“Köprü, liman yatırımları iş dünyasının maliyetini azaltacak”

Finansal kaynakların köprü, liman gibi alanlara yönlendirilmesinin iş dünyası tarafından eleştirilmesini yanlış bulan Türkiye Tekstil Sanayi Meclisi Başkanı Konukoğlu, bu yöndeki yatırımların, iş dünyasının maliyetlerini düşüreceğini aktardı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

catsdgsdsg.jpg

Türkiye'nin teknolojik alt yapısının istenilen düzeyde olmamasını geçmişte kapatılan sanat okullarına bağlayan Türkiye Tekstil Sanayi Meclisi Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, "Milli Eğitim Bakanı olsam düz liseleri kaldırırdım" dedi.

Gençlerin ticaret, meslek ve sanat okullarında eğitilmesinin önemine dikkat çeken Konukoğlu, düz liseden mezun olan gençlerin üniversiteyi kazanamadığı takdirde düz işçilik dahi yapamadığını söyledi. Konukoğlu, ayrıca içerisinde fabrikası olan, yatılı "ihtisas üniversiteleri" modeli önerisinde bulundu. Finansal kaynakların köprü, liman gibi alanlara yönlendirilmesinin iş dünyası tarafından eleştirilmesini yanlış bulan Konukoğlu, bu yöndeki yatırımların, iş dünyasının maliyetlerini düşüreceğinin göz önünde bulundurulmasını istedi.
Abdulkadir Konukoğlu, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ve Gaziantep Temsilcimiz Güneş Doğdu Soylu'nun sorularını yanıtladı. 

- İş dünyasından bir kesim "Kaynak bulamıyoruz. Olan kaynaklar köprülere, limanlara harcanıyor." diyor. Sizce bu tür projeler kaynak sıkıntısını artırıyor mu? 

Köprülere, limanlara devlet kaynak ayırmıyor. Avrupa'daki bankalardan alınıyor para. Kamu bankaları bu kredileri yurt dışından alıyor, yurt içine veriyor. Yanı sıra köprü ve limanların getirisi çok fazla. Mesela köprüler yap-işlet-devret şeklinde yapılıyor. Havaalanı da öyle. Devletin cebinden 5 kuruş çıkmıyor. Sonrasında da sanayicinin maliyetini düşürüyor bu yatırımlar. Liman olmazsa, köprü olmazsa maliyetlerimiz yükseliyor. İstanbul'un trafik sorunu ortada. Geçtiğimiz gün acilen Suadiye'den Güneşli'ye gitmem gerekti. 2.5 saat sürdü. Bu benim için zaman maliyeti. Herkes için zaman maliyeti. Gaziantep'ten Adana'ya 1.5 saatte gidiyorum. Özellikle İstanbul'un bu probleminin çözülmesi lazım. Birinci köprüde de kıyamet koptu, "yaptırmayız, ettirmeyiz" diye. Ülke olarak nereden nereye geldiğimize iyi bakmalıyız. 

- Nakit sıkıntı derinleşebilir mi?

Para sıkıntısı sektörlere göre değişiyor. Öz sermaye önemli. Bence iş dünyasındaki arkadaşların da bazı gerçekleri görmesi lazım. Hep çıkış, hep yükseliş olmaz. Bazen inişler de olur. Bazen rampalar, tepeler çıkar karşımıza. Düz yolda ilerlene de bilir. Ama bunun tekrar düzlüğü, yükselişi gelecektir. Tüm dünya karışık, tedirgin. Bu tabi sanayiye de etki yapıyor. İster istemez yolumuza devam etmemiz gerekiyor. Türkiye'nin tek çaresi sanayinin ileriye doğru gitmesi. "Bugün bu olacak" diye, "yarın bu olacak" diye durursan ilerlemek mümkün değil. Demirel'in bir sözü vardı, "Yollar yürümekle bitmez" diye. Yani devam edeceğiz. Bütün melanetler, sıkıntılar fakir olan, üretmeyen ülkelerden çıkar. 

- Ülke olarak işsizlik oranını düşürmeye çalışıyoruz. Ücret artışları bu hedefi etkiler mi? 

İşçi de, işveren de haklı. İşçi haklı aldığıyla geçinemiyor. Patron haklı maliyetler yükseldi. Türkiye'de alt ve üst kademeler arasındaki maaş farkları çok yüksek. Belki bana bazı kesimler kızacaklar ama Almanya'da, Amerika'da bu farklar öyle çok değil. Örneğin Amerika'da işçi 3 bin dolar alıyor ise müdürde 5-6 bin dolar alıyor. Yada bir mühendis 6 bin dolar alıyor. Bizde bu makas zaman içerisinde yavaş yavaş azalacak. Tabi burada sanayici de rekabet gücünü kaybedecek. Burada da imdada teknoloji, Ar-Ge, verimlilik, kalite yetişecek. 

- Gaziantep'te de tam tersi bir durum vardı. İşçi bulunmuyordu. Suriyelilerin katkısı oldu mu? 

Doğru, eskiden Gaziantep'te çalıştıracak adam bulamıyorduk. Şimdi buluyoruz. Kente gelen Suriyeliler sayesinde bu iş biraz rahatladı. Tüm fabrikalarda yüzde 15-20 oranlarında personel eksikliği vardı. Suriyeliler hizmet sektöründe ucuza çalışmaya başlayınca boşta kalan yerli halk sanayiye yöneldi. Böylelikle Gaziantep'te bir kan değişimi oldu. Suriyeli mültecilerin savaş bittiğinde döneceklerini düşünmüyorum. Belki yüzde 40'ı dönebilir. 

- Enerji santralleri yatırımları ile dikkat çektiniz. Elektrik fiyatları düştü ve üreticiler zor duruma girdi. Sizde de sıkıntı var mı? 

Herkes bu santralleri hesapsız, kitapsız, kuralsız kurdu. İhalelere büyük paralar verdiler. Bu hesapsızlık ve kuralsızlıktan fiyatlar 5 centlere kadar düştü. Zaten elektrik 7,5 cent. Nasıl para kazanılacak bu işten. Özellikle küçük santral kuranlar bu işe, "Param bankada duracağına burada dursun" diye ya da oğlunu evlendirecek "enerji şirketleri var" desinler diye girdi. Herkes bu işe 10-12 centleri hesap ederek girdi. Her yıl 1 cent artacak hesapları yapıldı. Bugün 5-6 centlerde piyasa. Özellikle doğalgazdan elektrik üreten santraller sıkıntılı. Biz hesabımızı iyi yaptığımızdan sıkıntımız yok. Biz ayrıca jeotermal enerji üzerinde de çalışıyoruz. Aydın tarafında şuana kadar üç kuyu açtık, dördüncüsünü de açıyoruz. İyi sonuçlar alacağımızı düşünüyorum. Elektrik fiyatlarındaki düşüş birçok sektöre de ayrıca rekabet avantajı sağlıyor.

- Tekstil sektörünün sıkıntılı olduğu söyleniyor ama rakamlar öyle demiyor. SANKO olarak uzmanlaştığınız tekstil sektörünün sonunu nasıl görüyorsunuz? 

Doğduğunuzda, yaşarken, öldüğünüzde yani her an tekstil ürününe ihtiyaç duyulur, duyulacak. Bu bakımdan tekstil ölmez. Tekstil sadece zaman içerisinde basit mallardan çıkmaya başlar, kaliteye doğru gider. Ama hiçbir zaman bitmez. Dünyanın hiçbir yerinde tekstil bitmemiştir. Türkiye tekstilde şuanda düz yolda gidiyor. Para kazanmadan, az karlarla gidiyor. Tekrar yükselişe geçecektir. Ama bizim artık yavaş yavaş teknolojiyi yenilememiz lazım. Modayı takip etmemiz lazım. İyi koleksiyonlar hazırlayarak daha pahalıya satarak daha iyi paralar kazanmalıyız. Bizim Ar-Ge merkezimizde 200'ün üzerinde insan çalışıyor. Neredeyse her gün yeni bir ürün geliştiriliyor. Özellikle tekstilde önemli işler çıkıyor bu merkezimiz sayesinde. Bu girişimler sayesinde pazar kaybetmiyor, pazar kazanıyoruz. Yani bitirmiyor, büyütüyoruz. 

- Pamuk ithal eder duruma gelmemizi nasıl yorumlarsınız? 

Türkiye'de pamuk tamamen bitti diyemeyiz. Eskiye göre şimdilerde üretim yarı yarıya düştü. Yunanistan'dan, Amerika'dan İtalya'dan pamuk ithal eder duruma geldik. Pamuk üretiminde halen fırsat var. Çiftçiye destek verilirse pamuk üretimi artar. Ama pamuk üretiminin fiyatı yükseldi. Mazotuydu, traktörüydü maliyetler yükseldi. Araziler küçüldü. Türkiye'nin biran önce bu arazilerde toplulaştırma yapması lazım.

Biz SANKO olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde pamuğun kalitesini yükseltmek adına geçmişte önemli bir tohum projesi yaptık. Bölge çiftçisinin kullandığı tohumu ekmemesini sağladık, verim garantili kaliteli tohumlar verdik. Bu projemizle bölgemizde hem pamuk üretimi arttı, hem de pamuğun kalitesi yükseldi. Tabi bizim firmalar olarak yapacaklarımız sınırlı kalıyor. Asıl devletin bu işe el atması gerekiyor. Her şeyden önce çiftçi bu işten para kazanacağını bilmeli. 

- Tekstil sektöründe uygulanan anti damping uygulamasından sonra neler yaşandı? 

Anti Damping Yasası'yla dokumacılarda, konfeksiyoncularda çalışan sayısı arttı ve istidama önemli katkılar sağlandı. Sektör temsilcileri Bangladeş gibi ülkelerde üretim yaptırtıp, ihracat yaparken şimdi bunu Türkiye'de yaptırıyorlar. Mağazacılar bu konudan çok rahatsız olup tepki gösterdiler ama eskiden mağazalarda Çin, Tayvan ve Bangladeş'ten gelen ürünler varken yeni vergilerle iç piyasadan ürün temin edilmek zorunda kalındı. Bu kararla beraber kapanan fabrikalar tekrar açıldı.

İHTİSAS ÜNİVERSİTELERİ KURULSUN

- Ülkenin teknolojik alt yapısının gelişmesi için ülkemizdeki eğitim sistemini yeterli buluyor musunuz, önerileriniz var mı? 

Türkiye'de geçmiş dönemde yapılan bir hatadan dolayı tüm sanat okulları kapatıldı. Türkiye teknoloji alt yapısı yönünden bu anlamda önemli bir darbe aldı. Ben devletin yerinden olsam düz lise diye bir şey bırakmam. Çocuklarımız ticaret okuluna, sanat okuluna gitmeli. Çocuklar muhasebe, bilgisayar öğrensin ama bir şey öğrensin. Milli Eğitim Bakanı'nın yerinde olsam düz liseleri kaldırırım. Çocuklara yetişme çağındayken bir şeyler verelim. Gelişmiş ülkelerin hiçbirinde düz lise diye bir şey yok. Düz liseden çocuklar mezun oluyorlar, üniversiteyi kazanamadığı zaman iş bulamıyorlar, düz işçilik bile bulmakta zorlanabiliyorlar. Atölyelerde çıraklığı kaldırdılar. Çıraklık ile ilgili yasaklar kaldırılmalı. Belirli yaştan sonra bazı sanatlar öğrenilmez. Çocuklar çıraklık eğitiminde kötü alışkanlıklardan da uzak tutulmuş olur. Milli Eğitim Bakanı olsam "İhtisas Üniversiteleri" de kurarım. Verimsiz topraklarda bu üniversiteler kurulsun, aynı bölgede öğrencinin barınma ihtiyacı karşılansın yani yatılı olsun. İçerisinde fabrikalar olsun, öğrenciler teorik bilgisini buralarda pratikleştirsin. Bu üniversitelerde küçük imalatlar yapılsın. Ayrıca bir üniversitede her bölümün olmasını yanlış buluyorum, uzmanlığı önlüyor.

Geleceği "vereceğimiz mesleki eğitim" belirleyecek

FERİT PARLAK

500 milyar dolarlık ihracat ve dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi olma iddiamız var ama gençlerimizi geleceğin sektörlerine yönelik ihtiyaçları karşılayacak şekilde yetiştiremezsek, hedefl erimize ulaşmak hayalden öteye gitmeyecek. Benim mahalledeki berber dahi şikayetçi. Her tıraşımda, kalifi ye eleman yokluğundan yakınıyor. "Doktordan, öğretmenden daha fazla kazanacak ama kimse çalışmak, meslek öğrenmek istemiyor." deyip ekliyor, " ‘Saç doktoru aranıyor!' diye ilan vereceğim." Abdülkadir Konukoğlu'nun bu konudaki düşünceleri de dikkat çekici. Konukoğlu, "Çocuklarımızı düz liselere değil, ticaret ve meslek liselerine göndermeliyiz. Bakan olsam düz liseleri kapatırım, ayrıca içinde fabrikaları olan, yatılı, ihtisas üniversiteleri kurarım" diyor. Konukoğlu, çocuklarımızın pratik kazanmasına vesile olan çıraklık sisteminin de tekrar uygulanmasını arzu ediyor.