Global ortam nedeniyle iki yıl zordasınız

Global ortam nedeniyle iki yıl zordasınız

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin yaşanmakta olan finansman daralmasına karşı hassas olduğunu, bu durumdan bir miktar etkileneceğini belirtti. IMF Avrupa Bölgesi Direktörü Michael Deppler ise Türkiye'nin 2001 yılına göre iyi durumda olmasına rağmen "Global ortam nedeniyle önümüzdeki 2 yıl zordasınız" mesajı verdi. Deppler, enflasyonun yüksek çıkacağını, enerji ve hammadde fiyatlarının yükselmesinin de Türkiye'de negatif sonuçlara yol açacağını söyledi. Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı da mevcut global ortamın, Türkiye'de büyümeyi yüzde 4.5'lara gerileteceğini düşündüklerini kaydetti. 2023 Türkiye vizyonu hareketinin öncülüğünü yapan Forum İstanbul'un "Türkiye'nin istikrar ve büyüme hamlesi" konulu 7. buluşması İstanbul'da gerçekleşti. Forum İstanbul'da konuşan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin geçmişe oranla daha güçlü durumda olduğunu savundu. Döviz kurunda yaşanacak şoka karşı Türkiye'nin 2001'e oranla çok iyi durumda olduğunu ifade eden Şimşek, bankaların açık pozisyonunun az, sermaye yapılarının güçlü konumda bulunduğunu vurguladı. Problemli kredilerin oranının 0.5 civarında olduğunu, bunun da düşük sayılabileceğini dile getiren Şimşek, Türkiye'nin büyük cari açık vermesine rağmen son 5-6 yılda 50 milyar dolar rezerv biriktirdiğini ifade etti. Ticaret ve finansmanda sıkıntı olacak Dünyada yaşanan ekonomik sıkıntının Türkiye'de ticaret ve finansman alanına yansıyabileceğini söyleyen Şimşek, Türkiye'nin geçmişe göre daha az kırılgan olduğunu belirtmeyi de ihmal etmedi. Bakan Şimşek, şunları söyledi: "Türkiye birkaç yıldır ciddi şekilde bütçe açıklarını düşürmüş durumda. Türkiye Maastricht kriterlerini tutturdu. Türkiye yavaş yavaş borçlarını azaltma sürecine girmiştir. Net borç stokunda çok büyük ilerleme yaşadı. Borç bir endişe kaynağı olmaktan çıktı. Kamu sektörü açısından döviz girdisinin 2002 yılına göre milli gelire oranı 10 kat azaldı." Türkiye'nin finansman kanalı itibarıyla potansiyel kredi daralması riskine hassas olduğunu ifade eden Şimşek, "Türkiye bundan bir miktar etkilenecek ama geçmişine oranlar bütçe disiplinin tutturulması, bütçe açığının azaltılması gerekse bankacılık sisteminin daha sağlam bir yapıda olması, gerekse içeride ve dışarıda yer alan güvenin vasıtasıyla geçmişe oranla Türkiye'nin daha az etkilenmesi olasılığı son derece yüksek" diye konuştu. Sadece yüzde 5.1 büyürsek 40 yılda Kanada'yı geçeriz İstihdam paketine son şeklini verdiklerini, önümüzdeki 1-2 ay içinde bu paketin tamamlanmasını beklediklerini söyleyen Şimşek, Sosyal Güvenlik Reformu'nun sağlıklı ve kaliteli bir reform olduğunu savundu. Bugüne kadar makro ekonomik istikrarın bir dereceye kadar sağlandığını, ancak bunun ötesine geçilmesi gerektiğini belirten Şimşek, verimlilik ve rekabet gücünün iyileştirilerek yenilikçiliğin artırılmasını ve AB'ye ilişkin adımların atılmasının önümüzdeki dönemdeki hedefleri olduğunun altını çizdi. Türkiye'nin AB'ye "mutlaka birinci sınıf üye" olarak katılacağını da belirten Şimşek, "Türkiye yılda yalnızca yüzde 5.1 büyüme ile gelecek 40 yılda Kanada, Kore ve G-7 ülkelerini geçecek kapasitede" dedi. Satıcı: Kriz, serbest piyasa ekonomisini resetleyecek Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı da ABD gibi serbest piyasa ekonomisinin sağlam işlediği bir ülkede akıl dışı bir kredilendirme sistemine nasıl izin verildiğini sorarken, "Dünya ölçeğinde serbest piyasa ekonomisi, bu kriz vesilesiyle kendini bilgisayar dili ile söylersek reset edecektir. Kurallar yeniden oluşacak, şeriatın kestiği parmak acımayacak ve küresel serbest piyasa bu çerçevede mutabık kalınan kurallar çerçevesinde işlemeye devam edecektir" dedi. Krizin fırsat anlamına geldiğini vurgulayan Satıcı, "Kriz yalnızca bizim değil, tüm dünyanın ortak meselesidir. Biz ise krize nispeten alışığız ve dayanıklıyız" şeklinde konuştu. Forum İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi ise Türkiye'nin tek haneli enflasyon oranları ile fırsatlar ülkesi haline geldiğini ve AB entegrasyonun sürmesi gerektiğini bildirdi. Deppler: ABD'deki yumuşak resesyon Forum İstanbul'un ikinci gününün ilk oturumu ise "Ekonomik istikrar: çıpalar ve ötesi- Türkiye'nin küresel sermaye akışı ve gelişen piyasalar haritasındaki yeri" oldu. Gazeteniz DÜNYA'nın yazarı ve Forum İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi Gazi Erçel'in başkanlığını yaptığı oturumda ABD'de başlayan mortgage krizinin resesyona dönüşüp dönüşmeyeceği ve Türkiye'ye olası etkileri tartışıldı. Uluslararası Para Fonu (IMF) Avrupa Direktörü Michael Deppler, "Global ortam nedeniyle önümüzdeki iki yıl Türkiye için daha zor olacak. Ben daha ziyade pesimist tarafındayım işin. ABD'de bu yıl yumuşak bir resesyon görüyoruz. Avrupa'da bir büyüme görüyoruz. Global açıdan enflasyona baktığımız zaman, Türkiye'de enflasyon, dünyada olduğu gibi ciddi şekilde yüksek çıkacak. Enerji ve hammadde fiyatlarının yükselmesi de Türkiye'de negatif sonuçlara yol açacak benim görüşüme göre" dedi. IMF: Sorunlarınızı çözmek için başvurulara açığız Gelecek ay IMF İcra Direktörleri'nin toplanarak mevcut stand-by programının son gözden geçirmesini sonuçlandıracağını hatırlatan Deppler, "Türkiye'nin gelecekteki büyümesi için gereken temel, bu son programda da atılmıştır. Var olan platformların üstünde sorunlarınızı çözmek için bana veya bizim kurumumuza başvurulması konusunda her zaman başvurulara açığız" diye konuştu. Türkiye'de son 6 yıldaki temel gelişmelere bakıldığında mali politikaların, para politikalarının, enflasyonu düşürmek gibi bir hedefe sahip olmanın, dalgalı kur rejiminin ne olduğunun anlaşıldığını, özelleştirme ve şeffaflaşmanın yaşandığını söyleyen Deppler, "Bence Türkiye ekonomik açıdan bakıldığında bugün, altı yıl öncesinden çok daha iyi bir durumda" dedi. Yabancı sermayeniz hala az, reel faiz düşmeli Türkiye'nin son yıllarda yabancı sermaye yatırımlarında 'dramatik' gelişme göstermesine rağmen halen miktar olarak uluslararası ölçekte düşük olduğuna dikkat çeken Deppler, "Doğrudan yabancı sermaye yatırımları geldi. Evet, bu sağlam bir noktadır ama aynı zamanda zafiyetleri de içeren bir noktadır. Kısa vadede Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımları uluslararası ölçekte bakıldığında hala çok düşüktür. Türkiye'dekiler, özellikle de gelişmekte olan bir pazar ekonomisinde olması gereken doğrudan yabancı sermaye yatırımları miktarının altındadır" dedi. Yıllar içerisinde Türkiye'de reel faizin hep yüksek kaldığını ifade eden Deppler, "Yüzde 10 gibi bir oranda. Türkiye'nin reel faizi düşürmesi gerekiyor" dedi. Deppler, Türkiye'nin işgücü piyasalarının 'sert ve esnekliği olmayan' bir yapıda olduğunu kaydetti. Çanakçı: Global ortam, kısa dönemde büyümeyi düşürür Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı, mevcut global ortamın Türkiye'ye etkilerini anlatırken, "Kısa dönemde global gelişmelerin Türkiye'de büyümeyi, trendin bir miktar altına itmesi muhtemel gözüküyor. Bu yıl için bizim yılbaşındaki büyüme beklentimiz yüzde 5.5 civarındaydı. Ancak mevcut bilgiler çerçevesinde bunun yüzde 4.5'lar civarına kadar gerileyeceği düşünülüyor, öngörülüyor" dedi. 2009 yılında büyümenin tekrar yüzde 5 ve üzerine çıkmasının, 2010 ve sonrası dönemde de yüzde 6'ya tekrar ulaşmasının öngörüldüğünü belirten Çanakçı, "Global gelişmelere bağlı olarak enerji ve gıda fiyatlarındaki artışlar, çekirdek enflasyonda sınırlı bir artış olmasına rağmen, kısa dönemli enflasyon görümünü bozmuş durumda. Yıl sonu itibarıyla enflasyon beklentisi yüzde 8 civarına yükselmiş vaziyette. Ancak 12 ay ve 24 ay sonrası döneme ilişkin enflasyon beklentilerinin halen daha enflasyonun düşük trendi içinde olacağını gösterdiğini de belirtmek istiyorum" dedi. Enerji fiyatlarındaki artışın, büyümedeki yavaşlamanın cari açığa getireceği katkıyı sınırladığını kaydeden Çanakçı, bu yıl cari işlemler açığının GSYH'ya oranının yüzde 6-6.5 aralığında gerçekleşeceğini öngördüklerini bildirdi. Öncelik finansal ve makro istikrar Orta vadede önceliğin halen makro ekonomik ve finansal istikrara verilmesi gerektiğini söyleyen çanakçı, ekonomik ve finansal istikrarın düşük enflasyon, düşük bütçe açığı ile güçlü ve dayanıklı mali sektör olmak üzere üç temel göstergesi bulunduğunu anlattı. Çanakçı, "Türkiye için önemli bir öncelik cari işlemler açığını kontrol etmek ve finansmanın devamlılığını sağlamak. Eğer bu iki önceliği gerçekleştirebilirsek ve bunları mikro reformlarla destekleyebilirsek, Türkiye'nin orta ve uzun vadede yüksek ve sürekli büyüme potansiyelini gerçekleştirecek bir zemini oluştururuz" diye konuştu. Çanakçı, sadece son 6 yıldaki pozitif gelişmelere bakarak, "Global krizden etkilenmeyiz" demenin mümkün olmadığını da sözlerine ekledi. "ABD'de resesyon yaşanacak mı?" tartışması İsrail eski Merkez Bankası Başkanı Dr. Jacob Frenkel, ABD'de yaşanan mortgage krizinin boyutlarını anlatırken, ABD'de 3 çeyrek boyunca düşük büyüme oranlarının görüleceğini ifade etti. Büyük bir depresyon yaşanmayacağını söyleyen Frenkel, artı 0.5, ya da eksi 0.5 oranlarında büyümenin yaşanabileceğini kaydetti. Dresdner Kleinwort Genel Müdürü Arnab Das ise ABD'de doğrudan bir resesyon olmasa da mutlaka bir yavaşlama olacağını söyledi. Das, dünyada yaşanabilecek bir yavaşlamadan Türkiye'nin de etkilenebileceği uyarısı yaptı. Avrupa Hareketi Başkanı Pat Cox: Çok ciddi borcunuz var çok şey kaybedebilirsiniz Forum İstanbul 2008'in, "Avrupa'da Türkiye, Türkiye'de Avrupa" konulu oturumunda bir konuşma yapan Avrupa Hareketi Başkanı ve Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Pat Cox, Türkiye'nin AB süreci hakkında bilgi verdi. Türkiye'nin bugünkü ticaretinin yüzde 50'sini AB ülkeleriyle gerçekleştirdiğini anlatan Cox, AB'nin 2001 krizinden bu yana Türkiye'nin büyümekte ve istikrar kazanmakta olan ekonomisine ciddi yatırımlar yaptığını kaydetti. Cox, Türkiye'ye 22 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım yapıldığını, bunun üçte ikisinin AB'den geldiğini ifade ederek, "Yani sizin geleceğinize yapılan her üç yatırımdan ikisi AB'den geliyor. Bu ABD ve Asya ile karşılaştırıldığında muazzam bir düzey" dedi. 2004 yılında Avrupa Parlamentosu Başkanı iken geldiği Türkiye'de bir konuşma yaptığını aktaran Cox, o zaman, "bu çalışkanlıkla altın madalyaya doğru ilerliyorsunuz" dediğini hatırlattı. Cox, "Altın madalya hala karşınızda bir olasılık olarak durmakta. 35 başlık müzakere edilirken sizin koştuğunuz bir maraton, kısa mesafe yarışı değil. O yüzden önemli olan hızlı değil, istikrarlı koşmak" görüşünü dile getirdi. AB projesinin, tek bir parti, tek bir hükümet veya tek bir muhalefet partisine özel bir proje olmadığını vurgulayan Cox, ulusal görüş birliğinin önemine işaret ederek, "Bu, günlük med-cezire bağlı olmamalıdır" dedi. Türkiye gündemine ilişkin gazetelerin İngilizce çevirilerini okuduğunu dile getiren Cox, başsavcının cumhuriyetin tehdit altında olduğunu ifade ettiğini, başbakan ve cumhurbaşkanının siyasetten men edilmelerinin talep edildiğini söyledi. Cox, şu görüşleri dile getirdi: "Bu size kalmış bir konu. Derin politik ve anayasal çizgileriniz var. Bir deprem hattındasınız. Fay hattında neler olacağını biliyorsunuz. Politik ve anayasal bir fay hattı üstünde olduğunuzu söyleyebiliriz. Siyasi bir istikrarsızlığı önlemeniz gerekiyor. Kendi yarattığınız siyasi istikrarsızlıkla bir ekonomik istikrarsızlığa yol açmamanız gerekiyor. Türkiye'nin çok ciddi bir borcu var ve bu da finansal dünya açısından iyi bir görüntü arz etmiyor. Çok fazla şey kaybedebilirsiniz. Sizin gerekli demokratik ve laik görüş birliğine ulaşmanız hiç bir şekilde size dışardan empoze edilmemelidir, edilemez. Ama herhangi bir düşünce ifade edilmeyeceğini düşünmek naiflik olur. Kamunun yararına olacak bir şekilde, aydınlanmış kararlar vermenizi, laik ve demokratik bir cumhuriyet olarak sağduyulu karar vermenizi ümit ediyorum." Türkiye'nin Avrupa'daki en önemli sorunu; imaj Avrupa Komisyonu Genişleme Direktörlüğü İletişim Daire Başkanı Gisela Gauggel-Robinson ise bazen Türkiye'deki insanların AB'nin, Türkiye'ye kapalı olduğunu düşündüğünü ancak bunun kısır bir bakış açısı olduğunu belirterek, bu noktada Avrupa'nın genişleme yorgunluğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi. Kamuoyunda, katılım öncesi sürece ilişkin bir bilgisizlik bulunduğunu, başka ülkelerin benzer süreçlerden geçtiği ve uzun vadede üyeliğin getireceği faydalar gibi konular hakkında bilgi sahibi olunmadığında, insanların bunun için çalışmasının beklenmemesi gerektiğini dile getiren Robinson, Türkiye'nin Avrupa'daki en önemli sorunlarından birinin de imaj problemi olduğuna dikkat çekti. Öger: Avrupa'nın bölme amacı yok Avrupa Parlamentosu Milletvekili Vural Öger de, AK Parti hakkındaki kapatma davasına ilişkin olarak, "Parti kapatma olduğu takdirde, benim kanaatim Türkiye karşıtları çok sevinecek, bayram edecek" dedi. Öger, Avrupa Birliğinin (AB) Türkler için 1840'larda başlayan ve bugünlere kadar uzanan bir rüya olduğunu kaydetti. Kendisine göre bu rüyanın Türkiye'nin geleceğini tayin edecek en önemli konulardan biri olduğunu vurgulayan Öger, toplumda bu konunun tartışma haline geldiğini dile getirdi. Öger, Avrupa'dan bakıldığında; Türkiye'ye tarihi, kültürel, ekonomik ve politik açıdan ön yargılı ve sıcak bakan iki ayrı kesim bulunduğunu anlatarak, "AB, ABD gibi AB birleşik devletleri değil. Burada çok seslilik var. Yani Sarkozy'nin, Merkel'in söylediği her lafa AB demiş gibi bakılıyor. Bunları dinleriz ama bakacağımız yer Konseyin kararlarıdır" diye konuştu. AB'nin yüzde 25'lik kesiminin Türkiye'nin üyeliğine kesinlikle karşı olduğunu, yüzde 25'inin Türkiye'nin birliğe girmesini istediğini aktaran Öger, "Yüzde 50'si ise konjonktüre göre değişen bir bakış açısına sahip. Önemli olan bu oranının büyük bölümünü lehimize kazanabilmek" dedi. Öger, Türkiye'ye yapılan tavsiyelerin toplumun çoğu tarafından müdahale olarak görüldüğünü de dile getirerek, Türkiye'nin bir kulübe girmek istediğini, bunun da bazı kuralları olduğunu anlattı. "Olayları duygusal algılıyoruz" diyen Öger, İspanya ve Portekiz'in katılım sürecinin Türkiye'den çok daha zor geçtiğine, bu yüzden duygusallıktan uzak durmak gerektiğine işaret etti. Öger, birliğe üye olmanın egemenliği engellemek olmadığını da ifade ederek, "Avrupa'nın 'sizi böleceğim, paylaşacağım' diye bir amacı yok" dedi. Bunları "gereksiz refleksler" olarak nitelendiren Öger, bazı komplo teorileri üretildiği görüşünü aktardı. Öger, "Avrupa ile müzakereleri teslimiyetçilik olarak değerlendirmeyi bir hata olarak görüyorum" diye konuştu. Konuşmasında parti kapatma davasına da değinen Öger, "Parti kapatma olduğu takdirde, benim kanaatim Türkiye karşıtları çok sevinecek, bayram edecek" diyerek, müzakerelerin askıya alınması durumda Avrupa hayalinin biteceğini söyledi.