Kriz 'teğet' geçmemiş

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Türkiye'deki ihracattaki değişim, ihracattaki kayma yüzde 30 değil, yüzde 60" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

MOSKOVA - Türkiye'nin bu krizden önemli oranda etkilenen ülkelerden biri olduğunu söyleyen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Türkiye'deki ihracattaki değişim, ihracattaki kayma yüzde 30 değil, yüzde 60" dedi.

Şimşek, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde özel amaçlı olarak kurulan ve başkanlığını TOBB/DEİK Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu'nun yürüttüğü Dünya Türk İş Konseyi'nin (DTİK) faaliyetleri kapsamında, yurtdışında yerleşik Türk girişimcilerle yapılan toplantıların Rusya ayağında, Türkiye'nin Moskova Büyükelçiliği'nde Türk işadamlarına Türkiye'deki ve dünyadaki son ekonomik durum hakkında bilgi verdi.

Dünyanın girdiği resesyondan yavaş yavaş çıkmaya başladığını ve son 60 yılın en büyük krizinin en kötü döneminin geride kaldığını ifade eden Şimşek şunları söyledi:

"Bazı gelişmekte olan Asya ülkeleri bu krizden çok az etkilendi ve onlarda büyüme devam etti. Yaşadığımız toparlanmada, yani ekonominin canlanmasında, özellikle gelişmiş ülkelerin uyguladığı canlandırma ve aşırı gevşek para politikalarının etkisi de çok büyüktür. Büyümedeki kırılganlığın bir boyutu, bu ülkelerin desteğini çekmesi halinde bunun kırılıp kırılmayacağı. Diğer boyutu da gelişmiş ülkelerde bankacılık sektörü çok büyük tahribatlar yaşadı. Bilançolarda çok büyük zararlar ortaya çıktı. Bankacılık sektörü dünya ekonomisinin büyümesi için çok kritik bir değişkendir. Yani kredi kanalının canlı kalması, çalışması çok önemlidir. Global makro ekonomik dengesizlikler kısmen de olsa sürmekte. Dolayısıyla G-20'nin alacağı önlemlerin etkili olması hepimizin yararına olacak."

Kriz teğet geçmemiş

Türkiye'nin bu krizden önemli oranda etkilenen ülkelerden biri olduğunu ve bunun temelinde dış şokun Türkiye'ye yansımalarının söz konusu olduğunu kaydeden Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kriz öncesinde Türkiye ihracatını aylık bazda bir önceki yıla kıyasla yüzde 30 artıran bir ülkeydi. 2008'in ilk 9 ayındaki ihracat artışı bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 30'un üzerindeydi. Otobanda 5. eğer varsa 6. viteste gidiyorsunuz. Birden bire çok büyük bir şok yaşanıyor ve küresel kriz eylülden sonra derinleşiyor ve dış talepte muazzam bir daralma meydana geliyor. Bunun için o günden itibaren ihracat bırakın yüzde 30 artmayı yüzde 30 düşmeye başladı. Dolayısıyla Türkiye'deki ihracattaki değişim, ihracattaki kayma yüzde 30 değil, yüzde 60. Yani 60 puan daha doğrusu. Yani ihracatın milli gelir içindeki payı düşük dahi olsa yüzde 60'lık bir kayış çok ciddi oranda bir kayıştır. Dolayısıyla bunun büyümeye yansıması çok ciddi oranlarda olmuştur. Bunu imalat sanayinde ve stoklarda görebiliyoruz. Mesela, Türkiye ekonomisi geçen senenin son çeyreğinden itibaren küçülme dönemine girdi. Bu küçülmenin puan olarak yarısından fazlası stoklardaki erimeden kaynaklandı. Krizle birlikte yüzde 30'luk düşüşler ve yüzde 60'lık kayma oldu. Bırakın stok tutmayı, mevcut bütün stoklar eridi. Ve stokların erimesinin büyümedeki etkisi yarıdan fazla olmuştur."

Ar-Ge'nin önemi

Şimşek, Türkiye'nin tasarruf açığı olan bir ülke olduğunu ve bunun birçok sebebinin bulunduğunu belirterek, "Bir boyutu katma değer zincirinde nerede olduğunuzla ilgili. Orada çözüm çok uzun vadeli. Kendi markanızı yaratıp daha fazla kar marjı alabilmenizdir" diye konuştu.

Bunları sağlamak için ARGE'nin önemine dikkat çeken Şimşek, "Hükümetimiz dünya genelindeki en güzel örnekler üzerinde çalışarak, çok radikal, çok iyi bir ARGE yasası geçirdi ve şu an uygulamada. Eğer siz araştırma geliştirme çalışması yaparsanız, onun için eleman çalıştırırsanız, her vergiden yüzde 90'a kadar muafsınız" ifadesini kullandı.

AK Parti hükümetinin ARGE'ye çok büyük önem verdiğini belirten Bakan Şimşek, "2002 yılında kişi başı ARGE harcaması 40 dolar civarındayken, bugün kaldı ki en son rakamlar 2007'dedir, 93 dolara çıkmıştır. Yani iki katına çıkmış ama yine de batılı ülkeler karşısında çok düşük bir rakamdır. Bu önemli bir husus. Bizim yaptığımız bu düzenlemeyle, özel sektörün ARGE faaliyetleri üzerinde çalışması için önünü önemli oranda açtık. Buna çok yoğun ilgi var. Bu da Türkiye'nin gelişmesi açısından son derece kritik gelişme" dedi.

Maastricht kriterleri tekrar tutturulacak

Bütçe açıklarının kapatılması çalışmalarının, tasarrufların artırılması açısından çok önemli bir çaba olduğuna işaret eden Şimşek, "Mesela biz 2004 yılında Maastricht kriterlerini tutturmuş bir ülkeyiz. Genel devlet bütçe açığını milli gelire oranla yüzde 3'ün altına çekmiş ülkeyiz. Bırakın yüzde 3'ün altına düşmeyi, hatta ortalamada yüzde 1'ler altına çekmişiz" diye konuştu.

Şimşek, bu yıl çok ciddi kriz yaşandığını ve bunun yansımalarının kaçınılmaz olduğunu belirterek, "Tabii ki bu süreç sekteye uğramış durumda ama biz ortaya bir plan koyduk ve bu plan çerçevesinde önümüzdeki 2-3 sene içinde Maastricht kriterlerini tekrar tutturacak ve bu yol haritasıyla yolumuza devam edeceğiz" ifadesini kullandı.

Bakan, üç aşamalı toparlanma bekliyor

Bakan Şimşek, krizin en kötü döneminin birinci çeyrek olduğunu belirterek, "O gün bugündür her çeyrekte biraz daha düzelme var. Peki Türkiye'de bu krizden çıkışı ne tür bir süreç takip edecek? Ben 3 aşamalı bir toparlanma görüyorum. Birincisi, stoklardaki erime yerini tekrar stoklardaki düzelmeye bırakacak" dedi.

Söz konusu sürecin ikinci aşamasında, "muhtemelen Türkiye'de özel sektör tüketiminin, yani hane halkının tüketiminin artışı devreye girecek" diyen Şimşek, şunları kaydetti:

"Neden? Dikkat ederseniz, aslında Türkiye'de geçen sene hazinenin borçlanma faizleri ortalama yüzde 19'lar civarındaydı. Bu yıl başından beri faizler yüzde 9 civarına düştü. Bu önemli bir şey. Türkiye hane halkı itibariyle baktığınızda borçluluk oranı çok yüksek değil. Faizleri bu seviyede tutturabilirsek, o zaman özel sektör kaynaklı özel tüketim ve özel yatırımların, onların aracılığıyla, Türkiye ekonomisinin tekrar canlanması hızlı bir şekilde büyümesi son derece olasıdır. Bu makul bir öngörüdür. Türkiye'de çok önemli bir fırsat var. Bu gerek enflasyonun düşük olması, gerekse küresel kriz ortamında faizlerin düşük olmasıdır. Türkiye'de faizler tarihin en düşük düzeyinde. Şimdi ortaya öyle güçlü politikalar koymalıyız ki, ki bizim de yaptığımız da bu, o politikalarla faizi bu seviyelerde tutmak. Bu seviyelerde tutabilirsek Türkiye için çok önemli bir dinamizm kaynağı olacak. Bankacılık sektörü bu dönemde Türkiye'nin büyümesindeki çok temel bir faktördür."

Hükümetin yatırımcılara yönelik getirdiği kolaylıklar ve verdiği teşvikler konusunda ayrıntılı bilgi veren Bakan Şimşek, "Türkiye son dönemlerde çok önemli kazanımlar elde eti. Bu kazanımlar çok önemli kazanımlardır. Ne kadar güçlü olursa olsun, krizin hepsini alıp götürebileceği bir yapı artık yok Türkiye'de. Türkiye çok önemli kazanımlar elde etti. Kamu borç stokunu düşürdü, reformlar yaptı ve Türkiye'ye güven arttığı için bugün bu noktadayız. Yeni bir başlangıç için Türkiye çok iyi bir baza sahip. Onun için ben Türkiye'ye güveniyorum" dedi.

Ağırlık merkezi doğuya kayıyor

Bakan Şimşek, geleceğin gelişmekte olan ülkelerde ve büyük ölçüde doğuda olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu açık ve bunu herkes kabul ediyor. Ağırlık merkezi dünyada hızlı bir şekilde değişerek, Türkiye, Hindistan ve Çin'e kaymakta. Yani uzun vadeli bakanlar için Türkiye'nin geleceği çok parlak. Çünkü genç bir nüfusu var ve Avrupa ile müktesebatta uyumu var. Bu çok önemli ve büyük bir fark. Bunu Hindistan'da veya Rusya'da bulamazsınız. Türkiye'nin diğer gelişmekte olan ülkelerden en büyük farkı bu. Bizim bu ülkelerden farkımız biz AB ile müzakere sürecindeyiz. Müzakere süreci demek hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlüklerin, iş yapma kültürünün ve bütün diğer düzenlemelerin Avrupa ile uygunlaştığı, benzediği bir ülkeyiz. Başka bir ülkenin bu avantajı yok."

Bakan Şimşek ve beraberindekiler, konuşmaların ardından Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı'nın onurlarına verdiği resepsiyona katıldı.

Şimşek ve beraberindeki heyet, resepsiyonunun ardından Türkiye'ye hareket ettiler.