Gelişmiş ülke ekonomileri için umut doğdu

Küresel ekonominin motoru olarak görülen Çin'den gelen yavaşlama işaretlerinin hızlandığı bir dönemde gelişen ülke ekonomilerinden bazı iyi haberler geliyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Evrim KÜÇÜK

DIŞ HABERLER
Ticari alacak sigortasında dünyada en yaygın şirket olan Coface, bu yılın başında açıkladığı 2013 ülke risk analizinde gelişmiş ülkeleri zor bir yılın beklediğini, gelişmekte olan ülkelerin ise sağlıklı büyümelerini sürdüreceği tespitinde bulunmuştu. Her üç ayda bir 157 ülkedeki ticari işletmelerin ödeme alışkanlıklarına ve ülkelerin ekonomik, finansal ve politik görünümüne dayanarak hazırlanan 'Ülke Riskleri Değerlendirmesi'nde özellikle Çin'e yapılan ihracatın azalması sebebiyle Japonya'nın risk açısından negatif izlemeye alındığı, iş piyasalarının durumunun kötüye gitmesi ve tamamlanmamış olan kurumsal reformlar nedeniyle hane halkı ve kurumsal güvenin sağlanamadığına vurgu yapılarak 2013 yılında, Avrupa ekonomisi yüzde -0.1 oranında daralacağı öngörülmüştü. Coface'ın son yayınladığı ülke risk değerlendirmeleri raporunda ise gelişmiş ülkeler için bir umut belirdiği ifade edildi. Raporda incelenen ülkeler arasında Japonya, İzlanda ve İrlanda'da iyiye gidiş dikkat çekti. Gelişmekte olan ülkelerde ise sosyo-politik ristlerin arttığına ve bunların yarattığı yeni risklere işaret edildi. Japonya'da Başbakan Abe'nin agresif ekonomi politikaları doğrultusunda verdiği güçlü mesajların büyümeye olumlu yansıdığı belirtilirken, Avrupa ülkesi İrlanda'da büyümenin istikrar kazanması olumlu bir gelişme olarak dikkat çekiyor. İrlanda mali krizden yavaş da olsa kurtuluyor. İzlanda'da ise ekonomik faaliyetler oldukça dinamik seyrediyor. Öte yandan, Güney Afrika ve Tunus'ta ise ekonomik faaliyetler daralırken mali sorunlar öne çıkıyor ve en önemlisi her iki ülkede de siyasi ve toplumsal baskılar artış gösteriyor.


Abenomics, Japonya'nın risklerini azalttı
Japonya'da aralık ayında başbakanlık koltuğuna oturan Shinzo Abe'nin deflasyonla mücadele kapsamında başlattığı genişlemeci para politikasının ülke ekonomisi üzerindeki riskleri azalttığı belirtiliyor. Japonya'nın resesyona düşme ihtimalinin konuşulduğu dönemde yeni yönetim 116 milyar dolarlık bir teşvik paketini onayladı. Daha sonra merkez bankası, sınırsız varlık alımı programı uygulayacağını bildirdi. 'Abenomics's olarak nitelenen Japonya'daki genişlemeci politikaların ülke ekonomisine olumlu yansıması bekleniyor. Coface, Japonya'nın A1 değerlendirmesinden negatif izlemenin kaldırıldığını bildirdi. Açıklanan parasal ve bütçe teşviklerinin hane halkı tüketimi üzerindeki etkisi somut şekilde izlenirken ülkenin para birimi yenin 2012 sonundan itibaren değer kaybetmesi ihracatı artırıyor. Ülkede ihracatın 2013 yılında yüzde 3'ün üzerinde artış kaydetmesi bekleniyor. Japonya'daki ekonomik iklim en azından kısa vadede iyiye gidiyor demek mümkün (GSYİH'in 2013 yılında yüzde 1.4 artması bekleniyor ve bunun bir neticesi olarak şirketlerin temerrütleri de sabit durumda.)
Coface'ın Japonya değerlendirmesinde şöyle denildi: "Deflasyon ve yenin değerindeki artışla savaşta Abe, 2012 sonunda göreve gelir gelmez harekete geçti. Merkez Bankası'nın genişlemeci politikası Japonya'nın parasında dramatik bir düşüşe yol açtı ve hisse senedi piyasalarını yükseltti, hane halkı için servet etkisini artırdı. Bunun sonucu olarak 2013'ün ilk çeyreğinde harcamalar arttı. Yatırımlar ise zayıf. Özel tüketimin biraz geriledikten sonra gelecek aylarda yeniden yükselişe geçmesi bekleniyor. Altyapı yatırımlarındaki teşviklerin yardımıyla büyümenin canlanması umuluyor. Bu bağlamda deflasyonist baskıların azalması ve bunun neticesinde faizlerin pozitif bölgeye geçmesi beklenebilir. Fakat enflasyon beklentilerinin artması kamu finansmanı risklerini artırarak orta vadede Abe hükümetinin politikalarına risk oluşturabilir. Bu arada Japon Yeni'nin Kasım 2012-Haziran 2013 döneminde dolar karşısında yüzde 22 değer kaybetmesi ihracatın canlanmasına yardımcı oldu ve önde gelen uluslararası şirketlerin bilançolarına olumlu yansıdı.

İzlanda'da işsizlik azalıyor, maaşlar artıyor
Coface'a göre, bazı ekonomiler Batı Avrupa'daki resesyonun etkilerinden kurtulmaya çalışırken, Avrupa'daki bazıları ise başarılarıyla göz dolduruyor. Coface, İzlanda'da ekonomik büyümenin güçlü seyrettiğine dikkat çekti. Coface'a göre 2013'ün ilk çeyreğinde yüzde 3.8, bütün olarak 2013 yılı için ise yüzde 2.3 büyüme tahmini söz konusu. Diğer yandan enflasyon düşüyor, işsizlik oranı ise aynı düzeyde kalmaya devam ediyor. Ülkenin risk notu A3 düzeyine yükseltildi. Konuyla ilgili analizde, "Ülkedeki büyümenin lokomotifi olarak görülen hane halkı harcamaları, işsizlik oranındaki düşüş, artan maaşlar ve durgun enflasyona paralel olarak 2013'te istikrarlı seyredecek. Eylül 2010'da yüzde 9.2 olan işsizlik geçen yıl yüzde 6'ya indi. Borçlarının yapılandırılmasından avantaj sağlayan şirketlerin yatırımlarının da büyümeyi desteklemesi bekleniyor. Bu arada ülkenin para biriminin değer kaybının da etkisiyle ülkenin turizm destinasyonu olarak cazibesi artıyor. Bu arada artan tüketim ve maaşların beraberinde getireceği enflasyonist baskılar ve bunun sonucunda konut fiyatlarında görülebilecek artışların Merkez Bankası'nı faiz artırmaya itebileceği de beklentiler arasında. Parasal politakasını bir süredir sıkılaştıran İzlanda'da gösterge faiz Ağustos 2011'den bu yana altı kez yükseltildi.
2008 yılında IMF'den yardım talep eden ilk gelişmiş ülke olan İzlanda'nın kurtarma programı başarıyla sonuçlandı. İzlanda finans piyasalarına geri döndü ve mayıs 2012'de 1 milyar dolar borçlandı. Sermaye kontrollerinin de yardımıyla İzlanda Kronu'nun euro karşısındaki kayıplarının yüzde 80'ini geri aldığını da vurgulamak geriyor."
 

İrlanda'da bankacılık krizi artık aşılıyor

[PAGE]

İrlanda'da bankacılık krizi artık aşılıyor
Coface, Avrupa'da güç kazanan bir diğer ülke olarak İrlanda'ya işaret etti. Fransız finans kuruluşuna göre İrlanda yavaş fakat kendinden emin bir şekilde, ağır bankacılık krizini aşma çabasında ve bu noktada adım adım ilerliyor. İrlanda'yla ilgili analizde şu tespitlere yer verildi:
"Ülkede ekonomik büyüme 2012 yılında pozitifti ve 2013 yılında da pozitif kalması bekleniyor. (iki yıl için yüzde  0.9 büyüme bekleniyor.) Ülkenin cari fazlası bulunmakta ve iç talep yavaş bir şekilde de olsa artış kaydediyor. 'Troyka' tarafından denetlenen reform ve kemer sıkma paketleri sorunsuz bir şekilde uygulanırken, söz konusu paketlerin 2013 yılı sonuna kadar başarılı bir şekilde tamamlanması bekleniyor. Yatırımcılar arasında güven artıyor ve ülke yeniden uluslararası piyasada tahvil ihracına çıkabilmekte. Bu bağlamda İrlanda'nın A4 değerlendirmesi pozitif izleme olarak değiştirilmiştir."
Analizde, dış ticaretin ülke ekonomisine kaktı sağlamaya devam edeceği ifade edildi. Birçok sektörde verimliliğin artmasının ihracat performasına olumlu yansıyacağı kaydedilen analizde; kimyasallar, IT, telekom ekipmanı sektörlerinde tatmin edici sonuçlar beklendiği belirtildi.
 

Güney Afrika ile Tunus'un riskleri artıyor

Coface, gelişmiş ülke ekonomilerinde umut verici gelişmeler yaşanırken, gelişmekte olan bazı ülkelerde işlerin iyiye gitmediğine dikkat çekti. Coface'a göre özellikle Güney Afrika ve Tunus'ta toplumsal ve siyasi riskler devam ediyor. Coface her iki ülkenin de notu düşürdü ve şu tespitlerde bulundu:
* Notu A4'e düşürülen Güney Afrika'da büyüme oranları düşmeye devam ediyor ve 2013 yılında ülkede büyümenin yüzde 3'ün altına inmesi bekleniyor. Oldukça yüksek olan hane halkı borcu, enflasyon ve işsizlik tüketimi durduran gelişmeler olarak öne çıkıyor. Ayrıca şirketler rekabet gücünü kaybediyor ve ülkenin en büyük ticari ortağı olan Avrupa'daki resesyonun yansımaları ülkeyi şüphesiz olumsuz yönde etkiliyor. Ayrıca halk arasında toplumsal tansiyon yüksek ve yeni darbeler göz ardı edilemiyor.
* Notu B'ye düşürülen Tunus'ta siyasi ve toplumsal tansiyon artıyor ve bu durum sosyal bölünmüşlüklerin arttığı toplumda anayasanın hazırlanmasını ve milletvekili ile başkanlık seçimlerinin yapılmasını geciktiriyor. Dış hesaplar ve döviz rezervlerinin seviyesi turizm gelirlerindeki azalmayla birlikte zayıflamıştır. Dolayısıyla son IMF programının uygulanması hükümet için muhtemelen zor olacak.
 

Doğu Avrupa'ya dikkat

* Notu A4'e düşürülen, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya özellikle de Avrupa bölgesinde faaliyetlerin azalmasından zarar görüyor. Çek Cumhuriyeti'nde şu anda uzun vadeli işsizlik aktif nüfusun yüzde 37'sini etkiliyor. Slovenya'da borç seviyeleri yüksek olan şirketler (GSYİH'in yüzde 85'i) yetersiz bankacılık sektörü ve şüpheli alacaklar nedeniyle artan temerrüt dalgası ile karşı karşıya.
Komşularının aksine Polonya ekonomisi resesyonda değil. Ülkede yavaşlama "dönemsel" olarak ifade edilebilir. 2013 yılının sonuna kadar ülkedeki faaliyetlerde genişlemeci para politikasının faydaları görülmeye başlanabilir. Bu nedenle ülke için A3 değerlendirmesindeki negatif izleme kaldırıldı.
* Latin Amerika'dan ise iyi haber Ekvador'dan geldi. Coface, ülkenin notunu B'ye yükseltmiştir. Burada güçlü büyüme ve istikrardan söz etmek mümkün. Kamu borcu büyük oranda azaltıldı ve şu anda GSYİH'nın yüzde 22'si oranında. Ülkede siyaset istikrar kazanıyor ve hükümetin yabancı yatırımcılara sıcak bakması sevindirici bir gelişme.
İtalya'da işler iyiye gitmiyor, iflaslar artıyor

[PAGE]
 
İtalya'da işler iyiye gitmiyor, iflaslar artıyor

 

Coface, Avrupa'da risk altında görülen ekonomilerden İtalya konusunda da pek içaçıcı olmayan bir rapor hazırladı. Analiz-raporda, İtalyan şirketlerinin ödeme uygulamaları incelendi. Raporda, İtalya'da kötüye giden ekonomik gelişmelerin yanı sıra yapısal sorunların da şirketin ödemelerinde zorluk yaşamasında büyük etken olduğu gerçeği ortaya çıktı. Raporda öne çıkan detaylar şöyle oldu:
Avrupa'nın en sanayileşmiş ülkelerinden biri olan İtalya'da ekonomi yedi çeyrektir arka arkaya geriliyor ve 2012 yılında yüzde  2.4 daralan ekonominin 2013 yılında yüzde  1.7 oranında daha daralması bekleniyor. Avrupa geneli için ise bu oran yüzde  0.6 daralma şeklinde. Satın alma gücünün düşmesi ve yüksek işsizlik ülkede tüketimi aşağı çekiyor ve uzun vadede büyümeye yönelik beklentiler de ne yazık ki olumsuz yönde.
Ülkede ihracat dinamiğindeki olumlu seyir iç talepteki daralmayı gidermekte yetersiz kalıyor. Yatırımlarını finanse edecek kaynaklardan yoksun İtalyan şirketleri dünya piyasasında önemli oranda pay kaybediyor. Rekabet gücü, fiyat ve kalite kaybı marjların azalmasına neden oluyor ve bu durum şirketlerin rekabet gücünü artırma ve marjlarını geri kazanma kabiliyetlerinin önünde büyük engel teşkil ediyor.
 

Temerrüt sayısı Fransa'nın 7 katı
 

Coface analizinde, İtalyan şirketlerinin ödeme davranışlarında ciddi şekilde kötüye gidiş dikkat çekiyor. İtalyan şirketleri diğer Avrupa ülkelerindeki şirketlerden daha yüksek temerrüt oranına sahip ve krizin başladığı andan bu yana bu fark giderek artıyor. 2007 yılında İtalya'daki şirketlerin temerrüt oranı Fransa'dan 3 kat fazlaydı, şu anda 7 kat daha fazla durumda.
Coface ekonomistlerinin gerçekleştirmiş olduğu analizde, bu endişe verici trendin nedenleri şöyle sıradı:
• Ekonomik ortam İtalya'daki temerrütlerin arkasında yatan tek faktör değildir. İtalya'daki büyüme oranı komşularıyla aynı olsa da, bu oran yine de yüksek olacaktır.
• Karlılık ve borçluluk düzeyleri Avrupa ortalamasında olmakla birlikte, İtalyan şirketleri marjlarında rekor bir azalmayla karşı karşıyalar, bu da yatırımlarını finanse edebilmeleri açısından zincirleme etkiye neden olmaktadır. Şirketlerin, İtalyan bankalarının kredi verme konusunda artık cömert davranmadıkları bir dönemde banka kredilerine olan bağımlılık seviyeleri, varlıkların kalitesinin kötüye gittiği dikkate alındığında, mevcut sorunlara katkı sağlayan bir faktör niteliğinde.
• Bu nakit akış sorunlarının doğasında yer alan şirket iflas riski, İtalyan ekonomisinde küçük şirketlerin hâkim olması nedeniyle daha da kötüye gitmiştir (şirketlerin yüzde 95'inin 10'dan az çalışanı bulunmaktadır) ve Avrupa'nın geriye kalan ülkelerinden çok daha yüksek bir oran ortaya çıkmıştır. Gittikçe çok daha riskli hale gelen bu küçük şirketler verimlilik düzeylerinde bir düşüş yaşamakta.  İtalya'nın bir diğer özelliği de kamu sektöründe ödemelerin zamanında yapılmamasıdır. İtalyan kamu sektöründeki çok geç ödeme yapma geleneği (İtalya'da 170 gün, Fransa'da 60, Portekiz'de 135, Yunanistan'da ise 159 gün) şirketlerin temelini ciddi bir şekilde zayıflatıyor.
 

Coface Baş Ekonomisti Yves Zlotowski, İtalya konusundaki gelişmeleri şöyle değerlendirdi:
 

"Coface İtalya için 2013 yılı büyüme tahminlerini revize ederek, eksi yüzde 1.7'ye düşürdü. Krizin başladığı ilk andan bu yana şirketlerin ödeme davranışlarında gözlemlediğimiz önemli kötüye gidiş hali yalnızca mevcut ekonomik güçlüklerin bir neticesi değildir. Yapısal sorunlardan kaynaklanmaktadır. Bunlara ekonomik düzende aşırı riskli küçük şirketlerin hâkim olması ve kamu sektöründeki çok geç ödeme vadeleri dâhildir. İtalyan hükümetinin bu gecikmelerden bazıları ile mücadele etme kararı iyi bir haberdir. Ülkenin ayrıca önemli bir avantajı bulunmaktadır; gelişmekte olan dinamik ülkelerin talebini karşılamak için değişken uzmanlıklara sahiptir. Bununla birlikte yalnızca büyük reformlar bu önemli potansiyelden yararlanılmasını mümkün kılacaktır."
 

Türkiye'nin zayıf yanı yabancı sermayeye bağımlılığı
 
[PAGE]

Türkiye'nin zayıf yanı yabancı sermayeye bağımlılığı

Coface'ın risk analizini yaptığı ülkeler arasında Türkiye de var. Son zamanlarda Türkiye'de yaşanan gelişmeleri ve Türkiye'nin genel görünümünü değerlendiren Coface'ın Türkiye'nin güçlü önlerini söyle sıraladı:
* Dinamik özel sektör ve vasıflı işgücü
* Bölgesel üs konumunda olması, Türkiye'nin cazibesini artırıyor
* Demografik canlılık
* Kamu finansmanının kontrol altında tutulması
* Güçlü, sağlıklı ve dirençli bankacılık sektörü
Coface'a göre Türkiye'nin zayıflıkları ise şu şekilde sıralandı:
* İç tasarrufların yetersiz olması
* Yabancı sermayeye aşırı bağımlılık
* Şirketler, dış borçlarındaki artış nedeniyle kur risklerine karşı hassas durumda
* Kürt meselesi toplumsal ve siyasi huzursuzluk kaynağı olmaya devam ediyor
* Kıbrıs sorunu nedeniyle AB ile üyelik müzakerelerinde ilerme ihtimalinin düşük olması
Coface'ın web sitesinde Türkiye ile ilgili olarak şu yorumlar yaptı:
"2012'de ekonomik aktivite ciddi biçimde yavaşladı. İç talep açısından; Merkez Bankası'nın enflasyonu ve özel sektörün kredi genişlemesini yavaşlatmaya yönelik sıkı para politikası hane halkı tüketimi ve şirketlerin yatırımları üzerinde etki yarattı. Ancak bu zayıf büyümeye tepki olarak Merkez Bankası 2012 sonunda para politikasını gevşetmeye başladı. Bu trend 2013'te sürecek. Merkez Bankası, enflasyonun hız kesmesiyle ocak ayından bu yana politika faizini 100 baz puan indirdi. Kredi büyümesi 2013'te azalsa da, 2010 ve 2011'de ekonominin lokomotifi olan yatırımlar büyümeyi potansiyelinin (yüzde 4-5) ötesine taşımaya yetmeyecektir. Gıda ve içecek sektörü açısından bakıldığında ise 2013'te iyi bir peformans bekleniyor. Üretim kalitesi yatırımların artmasına yardımcı olacaktır. Kredi arzındaki artış hane halkı tüketimini de destekleyebilir. Fakat 2012'de işsizlik biraz yükseldi ve yüzde 9 civarında kalması bekleniyor.
Dış talep açısından ise. 2012'de ihracat, Euro Bölgesi'ndeki resesyona ragmen yüzde 17.1 ile ekonomiye önemli bir katkıda bulundu. Avrupa'daki kriz, İran'ın altın talebiyle etkin şekilde dengelendi. (2011'e göre yüzde 400 arttı ve toplam ihracatın yüzde 15'ini oluşturdu.) Bu altın satışları, İran'dan dogalgaz ithalatının karşılığında yapıldı (enerji gereksiniminin yüzde 18'i) ve Türkiye'nin enerji için tamamen Rusya'ya bağımlı olmadığını ortaya koydu. Türkiye'nin enerji ticaretinde açık GSYH'nin yüzde 4'ü. Bu çok da normal olmayan ticari gelişmeler, iç talepteki azalmayla birlikte, 2012'de ticaret açığının aşağı çekilmesine yardımcı oldu. Cari ise yapısal olarak yüksek seyretmeye devam ediyor ve açığın yılın ikinci yarısında yükselmesi bekleniyor. Euro Bölgesi'ndeki resesyon nedeniyle ihracatta sıkıntılar da sürecek. Otomotiv ve metalurji gibi bazı sektörler bu nedenle baskı altında kalabilir. Ayrıca, ABD'de Senato'nun aldığı bazı kararlar nedeniyle İran'a ihracatta da düşüş görülebilir.
 

Dış finansmanda volatilite izlenmeli
Türkiye'nin volatil sermayeye (portföy yatırımları, kısa vadeli dış krediler ve yabancıların mevduatları) bağımlılığı bulunuyor. Avrupa'da krizin devam etmesi bu finansman kaynaklarının sonlanmasına yol açabilir. Türkiye bu yıl yatırımcılar arasında risk algısının azalmasından faydalanmaya devam edecek. Ülkenin ayrıca güçlü bir döviz rezervi bulunuyor, banka gerekirse lirayı korumak için piyasalara müdahale edebilecek silaha sahip.
2012'de ekonominin yavaşlaması sonucu gelirlerin azaması nedeniyle kamu borcu seviyesi kötüleşti. Kamu finansmanı konusu hükümetin üç yıllık Orta ve Uzun Vadeli Planı (OVP) açısından önemli . 2013-2015 dönemini kapsayan planda kamu açığının bu yıl GSYH'nin yüzde 2.2'sine, aşamalı olarak 2015'te yüzde 1.8'e çekilmesini öngörüyor. Hükümet, motorlu araç sahiplerinden alınan vergileri ve alkol ile sigara fiyatlarını artırarak gelirlerini çoğaltmayı amaçlıyor. Üçüncü bir tedbir olarak da şirketlerin yatırımlarındaki vergi muhafiyetinin kaldırılmasını kapsıyor.
Türk bankacılık sisteminin güçlü bir sermaye yapısı var. Son yıllarda banka penetrasyonu oranı hızla arttı; bu insanların Türk ekonomisine ve bankacılık sistemine duyduğu güvenin bir göstergesi. Ancak, her ne kadar bankalar kur risklerine doğrudan açık olmasa da, bilanço dışı işlemleri (döviz ve faiz swapları gibi) nedeniyle finansal sistemin dolarizasyonu önemli bir nokta olarak karşımıza çıkıyor.

Sosyal huzursuzluklar ekonomide baskı yaratıyor

29 Mayıs'ta İstanbul'da Gezi Parkı'nın kapatılmasına karşı başlatılan gösterilerde polis şiddet kullandı. Sonrasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı ulusal bir protesto dalgası yayıldı. Göstericilerin heterogen yapısı (Başbakan'ın uygulamalarından hayalkırıklığı yaşayan aşırı solcu, Kemalitst, AKP destekçileri), protestoların genişleyebileceğini ortaya koydu. Gösterilerin hedefinde Erdoğan'ın 2002 yılından bu yana ekonomiyi nasıl yönettiği yoktu ancak son zamanlardaki açıklamaları ve 2011'de üçüncü kez iktidara gelmesinden bu yana radikalleşen metodlarıydı gösterileri tetikleyen. Ayrıca Erdoğan, başbakanlık koltuğuna dördüncü kez oturamayacağından Devlet Başkanlığı'nı amaçlıyor. Ağustos 2014'te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk kez halk oyuyla yapılacak. Anayasa değişikliği, şu an daha çok onursal bir konuma cumhurbaşkanına daha fazla yetki verilmesini sağlayabilir. Türkiye'deki toplumsal huzursuzluklar dikkate alındığında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül AKP üyesi olmasına rağmen, Başbakan'ın karşısında durabilir.
Türkiye, uluslararası topluma çok iyi entegre olmuş durumda. Ancak AB üyeliği uzak görünüyor. Bu nedenle ülke yüzünü Ortadoğu'ya dönüyor. Diğer yandan ülke Suriye ile bir kriz yaşıyor ve Kürt azınlık ile tansiyon yüksek.