Milli borsalar 'küresel' oluyor ufukta işletmeci piyasalar var

Türkiye borsalarını birleştiriyor. Önümüzdeki birkaç aylık süreçte bunun tamamlanması bekleniyor. Dünyada ise borsalar çoktan birbirini satın aldı ve konsolide oldu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Dünya, milli borsalardan küresel borsalara geçerken Türkiye milli borsasını yeni oluşturuyor. Peki bundan sonra yol borsaları nereye götürüyor dediğimizde Saraç net bir cevap veriyor: İşletmelerin hakimiyetinde elektronik borsa.

Ece CEYHUN

İSTANBUL - İstanbul Altın Borsası Başkanı Osman Saraç, dünyada milli borsaların küresel borsalara döndüğünü ama ileride küresel borsaların da işletmeci birer elektronik piyasa formuna kavuşacağını söyledi. Saraç, "En çok 10 yıl içinde fiziki bir borsa, bir şirket çatısından da çıkılacak" dedi. Borsalarında ülke bazında değil, kendi içlerinde marka çıkartarak işletme bazında bölüneceğini öngören Saraç, " Bu işletmeler içlerindeki en verimli alanı seçerek oraya yoğunlaşacaklar. Bu türev ürünlerde olabilir, sanayi şirketlerinin hisseleri de olabilir, emtialarda olabilir" diye konuştu.

İstanbul Borsası projesini anlatan bir fikir olarak ortaya atan ilk bürokrat olan Osman Saraç, Borsa İstanbul çalışmalarının ilk olarak 58 ve 59. Hükümetin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı döneminde yapıldığını kaydederek, "Biz şu anda zaten geç kaldığımız bir yapıyı bir an önce tamamlamak zorundayız. Hazinemizin buradan gelir elde edeceği bir fırsat varsa bunun son dönemlerindeyiz. 5 yıl sonra 'borsayı birleştirelim, özelleştirelim dediğinizde elinizde kayda değer bir fırsat veya varlık olmayabilir. Bugünkü konjonktürde önemli olan, hızlı bir birleştirme, şirketleştirme ve uluslararası ortaklar alarak süreci yönetebilmedir. Şu andaki trend, borsaların birleşmesidir. Türkiye geç kalmış olmakla birlikte buna adapte olmalıdır, zira en geç 10 yıl içerisinde buradan da başka bir yere gidilecek" ifadelerini kullandı.

Borsalardaki değişim 10 yıl içinde olacak
Saraç, dünyadaki borsa oluşumlarına ya da sermaye piyasalarındaki trendlere bakıldığında bir süre sonra 'borsa' diye de bir şey kalmayacağını düşünüyor. Saraç, "Dünyada giderek elektronik piyasalara doğru gidiliyor. Özel işletmelerce işletilen piyasalara dönülüyor. Belki ileride bir borsadan bahsetme imkanı da kalmayacak" diye konuştu. Saraç, şu öngörülerde bulundu: "En çok 10 yıl içinde fiziki bir borsa, bir şirket çatısından da çıkılacak. Tamamen hak ve ruhsat mekanizmasına dönüşecek. Bir borsa değil, halka açık şirketleri, çeşitli emtiaları, bunlara dayalı kontratları, faiz-döviz gibi ekonomik değişkenleri vb. dikkate alan, bunlar içinde karma yapılar oluşturan piyasa işleticileri olacak. Siz bunlara yatırım yapıp buralarda işlem yapacaksınız. Devletin bu alandaki gözetleme ve denetleme mekanizması elbette görevine devam edecek. En geç 10 yıl sonra kamunun verdiği-sattığı imtiyaza dayalı olarak halka açık 20 şirketin hisselerini kendi ekranına taşıyacak ve bu şirketlerden mesela ABC-20 endeksi kuracak, bir başkası 5 emtiadan müteşekkil VYZ-Commodities yapacak, bir diğeri bunlardan karma menkul kıymetler oluşturacak; yani çoklu ürün sepetlerine sahip piyasa işleticileri olacak. Dünya buraya doğru gidiyor."

Ülke değil işletme bazında bölünüyorlar
Osman Saraç bu öngörüsünün ardında dünyadaki borsaların izlediği yolun olduğunu belirtiyor. "Amerika borsalarını birleştirdi. Kuzey Avrupa borsaları merkezi Avrupa'da birleşiyor. Bunlar çok ortaklı, ayrıca kendi mülkiyetleri de halka arz edilmiş durumda. Fakat bir noktadan sonra borsa yapıları ortadan kalkacak ve yeniden bölünecek" diye vurgulayan Saraç şöyle devam etti: "Ülke bazında bölünmeyecekler. İşletme bazında bölünecekler. Şu anki evre, milli borsalardan bölgesel borsalara geçiliyor. İkinci adım da bölgesel borsalar kendi içlerinden işletmeci markalar çıkartacak. Bu işletmeler içlerindeki en verimli alanı seçerek oraya yoğunlaşacaklar. Bu türev ürünlerde olabilir, sanayi şirketlerinin hisseleri de olabilir, emtialarda olabilir. Örneğin bünyesinde 3 hisse senedi, 20 türev ürün, 5 opsiyon, 2 döviz kontratı olacak, tek tip ürünler sunmayacaklar. Ama bu sadece bir ülke coğrafyasından değil, küresel coğrafyadan oluşacak; mesela bir endeks ya da ürün ya da işletmenin sunduğu enstrüman olarak bakıldığında Rusya'dan da bir şirket olacak, Türkiye'den de, Brezilya'daki kahve kontratına dayalı işlem de olacak, Mısır'daki pamuk da. Daha büyük sermaye entegrasyonu söz konusu sermayesi büyük rakamları ifade edecek ama hakim sermayedar değil ellerindeki mekanizmalar farklılaşacak."

Borsada hacimler arttı
İstanbul Altın Borsası'nda Kasım ortası itibariyle gerçekleşen işlem hacmi geçen yılın toplamı ile kıyasladığınızda yüzde 44'lük artışla 115 ton seviyesinde. Borsada gümüş işlem hacmi ise 385 tona geldi. Geçen yılın tamamında gümüşte işlem hacmi 408 tondu. İAB Başkanı Saraç, gümüşte işlem hacminin geçen yılın tutarını yakalayacağını öngörüyor.

Gümüşte ithalat patladı
Saraç, gümüşte ithalatın ise patladığını vurguladı. Geçen yılın tamamında 42 ton gümüş ithalatı yapılırken bu yıl yüzde 200'lük artışla şimdiden 125 ton gümüş ithalatı yapılmış durumda. Gümüş ithalatının arkasında ise yerli üreticinin, üretimini yavaşlatmasının yanı sıra, bu yılın başında fiyatlarda beklenen hareketlenmenin görülmemesi var.
Türkiye'den yapılan mücevherat ihracatının ise geçen yıllar ortalamalarında seyrettiği dikkat çekiyor. Ortalama yıllık 1.5 milyar dolar olan mücevherat ihracatı TİM verilerine göre 1 milyar 671 milyon dolar düzeyinde. Saraç, "Burada üzücü olan katma değeri yüksek ürünler değil, altın içeriği fazla, katma değeri düşük ürünler gitti. Ağırlıklı olarak 22 ayar ürünler ihraç edildi" dedi.

İran'ın talebinde bireysel de var
Külçe altın ihracatında ise müthiş bir sıçrama olduğu biliniyor. Bu sıçramanın bir kısmı İran'a yapılan doğalgaz ödemeleri olduğu kamuoyunda yazılıp çizilirken Osman Saraç, bu talepte sadece kamunun değil İranlı vatandaşın da talebinin olduğuna inanıyor. İran parasının yıl içinde birkaç defa devalüe edilmesinin, yatırımcıları Türkiye'den altın alımına da sevk etmiş olabileceğinin gözden kaçmaması gerektiğine inanan Saraç, ayrıca İran'ın sadece Türkiye değil Hindistan'dan da alım yaptığına değiniyor. Saraç, "Külçe altın ihracatımız son 5 yılda 2-7 milyar dolar arasında seyretti. Fakat ilk defa 11 milyar dolar civarında külçe altın ihracatı oluştu. Ocak-şubatta sıfır olan İran'a külçe altın ihracatı, mart-temmuz aylarında büyük sıçrama yaptı, ağustos ayından itibaren de Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) yoğun bir ihracat var. İran ve BAE'yi İsviçre ve İngiltere izliyor. Geçtiğimiz yıllarda en büyük külçe altın ihracatı yaptığımız ülkeler İsviçre ve İngiltere'ydi. İran ve BAE ilk defa bu yıl gündeme geldi. İran'ın en az bizim kadar Hindistan'dan da fiziki altın çekmiş olduklarını tahmin ediyoruz" diye konuştu.

Yatırım fonlarında üçte birlik gerileme
Bankaların kıymetli maden depo hesaplarında Eylül 2012 verisine göre 16 milyar TL civarında bir değer var. Yatırım fonlarında ise yaklaşık 15 ton olan altın varlığı 10 tona, parasal değer olarak ise 1.5 milyar TL'den 1 milyar TL'ye indiği dikkat çekiyor.
Daha önce 60 tonlar civarında gezinen Darphane'deki toplam basılı altın ise 40 ton civarına indi. Saraç bu gerilemede vatandaşın talebinin bir kısmının depo hesaplarına kaymasının etkili olduğunu düşünüyor. Bankaların verdiği altın kredisi ise 1.4 milyar TL'ye ulaşmış. Bunda da franchise veren kuyum şirketlerin, bayiler ile bankalar arasında kurduğu finansman köprüsünün etkisi hissediliyor.

Altın 2.000 doları görecek
Altının ons fiyatında uzun zamandan beri 2.000 dolar beklentisi korunuyor. Saraç, krizden en az hasarı görmüş ve altın konusunda öne çıkan bankaların bu fiyat beklentisini koruduğuna dikkat çekerek dünyanın en büyük altın fonu SPDR'nin de hala varlıklarının seviyesini koruduğuna ve küçük miktarlarda alıma devam ettiğine vurgu yaptı. Saraç, "Yani kısa vadede altının geriye döneceğine ilişkin bir beklenti yok. Küresel ekonominin bulunduğu yer, gelecek sene beklentileri, Avrupa Birliği'nde yaşanan sorunlar gün be gün altını fiyatlıyor. Küresel ölçekli büyük bankalarda da altında ciddi bir geriye gidişin olmayacağını düşünüyor" dedi.

Borsanın en aktif üyesi Goldaş artık yok
Borsanın 2004 - 2008 aralığında en çok işlem yapan üyesi Goldaş üyelikten çıktı. Bir zamanlar Borsanın işlem hacmini tek başını yüzde 40'ını yapan Goldaş, hem kendisini hem de borsada üye olan kardeş şirketi Meydan Döviz'i Hazine ve İAB'a başvurarak ayrıldı. Bugün yeni katılımlarla beraber 84 üyesi bulunuyor. İAB'ın üye sayısı 90 civarına kadar yükselmişti.

Birleşmede çalışmalar sürüyor
Borsa İstanbul konusunda teknik çalışmaların sürdüğünü ve İMKB ile hızlı bir şekilde konsolide olmaya çalıştıklarını anlatan İAB Başkanı Osman Saraç, işlem alt yapısında farklı sistem kullanan 2 borsanın ortak sistemde buluşacağını ifade ederek fiziki birleşme içinse en az bir yıl daha İAB'ın bulunduğu mekanda kalmaya devam edeceği öngörüsünde bulundu.

Sadece borsalar değil aracı kurumlarda değişim geçirecek

İstanbul Altın Borsası Başkanı Osman Saraç, sermaye piyasalarının önündeki en büyük engelin birincisinin güven eksikliği, diğerinin ise eğitim açığı olduğunun altını çizdi. Saraç ayrıca, borsaların değişim yaşadığı süreçte aracı kurumlar tarafında da değişimler yaşandığına atıfta bulunarak "Aracılık mekanizması da kendi içinde evrim geçirecek. SPK bankaların hisse senedi işlem yapmasını devre dışı bıraktı. Banka artık market olmaktan çıkıyor. Her finansal ürünü uzman kuruluşlar yapacak. Finansal ürünlerle uzman finansal kuruluşlar gelecek" yorumunda bulundu.

Aracı kurumların sınıflandırılması yeniden kurgulanmalı
Osman Saraç, borsaların birleştiği ve dönüşümden geçtiği bir dönemde aracı kurumların da farklı bir yapıda kurgulanması gerektiğini düşünüyor. Saraç, "Aracı kurumların piyasalar arasında geçişini sağlamak lazım. Borsalar birleşiyor, neden aracı kurumlar da birleşmesin. En azından asgari bir teminat ya da sermaye şartı getirilebilir. Mesela 5 milyon sermayesi olan her şeyi yapabilir, 1 milyon dolar sermayesi olan bu pazarlarda ya da 500 bin dolar sermayesi olan sadece şu piyasada işlem yapacak denilebilir. Yani piyasalar arasında A, B, C sınıfı aracı kurumlar oluşturulmalı. 3 farklı tip aracı kurum modeli kurup onların önünü açılarak, yatay ve dikey geçişler sağlanabilir. Küçük ölçekli olanların olmasa da, büyük ölçekli kıymetli maden aracı kurumlarının ve menkul kıymet aracı kurumlarının diğer piyasalarda işlem görebilmesi çok faydalı olacaktır. Borsaların yapısını değiştiriyoruz. Fırsat varken ve vakti gelmişken, aracı kurumların da farklı yapılanmalarını sağlamak lazım. Bu değişkenliği yaptığınızda da borsaların 10 yıl içinde yaşayacağı öz ve kabuk değişimine hazırlıklı olursunuz" değerlendirmesinde bulundu.