”İhracattaki artış, ekonomi yönetimini yanlış yönlendirdi”

Ankara Sanayi Odası, Erdoğan'a 'İhracatta karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri' başlıklı bir rapor sundu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Ankara Sanayi Odası (ASO), ihracat rakamlarındaki artışın ekonomi yönetimini yanlış yönlendirdiğini, bu rakamların ithalat rakamları ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi.

ASO Başkanı Nurettin Özdebir ve beraberindeki heyet, bugün ziyaret ettiği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 'İhracatta karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri' başlıklı bir rapor sundu. Raporda, son dönemlerde Türk Lirası'nın değerinin artması ve dövizde yaşanan istikrasız gidişatın, imalat sanayinde özellikle ara malı kullanımı konusunda ithalatı tetikler bir unsur olduğu vurgulanarak, şu görüşlere yer verildi:

"Merkez Bankasınca döviz kurları üzerindeki baskı kaldırılmalı, faizler düşürülmeli  ve ihracatı teşvik eden dengeli bir yapının oluşturulması sağlanmalıdır. Merkez Bankası'nın ekonomi politikaları neticesinde ciddi olarak zorlanılmakta ve kan kaybedilmektedir. Üretici olarak yaptığımız özveri ve fedakarlıklar artık dış piyasa rekabetimiz için yetersiz olmaya başlamıştır. Son zamanlarda ihracat rakamlarındaki artış ekonomi yönetimini yanlış  yönlendirmektedir, bu rakamların ithalat rakamları ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. İhracat stratejimizde ucuz, standart, miktara dayalı üretim ve ihracat yerine katma değeri yüksek, kaliteli ve özgün miktarlarda üretim ve ihracatı tercih etmek zorundayız. Türk ekonomi politikasının bu modeli benimsemesini ve tüm sektörlerde de 'İhracata Dayalı Büyüme' modeline acilen geçilmesini beklemekteyiz."

"Bir kısım rantiye daha az faiz geliri elde edecek"

İhracatçıların en büyük problemlerinin başında gelen ithalatı arttıran düşük döviz, değerli Yeni Türk Lirası sürecinin hızla devam ettiği ifade edilen raporda, şöyle denildi:

"İhracatçı gittikçe zorlanmakta, daha fazla ithalat yaşanmakta ve dış ticaret ile cari açık artmaktadır. Sıcak para akımlarına dayalı finansal sermaye girişleri ile ülkemizde yapay döviz bolluğu yaratılmaktadır. Böylelikle döviz kuru ucuzlamakta, YTL aşırı değerli hale gelmektedir. Döviz kurunun düşük olması, uluslararası finansal sermayenin Türkiye'ye ilgisini çekmekte, bir bakıma döviz kurunun yükselmeyeceği garantisi verilerek, sıcak paraların Türkiye'de değerlendirmelerinin sağlanması için Merkez Bankası tarafından garanti verilmiş imajı ortaya çıkmaktadır. Merkez Bankası, faizleri düşürmeli ve döviz kurunu da daha rekabetçi bir düzeye çekmelidir. Sıcak paranın ülkeyi terk etme ve ekonomiyi sıkıntıya sokma tehlikesi sistemin kendisinin ürettiği bir risktir. Ülkemiz bu riski kaldıracak güçtedir. Düşük kur, ihracatın giderek ardan boyutlarda ithal girdilere bağımlı hale gelmesine yol açmaktadır. Neticede bu işin bedelini ise ara mal üreticileri ve yan sanayi olanak çalışan sanayiciler ödeyecektir. Bu işletmelerimiz günden güne zayıflamaktadır. Bu problemlerin acil çözümü için Merkez Bankası faizleri hızlı bir şekilde indirmelidir. Bunun neticesinde 75 milyar dolar döviz rezervi ve yüksek faiz sayesinde baskı altında bulunan döviz gerçek değerine gelecek, reel sektör ve sanayici nefes alacak, faizin düşecek olması ile bir kısım rantiye daha az faiz geliri elde edecektir."

Raporda, gümrüklerde mesai yerine vardiya sistemine geçilmesi önerilirken, gümrük masraflarının ihracatçının sırtında ciddi bir yük oluşturduğu ve mevcut sistemde bin dolarlık bir fatura ile yüz bin dolarlık bir faturalı ihracatın masrafının aynı olduğuna işaret edildi. Nakliye ve KDV iadesine ilişkin sorunlara da değinilen raporun sonuç bölümünde, "Hakimiyetin kayıtsız, şartsız milletimizde olduğu gerçeğini hiçbir zaman hafızalarımızdan çıkarmadan, güçlü ve sağlıklı bir demokrasinin sonucunda, istikrarlı bir siyasi ortam ve güçlü bir ekonominin gerçekleşeceğini unutmamak gerekir. Bunu gerçekleştirecek olan bizleriz, bizler bu memleketin aşıklarıyız, bizler Anadolu sermayesiyiz ve bu başarının bizlerin elinde olduğunun bilincindeyiz" denildi.