İhracata ‘made in’ dopingi
Avrupa Birliği’nde ürünlerde menşe ülkelerin ‘made in’ etiketlerinin konulması zorunlu hale getirildi. Bu durum, AB pazarında kalitesiyle dikkat çeken Türk ürünlerini, Uzak Doğu mallarına karşı avantajlı hale getirecek
TAYLAN BÜYÜKŞAHİN
İSTANBUL - Ekonomi Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Avrupa Parlamentosu, 15 Nisan 2014 tarihinde gıda hariç bütün ürünlerde menşe ülkelerin ‘made in’ etiketlerinin konulmasını zorunlu hale getiren taslağın onaylanması ileTürk ihracatçıları için önemli bir kapı daha açıldı. Bu oylama, üretim zincirinin parçalı yapısına rağmen, tüketicilerin aldıkları ürünlerin nerede üretildiğini anlayabilmeleri için önemli bir adım olarak görülüyor.
Oylamadan önce yaşanan tartışmalarda, Almanya ve İngiltere başta olmak üzere birçok üye ülkeyi temsil eden milletvekilleri, söz konusu uygulamanın serbest ticarete karşı ve oldukça korumacı olduğunu dile getirdi. Ancak, düzenlemeyi destekleyen birçok üretici, böylelikle ucuz Çin ve Hindistan ürünlerine karşı durulabileceğini düşünüyor.
'Avrupa pazarına giren ürünler kontrol edilmiyor'
Avrupa Parlametosu Fin merkez sağ üyesi Sirpa Pietikainen yaptığı açıklamada, e-ticaret gibi yeni araçlarla Avrupa pazarına çok farklı yeni ürünlerin giriş yaptığı ancak, bu ürünlerin neredeyse yüzde 99.7’sinin hiç bir otorite tarafından kontrol edilemediği ifade etti. Pietikainen, etkin ve kaliteli bir piyasa gözetiminin, Avrupa pazarında yer alan ürünlerin güvenli ve AB düzenlemeleri ile uyumlu olduğunu garanti ediyor olması gerektiğini de vurguladı.
Avrupa Parlamentosu’nda alınan karar sonrası AB içerisinde tartışmalar sürerken, Türk ihracatçısı ise uygulamadan memnun. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Cem Negrin, bu uygulamanın Türkiye’nin işine yarayacağını söyledi. Kuzey Avrupa ülkelerinin bu etiketi koymadan istedikleri yerden istedikleri malları alıp Avrupa’da sattıklarını ifade eden Negrin, buna karşı imalat yapan İtalya, İspanya, Fransa ve Türkiye gibi Eurotex’teki ülkelerin etiket uygulaması çıkması için savaş verdiğini aktardı. Negrin, “Türkiye’nin belirli bir fiyat ve kalite markası var Avrupa’da. Bazı insanların Uzak Doğu’dan mal mı alıyorum gibi fikirleri varsa işimize gelir. Ne olursa olsun insanlarda Uzak Doğu malı imajı halen sürüyor. Türkiye’nin Uzakdoğu’da üretilen mallara karşı daha iyi bir imajı var. Tüketici açısından, fazla para veren insanın malının Avrupa’nın etrafında yapılması, bir açıklama gibi oluyor. Bu insanlar daha fazla paraya çalışıyorlar, daha iyi mal kullanıyorlar ve o yüzden pahalı derler” dedi.
Çin’den gelen ürünlere karşı avantaj sağlayabilir
Bu konunun uzun süredir AB’nin gündeminde tartışıldığını belirten İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, Türkiye’nin kalitede iyi bir noktaya geldiğini ve diğer ülkelerde algısının oldukça yüksek olduğunu kaydetti. Uygulamanın kendilerine fayda sağlayacağını anlatan Akyüz, sözlerine şöyle devam etti: “Etiketlerde ‘Made in Turkey’ ibaresinin yer alması, örneğin Çin’den gelen ürünlere karşı bize avantaj bile sağlayabilir. Avrupa’da tüketicilere sunulan ürünlerde ciddi şekilde yanıltıcı etiketlemeler mevcut. Örneğin ‘Made in China’ yerine ‘Made in P.R.C.’ yazılıyor. Çoğu tüketici ise bunun ne anlama geldiğini bilmiyor. Bugün Avrupa’nın ve dünyanın pek çok önemli markasına üretim yapıyoruz. Adı tasarım ile birlikte anılan İtalya, artık Türk firmalarına üretim yaptırıp ülkesinde markasını koyuyor. Böyle bir durumda da tüketici yanlış yönlendirilip ‘Designed in Italy’ yazılıyor. Uzun yıllardır ABD’de olduğu gibi menşe koyma şartının AB’de ve Türkiye’de üretime destek olacağını savunduk.”
'Reach ve AB mevzuatına uyumluyuz, kazançlı çıkarız'
Türkiye’nin Avrupa’ya lojistik olarak yakın olmasının önemli olduğunu vurgulayan Akyüz şöyle konuştu: “Kalitemizle istenen üretimi yapıp zamanında teslim edebiliyoruz. Avrupa pazarına girecek ürünler sıkı bir denetimden geçiyor. Aslında bir koruma tedbirine gerek yok. Biz AB’nin örneğin Reach ve AB mevzuatı gibi uygulamalarına zaten uyum gösteriyoruz. Bu durumda hem üretiminde AB regülasyonlarına uyumlu hem de yakın olmasından dolayı Türkiye kazançlı çıkacaktır. Uzak Doğu’dan hem AB’ye hem de Türkiye’ye ithal edilip, menşe yazmayan ve AB’de üretilmiş gibi satılan ünlü markalar da bu şekilde üretimi kendi topraklarına çekeceklerdir.”
AB’deki malların yüzde 10’unun üreticisi belli değil
AB pazarında dolaşımda olan malların yaklaşık yüzde 10’unun üreticisinin belirlenemediği dile getiren İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas, yeni sistem ile zorunlu made-in etiketinin bu durumu ortadan kaldıracağını söyledi. Made in etiketi ile AB ürün güvenliği kurallarını sürekli ihlal eden şirketlere karşı mücadele edilmesi ve bu şekilde tüketicinin güvenliğinin sağlanmasının hedefl endiğini anlatan Nas, bu tasarının AB’nin sanayi rönesansı olarak adlandırılan yeni yaklaşımı açısından da önem taşıdığını ifade etti. Nas, şöyle konuştu: “Made in EU, ya da made in Germany vs. etiketli firmaların tüketiciler nezdinde daha güven verici olduğu bilindiğinden, zorunlu made in etiketi getirilmesi AB’de sanayi üretimini teşvik edebilir ve bu şekilde AB’nin 2020 hedefl erine ulaşmasını kolaylaştırabilir. Ayrıca, Türk ihracatçısı açısından da dikkate alınması gereken önemli bir gelişme. Aynı zamanda Türkiye’de markalaşma açısından ciddi adımlar atılması Türk şirketlerinin bu yeni kuraldan fayda sağlamasını gündeme getirebilir. AB pazarınsa türk mallarının popülaritesi Gümrük Birliği sonrasındaki süreçte önemli ölçüde arttı. Bu yeni kuralın türk ihracatçısının yararına olması da made in Turkey etiketinin güven ve kaliteyi çağrıştırmasına bağlı olacak.”