Kültür, tarih ve tasarım, satranç takımında buluşunca

Hangi işi yaparsanız yapın ilham alabileceğiniz bir öykü dinleyeceğiz bu hafta...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Hangi işi yaparsanız yapın ilham alabileceğiniz bir öykü dinleyeceğiz bu hafta... İşadamı Akın Gökyay, satrançla çocukken tanışıyor, bir Milano seyahatinde uğruna 3 gün bekleyip satın aldığı takımla koleksiyonunun “temelini atıyor”, bu yolculuk onu önce Guinness Rekorlar Kitabı’na, ardından Gökyay Vakfı Satranç Müzesi’ne taşıyor...

- Satranç tutkunuz önce koleksiyona, sonra müzeye evrildiğine göre, önce bu tutkunun başladığı günleri konuşalım mı?

Günümüzde gençler erken yaşta satranç öğrenmeye başlıyorlar. Ama ben 8-10 yaşlarındayken, satranç, büyüklerin, toplumun elit kitlesinin oynadığı bir oyundu. Ben babamdan satranç öğrendim, ilk öğretmenim oydu. Benim yaşımda bir rakibim yoktu. Babam cebir-geometri öğretmeniydi ve iyi bir satranç oyuncusuydu. Hep yenilerek satrancı öğrendim ve en sonunda artık kaytarmak üzereyken, tesadüfen babamı yendim. Babayı yenmek çok enteresan bir duygu aslında, satranç öğrendiğiniz kimseyi yenmek de. Çok gururlandım, soğumuşken devam ettim. Lisede ilgim azaldı, sıkıntı o çağlarda bir rakip bulamamaktı, üniversitede alâkam kesildi. İş hayatına atılınca gene satranç oynama ortamı buldum.

- Bu tutku koleksiyona nasıl dönüştü? İlk takımı nasıl aldınız?

Gerek eşimle benim seyahati çok sevmemiz, gerek mensubu olduğum uluslararası kuruluştaki görevim, gerekse işim için çok seyahat ettim. Ve 1975’te, Milano’da çok güzel bir satranç takımı gördüm. Bir cumartesi akşamı, kapatmışlardı mağazayı, vitrinde gördüm. Ertesi gün pazar. Arabayla gitmiştik İtalya’ya eşimle beraber, devam edip gidecektik. O satrancı almak için bekledim. “Pazartesi sabahtan alırız,” dedik. Pazartesi Milano’da dükkânlar 15:00’te açılıyormuş, bekledik. Cumartesi, pazar, pazartesi o satrancı almak için Milano’da ekstra 3 gün sarf ettim. Aldık, evimizin bir köşesine koyduk, ama, koleksiyon yapma fikrim yoktu.

- Fikir nasıl oluştu?

Daha sonra Uzakdoğu’ya gittim. Çin’de bir satranç takımı gördüm çok değişik, gerek malzeme gerekse dizayn bakımından. Onu da çok beğendim, aldım. Devam etti gitti böyle... Enteresan yerlere de gittim. Hindistan’a gittim, Malezya’ya gittim, orada da değişik satrançlar var. Yıllar geçti böyle, şunu da alalım, bunu da alalım...

- Ve evde yer kaplamaya başladılar tabii...

Ne oldu; kütüphanenin birini boşalttık, rafl arına satranç takımlarını koymaya başladık.

- Peki kütüphaneden sonra?

Ben disiplinli bir adamım. Biriktiririm, ama ortalara dağıtmam. Bir yer bulur, koyarım. Ama bunlar eşimi rahatsız etmeye başladı. Evde bir yığın satranç! Bir de satranç takımı yer işgal eden bir şey. “Al bunları, nereye götüreceksen götür” dedi. Ben satrançları derledim topladım, iş yerine götürdüm. İşyerinde müsait alanlar vardı, birtanesine el koydum. Aşağı yukarı 200-250 satrancı alabilecek bir yerdi. Ben de satranç almaya devam ettim.

- Orada görenlerin de ilgisini çekmiştir bu ilginç takımlar...

Ben dostlarıma, arkadaşlarıma satranç koleksiyonu yapıyorum dediğim zaman “Satrancın da koleksiyonu mu olur! Hepsi aynı!” dediler. İki tip satranç var: Bir tanesi turnuva satrancı ki arkadaşlarım onları gördükleri için böyle söylüyorlar. Bir de tematik satrançlar var, onları görme şansları çok az. Biriktirdiklerim hep tematik satrançlar. Arkadaşlarımdan gelenler, gördüler ve “Bunlar çok değişikmiş, haklıymışsın koleksiyon yapmakta” dediler.

- İş yerine taşınarak bir anlamda “kitleyle buluşan” koleksiyon, ardından önce Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi, sonra da bugün içinde sohbet ettiğimiz Gökyay Vakfı Satranç Müzesi’ni kurdunuz... Bugün 105 ülkeden 604 satranç takımınız var, dile kolay! Oysa hiç kolay birikmemiştir bu kadar satranç...

Bir defa satranç koleksiyonu yapmak çok zor bir olay. Yani siz şimdi İstanbul’da nerede satranç satılıyor biliyor musunuz?

- Doğrusu hayır.

Doğma büyüme Ankaralıyım. Ankara’da satranç takımı nerede satılır, desen, bilmem! Genel kriter olarak oyuncak mağazalarında oluyor, hediyelik eşya satanlarda, antikacılarda. Mobilya mağazasında olabiliyor, orayı güzelleştirmek için kullanmışlar. Oralara tesadüfen bakıyorsunuz. Kaldığınız otele sorduğunuz zaman cevap veremiyorlar. Yorucu oluyor tabii. En son Selanik’teydim, balık pazarında satranç buldum! Bazen de bulduğunuz satranç takımları ağır, taşıması çok zor. Münih’te bir iş yerimiz var, orada çok güzel bir satranç takımı hediye etmişler, mermer, 20 kg. Münih’te çalışan arkadaşımıza sürpriz yaptım, taşları aldım geldim, “İş bölümü yapalım, sen tablasını getir”, dedim. Tabla çok ağır. Meselâ Karlovy Vary’de çok güzel bir takım buldum, aşağı yukarı 1 metreye 1 metre tablası var. Taşlar da 35 cm.’ye kadar. Eşim dedi ki “Bu çok güzel bir satranç.” Ben “Almam” dedim. Eşim “Ben getiririm” dedi. O satrancı kucağında getirdi. Bazı cam satrançlar var, iki katlılar var, onlar hep kucakta geldi. Zor oluyor getirmek.

- Müthiş bir emek! Akın Bey, çok yoğun bir iş hayatınız olmuş, Rotary’de de uzun yıllar görev almışsınız, ama bu arada koleksiyon tutkunuzu sürdürmüşsünüz, bu da çok ilgimi çekti...

Ben şunu söyleyeyim size; “Ben çok meşgulüm” diyen adama inanmayın! “Çok meşgulüm” diyen adam plansız programsız çalışan adamdır. Eğer siz bir plan içinde işinizi götürürseniz, yürür. Ben işimi de götürdüm, Rotary’i de... Sosyal projelerde de çalıştım, koleksiyonculuğu da götürdüm. Planlı, disipli hareket ederseniz hepsi olabilir...

Müzede birbirinden ilginç takımlar beş bölümde gruplanıyor

Müzedeki satranç takımları “Çocuklar”, “Tasarımlar”, “Medeniyetler”, “Savaş & Barış” ve “Ülkeler” olarak gruplandırılmış. Müzenin alımlarını uzun yıllar Nurus’un yönetim kurulu başkanlığını yürüten Akın Gökyay bizzat yapıyor. Oğulları Güran Gökyay ve Renan Gökyay da ilginç parçalar bulduklarında alıyorlar. Müzenin en eski parçasıysa bir hediye. Beraber iş yaptıkları İngiliz mimar Kevin Whitt'te bir satranç takımı varmış, hem de 1860'tan kalma. "Benim ilgim yok, iki kızım var, onların da yok, bunu sana hediye etmek istiyorum" deyip Akın Gökyay'a teslim etmiş.

Guinness Rekorlar Kitabı’na da girdi, müze de kurdu...

Akın Gökyay, 2012’de, satranç takımlarının sayısı 412’yken, Guinness Rekorlar Kitabı’na başvuruyor ve koleksiyon “Dünyanın en büyük satranç koleksiyonu” olarak Guinness’e giriyor. Şu günlerde sayı epey arttığından rekorunu revize etmek niyetinde... Öte yandan, koleksiyonere önce eşi Birten Gökyay “Böyle bir olayı 4 duvar arasında hapsetmeye hakkın yok, bunu toplumla paylaşmalısın” önerisinde bulunuyor. Ardından, iş yerinde Akın Gökyay’ı ziyarete gelen Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki koleksiyonu görüp bu fikri destekleyince, koleksiyonun müzeye evrilme öyküsü başlıyor. 2013’te Gökyay Vakfı kuruluyor, ardından Hamamarkası’nda eski Ankara evleri bölgesindeki binalar satın alınıyor. Hatta ikinci bina, eski Ankara kadılarından birinin eviymiş. Yaklaşık 2 yıl içinde, epey de uğraş sarfedilerek aslına uygun inşa edilen binalarda, bin 8 metrekarelik alanı kullanan Gökyay Vakfı Satranç Müzesi 2015’te açılıyor. Bu sırada koleksiyon 540 parça. Bugünse 105 ülkeden ahşap, metal, kemik, mermer gibi parçalardan üretilmiş her biri gerçekten çok hoş 604 parçayı görebiliyorsunuz. Akın Gökyay, önümüzdeki dönemde çok seyahat edeceğini, sayının 650’ye kadar yükselebileceğini de söylüyor. Bize de yeni parçaları merakla beklemek düşüyor!

Ankara'nın hareketli özel müzelerinden biri

Gökyay Vakfı Satranç Müzesi, Ankara’daki hareketli özel müzelerden biri. Akın Bey ve ekibi, müzenin bir kültür merkezi işlevi olması için de çaba gösteriyor. Her ayın son cumartesisi bir konser düzenliyorlar. Zaman zaman satrançla ilgili fi lm gösterimleri ya da mesleğinde öne çıkmış kişilerin katılımıyla sohbetler yapıyorlar. Satranç eğitimleri de var. Gökyay, üst salonlarını satranç oynamak isteyenlere açmayı planladıklarını ekliyor. Hatta meraklısı, müzenin elinde ikişer tane olan özel tasarım takımlarla oynayabilecek dilerse. Tabii bunlar müzeye gelir gelmesi amacı da taşıyor. “Müzenin giderleri çok fazla. Sponsor bulmak lâzım, sponsorsuz çok zor yürümesi. Müzenin giderlerinin dörtte birini karşılıyor gelirleri. Gerisini finanse edeceksiniz, başka türlü yürümüyor bu iş” diyor Akın Gökyay.

Kentleri artık santranç tanıtıyor

“Sizce en ilginç tasarımlar hangi ülkelerden çıkıyor?” diyorum Akın Bey’e, tereddütsüz “İtalya. Uzakdoğu’da da ilginç satrançlar var ama İtalya en iyisi” diyor. Koleksiyoner, tasarımlardaki bir eğilimden de bahsediyor. Kentlerin simge binaları şeklinde tasarımlara sıkça rastlanıyormuş. Müzede de Londra, Rotterdam, Barselona ve Dallas’ı simgeleyen takımları görmek mümkün. Bundan yola çıkarak, geçtiğimiz günlerde bir yarışma düzenledi Satranç Müzesi, Ankara’yı tanıtmak amacıyla Ankara Kalkınma Ajansı işbirliğiyle. 28 parçanın katıldığı yarışmada Selim Kocaman’ın eseri birinci seçilirken, ikinciliğe Çiğdem Aslantaş, üçüncülüğe Hüseyin Baran değer bulundu. 3 mansiyon da verilen yarışmada, ayrıca, Ayça Kıvanç Hasdemir’in çalışması da “Jüri Özel Ödülü” aldı. Şimdi bu tasarımlar üretilecek. Yarışmanın ilerleyen senelerde İstanbul, İzmir gibi kentler için de düzenlenmesi planlanıyor.