'Moody's kararının rasyonalitesi yok'

Maliye Bakanı Naci Ağbal, Moody's'in, Türkiye'nin kredi notunu düşürmesine ilişkin "Moody's'i böyle bir açıklamayı apar topar yapmaya zorlayan bizim bilmediğimiz faktörler nedir? Moody's'in süratle kamuoyunu aydınlatması lazım” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Yapısal reformlar devam ediyor, büyümeyi yukarıya çekecek tedbirler alınıyor, faiz, enflasyon göstergeleri iyi… Dolayısıyla Moody's'in almış olduğu kararının kendi içinde bir rasyonalitesi yok." dedi.

Ağbal, Kanal 7 televizyonunda katıldığı programda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Türkiye ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Ağbal, ülke ekonomisinin global koşullar dikkate alındığında gerçekten iyi bir performans sergilediğini ifade etti.

Türkiye ekonomisiyle ilgili değerlendirme yaparken, global krizden sonra diğer ülkelerin durumuna da bakmak gerektiğini dile getiren Ağbal, "Türkiye, global krizden sonra 2010 ve 2015 arası yaklaşık olarak yüzde 5'in üzerinde bir büyüme performansı sergiledi, bu son derece önemli. İster OECD ülkeleri genelini alın ister gelişmekte olan ülkeleri alın, içinde bulunduğumuz ülkeler arasında hepsinde Türkiye büyüme performansı bakımından en ön sıralarda yer alıyor. Yani ekonomide çarklar dönüyor." dedi.

Bakan Ağbal, 15 Temmuz'daki darbe girişimi nedeniyle yılın üçüncü çeyreğine ilişkin bir olumsuz hava olduğunu ancak son çeyrekte ekonominin tekrar yukarıya doğru yöneleceğini vurgulayarak, "Biz bu sene inşallah gelişmekte olan ülkeler içerisinde, OECD ülkeleri içerisinde yüzde 3-4 aralığında büyüyebilen nadir ülkelerden biri olacağız." diye konuştu.

Türkiye'de kamu maliyesine ilişkin herhangi bir riskin bulunmadığını, ülkenin güçlü bir bankacılık sistemine ve reel sektöre sahip olduğunu belirten Ağbal, "Onun için bugün ekonominin geneline bakıldığı zaman herhangi bir şekilde kriz kelimesini Türkiye ekonomisiyle yan yana getirmek asla söz konusu değil." ifadelerini kullandı.

"Moody's doğru bir değerlendirme yapmadı"

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in, Türkiye'nin kredi notunu düşürmesine ilişkin de Ağbal, Moody's'in bu kararı verirken çok aceleci davrandığını söyledi.

Önümüzdeki günlerde Orta Vadeli Program'ın açıklanacağını ve bu programda gelecek 3 yıla ilişkin hedeflerin, çalışmaların ortaya konulacağını anlatan Ağbal, bunu Moody's'in de çok iyi bildiğini ancak programın açıklanmasını beklemediğini bildirdi.

Moody's'in, "2013'ten bu yana reformlar beklediğimiz kadar yapılmadı" şeklinde bir değerlendirmede bulunduğunu ancak bunun kesinlikle doğru olmadığını vurgulayan Ağbal, Türkiye'nin bu zaman aralığında tasarrufları artırmak, cari açığı düşürmek, yatırımları artırmak ve demokrasiyi güçlendirmek için çok sayıda reformu hayata geçirdiğini kaydetti.

Ağbal, Moody"s"in geleceğe yönelik olumsuz beklentilerinin Türkiye ekonomisinin potansiyelini yansıtmadığını belirterek, şöyle konuştu:

"Yani 'Türkiye önümüzdeki 3 yıl boyunca ortalama yüzde 2,7 büyüyecektir' şeklinde bir değerlendirmeye dayalı olarak not indirmek doğru bir değerlendirme değil. Türkiye'nin bugün ortalama büyüme potansiyelinin yüzde 4 civarında olduğunu içeride, dışarıda herkes biliyor. Hükümet büyümeyi yukarıya çekecek tedbirleri ardı ardına alıyor. Bütün bu yapısal reformlar devam ediyor, büyümeyi yukarıya çekecek tedbirler alınıyor, faiz, enflasyon göstergeleri iyi… Dolayısıyla Moody's'in almış olduğu kararının kendi içinde bir rasyonalitesi yok. En basit anlamda, uluslararası bir derecelendirme şirketinin böyle bir değerlendirmeyi yaparken, seçtiği parametrelere bakarak söylüyorum bunu, çok iyi niyetli bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum. Bugün birçok kuruluş var Türkiye'ye yatırım yapan. Türkiye'ye ilişkin yabancı yatırımcıların beklentileri, düşünceleri bizden çok daha iyi, Türkiye'ye inanıyorlar, Türkiye'ye güveniyorlar."

"Değerlendirmeyi maksatlı görüyorum"

Türkiye'nin mevcut ekonomik temelleri sağlamken, geleceğe ilişkin beklentilerde herhangi bir şekilde ciddi bir riske işaret etmezken, Türkiye ekonomisinin olumlu taraflarını ortaya koyup bu notu tutma imkanı varken, bütün bunların yapılmayıp belirsiz birtakım faktörler üzerinden Türkiye'nin notunun indirilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını vurgulayan Ağbal, şöyle devam etti:

"Bakın mesela deniyor ki 'Türkiye'nin kurumsal kapasitesinde ileriye dönük zayıflama olacak.' Halbuki, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası başta savunma, güvenlik birimlerinin yeniden yapılandırılması olmak üzere ve Hükümet olarak kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasına dönük olarak alacağımız tedbirler tam tersine Türkiye'nin kurumsal kabiliyetlerini ve kapasitesini artıracak. Niye Moody's bunu görmek istemiyor? Bugün Moody's’in kararına baktığınız zaman, tırnak içinde söylüyorum, Fethullah Gülen hareketine dayalı, ifadeleri böyle kullandıkları için söylüyorum, bizim için bir terör örgütüdür, bu terör örgütünün kamu içerisindeki yuvalandığı yerlerden sökülüp atılması, bütün bunların bu terör örgütünün kamu yönetimi içerisinde oluşturduğu kaotik ortamın ortadan kaldırılmasını Türkiye'nin kurumsal kabiliyetlerinin azaltılması için bir sebep olarak gösteriyor. Tam tersine, bugüne kadar özellikle Türkiye'nin önümüzdeki döneme ilişkin kurumsal kabiliyetlerini azaltan, hukuk devletini ve demokrasiyi zayıflatan en büyük unsur, bu terör yapısının kamu içerisinde kalmasıydı.

Onun için, yapılan değerlendirmelerde özellikle FETÖ terör örgütüne referans verilmek suretiyle ortaya konulan olumsuzluk algısı ve değerlendirmesinin de açıkçası maksatlı olduğunu düşünüyorum.
Yani ben Moody's'in bu değerlendirme raporundaki kurumsal kabiliyete ilişkin okumasını, değerlendirmesini açık söyleyeyim maksatlı görüyorum."

"Moody's'i apar topar açıklama yapmaya zorlayan faktörler nedir?"

Bakan Ağbal, Moody's'in birkaç gün önce Türkiye ile ilgili açıkladığı raporda olumlu değerlendirmelerin olduğunu ancak sonrasında not indiriminin geldiğinin hatırlatılması üzerine de "Bu da üzerinde durulması gereken bir husus. Yani kimse Moody's'e 2 gün önce böyle bir açıklama yapın diye talepte bulunmadı." dedi.

Moody's'in bahse konu ilk raporunda, "Darbe girişimi sonrasında oluşan kırılganlıklar hızlı bir şekilde bertaraf edilmiştir, dolayısıyla ekonomide darbe girişimi kaynaklı riskler ortadan kalkmıştır." ifadelerinin yer aldığını hatırlatan Ağbal, "Peki, Moody's olarak birinci açıklamayı size kimse zorla yaptırmadıysa, ikinci açıklamayı yapmak için bu kadar niye acele davranıyorsun? Normalde bir kredi derecelendirme şirketinin böyle bir açıklamanın zamanlamasının ne manaya geleceği konusunda rasyonel düşünmesi beklenir. O zaman soru şurada: Moody's'i böyle bir açıklamayı apar topar yapmaya zorlayan bizim bilmediğimiz faktörler nedir? O zaman Moody's'in süratle kamuoyunu aydınlatması lazım." diye konuştu.

Başbakan Yıldırım'ın açıkladığı ekonomik tedbirler

Maliye Bakanı Naci Ağbal, Başbakan Binali Yıldırım'ın ekonomiye yönelik alınacak tedbirlere ilişkin son açıklamalarının sorulması üzerine de yapılan düzenlemenin, tüketicinin krediye erişimini artırmayı hedeflediğini söyledi.

Ağbal, 2010, 2011 yıllarında kredilerde çok hızlı bir artış olduğunu ve cari işlemler açığını olumsuz etkilediğini hatırlatarak, şunları kaydetti:

"O dönemde ekonomiyi sürdürülebilir dengeli bir noktada tutmak için taksitlere sınır getirdik, bireysel kredilere sınırlar getirdik. Gelinen noktada tüketim çılgınlığı devam ederken, tüketim hala artarken, bireysel krediler hala çok yüksek seviyelerdeyken bu düzenlemeleri yapmıyoruz. Şu anda beklenenden daha fazla bir daralma var. Onu tekrar yukarıya çekip normal bir seyre getirmek için yapıyoruz. Bu almış olduğumuz kararları izleyeceğiz, herhangi bir şekilde bu kararlarda ekonominin geneline ilişkin bir olumsuzluk gördüğümüz zaman da tekrar gerekli düzenlemeleri yapacağız. Biz tüketim çılgınlığı olsun demiyoruz ama üretimi yatırımı destekleyecek bir tüketim trendinin de sürdürülmesi lazım. Almış olduğumuz tedbirler o ama daha fazla ne yapmak istiyoruz? Daha fazla yatırıma ve ihracata teşvik getirmek istiyoruz onları da yaptık. Yani üretim olmazsa, arz tarafını kuvvetlendirmezsek, tüketim tarafını da sadece parayı verip daha fazla harca… Bu bizim ekonomi politikası olarak hiçbir şekilde benimsediğimiz bir şey değil."

Asgari ücret konusu

Asgari ücret konusunda yapılan düzenlemenin sorulması üzerine Ağbal, ekim ayına kadar asgari ücretteki en az bin 300 liralık sınırı koruduklarını söyledi.

Ekim ayından sonra ise vergi dilimindeki gelişmelere bağlı olarak bazı asgari ücretlilerin maaşının bin 300 liranın altına düştüğünü anlatan Ağbal, şunları kaydetti:

"Bakın biz hep bin 300 lirayı konuşuyoruz ama aslında hükümet olarak yapmış olduğumuz düzenlemeyle asgari ücrette evli olmaya bağlı olarak, çocuk sahibi olmaya bağlı olarak aslında asgari ücret zaten bin 387 liraya kadar çıkmıştı. Şimdi şöyle söylüyoruz: Hükümet olarak bizim verdiğimiz söz hiçbir şekilde hiç kimsenin maaşı net bin 300 liranın altına düşmeyecek. Asgari ücret geliri alanlardan, ekim ayında maaşı bin 300 liranın altına düşmüşse kişinin, kaç lira düşmüşse onun tamamlayacağız. Mesela bekar bir kişinin maaşı 69 lira düşmüş. Vergiden vazgeçiyoruz, vergimizi aşağı çekiyoruz, bin 300'e tamamlıyoruz. Ayrıca, biz bu düzenlemeyi sadece asgari ücret geliri elde edenlere de yapmadık. Bin 300 liranın altına düşme hali maaşı brüt bin 750 liraya kadar olanlar için de geçerli. Ocak ayında brüt olarak bin 750 liranın üzerinde maaş alanlar, zaten yıl boyunca nette bin 300 liranın altına düşmüyor. Altında alanlar için söylüyorum. Sadece asgari ücretlimiz değil, ocak ayında brüt bin 750 liranın altında maaş alan kimsenin maaşı yıl boyunca net bin 300 liranın altına düşmeyecek. Dolayısıyla yıl boyunca hiç kimsenin maaşı net bin 300 liranın altında olmayacak."

"Biz her türlü tuzağa karşıyız"

Halk arasında "sabit radar" olarak bilinen sisteme ilişkin de "Tuzak radarlarla ilgili yeni bir durum var. İçişleri Bakanı Sayın Soylu bunların kaldırılacağını söylemişti, kaldırıldı mı?" sorusu üzerine de Ağbal, "Bir kere biz her türlü tuzağa karşıyız, sadece tuzak radara değil, her türlü tuzağa karşıyız. Hükümet olarak da zaten vatandaşa tuzak oluşturabilecek bütün bu uygulamaların karşısında olduk, olmaya devam edeceğiz." dedi.

Tespit edildiği kadarıyla, bazı illerde, bazı güzergahlarda, lokal düzeyde gerçekten vatandaşı bezdiren, bıktıran, adeta vatandaşa ceza kesmeye odaklanmış birtakım elektronik denetim sistemleri kurulduğuna işaret eden Ağbal, "Vatandaşlarımız haklı olarak bunu şikayet ettiler. İçişleri Bakanımız da bu konuda çok doğru bir adım attı ve dedi ki, 'biz bu tuzak radarları kaldıracağız.' Biz bunu tabii ki destekliyoruz, doğru bir yaklaşım. O yönde de zaten Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı olarak bir yönetmelik değişikliğini birlikte yaptık. Dolayısıyla, vatandaşa tuzak oluşturabilecek bu radar uygulamalarını kaldırmış olduk." diye konuştu.

Söz konusu "tuzak radarlarla" kesilen cezaların iptal olup olmayacağına ilişkin soru üzerine de Ağbal, şu cevabı verdi:

"Türkiye genelinde çok sayıda yerde radar sistemleri var. Mesela Ankara'da Eskişehir yolunda radar sistemi var. Gördüğüm kadarıyla gerekli uyarıcı levhalar var, gerekli açıklamalar var ve vatandaş bu güzergahta giderken bu elektronik denetim sistemlerine yakalandığı zaman bu cezaları ödüyor. Benim özellikle üzerinde durduğum, birkaç lokal yerde, demin ifade ettiğim tuzak niteliğindeki elektronik denetim sistemlerimizden kesilmiş cezalar var. Bu konu da İçişleri Bakanlığı olarak, Maliye Bakanlığı olarak gerekli araştırmaları yaparız. Bu birkaç yerde olduğunu gördüğümüz elektronik denetim sistemiyle kesilmiş cezalarla ilgili bir tedbir alabilir miyiz diye çalışırız burada bir sorun yok ama şöyle bir yanlış anlama olmasın; 'Elektronik denetim sisteminden kesilmiş bütün cezaları geri alacağız, bunları ortadan kaldıracağız.' Bu doğru bir şey değil. Bunu Emniyet Genel Müdürlüğüyle de konuşacağız, eğer ceza standardına uygun olmayan bir ortamda kesilmişse, idari işlemle belki de bu cezaların ortadan kaldırılması lazım."

"Vatandaşla biz bugüne kadar hep dürüst bir iletişim kurduk"

Akaryakıttan alınan ÖTV'de gidilen artışa ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Ağbal, Türkiye’nin ekonomi politikasında en sağlam olduğu yerlerden birinin kamu maliyesi olduğunu söyledi.

Bütçeyle öngörülen gelir, harcama ve açık hedeflerinin bulunduğuna dikkati çeken Ağbal, "AK Parti Hükümetleri olarak özellikle bütçe açıkları konusunda her zaman hassas olduk. Gelirlerimizde azalma varsa bu azalmaları telafi etmek üzere kararlı bir şekilde doğru adımları bugüne kadar attık. Harcamalarımızda bir artış varsa harcamalarımızı aşağı çekecek adımları da attık. Dolayısıyla, bugüne kadar AK Parti hükümetleri olarak her zaman için bütçe performansımız yıl sonunda başlangıcımıza göre hep iyi olmuştur bunu önemsiyoruz. Bundan kim istifade ediyor? Millet olarak hepimiz istifade ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Ağustos ayı itibarıyla bütçede fazla olduğunu ancak önemli olanın, yıl sonu gerçekleşmesi olduğunu vurgulayan Ağbal, "Biliyorsunuz son dönemdeki gelişmelerde özellikle bazı vergi gelirlerimizde bir miktar aşağıda kalacağız. Ekonomik büyüme, ithalat, ihracat bütün bunlar bizim vergi gelirlerimizi etkiliyor. Bazı vergilerimizde ilk 8 ayda beklediğimizden daha az bir gelir gerçekleşmesi var. Harcamalarımızda da bu ülke olarak savunma, güvenlik başta olmak üzere bu ülkenin bekası için, bu ülkenin geleceği için gerçekten büyük bir mücadele yürütüyoruz bunun da getirdiği birtakım harcamalar var. Yine ülkenin istihdamı için, yatırımı için kararlar alıyoruz. Burada akaryakıtla ilgili ÖTV kararımızın tek bir nedeni var. Bütçe disiplinin gerektirdiği kararı almak. Vatandaşla biz bugüne kadar hep dürüst bir iletişim kurduk. Bizim bu ÖTV artışına ihtiyacımız var, bunu yapmamız lazım. Buradan bu sene 2 milyar lira gelir gelecek, gelecek sene 8 milyar lira gelir gelecek ama ne olacak? Bu ülkenin ekonomisine, bütçesine bu katkı sağlayacak. Doğru bunu hepimiz millet olarak ödeyeceğiz, ama millet olarak aynı zamanda bu ülkenin büyümesinden de hepimiz istifade ediyoruz." diye konuştu.

"Geriye dönük 5 yıllık inceleme süresini 3 yıla düşüreceğiz"

Vergi inceleme sürelerinin kısaltılması konusunda da Bakan Ağbal, vergi denetiminde geriye dönük 5 yıllık inceleme süresini 3 yıla düşüreceklerini bildirdi.

Ağbal, "Buradaki planımız şu; İnşallah tabii ben bunu Bakan olarak söylüyorum, hükümetimize de bunu arz edeceğim, burada 2017 yılı başından itibaren başlamak üzere, 2017 yılından itibaren başlayan dönemlerde artık inceleme süresi 3 yıl olacak. Dolayısıyla, şöyle bir yanlış algılama olmasın; Bu yapacağımız düzenleme şu andaki mevcut süreleri öne çekmeyecek. Yani 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin inceleme sürelerinde bir kısalma meydana getirmeyeceğiz, o haksızlık olur." ifadelerini kullandı.

Bu konularda ilginizi çekebilir