Krizin en ateşli hali geçti, ama…

iş Bankası 85. kuruluş yıl dönümünü kutluyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

İSTANBUL - İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, dünyadaki küresel krizin tepe noktalarının aşıldığını ve yavaşladığını, krizin "en ateşli" safhasının geçildiğini, ancak krizin yorgunluğunun daha süreceğini bildirdi.

Dünya piyasalarında yaşanan olumsuzlukların sığ piyasaları etkilediğine işaret eden Özince, "Tsunamiler olduğunda derin denizler sadece dalgalanıyor. Sığ koylar, sel felaketiyle karşılaşıyor. O nedenle Türkiye'nin çok dikkatli olması gerekiyor. Türkiye'nin krizden olumsuz etkilenmek bir tarafa, fırsat yaratmaya bakması lazım. Ne (krizden az etkilendik), ne (etkilenmedik) dememiz bize yetiyor. (Sen krizde ne yaptın?) diye sorduklarında (krizde şu fırsatı değerlendirdim) diyebilen kazanacak" şeklinde konuştu.

Özince, İş Bankası'nın 85. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, bankanın önümüzdeki dönem hedeflerini ve piyasalardaki gelişmelerle ilgili saptamalarını anlattı. Krizin tepe noktalarının aşıldığını ve yavaşlamakta olduğunu, bu tepeyi aşacak yeni sıkıntıların ortaya çıkmayacağını düşündüğünü dile getiren Özince, şöyle devam etti: “Dünya ekonomisi hızlanmayacak.

Dolayısıyla kriz derken, krizin en ateşli safhası geçti, ama krizin yorgunluğu daha sürecek. Türkiye'nin ve Türk bankacılığının bunun içinden az etkilenerek çıkabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti'nin farklı şeyler yapması lazım. Ve ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti'nde de ekonomik gündem bir türlü siyasi gündemin önüne geçemiyor. Bunu eleştirel anlamda söylemiyorum.

'Ben iyiyim' demek marifet değil

Haklı nedenler, sorunlar, sıkıntılar var. Keşke Türkiye, sosyal ve siyasi konularını tamamıyla çözse de yönünü tamamen ekonomiye döndürmüş olabilseydi.

Türkiye'nin dünya rekabetine ayak uydurabilme açısından işi zorlaşmaktadır. Dolayısıyla yavaş büyüyen dünya ekonomisi içinde, yavaş büyüyen ticaret partnerlerinin arasında Türkiye'nin gelecekte nasıl ve neyi üreteceğini, neyi ihraç edeceğini, nasıl katma değer elde edeceğini, insanların refahını nasıl yükselteceğini çok iyi planlaması lazım. Öyle kalkıp da neticeleri ortaya çıktıktan sonra (çok iyiyiz) demek pek anlamlı değil. Hasta olmamak marifet değil. 100 metre yarışında insan limitleri zorlanıyor. 'Ben iyiyim' demek marifet değil. 'Benden başarılı ekonomiler var, ben nasıl onları geçerim' demesi lazım."

Özince, bankacılık sektörünün kredi yönetimine çok dikkat etmesi gerektiğini, ancak kredi riskinde bir felaket senaryosu da öngörmediğini ifade etti. Özince, IMF ile ilişkilerle ilgili olarak da Türkiye'de 2 yıl sonra bir seçimin daha yaşanacağını hatırlatarak, "Türkiye bir de o kulvara girerse ekonomi yönetimi biraz daha zorlanır" uyarısında bulundu.

Bölgedeki fırsatlara bakmak için bir kuruluşa yetki verdi

Özince, bölgede yaygınlaşma çabalarının 2010'da biraz daha artacağını, şu anda Bakü şubesinin açılış hazırlıklarının sürdüğünü ve Kahire temsilciliğinin çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu belirtti. Bölgede Ukrayna, Kazakistan ve Rusya'yı fırsatçı bir yaklaşımla araştırdıklarının altını çizen Özince, "Buralarda çok ciddi bankacılık sektörü problemleri yaşanıyor.

O ülkelerde uygun bir şans elde edersek oralara bankacılık amaçlı gidebiliriz. Bir kuruluşa yetki verdik. O da bizim adımıza araştırma yapıyor. Irak'ın Türk bankacılık sektörü açısından potansiyeli yüksek bir ekonomi ve ülke olduğunu düşünüyorum" dedi.

Holding yapılanması yararlı olur, yurtdışı örnekleri de başarılı

Bir dönem iştirakçiliğin 'sakıncalı iş'miş gibi gösterildiğini ama meselenin genellemelerle ifade dilemeyeceğini kaydeden Özince, banka olarak son 10 yıl içinde 80 civarındaki doğrudan iştiraklerini 2008 sonu itibariyle 30'a indirdiklerini belirtti. Özince, iştiraklerinin kriz dönemlerinde kendilerine ciddi sinerji yarattığına dikkat çekti.

Özince, İş Bankası'nın iştirakleri ile beraber bir holding çatısı altında yapılanmasını geçmiş yıllarda değerlendirdiklerini anlatarak “Benim bir İş Bankası yöneticisi olarak böyle bir yapılanmanın yararlı olabileceği düşüncem var. Ama tabii bu konunun takdiri, kararı bankanın hissedarlarına ait. Bunda piyasa koşulları, ortaya çıkarılacak yapı çok önemlidir. Bu konuda biz banka icra organı olarak her türlü hazırlığı yaptık. Hissedarlarımız böyle bir karar almaya kalkıştığında banka hiçbir şekilde olumsuz etkilenmez.Ben şahsen, Ersin Özince olarak bunu yapan kuruluşların yurt dışında hemen tamamının başarılı olduğunu söyleyebilirim" diye konuştu.

Büyümede kimseyle yarış içinde değiliz

Bir banka için en önde gelen başarı kriterinin karlılık olmadığına işaret eden Özince, "Türk bankaları ve İş Bankası, riskleri ve konjonktürü iyi yönetiyor. Biz yaklaşmakta olan krizi 2007'den beri izledik ve bu konuda muhtelif değerlendirmelerimiz oldu. İş Bankası, bu dönemi ciddi ölçüde kontrol etti ve her riski almadı.

Bankacılık sektöründe ve İş Bankası'nda büyümenin tatmin edici olmakla beraber geçmiş yıllara nazaran yavaşlamakta olduğunu altını çizmek istiyorum. Dolayısıyla Türk ekonomisi büyümezken, banka bilançoları güçlü büyümezken, İş Bankası'nın da yatırım ve istihdamlar açısından aynı süratte devam edememe riski var.

Ama muhakkak ki artacak. Körü körüne büyüme çabasında değiliz. Büyümede de hiç kimseyle yarış içinde değiliz" görüşünü dile getirdi.

En büyük altyapı İş'te olacak

Özince 2010 ve sonrasında ekonominin büyüme hızının yükselmeye başlayacağını ümit ettiğini dile getirerek, İş Bankası'nın da mümkün olduğunca piyasadaki payını artırmaya çalışacağını, bundan dolayı dikkatli bir şekilde yatırımlara devam edeceklerini, 2010-2011 civarında İş Bankası'nın Türkiye'nin en büyük altyapısına sahip bankası olabileceğini söyledi.

Özince, 2011'de bin 300 şubeye ulaşmayı hedeflediklerini, her yıl açtıkları 100 civarındaki şubeyle bine yakın kişiyi işe aldıklarını, yeni ve devam eden yatırımlarla her yıl 200-300 milyon lira civarında yatırımlarının söz konusu olduğunu söyledi. Özince, "Biz Türkiye'nin her yerinde iş yapmalıyız. Karlı yerde de, karlı yerde de... Bazı rakiplerimizin bu konuda daha seçici oldukları için, şube başına ve personel başına bizden daha çok kar elde ettiklerini gördüğümüzde biraz hayıflanıyoruz. Fakat ikisini bir arada yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Vergi adaletsizliğine tahammülsüzüm

Bütçe gelirlerini artırmak, bütçe harcamalarının da önemli ölçüde kısılabileceğine inanan Özince, “Ben bütün çalışma hayatını bordrolu yaşamış bir vatandaş olarak, artık vergi adaletsizliğine son derece tahammülsüz bakıyorum. Özellikle genç vatandaşların ülkeye olan yaklaşımı, saygısı açısından bu şart. Yeni nesiller bir vergi ahlakı kaygısıyla yetişiyorlar. Kayıt dışı olayının da artık kökünü kazımalıyız. Kayıt dışılığı sadece bankacılık sistemi üzerinden kayıtlıları kontrol ederek önlemek mümkün değil. Daha adil bir düzenin kurulması gerektiğini düşünüyorum.

Böyle bir düzen kurulursa bütçemiz de güçlenir, devletimizin yerinde harcama yapma imkanı da artar. Bu ne eldeki varlıkları satmakla, ne özelleştirme ile ne gayrimenkullerin satışıyla ne de devlet borçlanma kağıtlarının satışıyla olur. Biz kalıcı yatırımcılar bulamazsak öyle turist gibi gelip geçenden randıman alamayız" ifadelerini kullandı.

Vatandaş zaten reytingini vermiş

Türkiye'nin ülke notunun yanlış olduğunu düşünenlerden biri olduğunu kaydeden Özince, Mood'y's'in Türk bankalarıyla ilgili değerlendirmesine ilişkin “Örneğin benim bankama kim ne reyting verirse versin vatandaş zaten reytingini vermiş. İş Bankası'nın öyle bir mevduat tabanı var ki, mevduat tabanı ve mevduat tabanının istikrarı kanaatimce en iyi iki bankadan biri.

Diğeri de Ziraat Bankası... Bizim notumuzu mevduat müşterimiz tayin ediyor. Bizim teröre maruz kalan bölgede kılımıza halel gelmemiştir. O kadar yıldır araçlarımız para taşımıştır, neredeyse hiçbir vukuat olmamıştır. Hatta o yörede yaşanan tedhiş olaylarında şubelerimiz zarar görmüş, ama bir tek lira para kaybolmamıştır. İster Kürt, ister Arap, ister diğerleri olsun bütün vatandaşlarımız İş Bankası'na karşı bir Cumhuriyet müessesi olarak her zaman inancını korumuştur" dedi.