İç tüketim yavaşladı reel kesim etkilenecek

İç tüketim yavaşladı reel kesim etkilenecek

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ŞANLIURFA - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, daralma sürecinin en temel nedeni olan iç tüketimdeki yavaşlamanın, gelecek aylarda tüm reel kesime yansıyabileceği uyarısında bulundu. Yalçındağ, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu'nun (TÜRKONOFED) Şanlıurfa'da gerçekleştirdiği 2008 yılının ilk Başkanlar Konseyi toplantısında konuştu. Kutuplaşma var, riskler algılanmıyor: Bugün siyaset sahnesindeki kutuplaşma yüzünden Türkiye ekonomisini bekleyen risklerin yeterince algılanmadığını ve bu risklerin iyi yönetmek için tatmin edici bir çaba gösterilemediğini söyledi. Siyasi liderlere ve kadrolara yaptıkları sağduyu çağrısının geçerliliğini bugün de koruduğunu vurgulayan Yalçındağ, siyasi gerginlik, yavaşlayan bir ekonomiyle ve küresel çalkantı ile birleşirse ortaya daha vahim bir tablo çıkacağını dile getirdi. Dünya ekonomisinde başgösteren krizin boyutlarının ve ne kadar süreceğinin hâlâ bilinmediğini, zarar tahminlerinin 1 trilyon doları aştığını açıklayan Yalçındağ, gıda fiyatlarının aşırı yükselmesiyle enflasyonun olumsuz etkileneceği riskinin ortaya çıktığını kaydetti. İstihdamın motoru KOBİ'ler tekliyor: İç tüketimde görülen yavaşlamanın gelecek aylarda tüm reel kesime yansıyabileceğini, bankacılık sistemine doğru yaygınlaşmasının ise ekonomideki yavaşlamayı daha da belirgin hale getirebileceğine ifade etti. Ekonominin istihdam ve refah motoru olan KOBİ'lerin teklemeye başladığını vurgulayan Yalçındağ, istihdam rakamlarının geçen seneye göre yüzde 278 azaldığını belirtti. '3 çocuk' çağrısı bilimsel değil: Arzuhan Yalçındağ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın '3 çocuk yapın' açıklamalarını da eleştirdi. Yalçındağ, bu önerinin bilimsel gerçeklerden uzak olduğunu belirterek, "Bilimsel hiçbir temeli olmayan bir söylemle ortaya çıkmanın kabul edilebilir bir yanı olmadığı açıktır" dedi. Kaybımız 2008 ile sınırlı kalmayabilir: TÜRKONFED Başkanı Celal Beysel ise sanayide dikkatlerin KOBİ'lerin üzerine toplamak gerektiğini belirterek, KOBİ'lere yönelik etkili mikro reformların devreye sokulması gerektiğini söyledi. Beysel, şöyle devam etti: "Siyasal planda bir kilitlenme ile karşı karşı karşıyayız ve bu kilitlenme diğer alanlardaki gelişmeleri engeller hale gelmiş durumda. İktidarın sadece türban ya da parti kapatma konularına odaklanan cımbızlanmış Anayasa değişikliği arayışlarının, çıkar yol olmadığı artık görülmüştür. Biz ekonomiye odaklanamıyoruz. Bunun yerine devlet ve yönetim krizine dönüşme potansiyeli taşıyan büyük bir siyasal gerilim yaşıyoruz. Bu gerilimi hep birlikte sağduyu ve mutabakat içinde çözmezsek kaybımız muhtemelen 2008 ile sınırlı kalmayacak." DOGÜNSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Şeyhmus Akbaş da GAP gibi uygulamalara rağmen bölgede kalkınma hamlesinin başlatılamadığına dikkat çekerek, tüketen değil, üreten bir bölge olduklarını vurguladı. Şanlıurfa Ticaret Odası Başkanı İsmail Demirkol ise dünyadaki gıda krizinin değerlendirilmesi gereken bir fırsat imkanı verebileceğini söyledi. Kurtul: AKP'nin kapatılması piyasaları negatif etkiler Toplantıda konuşan Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul, ABD kaynaklı finansal çalkantının dünyadaki büyük yatırım bankalarının özkaynaklarını erittiğini vurguladı. Kurtul, "Bu yatırım bankaları özkaynağının 30-40 misli borç alıyor. Borçlu çalışma, her şey iyi gittiğinde iyi kârlılık sağlıyor. Ama bir sorun çıktığında özkaynaklar yok oluyor. Bu finansal kriz, özkaynakları eritti" dedi. Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Kurtul, bir katılımcının, "Ak Parti'nin kapatılması ekonomiyi nasıl etkiler?" şeklindeki sorusuna, piyasaların bundan negatif etkileneceği cevabını verdi. Kurtul, ayrıca yıl sonu dolar kurunu 1.35 YTL olacağını bir yıllık bono faizinin (YTL cinsi) yüzde 15'e düşeceğini ve enflasyonun yüzde 8'ler seviyesinde yılı tamamlayacağını tahmin ettiklerini söyledi. IMF Destekli Makro Uyum Programı isteği TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik daralma sürecinin kontrolü ve derinleşmesinin önüne geçilebilmesi amacıyla, kullanılabilecek en önemli araçların "Avrupa Birliği (AB) müzakere süreci" ve "IMF destekli makro uyum programı" olduğunu belirtti.