KRV’deki Türk yatırımcıların sayısı Çin’i geçti'

KRV Yatırım Destek Ajansı Türkiye Temsilcisi Dr. Akkaya, geçen yıl 40 firma ile KRV'ye yatırım yapan ülkeler arasında ikinci sırada yer alan Türkiye'nin, bu yılın ilk yarısında 22 firma ile Çin'i geçerek en çok yatırım yapan ülke olduğunu söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ayfer İLHAN / ANKARA SOHBETİ

Geçen yıl 40 firma ile Kuzey Ren-Vestfalya’da (KRV / Nordrhein- Westfalen NRV) yatırım yapan yabancı ülkeler sıralamasında Çin’in ardından ikinci sırada yer alan Türkiye, bu yılın ilk yarısında 22 firma ile Çin’i geçerek, bölgeye en çok yatırım yapan ülke oldu. Ankara Sohbetlerine konuk olan Kuzey Ren-Vestfalya Yatırım Destek Ajansı (NRV-Invest) Türkiye Temsilcisi Dr. Adem Akkaya, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak’ın iki ülke arasındaki ticari ilişkiler ve doğrudan yatırımlarla ilgili sorularını yanıtladı.

- KRV’deki Türk yatırımlarında artış gözleniyor. Neden?

Türk iş insanları KRV’ye öncelikle satış yapmak amacıyla gidiyorlar. Bu amaçla şirketler kuruyorlar, mağazalar, depolar açıyorlar. Zaten uzun zamandır Türk devleti de bu tarz girişimlere önemli finansal destekler veriyor, önünü açıyor.

Özellikle son bir kaç yıldır başta Suriye, Mısır, Cezayir ve İran’da yaşanan problem ve krizlerden sonra iş insanlarımız gördü ki, bizim en güvenilir pazarlarımız Avrupa’da. Avrupa denildiği zaman dikkat çeken ülke de Almanya. Örneğin makine imalatçıları, zaten bir kısım parçalarını Almanya’dan ithal ettikleri makinelerinin son üretim safh asını Almanya’ya kaydırarak, ‘Made in Germany’ ibaresi ile dünya pazarlarına satmanın yollarını arıyorlar. Bir de pazara yakın üretim yapılmasını gerektiren mallar var. Bu üreticilerimiz de KRV’de üretim tesisleri kuruyorlar. Ajans olarak geçen yıl Türkiye’den KRV’ye 40’ın üzerinde yatırımcı firma kazandırdık. Bu yılın ilk altı ayında da 22 firma kuruldu. Bu rakam ile Çin bürolarımızın performansını aştık. Geçen yıl en fazla şirket kuran ülke Çin olurken, Türkiye ikinci sıradaydı.

- KRV yatırımcı kazanmak için ne tür teşvikler veriyor.

KRV’nin parasal teşviklerle yatırımcı çekme gibi bir çabası yok. Tecrübeler, finansal teşvikler için gelen firmaların, teşvikler bittikten sonra bölgede kalmadıklarını, başka teşvikli bölgelere taşındıklarını anlatıyor. Örneğin bir Nokia tecrübesi var. Bu firma eyalete gelmiş ve önemli ölçüde parasal teşvik almıştı. Bölgede 5 yıl kaldı, sonra teşvik bitince yatırımı Romanya’ya taşıdı. Binlerce kişiyi işten çıkardı. Bu nedenle büyük firmalara teşvik çok düşük. Ama KOBİler, eğer üretim için gelirlerse, bina ve makine yatırımlarının yüzde 25’i oranından hibe alabiliyor. Vergi konusunda ise kesinlikle teşvik yok.

Hukuktan, eğitime, sağlıktan sosyal haklara kadar her şey dünya standartlarının üstünde olunca, en büyük teşvik o.

- Dış Ticaret Odaları Dünya Konferansı’na katıldınız. Dünya ticaretinin yakın geleceğine nasıl bakılıyor?

Evet, Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DİHK) iki yılda bir Berlin’de konferans düzenliyor. Dünyanın 90 ülkesinde dış ticaret odası olan Almanya, bu yapılanma ile etkileyici bir network oluşturuyor. Konferansın benim de katıldığım, 80 dakikada devriâlem diye nitelendirilen bölümde çok enteresan konular vardı. Aralarında, Brezilya, İsrail, Bulgaristan’dakiler de olmak üzere odalar, kendi bulundukları ülkelerdeki ticari potansiyelleri, bu ülkelerin Almanya’nın dış ticaretine neler katabileceğini anlattılar.

Dünya gerilimli bir dönemden geçiyor. Putin’in Rusya’sı, Trump’ın Amerika’sı, diğer tarafta İsrail, İran sıkıntıların odağında olan ülkeler olarak öne çıkıyor.

Ama bu toplantılarda ben hep ticaretin birleştirici gücünü gördüm. Ne Rusya’dan, ne Amerika’dan, ne İsrail, ne de İran’dan gelen temsilciler, hiç kimse gerilim ve savaş istemiyor. Sadece dostluk ve ticaret gelişsin istiyor. Bu pek çok vesilelerle açıkça dile getirildi. Özellikle global ticaret karşılıklı fayda demek, birlikte para kazanmak demek; ticaret sayesinde refahın artması demek. Hiç kimse bir takım korumacı tedbirler istemiyor.

- Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin yakın geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Almanya ile Türkiye arasında da zaman zaman gerilimler oluyor. Ama ticaret birleştirir. Biz ne kadar karşılıklı ticaret ve yatırım yaparsak bundan faydalananların sayısı da artacak. Toplumlar faydayı çatışmada değil de ticarette görecek ve çatışmaya pirim vermeyecek. Bu şekilde problemler aşılacak. İş dünyasının böyle güzel yapıcı bir fonksiyonu, misyonu var.

- Endüstride farklı parametreler devreye giriyor. Almanya ve Türkiye buna ne kadar hazır?

Geçtiğimiz hafta, açılışını Cumhurbaşkanı Dr. Frank-Walter Steinmeyer’in yaptığı konferansın ana başlığı dijitalleşme idi. Dünya Endüstri 4.0’ı, Merkel’in 2013 yılında Hannover’de, CEBIT fuarında bahsetmesiyle konuşur oldu. Almanya’da ‘kişi kendini yaptığı iş ile tanımlar’ denir. İnsanın işini en doğru ve en iyi şekilde yapması bir erdemdir. Alman toplumunun en önemli değerlerinden biridir bu. İşte tam da bu değer yargısını sorguluyor mesela Filozof Precht; Söz konusu değer yargısının son yüzyılda ortaya çıktığını, daha önce yüzyıllar boyunca insanları hayatta kalmak için çok zor şartlar altında, hatta acılar çekerek çalışmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Yani çalışmanın bir erdem değil, bir zorunluluk olduğunu tespit ediyor.

Endüstri 4.0 ile gelinecek noktada ise bambaşka bir dünya ortaya çıkacak. İnsanın yaptığı işi artık makineler yapacak. 7/24 çalışan, ücret ve SSK istemeyen, emeklilik ve tatil talep etmeyen, tazminat hakları olmayan, grev yapmayan, hastalanmayan mütemadiye üreten makineler. Milyonlarca çalışan boşa çıkacak, ancak buna rağmen milli gelir azalmayacak. Aksine çok daha verimli ve ucuz çalışan makineler sayesinde artacak. Ve insanlar bu milli gelirden paylarını almaya devam ederken, kendileri, aileleri için çok daha fazla vakit bulacak. Çok daha anlamlı ve güzel işlere yönelecek. Ve bu işler toplumun, bireyin gelirini, refahını ve mutluluğunu daha da arttıracak. Çok heyecan verici, yepyeni bir çağ başlıyor. Aman kaçırmayalım!

- AB’de yaşanan irili ufaklı krizler var. Alman ekonomisi ne durumda?

Alman ekonomisi çok iyi dönemler yaşıyor. İstikrarlı ve geniş bir sektörler yelpazesi üzerine kurulu, sadece yurt dışı talebe dayalı olmayan sağlıklı bir büyüme bu. 2018 yılı için hükümetin beklediği reel büyüme oranı %2.3. Yine 2019 yılı için beklenen büyüme yüzde 2.1. Aynı şekilde kapasite kullanım oranları çok iyi. İstihdam rekor üzerine rekor kırıyor.

İhracat da aynı şekilde. Almanya 2017 yılında 1.279,4 milyar euro ihracat yaparak kendi rekorunu kırdı ve ihracatta Çin ve Amerika’nın ardından dünya üçüncüsü oldu. Bu performansı ile 244.9 milyar euro ihracat fazlası da verdi. Dünya ihracat fazlası şampiyonu oldu. Tahminler 2018’de de aynı başarıyı yakalayacağı yönünde.

Alman maliyesi 4 yıldır vergi fazlası veriyor. 2017 yılında 36.6 milyar euro vergi fazlalığı elde etti. Bu trendin önümüzdeki birkaç yıl devam edeceği görülüyor.

Ferit B. Parlak

Yabancı yatırımcı nasıl çekilir?
Tüm dünya yabancı yatırımcı çekmek için düşük faizli kredi imkanından vergisel avantajlara kadar birçok konuda fırsatlar sunarken, NRV (Nordrhein- Westfalen/Kuzey Ren-Vestfalya) farklı açıdan bakıp, daha fazla yabancı yatırım çekebiliyor. Beş yıl önce Ekonomi Bakanı Garrelt Duin’e sormuştum ve özetlemişti Duin; “Teknolojik araştırmalar yapan yüzlerce merkezin ve binlerce KOBİ’nin yanı sıra 650 bin öğrencinin, pratiği ön planda tutarak öğrenim gördüğü üniversitelerimiz ve on binlerce gencin öğrenim gördüğü kamu ve özele ait meslek okullarımız var. Köln, Düsseldorf, Essen ve Dortmund’da düzenlediğimiz 70’e yakın uluslararası fuarda 7-8 milyon ziyaretçi ağırlıyoruz dünyadan. Tüm alıcıları satıcıları buluşturuyoruz. Hukuk sistemimiz de dünya standartlarının üzerinde.” Bu avantajlar sayesinde NRV, uzun vadeli bakabiliyor; öncesi ve sonrasında ekonomiye zarar vermeyecek, sürdürülebilecek yatırımları seçebilme rahatlığına sahip olabiliyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir