“İşletme sermayesi yetersizliği şirketlerin büyümesini engelliyor”

Alüminyum ve cam sektörü temsilcileri, Türkiye’de yatırım maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle yatırım yapan işletmelerin işletme sermayesi temininde güçlük çektiklerini ve bunun da şirketlerin büyümesini engellediğini vurguladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YEŞİM ARDIÇ - BESTE GÜÇER

Ankara Sanayi Odası’nın 12 Numaralı Cam ve Cam Ürünleri Sanayi Komitesi ile 17 Numaralı Alüminyum Doğrama İmalat Sanayi Komiteleri, gazeteniz DÜNYA ve ASO tarafından düzenlenen Yuvarlak Masa Toplantısı’nda buluştu. Toplantıda ağırlıklı olarak işlete sermayesinin yetersizliği, nitelikli eleman ihtiyacı ve merdiven altı üretimle rekabet konuları tartışıldı.

Yuvarlak masa katılımcıları sektörde yatırım maliyetlerinin çok yüksek olduğunu belirterek, yatırım yapan kişilerin işletme sermayesi temininde güçlük çektiklerini kaydettiler. Bu durumun büyümeyi engellediğini aktaran sanayiciler, merdivenaltı üretimin ise sektörde sürdürülebilirliği zorladığına dikkat çektiler.

Ham madde sıkıntısının yurt dışı pazarda rekabet şansını da güçleştirdiğine vurgu yapan sanayiciler, iyi bir teknik elemanın firmaya sermayeden daha çok güç vereceği görüşünü savundular. Yurt dışı navlun ve test ücretlerinden yakınan komite üyeleri, bu konuda verilen desteğin de arttırılmasını istediler.

Toplantıya, 17 Numaralı Alüminyum Doğrama İmalat Sanayi Komitesi adına, Akel Alüminyum Sanayi ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Çağlayan (komite başkanı), Kontur Sel Çelik Alüminyum Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Özbay, Altim Alüminyum Sanayi ve Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Halil Cenk Aktaş ve Pehlivan Alüminyum Yönetim Kurulu Başkanı Abdül Samed Pehlivan katıldı.

12 Numaralı Cam ve Cam Ürünleri Sanayi Komitesi adına ise ASO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi, Komite Başkanı ve Ardıç Cam Sanayi Ticaret Ltd.Şti Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, Öznur Cam Dekorasyon İnşaat Taahhüt Turizm Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti Yönetim Kurulu Başkanı Çağdaş Bozkurt, Ardıç Cam Sanayi Ticaret Ltd.Şti Dış Ticaret Müdürü Yavuz Dündar Bozkurt katıldı.

Şenol Çağlayan-Akel Alüminyum:

Bırakın vasıflı elemanı çalıştıracak çırak bulamıyoruz

Ben de aynı şekilde yetişmiş eleman sorunundan bahsedeceğim. Sektörümüzde eleman var ama bize işi bilmeden geliyorlar. Tehlikeli bir meslek grubu olduğu için tercihte problem çıkabiliyor. Burada eğitim sistemi ve müfredatın önemi de ortaya çıkıyor. Bizde inşaat mühendisi, yol, statik konusunda eğitim alır ve mezun olur. Almanya’da ise inşaat mühendisleri, daha alt dallarda, örneğin dış cephe konusunda da yetişiyor.

Biz yaklaşık 40 yıllık bir firmayız. Bizim sektörümüzde yelpaze biraz geniş. Biz inşaat sektöründe makyaj yapıyoruz, yani en son kısmını. Mütteahhit projeler için zamanını harcar, parasını harcadığını zanneder bize gelir “en kısa zamanda, en iyisini ve en ucuza yapın” der. 9 ayda bitmesi gereken işin 6 ayda bitirilmesini isterler. Bu zaman darlığı da sektörün projeler gerçekleştirilirken, sancılı süreçten geçmesine yol açıyor.

İnşaat sektörünün son kalemi biz olduğumuz için hem görüntü olarak, hem maliyet olarak sıkıntı yaşıyoruz. Ben de eleman konusundan bahsetmek istiyorum. Şu an biz bırakın vasıflı elemanı, çalıştıracak çırak bulamıyoruz.

Meslek okullarından mezun olanlar gelip çalışmıyor, biz elemanı kendimiz alıp yetiştiriyoruz, iş güvenliğini öğretiyoruz.

Sektörde ayrıca kayıt dışı üretim de sözkonusu. Bizler mesai dahil işçilerimize her türlü ödemeyi yapmak zorundayız. Ancak daha küçük bölgelerde ve firmalarda bu kavramlar yok. Üstelik her şeyin yerine getirildiği Ankara’da çok sık yapılan denetim, diğer bölgelerde hiç yapılmıyor. Biz tüm kurallara uyarken, rakiplerimizin uymaması haksız rekabete yol açıyor. Birlikte çalıştığımız müteahhitler bizden her türlü belgeyi isterken, rakiplerimizden bazen hiçbir şey istenmiyor.

Tabi bu durum bizi yoruyor. Avrupa Birliği’ne uyum kapsamında mevzuat bizim koşullarımıza uygun değil, aynen tercüme edildi ve sektöre sorulmadı, üstelik bazı kelimeler de yanlış tercüme edilmiş.

Örneğin bir sistem için gerekli sertifika 30 bin euro, bir firmanın en az 5-6 sistemi var. Şunu demek istiyorum, bizim sektörde bir şey yapılacaksa gerçekten bu normlara uyacaksak bizim ülkenin şartlarıyla uyulması lazım. Bu olmazsa bocalama yaşanması doğal.

Bakın bugün Amerika’da bu işi yapan 3 tane büyük firma var, bunların dışında sayıları çok fazla olmayan küçük firmalar yer alıyor. Ancak bizde ise sadece Ankara’da yüzlerce firma var. Biz çekirdekten yetiştik, inşaat mühendisiyiz, o ağabeylerimizin çırağıyız, onlar bizim ustamız ve biz geri değiliz o kadar. Genelde ithal sistemi tercih edip 400-500 euro verenler yerli mala 100 lira üstü vermek istemiyor.

Çek senedin değeri kalmadı Türkiye'de faizler çok yüksek

Avrupalı bir binaya Ar-Ge dahil her türlü araştırma ve test yaparak uygulama gerçekleştiriyor. Biz ise 30 katlı binaya da 2 katlı binaya da aynı tarifeyi uyguluyoruz.

Gelelim sermaye olayına. Eskiden ne yapıyorduk çek senetle götürmeye çalışıyorduk. Şimdi çek senedin de bir değeri kalmadı. Yabancı nasıl yapıyor bunu? Kredilerle yapıyorlar, oradaki faizler çok düşük, Türkiye’de faizler yüksek.

Ankara’da toplam bin civarında firma var. Bunlardan 300 tanesi kayıtlı çalışıyor. 150 tanesi de faal olarak bizim odaya kayıtlı. Sistem içinde olan firmalarda sorun yok ama esas kayıt dışı olanlara bakmak lazım.

Gürsel Özbay-Kontur Sel Çelik Alüminyum:

Arazi maliyetleri konusunda Avrupa ile uçurum var

Aslında inşaat sektörünün alt yapıları olduğumuz için oradan gelen yansımalar bütün alt gruplara sirayet ediyor doğal olarak. Örneğin cam sektöründe ve inşaat malzemeleri piyasalarında sıkıntılar olduğunu görüyoruz, bulunurluk yönünden ki bu durumun da fiyatları olumsuz etkileyeceği öngörülüyor. Kuşkusuz bu gelişmeler ihracatı da etkiliyor. Nitekim 2016 yılında 157 milyar dolar ihracat hedeflenirken, yılı 12-13 milyar dolar ekside kapattık.

Bu sırada inşaat piyasası yurt içinde canlı gibi görünmesine rağmen, ihracat ayağı aynı şekilde ilerlemedi.

Rusya pazarındaki daralmanın yanı sıra, petrol fiyatlarındaki düşüşün, geliri buna bağlı olan önemli pazarlarımızda yarattığı etki de sektörün yılı iyi geçirmemesine yol açtı. Burada, Suriye, Irak, Özbekistan, Azerbaycan ve Türkmenistan gibi ülkelerden bahsediyorum.

Aslında sektörel olarak alüminyum ile camı birbirinden ayrı düşünmüyorum. 2010-2012 döneminde bizim sektörümüz yurtdışında iyi bir pazar yakalamış olmasına rağmen, 2016 ve bu yılın ilk çeyreğinde sektörde ciddi daralma görüldü. Dolayısıyla bu malzeme sıkıntısının fiyatlara etki etmesi bizim yurtdışı pazarlarda rekabet şansımızı azaltacağı yönünde bir görüş oluşmuş durumda. Üstelik döviz fiyatındaki son 7-8 ayda yaşanan gelişmeler de rekabet şansımızı düşürüyor.

Uzun süredir sürekli gündemde olmasına rağmen, teknik ve ara eleman sıkıntımız da sürüyor. Biz komite olarak 15-16 yıldır teknik eleman yetiştirilmesi konusunda çok emek verdik. Ancak halen bu sorunumuz çözülebilmiş değil.

Bunda belki de riskli bir çalışma alanı olmasının etkisi belki olabilir. Ancak, bir yanıyla iş güvenliği konusunda Türkiye’deki faaliyetleri desteklememize rağmen, özellikle inşaat sektöründe gelen kuralların, bu sektörde çok ciddi sıkıntılara yol açtığını da vurgulamamız gerekiyor.

Ayrıca arazi maliyetleri konusunda da AB ile aramızda uçurum var. Burada çok yüksek, anormal bedeller ödüyoruz. Bu mesele sadece yatırımcının yaşadığı şey değil, olaya Türkiye’nin çıkarları açısından bakarak çözüm oluşturmamız lazım.

Sektörümüz teknoloji konusunda ciddi çalışmalar yapıyor. Ülkemizde 2-3 yıldan bu yana büyük projelerde ön şart olarak laboratuvar analiz sonuçları isteniyor. Gebze, İstanbul, Kayseri ve İzmir’de akredite laboratuvarlar var.

Ar-Ge ofisi veya dizayn ofislerinde devlet destekleri için gerekli asgari eleman sayısı 15 kişi. Ancak bizim sektörümüzde, mesela Ankara piyasası için düşündüğümüzde bu sektörde faaliyet gösteren büyük firmaların bile teknik ofislerinde çalışan teknik elemanı, beyaz yakalı elemanı, maksimum 15-20 kişi. Şimdi 20 kişilik teknik kadroyu veya diyelim ki 25 kişi oluşuyor.

Bu kadar teknik kadroyla sanayii sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın bünyesine 15 eleman alıp da Ar-Ge ofisi açması, bana göre olası değil.

Sektörde ortak Ar-Ge çok zor. Her firmanın yoğurt yiyişi ayrı ve bunların bir araya gelerek dizayn ofisi açmaları çok zor. Dolayısıyla biz gerekli eleman sayısının daha da düşürülmesini istedik ancak “Daha düşürülecek bir yer kalmadı” denildi. Ancak sonuçta biz bir otomotiv veya makine sektöründe değiliz.

Bence şu anda sektörün en önemli sorunlarından birisi de yangına dayanıklı doğrama konusudur. Bu konu; kreş, okul ve hastanelerde çok önemli. Yani binanın yangın senaryosunun kurulması konusu var. Her binada bunu dile getirmek doğru olmayabilir. Çok maliyetli işler.

Ama kreşte, hastanede, okulda, huzurevinde bundan fedekarlık yapamazsınız. Bu tür yerlerde muhakkak bu senaryoların devlet nezrinde kontrolden geçirilip, buna uygun malzemelerin kullanılması şart olması gerekiyor. Bu konuda Avrupa normları geçerli olmasına rağmen, reel sektörde uygulanmıyor.

Bence sadece bizim sektörü değil, reel sektörün tamamını adam/saat açısından incelemek lazım. Sadece verimlilik değil, iş ahlakı, disiplin ve işin organizasyonu hesabının yeniden gözden getirilmesi lazım. Almanya’ya gittiğimizde böyle bir şey konuşulmuyor. Orada ücret/saat belli. Kayıt dışı ekonomi yok. Bizde asgari ücret alan da var, 5 bin lira alan da var aynı sektörde.

Almanya’da insanlar sigara içmeye çıktığında saatini durduruyor, dönünce tekrar çalıştırıyor, çünkü saatlik ücret alıyor. Kıdem tazminatı problemi olmadığı için esnek çalışıyor.

Ben Şenol bey ile birlikte, Sincan OSB’deki kolejin tüm aşamalarında komitede yer aldık. Ancak daha sektörümüze yönelik mesleki yeterlilik sertifikası yok. Kayıt dışılık ise iki çeşit. Hiç vergi levhası olmayanlar ve vergi levhası olup bir şekilde kayıt dışı çalışanlar var.

Halil Cenk Aktaş-Altim Alüminyum:

Sektörün 5 kat büyüme potansiyeli var

Biz firma olarak, alüminyum profil imalatı yapıyoruz. Sektörü değerlendirirken, Türkiye’nin 15 yıllık değişim sürecini de ele almak gerekiyor. Öncelikli olarak enflasyonist dönemden düşük kar marjları ile çalışılacak bir döneme girdik. Bu noktada birim zamanda üretilen malzeme miktarları ve karlılıkları, başa baş noktaları çok değişti. 2008 yılındaki kriz sonrası dünya üzerindeki arz talep dengelerinin değişmesi, ülkelerin kriz dönemini atlatmak için kendi iç dinamiklerini ortaya çıkarmasını sağladı.

Bugün dünyada taşların yerine oturduğu, ancak pazarların her gün yer değiştirdiği dönemde, alüminyum ve cam sektörlerinin yerinin hiç değişmediği bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.

Bu anlamda baktığımızda sektörümüzün hep arz talep noktasında artıya doğru gidiş gözleniyor. Biz de yaklaşık 1.5 aydır hammadde temininde güçlük çekiyoruz. Paramızla malzeme bulamaz noktadayız. Buna rağmen, mevcut durumun uzun vadeli bir problem olduğunu düşünmüyorum. Çünkü anlık ve dakikalık uzun süreçte bekleyen sorular bir anda cevap bulduğunda talep artıyor ve bu talep arttığı zaman da anlık arz talep noktasında değişiklikler çıkıyor. Halen alüminyumda yüzde 90’ın üzerinde bir oranda dışa bağımlılığımız sözkonusu.

Sektörümüzle ilgili bir gerçek de Türkiye’de ortalama kişi başına tüketim miktarıdır. Gelişmişlik bakımından kişi başına tüketilmesi gereken alüminyum miktarı 25 kg düzeyindeyken, Türkiye’de bu miktar 6-7 kg civarında seyrediyor. Üstelik üretimin yüzde 40’ı da ihraç ediliyor. Bu veriler göz önünde bulundurulduğunda sektörün yaklaşık 5 kat büyüme kapasitesi bulunduğunu söyleyebiliriz.

Gelinen noktada sektörün en büyük problemi olarak sermaye yetersizliğini görüyorum. Yeni yatırım yapmanın şartları da çok zor. Çünkü arazi çok pahalı.

Ayrıca yer ve makineye yapılan 1 birim yatırım için en az 5 birim de işletme sermayesine ihtiyaç var.

Türkiye genelinde hammaddeyi sağlayan yaklaşık 6 ya da 7 firma var. Onlar da her geçen gün talep arttığı için peşin satış yapıyorlar. Oysa biz satışımızı vadeli yapıyoruz.

Bunun dışında, sektörün içinde aslında bizim tarafımıza baktığımızda yetişmiş eleman noktası biraz sıkıntı ama biz kendi içerimizde, fabrika içerisinde olayı bir şekilde çözüyoruz. Yani ara elemanı kendimiz yetiştirebiliyoruz.

Ancak bizden bir sonraki aşamada, bizden profil alıp işleyen arkadaşlarımız için işin niteliği değişiyor.

Bir diğer sıkıntımız ise bir iki tane makine alan kişi bu işe başlayabiliyor. Eğer 2 tane de müteahhit tanıyorsa, 5-10 bin lira sermaye ile işletmeciliği bilmemesine rağmen işe girişiyor.

İş öyle bir noktaya geliyor ki yıllardır bu işin içinde olan sektörün duayenleriyle herhangi bir ihalede karşı karşıya kalabiliyorlar. Burada aslında yapılması gereken, firmalara yönelik kesin tanımlamalar yapılmalı, sektöre giriş için asgari sermaye, personel ve araç miktarları belirlenmeli.

Bunun yapılmaması halinde problemler artarak devam eder.

Yatırımı yüksek maliyetler gerçekleştirdiğimiz için işletme sermayemiz yetersiz kalıyor. Yani işimizden kazandığınız parayı yatırıma gidiyor ama işletme sermayesi kalmadığı için şirketlerin daha da büyümesi engelleniyor.

Geçen yıldan bu yana alüminyum fiyatı yüzde 45-50 oranında arttı. Bu da işletme sermayesi ihtiyacını ciddi anlamda tavan yaptırdı.

Ben 1996’dan beri alüminyumla beraber hep imalatla uğraştım. O dönemde sadece iki sektöre üretim yapılırken, şimdi benim fabrikamda 16-17 ayrı sektöre imalat yapılıyor.

Hatta 2003’te kendi işyerimi kurduğumda müşteri gelip “Ben alüminyum profil istiyorum” diyordu. Hiçbir detay yoktu, siz de ne üretiyorsanız adam alıyor götürüyordu, hiçbir sıkıntı yoktu. Ama bugün geldiğimiz süreç şu, teknik özellik olarak, hammadde özelliği olarak; atması, çekmesi, yüzey kalitesi gibi birçok şey isteniyor.

Alüminyumda taşeron bir ülkeyiz

Biz alüminyum tarafında bir anlamda taşeron bir ülkeyiz. Taşeron olmamızın sebebi ham maddeyle alakalı ama bugün Türkiye’de bir tek Seydişehir’de var, Zonguldak’ta çok ciddi bir araştırma yapıldı sonuç alınmadı. Muğla Milas’ta araştırma yapıldı sonuç alınamadı.

Özelleştirmeden önce Seydişehir Alüminyum yaklaşık 40-45 bin ton civarında bir imalatı vardı. Son yapılan yatırımlarla beraber de bu sene 80 bin tona ulaşabilir duruma geldi.

Sektörde arz talep dengesinin farklılıkları, üretimin ne kadarının yurtiçinde kullanıldığı, ne kadarının ihraç edildiğinin bilinmemesinden kaynaklanıyor.

Örneğin, İngiltere’nin profilinin yaklaşık yüzde 15-20’si Türkiye’den gidiyor. Bunun dışında Türkiye’de üretim yapıp ihraç eden yabancı firmalar da var.

Abdül Samet Samet Pehlivan – Pehlivan Alüminyum :

Teknik eleman sermayeden daha önemli

Pehlivan Alüminyum, kapı, pencere ve giydirme sektöründe imalat ve montaj yapan bir sanayi kuruluşu. Genelde sorunlarımız hep ortak ama ben de teknik eleman konusundan bahsetmek istiyorum. Bizim yaptığımız iş basite indirgense de inşaat sektörü içinde teknik olarak en bilgilendirme yapılması gereken sektörüz.

Üniversitelerin, mimarlık , inşaat mühendisliği gibi bölümlerinde öğrencilerin mutlaka, alüminyum sektörünün inşaat içindeki yeri ve önemi konusunda bilgilendirilmesi gerekiyor. Bunun iyi şekilde anlatılarak teknik bilgilerin verilmesinin şart olduğunu düşünüyorum. Yani halen gerek üniversitelerde, gerekse teknik okullarda, öğrencilerin bu işin öneminin farkında olmadıkları çok açık.

Eğitimdeki eksikliğin giderilmesi için işe kesinlikle okullardan başlanmalı. Bence bir şirket için teknik eleman, sermayeden daha önemlidir. Sektör sermayesizlikten değil, teknik eleman olmamasından tıkanıyor. Teknik eleman iyi olursa zaten şirketi geliştirir ve sermayesi oluşur.

Alüminyum; profil, aksesuar ve bence bir de cam olmak üzere 3 parçadan oluşuyor. Ben, alüminyum profille camda sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. Yalnız aksesuar grubuyla alakalı çok ciddi bir Ar-Ge ihtiyacı var. Özellikle, bu mekanizmaları üreten firmaların daha çok olması ve bunların Ar-Ge’ye yönelmesi kilit nokta.

Seyit Ardıç-Ardıç Cam Sanayi ve Ltd. Yönetim Kurulu Başkanı:

Merdiven altı sürdürülebilir üretimi zorluyor

Sektör, gerek inşaat, gerekse sanayide son 15 yılda çok hızlı büyüme başarısı yakaladı. Yürürlükteki kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde ürün yeterliliği ve kalitesinin sektör paydaşlarınca yeterince yerine getirilmemesi önemli bir sorun. Denetim yetersizliği de sıkıntıya yol açıyor. Örneğin, yangına dayanıklı cam ve doğramaların çok katlı iş ve evlerde pahalı olması nedeniyle kullanılmasından kaçınılıyor. Kanun koyucunun ısı tasarrufu daha yüksek özellikli camların kullanılması için çıkardığı mevzuat kişiler tarafından tam olarak yerine getirilmiyor.

Cam esaslı yalıtım birimi üretiminde kaplamalı cam kullanılması enerji verimliliğine esas ulusal mevzuatta zorunluluk olmasına karşın, insanlar kaplamasız cam ile yalıtımı tercih ediyor.

Sadece bizim değil, sanayinin tamamının sorunu olan nitelikli eleman ihtiyacının karşılanabilmesi için meslek okullarının daha cazip hale getirilmesi önemli. Kendi sektörümüze yönelik kalifiye elman yetiştirmek için meslek okulları bünyesinde cam işleme teknik bölümleri kurulabilir. Meslek Yeterlilik Belgesi ile ilişkilendirilecek bir sistem kurularak, ara eleman ihtiyacı karşılanabilir. Sektöre emek vermiş, yatırım yapmış firmaların merdiven altı üreticiler le benzer fiyatlara iş yapmaya mecbur kalması, sürdürülebilir üretimi zorluyor.

Çağdaş Bozkurt-Öznur Cam Dekorasyon İnşaat Taahhüt:

Ürün bedelinin üçte biri kadar nakliye ücreti ödüyoruz

Sektörümüzde kalifiye eleman temininde büyük sıkıntı var. Mesleğin yeterince anlatılamadığını düşünüyorum. Ayrıca sektörde bazı meslek gruplarında meslek standartları da yazım aşamasında olup, yeterliliklerinin tanımlanması ve belgelendirilmesi, kalifiye işgücünü artıracaktır. Halen, endüstriyel yalıtım camı üretim elemanı, cam kesim elemanı, cam ısıl işlem elemanı ve cam işleme elemanı konusunda meslek standardı çalışmaları sürüyor.

Ayrıca, sıkıntıları ve sorunları anlatacak ve çözüm önerileri sunacak sanayi odaları temsilcilerinden sektörel çalışma grubu kurulabilir. Türk sanayicilerinin çok büyük kısmının üretim girdileri, rakip ülkelere göre daha pahalı olduğundan ihracatta rekabette güçlük çekiyoruz. Ayrıca bizim ürünlerimizin toplam bedeli ile nakliye ücreti birbiriyle uyumlu değil. Bedeli 18 bin euro olan 23 ton temperli cam, Norveç’e 5 bin euroya gidiyor. Neredeyse ürün bedelinin üçte biri kadar navlun ücreti ödüyoruz.

Öte yandan cam işleme sektörü yeni ürün ve fikir geliştirmekten biraz uzak. Maliyetlerimizi arttıran bir diğer unsur testlere ödediğimiz para. Kurşuna dayanıklı cam için yapılan atış testleri yurtdışında yapılıyor. Bunların ülkemizde yapılmasının sağlanması ülkemiz ve sektörün yararına olacaktır. İş Sağlığı ve Güvenliği’ne ilişkin tehlike sınıfl arı tehlike unsurlarına göre
yeniden belirlenmeli.

Yavuz Dündar Bozkurt Ardıç- Cam Sanayi Dış Ticaret Müdürü

Yurt dışı testlere ödenen destekler arttırılmalı

Merdiven altı üretim sorununun çözümü,gerekli kalite belgeleri ve sertifikasyonların üreticilerden istenmesi ve denetlenmesiyle mümkün. Aksi takdirde haksız rekabete yol açan merdiven altı üretim yapan firmaların önünü almak mümkün olmaz.

Sektör için diğer standartlarla uyumlu ve yeterli olduğu halde, Türk standartlarının ihracat yapılan ülkelerde kabul görmemesi sebebiyle, yurtdışındaki laboratuvar testlerine ödenen devlet desteğinin arttırılması veya ihracat yapılan ülkelerdeki projeler ve TSE’nin bilinirliğinin arttırılması ile firmaların ek belge istekleri ortadan kaldırılabilir.