sezen, "Dünyada ham ayçiçekyağının ton fiyatı 2 bin dolardan bin 670 dolara geriledi. Eylül için bin 500-bin 550 dolar konuşuluyor. Rusya ve Ukrayna'da geçen yıla göre yüzde 10 oranındaki üretim artışı fiyatların gerilemesinde etkili" diye konuştu. Trakya Bölgesi'nde ise 1 Ağustos'ta ayçiçeği hasadı başlayacak. Geçen yıl ayçiçeğinin kilosuna 87,5 kuruş fiyat veren Trakyabirlik, 2008 ürünü için 1 YTL fiyat açıklaması bekleniyor. Trakyabirlik yöneticileri bir tarafta da Ankara'da hasat dönemi için ayçiçeği tohumunda ve ham yağda gümrük vergilerinin yükseltilmesi için çaba gösteriyor. Halen ayçiçeği tohumunda uygulanan yüzde 12 gümrük vergisini yüzde 27'ye, hamyağ ithalatındaki yüzde 22 vergi oranının ise yüzde 36'ya çıkarılması isteniyor. Kanola üretimi yaygınlaşıyor Yağlı tohumlar arasında son yıllarda üretimi en çok artan ürünlerin başında kanola geliyor. TÜİK verilerine göre, 2006'da sadece 12 bin 615 ton olan kanola üretimi 2007'de kuraklığa rağmen yüzde 127 oranındaki artışla 28 bin 727 tona ulaştı. Bu yıl ise kanola üretiminin 40 bin ton seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. Pamuk ithalatı 1 milyon tonu aşacak Türkiye pamukta uyguladığı politikalarla dünya üretimde 5. sıradan 7. sıraya geriledi. 1980'li yıllara kadar dünyanın sayılı pamuk ihracatçısı olan Türkiye, ihracatçı kimliğini yitirdi. Yıllık 1 milyon tonluk ithalatı ile Türkiye, pamuk ithalatında Çin'den sonra ikinci sırada yer alıyor. Geçen yıl kuraklığın etkisi ile pamuk üretimi yüzde 11 oranında gerilerken, bu yıl üretim düşüşünün devam etmesi bekleniyor. Tariş Pamuk Birliği Genel Müdürü Dr. Hüseyin Velioğlu, pamuk üretiminin Ege Bölgesi'nde yüzde 20-25, Çukurova'da yüzde 40 ve Güneydoğu Anadolu'da ise kuraklığında etkisi ile yüzde 40 ile yüzde 50 oranında gerileyeceğini söyledi. Pamuk ithalatının bu yıl 1 milyon tonun çok üzerine çıkacağını vurgulayan Velioğlu, Türkiye'ye ithal edilen pamuğun hiçbir denetimden geçmemesini eleştirdi. Velioğlu, "Dışarıya bir ürün sattığımızda bin türlü denetimden geçiyor. Türkiye'ye giren binlerce ton pamuk hiçbir denetime tabi tutulmuyor. Yiyeceğimiz kadar giyeceğimiz ürünler de sağlığımızı doğrudan etkiliyor" diye konuştu. Fındıkta yüksek rekolte korkusu Dünya üretiminin ve ihracatının yüzde 75-80'nini tek başına gerçekleştiren Türkiye, fındıkta bu yıl yüksek rekolte sorunu ile karşı karşıya. Türkiye Ziraat Odaları Birliği'ne göre 728 bin ton, ihracatçılara göre 900 bin ton ve Uluslararası Sert Kabuklu Meyveler Birliği'ne (INC) göre ise Türkiye'de bu yıl 800-850 bin ton kabuklu fındık üretimi bekleniyor. Geçen yıllardan stokta 300 bin ton fındık olması nedeniyle tüketimin çok üzerinde bir arz olacak. Fındıkta yeni sezon 1 Ağustos'ta başlayacak. Arz fazlası fındığı kimin alacağı ise ayrı bir tartışma konusu. Hükümet, son iki yıl Fiskobirlik' i devre dışı bırakarak TMO'ya fındık aldırdı. TMO'nun deposunda 300 bin ton civarında stok var. Bu yıl yeniden bu görev verilirse en az 300 bin ton daha fındık alacak. Finansmanı ise Hazine tarafından karşılanacak. İkinci bir seçenek ise, TMO yerine finansman sağlamak koşulu ile Fiskobirlik'in piyasaya yeniden dönerek fındık almaya başlaması. Her iki durumda da devlet hazinesine fındık nedeniyle ciddi bir yük binecek. Fındıkta bir başka tartışma konusu ise fındığın fiyatı. Geçen yıl seçim olması nedeniyle enflasyonun çok üzerinde yüzde 29 oranında artışla fındığa 5 YTL fiyat veren hükümet bu yıl fındığa nasıl bir fiyat açıklayacağı merakla bekleniyor. İhracatçılar ve Ulusal Fındık Konseyi, fındıkta avans fiyatı uygulamasına geçilmesini ve 1.5-2 YTL bir fiyat açıklanmasını istiyor. Üreticiler ise bu uygulamaya şiddetle karşı çıkarak, avans fiyat uygulamasının fındıkta uygulanamayacağını dile getiriyor. Yüksek rekolte ve arz fazlası fındık nedeniyle Türkiye'nin düşük fiyat politikası uygulaması AB'nin fındık üreten iki ülkesi İtalya ve İspanya'yı da harekete geçirecek. Düşük fiyat nedeniyle elindeki fındığı satamamayan İspanya ve İtalya'nın geçmiş yıllardaki gibi Türkiye'ye damping davası açmaları bekleniyor. Çay üretimi tehlikede Türkiye, yılda ortalama 1 milyon 100 bin ton ile 1 milyon 200 bin ton yaş çaydan 200-220 bin ton kuru çay üretiyor. Çay üretimi Doğu Karadeniz'de 760 bin dekar alanda yapılıyor. Yaş çay üretiminin yapıldığı çaylıkların büyük bölümü 1938'de kuruldu. Çaykur Genel Müdürü Ekrem Yüce'nin verdiği bilgilere göre ideal çay bahçesinin ömrü 65 ile 70 yıldır. Bu nedenle çaylıkların en az yarısının en kısa zamanda yenilenmesi gerekiyor. Yenileme için gerekli olan kaynak 7 milyar YTL. Bu kaynak ayrılmaz ve çaylıklar yenilenmezse çay üretimi tehlikeye düşer, ürün kalitesinde ciddi bozulmalar olur. Son yıllarda yabancı sermayenin de yoğun ilgi gösterdiği çay sektörünün en önemli sorunu ise, yılda 50 bin tona ulaşan kaçak çay. Kaçak çay sadece çay üreticisi için değil tüketici için de ciddi bir tehdit. Birçok olumsuzluğa rağmen, çay sektöründe olumlu gelişmeler de yaşanıyor. Yeşil çay, organik çay ve aromalı çay üretimi ve tüketimi yaygınlaşıyor. Türkiye, AB'ye çay üreten tek ülke. Ülke bu avantajı değerlendiremezse Çin ve Hindistan'ın çay pazarı olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Yas meyve ve sebzede Rusya sendromu Türkiye yılda ortalama 40 milyon ton yaş meyve ve sebze üretiyor. Bu üretimin de yüzde 5'ni doğrudan ihraç ediyor. İhracattan 1.5 milyar dolar gelir sağlıyor. En fazla ihracat yapılan ülkelerin başında yüzde 33 pay ile Rusya geliyor. Ancak, ihracatta en fazla sorun da Rusya ile yaşanıyor. Türkiye, 2007'de Rusya'ya yaklaşık 714 bin ton yaş meyve ve sebze ihracatı karşılığında 501 milyon dolar döviz girdisi sağladı. Uzun yıllar yaş meyve ve sebzede Türkiye'nin geleneksel ihracat pazarı AB iken, son yıllarda Rusya ilk sıraya yükseldi. Rusya ile ilk kez 2005 yaşanan kriz, bu yıl tekrar yaşandı. Yaş meyve ve sebze ihracatçıları Rusya ile sorunun kalıcı olarak çözülmesini istiyor. Antalya İhracatçılar Birliği Başkanı Mustafa Satıcı, yıllardır sadece ihraç edilecek ürünlerin değil iç piyasaya verilen ürünlerde de denetim ve analizlerin yapılmasını, kontrollü üretimin tüm ürünlerde uygulanmasını savunuyor. İhracatçılar, Türkiye'nin 1.5 milyar dolarlık yaş meyve ve sebze ihracatının bilinçli bir politika ile birkaç yılda 15 milyar dolara ulaşmasını hedefliyor. Tütünde talep karşılanamıyor Tütün Yasası'nın 2001'de kabul edilmesinden sonra TEKEL'in destekleme alımlarından çekilmesi ve sözleşmeli üretime geçilmesi tütüncülüğe büyük bir darbe vurdu. 2003'te 334 bin üretici 183 bin hektar alanda 150 bin ton tütün üretirken, 2007'ye gelindiğinde üretici sayısı 207 bine üretim alanı 144 bin hektara ve üretim de 80 bin tona geriledi. Dünyaca tanınan Ege tütünündeki tablo çok daha vahim. Yasa çıkmadan önce, yılda ortalama 100 bin ton Ege tütünü ihraç edilirdi. Yasa ile bu bölgede de üretim sınırlandırıldı. 2003'te 145 bin üretici 95 bin ton Ege tütünü üretirken, 2007'de üretici sayısı 70 bine üretim de 40 bin tona düştü. Çok uluslu sigara üreticileri Ege Bölgesi'ne özellikle İzmir ve Manisa'ya fabrikalar kurdu. Bölge sigara üretim merkezi oldu. Fakat fabrikalarda yerli tütün yerine ithal tütün kullanılıyor. Yılda ortalama 70 bin ton tütün ithal ediliyor ve 250 milyon dolar döviz dışarıdaki üreticiye ödeniyor. Üretimdeki düşüş nedeniyle tütün ihtiyacını iç piyasadan temin edemeyen sigara üreticileri ve tütün ihracatçıları üretimin artması için çaba gösteriyor.