Küresel şirketler için birleşmek şart

Küresel şirketler için birleşmek şart

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Tekstil dosyasının önceki bölümlerinde sektörde konsolidasyon yaşanması gerektiği anlatılmış, birleşmelerin önemi dile getirilmişti. Ancak dosyanın bugünkü konuklarından Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Balduk, sadece birleşmelerin önemine vurgu yapmakla kalmıyor; birleşmenin neden ve nasıl olması gerektiğini de anlatıyor. Şirketlerin 'küreselleşmek' amacıyla birleşmesini isteyen Balduk'a destek veren hemşehrisi KASİAD Başkanı Kadir Kurtul da sektördeki firmaların güçlenmek için şirket evliliklerinin şart olduğunu savunuyor. Kurtul, AR-GE için de üniversitelerle sektörün işbirliğini geliştirmesi çağrısında bulunuyor. İTO Meclis Üyesi Hikmet Tanrıverdi ise yine birleşmeye vurgu yapmakla beraber, yatay değil dikey işbirliğini öne çıkarıyor. Sektörün pamuktan nihai ürüne tek ses olması gerektiğini savunan Tanrıverdi, özellikle sivil toplum kuruluşlarının aynı amaç için farklı yöntemleri benimseyen projeler geliştirmesini bir anlamda kaynak israfı olarak görüyor. Tanrıverdi, yöntemlerin yakınlaştırılarak daha hızlı sonuç alacak hale getirilmesini istiyor. MÜSİAD Tekstil ve Deri Sektör Kurulu Başkanı Ömer Mete Sümer'in sektörün çıkış yolu için çok somut ve uygulanabilir önerileri var. Öncelikle ihracat ve fuar desteklerinin artırılmasını isteyen Sümer, önceki bölümlerde de sık sık dile getirilen Rusya ve komşu ülkelerle serbest ticaret anlaşmalarının imzalanması konusuna vurgu yapıyor. Sümer'in aynı derecede önem verdiği bir başka çözüm önerisi de "nitelikli sanayi bölgeleri"nin kurulması. Özellikle Güneydoğu Anadolu'nun kalkınması için NSB'lerin bir an önce hayata geçirilmesini isteyen Sümer, hazır giyim ithalatında kotaların iki yıl daha uzatılmasını ve tüm Uzakdoğu ülkelerini kapsayacak şekilde genişletilmesini öneriyor. Küresel şirketlerin sayısı artmalı Resmi istatistiklere bakıldığında tekstil sektörünün hem yatırım hem de yarattığı istihdam ve dış ticaret fazlası açısından Türkiye'ye en çok kazandıran sektör olduğunu söyleyen Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO) Başkanı ve Nazar Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Balduk, sektörün çıkış yoluna, "Sektörde küresel şirketlerin sayısını artırmak zorundayız. Bu da en hızlı şekilde ancak birleşmeler ve AR-GE faaliyetlerinin artmasıyla sağlanabilir" şeklinde işaret etti. Türkiye'nin önemli tekstil merkezlerinden Kahramanmaraş'ın ticaret ve sanayisini temsil eden ve aynı zamanda tekstilci olan Mehmet Balduk, DÜNYA'nın tekstil ve hazır giyim sektörünün yol haritasını araştırdığı yazı dizisi için açıklamalarda bulundu. Balduk, Türkiye'nin halen lokomotif sektörü konumunda olan tekstil için acil kararlar alması gerektiğinin altını çizerek, şunları söyledi: "Sektörde küresel şirketlerin sayısını artırmak zorundayız. Bu da en hızlı şekilde ancak birleşmeler ve AR-GE faaliyetlerinin artmasıyla sağlanabilir. Alt sektörler birleşmeli ve yeni ürünler-yeni pazarlar stratejisi ile büyük şirketlere dönüşmeli. Devlet bunu teşvik etmeli. Avrupa ile entegrasyon süreci için de bunu yapmak zorundayız. Köklü şirketler kuramazsak dünya pazarlarında yer almamız zorlaşır. Hedefler konulmalı. Hedef tüm dünyaya mal satmak ve Türkiye'yi bu alanda marka haline getirmek. Bugün Avrupa'da büyük mağazalarda Türk hazır giyim ürünleri önemli bir yere sahip. Bunu geliştirmemiz lazım." Gözden çıkarma yöntemi ile dönüşüm sağlanamaz Resmi istatistiklerin tekstilin hem yatırımları hem de yarattığı istihdam ve dış ticaret fazlası açısından Türkiye'ye en çok kazandıran sektör konumunda olduğunu gösterdiğini belirten Balduk, "Tekstil sektörü TÜİK verilerine göre, 2007 yılında 5,5 milyar dolar dış ticaret fazlası verdi. Buna hazır giyimi de ilave edersek toplamda 16 milyar doları buluyor. Buna göre, Türk ekonomisine en çok kazandıran sektör durumunda. İstihdam da aynı durum geçerli. İnşaat sektöründen sonra tekstil sektörü en çok istihdam yaratan sektör" dedi. Türkiye'nin emek yoğun sektörlerden çıkarak bilgi yoğun sektörlere, teknoloji üreten sektörlere geçmesi gerektiğinin söylendiğini anlatan Balduk, "Tabii ki, bunu hepimiz isteriz. Ancak emek yoğun sektörleri tamamen yok saymak gibi bir hataya da düşmememiz gerek. Gözden çıkarma yöntemi ile bu dönüşüm sağlanamaz. Sadece sıkıntı doğurur. Önümüzdeki dönemde tekstil sektörü kendi içerisinde revizyonlarını yaparak geleceğe daha sağlam adımlarla ilerleyecek" şeklinde konuştu. Temel sorun üretimin göz ardı edilmesi Sektörün en önemli sorununun üretimin göz ardı edilmesi olduğunu kaydeden Balduk, "Tekstil, üretim faktörünün göz ardı edilmesinden en fazla olumsuz etkilenen sektör. Sektörün sorunlarının başında gittikçe artan ithalat geliyor. Genel tekstil ithalatı son 10 yıllık dönemde 2,5 kat arttı. Bunun içerisinde özellikle iplik ithalatı yerli üreticiyi çok zor durumda bırakıyor. İthalat 2003'ten beri acımasız bir şekilde aşamalı olarak arttı. 1997'de 3,4 milyar dolar olan ithalat 2007 yılı sonunda 8,2 milyar doları geçti. Bu nedenle, ithalat konusunda acilen önlem alınması gerek. Küreselleşmenin ana vatanı ABD dahi kendi pazarını, kotaları kaldırmış olmasına rağmen, gümrük vergileri ile koruyor" diye konuştu. Diğer yandan, Türkiye'de, tarımdaki istihdamın azaltılmasına çalışılırken emek yoğun sektörlerin yok sayılmasının çok ciddi bir tehdit olduğuna işaret eden Balduk, "Türkiye'nin şu anda tamamen hizmet sektörüne endekslenmesi yanlış bir ekonomi politikası. Bunlarla birlikte, yüksek işçilik, enerji ve girdi maliyetleri ile aşırı değerli YTL sektörün önemli sorunlarının başında yer alıyor" dedi. Sonuca yönelik aktif teşvik şart Yönlendirme imkanım olsaydı, sektörün kendi içinde revizyonunu tamamlaması, kapasite olarak büyümekten ziyade kalite, entegrasyon ve AR-GE için yatırımların artmasını, nitelikli işgücü oluşturarak üretimde sıfır hata düzeyi ile yüksek kalitenin sağlanması, küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin bir araya gelerek tek başlarına yapamadıkları bu yatırımları yapmalarının sağlanması, en küçük işletmenin dahi ciddi bir yönetim anlayışı ile kurumsallaşmasını sağlamış ve küresel şirket olmuş bir yapının oluşması, entegrasyon ve katma değer için alt sektörlerin bir araya gelmesi yani iplik, kumaş, boya, konfeksiyon alanlarında faaliyet gösterenlerin şirket evliliği ile daha iyi bir pazar payına ulaşmasının sağlanması, sektör tarafında benim stratejim olurdu. Devlet tarafında yapılması gereken ise bütün sektörlerin olduğu gibi bu sektörün de önünü açmaktır. Dünya ölçütlerinde girdi arzı yaratmak, altyapı hizmetlerini hızlandırmak, eğitim hizmetlerini güçlendirerek sektöre nitelikli işgücü arz etmek, haksız ithalata karşı yerli üreticisini korumak, sonuca yönelik aktif teşvik tedbirlerini oluşturmaktır. AR-GE kanunu KOBİ'lere daha yakın hale getirilmeli AR-GE ve yenilik yoluyla ülke ekonomisinin uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir yapıya kavuşturulmasını amaç edinen Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun, özellikle proje bazında yenilik faaliyetlerinin desteklenmesini ve bu alanda işbirliğinin artırılmasını öngörüyor. Bu yönüyle iyi sonuçlar doğurabilir. Ancak, kanunun gerçek anlamda AR-GE konusunda temel bir destek mekanizması haline gelmesi için tüm işletmeleri kapsaması gerekiyor. Mevcut haliyle özellikle büyük işletmelere yönelik bir görünüme sahip. Kanuna göre en az 50 AR-GE personeli çalıştırılması gerekiyor. Bunun için çok büyük bir işletme olmalısınız. Unutulmamalıdır ki, KOBİ'ler gelişmeden ülke ekonomisi rekabet edebilir bir yapıya kavuşamaz. Bu nedenle, KOBİ'lere daha yakın bir kanun haline getirilmesi gerekiyor. AR-GE, üniversitelerin desteğiyle yapılmalı Sektördeki firmaların güçlenmek için şirket evlilikleri yapmalarının gerektiğini anlatan Kahramanmaraş Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı (KASİAD) ve İskur Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı A. Kadir Kurtul, "Öte yandan firmalarımız da ürün yelpazelerini geliştirmeli ve özellikle de AR-GE çalışmaları üniversitelerimizin desteğiyle bilimsel bir ortamda yapılmalı" dedi. Türkiye'de tekstilin gerileme sürecine girdiğini savunan Kurtul, "Uzakdoğu ülkelerindeki kapasite artışı ve düşük maliyetli üretim, rekabeti ortadan kaldırdı. Özellikle Çin'in temel ve standart tekstil ürünleriyle rekabet etmek çok zor. Tedbir alınmaz ise kapanan birçok işletmeye yenileri eklenecektir" dedi. Üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilerek, sektörün bu kurumlardan en üst düzeyde fayda sağlaması gerektiğine dikkat çeken Kurtul, "Ürün yelpazelerinin geliştirilmesi gerek. AR-GE çalışmaları üniversitelerimizin desteğiyle bilimsel bir ortamda yapılmalı" dedi. Sektörün temel problemini yüksek girdi maliyetleri olarak gösteren Kurtul, bu nedenle Türk tekstilcisinin pazar kaybettiğini belirtti. Sektörün düşük kur yüzünden de büyük sıkıntı yaşadığının altını çizen KASİAD Başkanı Kurtul, "Üç yıldır kurdaki düşüş tekstil ihracatçılarını rekabet edemez hale getirdi" dedi. İthalata kısıtlama getirilmeli Sektörün sıkıntıdan kurtulması için alınması gereken acil tedbirleri "Maliyetlerin düşürülmesine yönelik çalışma, ithal tekstil ürünlerine kısıtlama, ihracatı teşvik edici ilave tedbirler, döviz kurunun yükseltilmesi" olarak sıralayan Kurtul, şunları dile getirdi: "Tekstil sektöründe faaliyet gösteren şirketler, bir araya gelerek ortak çözüm üretmeli. Sektör temsilcileri birleşerek AR-GE, eğitim ve benzeri yatırımları ortak yapabilmeli. Birlikten kuvvet doğar ilkesiyle hareket edip şirket evlilikleri yaparak daha kaliteli ürünleri daha az maliyetle elde ederek piyasaya sunmalı." Sektör için kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirlenmesi gerektiğini de anlatan Kurtul, "Dünyadaki gelişmelere göre yeni stratejiler tespit edilmeli bu stratejiler işletme sahiplerine ve yöneticilerine anlatılmalı" diye konuştu. İnci Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve İTO Meclis Üyesi Hikmet Tanrıverdi: Pamuktan nihai ürüne tek ses olmalıyız Herşeyden önce sektörün psikolojisini düzeltmesi lazım. En kısa zamanda sektörün tüm sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek kısa orta ve uzun vadeli stratejileri belirlemesi gerekiyor. Bunun için de tekstil ve hazır giyimin beraber olması lazım. İkisini bir birinden kesinlikle ayıramayız. Herkesi tek bir amaç etrafında aynı sesle toplayabilirsek istediklerimizi yaptırabilme veya birtakım projeleri hayata geçirme imkanını daha rahat elde ederiz. Daha büyük bir güç olursak uygulamaya daha çabuk geçeriz. Birçok sivil toplum örgütü kendine göre programlar hazırlıyor. Neticede temel amaç aynı ama yöntemler farklı. Burada yöntemleri de aynı noktaya getirip herkesi aynı amaç peşinde koşacak hale getirmemiz lazım. Önümüzeki yıllarda Anadolu'nun üretim, İstanbul'un da moda pazarlama ve satış merkezi olacağını öngörerek bu düşünce altında planlar, programlar yapmalıyız. Bundan sonra rekabet avantajı kazanmak için esnek ve modaya uygun ürünler üretilmeli. Hep birlikte aynı amaç doğrultusunda tek sesle hareket ederek projeler hazırlarsak devletten beklediğimiz birçok şeyi çok daha rahat yerine getirebilme imkanına sahip oluruz. En önemli şey pamuktan bitmiş ürüne kadar bu işin içinde yer alan sektörün her katmanının ortak stratejileri belirmek noktasında tek ses, tek yürek olmasıdır. Kamunun görevi rekabet koşullarını yaratmak Kamuya düşen birinci görev Türkiye'yi rekabet edilebilir şartların olduğu bir ülke haline getirmek. Bunu İstanbul'da yapmak pek mümkün değil ama Anadolu'da pekala yapılabilir. Bugüne kadar Anadolu'ya özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya yapılan farklı harcamalar üretimle ilgili sektörlere aktarılsaydı çok daha farklı olabilirdi. Bundan kast ettiğimiz parasal destekler değil. Eğer kamu buralarda yatırım yapılmasını destekleyecek tedbirleri alırsa sektör de üretime dört elle sarılır. Devletin önümüzdeki bir yıllık süreyi çok iyi değerlendirmesi gerekiyor. Eğer bu yapılmazsa bugün bir liralık destekle yapabilecekken iki sene sonra 10 lira verse de sektörü kurtarmaya yetmeyebilir. Çok geç kalınmış olur. Bu yüzden önümüzdeki iki yılı bir yeniden yapılanma dönemi olarak değerlendirmek gerekiyor. Tekstil ve hazır giyim mutlaka hassas sektör ilan edilmeli. Bunun örnekleri başta İtalya olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde var. Türkiye'nin şu anda tekstil ve konfeksiyondan çıkmak gibi bir lüksü yok. Çünkü işsizlik çok yüksek. Kadınlarımız iş gücüne katılmıyor. Bu sorunları ortadan kaldırabilecek sektörlerin başında ise tekstil ve hazır giyim geliyor. Bu yüzden bu sektöre verilecek destekleri bir sosyal proje olarak görmek gerekir. Eximbank daha işlevsel olmalı Mikro anlamda da yapılması gerekenler var. Bu sektörü kaybetmeye tahammülümüz olmadığını, sektörün 2023 yılına kadar payını yükselterek büyüme hedefini ortaya koymamız gerektiğini anlamamız gerek. Türkiye'deki 19 bin konfeksiyon üreticisinden sadece bini ihracatın yüzde 80'ini gerçekleştiriyor. Kalan kısmın ise ihracata sadece yüzde 20'lik katkısı var. İşte bu kısmın ihracata katkısını artırabilirsek önemli bir adım atmış oluruz. Bunun için ihracatçı birliklerinin aktif pazarlama noktasında şirketlere destekler vermesi çok önemli. Mikro anlamdaki en büyük sorunlardan biri de finansal sıkıntılar. Bunun aşılması için ihracat factoring'inin Eximbank tarafından daha uygun maliyetle yapılması gerekiyor. Ayrıca Eximbank'in kur garanti sisteminin uygulamaya geçirilmesinde büyük yarar var. Bekleyen her türlü devlet yardımı ve desteklerin Eximbank kredilerine teminat olarak kabul edilmesinin sağlanması da önemli bir adım olabilir. Üretim ve pazarlama ağında yapılması gerekenlere gelince; tasarım ve koleksiyon üretiminin AR-GE teşviki kapsamına alınmasının sağlanması gerekiyor. Bunun yanı sıra tasarım-koleksiyon şirketlerinin kurulmasının teşvik edilmesi, Laleli, Osmanbey ve Merter'de ihracat antrepoları kurulması, Rusya ve Ukrayna'da serbest ticaret bölgeleri kurulması da yapılması gerekenler arasında. Türkiye'de ofisi bulunmayan uluslararası firmalar için İTKİB bünyesinde alım ofisi kurulmasında da büyük yarar olacağı inancındayım. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve İstanbul Ticaret Odası'nın düzenlediği yurt dışı fuarlarda işbirliği yapmak, sektörel bazda yurtdışı alım gruplarının getirilmesini sağlamak, yurtdışı mağaza zincirlerini satın almanın teşvik edilmesi, dünya markalarına mal üretenlerin etiketlerinde "Made in Turkey" kullanımı ve teşvikinin sağlanması da mikro çözümler arasında yer alıyor. Öte yandan dahilde işleme rejiminin rehabilitasyonunun sağlanması, sektör envanterinin çıkartılması, yurtdışı fuar danışmanlığı sisteminin işlerliğe kavuşturulması, Türkiye'deki perakende markaların, yerli üretici-ihracatçılarla işbirliğinin sağlanması için altyapının oluşturulması, gezici eğitimlerin Avrupa Birliği Fonları'ndan yararlanarak Anadolu'nun değişik illerinde kalıcı ve yaygın hale getirilmesi de bizim diğer çözüm önerilerimizden bir kaçı. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Tekstil ve Deri Sektör Kurulu Başkanı Ömer Mete Sümer: İhracat ve fuar destekleri artırılmalı Tekstil sektöründe özellikle son yıllarda ciddi bir daralma olduğunu görüyoruz. Şunu hiç kimsenin aklından çıkarmaması gerekiyor ki gıda, otomotiv, inşaat gibi para harcanarak geliştirilebilecek sektörlerin beslendiği en önemli kaynak tekstil sektörüdür. Tekstil tarım demektir. Tekstil inşaat demektir. Tekstil otomotiv demektir. Tekstil lojistik demektir. Bunların her birini doğrudan veya dolaylı ilgilendiren bir sektöre katma değeri düşük diye ilgisizlikle bakılamaz. İşsizliğin yüksek olduğu ve bir işçinin devlete maliyeti ortada iken bu istihdam yükünü yönlendirebilecek bir alan olmadığını bilerek tekstile olan ilgisizliğin ne manaya geldiğini anlayabilmiş değiliz. Sektörün pek çok sorunu bulunduğu ortada. Bu sorunlardan biri hiç kuşkusuz bavul ticaretinde yaşanan problemler. Özellikle son yıllarda bavul ticareti yapan ülkelerin başta gümrüklerde olmak üzere getirdiği düzenlemeler bu sorunun daha da büyümesine yol açtı. Bavul ticaretinin mutlaka canlandırılması gerekiyor. Özellikle Rusya ve komşu ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşması yapılması lazım. Tekstildeki bir diğer problem ise sektörün yeni pazarlara açılmasında yaşanan sıkıntılar. Tekstil sektörünün mutlaka yeni dış pazarlara açılması gerekiyor. Dış pazarlara açılırken fuar organizasyonları şart. Bu konuda fuar destekleme oranlarının yükseltilmesi ve ödemelerinin çok kısa sürede ilgili firmalara yapılması gerekiyor. Eskiden yüzde 80 olan fuar desteği yüzde 50'ye düşmüş durumda. Bunun yükseltilmesi lazım. Hazır giyimde yaşanan bir diğer sorun ise Uzakdoğu'dan yapılan ithalat. Bu konuda başta Çin olmak üzere Uzakdoğu'dan çok ciddi hazır giyim ithalatı yapılıyor. Hazır giyim ithalatına kısıtlama getirilmesi elzemdir. Çünkü bu ithalat, yerli üreticiye rekabet şansı vermiyor. Hazır giyimdeki kotalar iki yıl uzatılmalı. Ayrıca bu kota uygulamasının sadece Çin ile sınırlı kalmayıp tüm Uzakdoğu ülkelerine yayılması lazım. Tekstil ve hazır giyimdeki kayıt dışı sorunu bizi çok ciddi şekilde rahatsız ediyor. Üretici firmaların kayıt altına alınması ve merdiven altı firmaların haksız rekabetinin önüne geçilmesi için SSK primlerinin mutlaka düşürülmesi ve vergi yükünün hafifletilmesi gerektiği inancındayız. Nitelikli sanayi bölgeleri kurulmalı Türkiye'de işsizlik ve göçün önüne geçebilecek en büyük atılımlardan biri Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin yatırım sorununu çözmekten geçiyor. Bunun için ABD ile nitelikli sanayi bölgesi projesi anlaşması acilen yapılmalı. Bu proje özellikle Güneydoğu bölgesinin kalkınmasına daha fazla katkı sağlayacaktır. Ayrıca serbest veya bölgesel asgari ücret uygulanmasına mutlaka geçilmeli. 5084 sayılı teşvik yasası yatırımcıların lehine derinleştirilerek Güneydoğu Anadolu'da 10 yıl süreyle uygulanmalı. Sektörde yaşanan sıkıntılardan biri de ihracat desteğinin 500 milyon YTL'de kalması. Bunun yükseltilmesi gerekiyor. Şu an dünyada yüzde 2- 2,5 oranında uygulanıyor. Desteğin ülkemizde yüzde 1 oranında yükseltilmesi gerekiyor. Dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan kumaş ithalatıyla ilgili olarak kapasite raporları kriterlerinin daha çok üretim sağlayan firmaları göz önünde bulundurması ve denetimlerinin daha sıkı yapılması gerekiyor. Referans fiyatla beraber anti damping vergisi uygulaması da kanunlara aykırı.