”MB tarihinde ilk defa dengeleyici para politikası izleyecek”
MB Başkan Yardımcısı Dr. Turhan, dünya ekonomisinin büyümesine dayalı tahminlerin binde 5'e kadar gerilediğini ifade etti
İSTANBUL - Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Dr. İbrahim Turhan, gelecek dönem perspektifleri için "Belki de Merkez Bankası, tarihinde ilk defa dengeleyici para politikası izleyecektir" dedi.
Müstakil Sanayi ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Gençlik Kurulu'nun düzenlediği ve 2008 yılı değerlendirmesi ve 2009 beklentilerinin tartışıldığı toplantıda konuşan İbrahim Turhan, bankalar arası döviz piyasasında, Merkez Bankası'nın riske aracılık etmesini sağladıklarını, böylelikle faiz oranlarını aşağıya çektiklerini ve bankalara ihtiyaç duydukları likiditeyi eksiksiz olarak ve zamanında sağladıklarını belirtti.
İbrahim Turhan, gelecekteki çalışmaları için, "Perspektifimiz, Merkez Bankasının kendisine kanunla verilmiş olan fiyat istikrarını sağlamak amacıyla çelişmemek kaydıyla, finansal sektörün, kredi mekanizmasının sağlıklı işlemesini sağlamak ve ekonomik devrelerdeki aşırı dalgalanmaları önlemektir. Belki de Merkez Bankası, tarihinde ilk defa dengeleyici para politikası izleyecektir" diye konuştu.
Dünya ekonomisinin büyümesine dayalı tahminlerin binde 5'e kadar gerilediğini ifade eden Turhan, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 3 oranında büyüme beklenirken, gelişmiş ülkelerin ekonomilerinin yüzde 2 gerileyeceğinin varsayıldığını, bunun da aşağı yukarı 800 milyar dolarlık üretim kaybı ve onu üreten insanların işsiz kalması anlamına geldiğini ifade etti.
Turhan, ABD'deki şirketlerin 2,2 trilyon dolar zarar edeceklerinin düşünüldüğünü, aşırı borçlanma sebebiyle, ABD'de krizden önce ağustos ayında 850 milyar dolarlık bilanço büyüklüğünün kendisinin 100 kat büyüklüğünde bir finansal sektörü taşımak zorunda kaldığını ve bu finansal kaldıracın da hızla düştüğünü anlatarak, bu durumun insanları, pozisyonlarını kapatmak için Japon Yeni ve Amerikan doları bulup, almaya yönelttiğini anlattı.
"Dış ticaret pozisyonu değişti"
İbrahim Turhan, gelişmekte olan ülkelere net sermaye akışının eskiden 1,5 trilyon dolar civarında olduğunu, 2009 için bu rakamın 150 milyar dolara düşmesinin beklendiğini belirterek, Türkiye'nin de bu düşüşten dış ticaret kanalı, kredi kanalı ve portföy kanalı olarak 3 başlık altında etkileneceğini dile getirdi.
Etkilenecek en baskın konunun dış ticaret alanı olduğunu ifade eden Turhan, şöyle konuştu:
"İhracatımızda önemli bir grubu demir çelik, çimento gibi inşaat sanayinin girdisi olan ürünler teşkil ediyor. İnşaat sektörü dünyadaki küresel sektörlerden en fazla etkilenen sektörlerden biri. Bundan dolayı ihracatımız kesinlikle olumsuz şekilde etkilendi. Ancak ithalatımızdaki gerileme ihracatımızdaki gerilemeden daha fazla. İthalatımız enerji ve ham maddeye dayanıyor. Dolayısıyla üretim yavaşlayınca bunlar da yavaşlayacaktır. Dış açık vermekten dış fazla vermeye doğru yol alıyoruz."
Türkiye'nin son 5 yolda çok önemli bir yapısal değişim geçirdiğini belirten Turhan, dış ticaret pozisyonunun değiştiğini, eskiden toplam ihracatın yüzde 40'ının tarım, konfeksiyon ve tekstile dayalı olduğunu, şimdi ise yüzde 40 oranında otomotiv ve beyaz eşya ihraç edildiğini bildirdi. Bu durumda kriz döneminde otomotiv ve dayanıklı tüketim mallarının, talep değişikliklerinden etkilenen en hassas ürünler olduğu düşünülürse, krizden ihracatın çok ciddi etkilendiğini söyledi.
Turhan, krizi kusursuz bir fırtına olarak değerlendirerek, "para politikası olmadan herhangi bir varlık balonu oluşturamazsınız" dedi.
"Türkiye'yi kurtaracak süreç iç talebi arttırmaktır"
Albaraka Türk Katılım Bankası Baş Ekonomisti Melikşah Utku ise, GSMH rakamlarının son çeyrekte eksi seviyelerde olacağını ve 2009 ilk iki çeyreğinin GSMH oranı olarak çok zayıf geçeceğini ifade etti.
Utku, ocak ayında Avrupa ve ABD'deki işten çıkarmaların tarihlerindeki en büyük işsizliği yarattığını bu durumun Türkiye'ye dış ticaretin daralması olarak yansıdığını belirterek, Türkiye'yi kurtaracak sürecin, iç talebi arttıracak politikalar olacağını ancak Hükümetin bu konuda IMF ile ters düştüğünü savundu.
Bankaların kredi politikalarını değiştirmesi gerektiğini belirten Utku, şunları kaydetti:
"İç talep gelişmiş ülkelerde insanların talep oluşturacak hali kalmadı. Varlıklarının bedeli düştü. Servet etkisi azaldı. İşsizlik arttı. Gelirler ve harcamalar azaldı. Türkiye'de de işsizlik artıyor. Ama gelirlerdeki erozyon çok artmadı. Hane halkının tasarrufları dövizle olduğu için servet etkisi insanları zenginleştirdi. Ama geleceğe çok umutsuz baktıkları için insanlar korkuyorlar ve talep durgun. Talep artarsa stoklar azalacağı için piyasalar canlanabilir. Bunun için bankaların kredi politikalarını döndürmeleri lazım."