Özel sektörün borç vadesi uzuyor
Özel sektörün ağustos sonu itibarıyla yurt dışı borçlanmasında kısa vadeli borçların payı yüzde 22,3'ten yüzde 14,5'e gerilerken, uzun vadeli borçların payı yüzde 77,7'den yüzde 85,5'e yükseldi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, ağustos sonu itibarıyla özel sektörün yurt dışından sağladığı kısa vadeli kredi borcu 30 milyar 753 milyon dolara inerek bir önceki aya göre 2,4 milyar dolar ve geçen yılın aynı ayına göre ise 12,6 milyar dolar azaldı.
Özel sektörün yurt dışı kısa vadeli borcu 47 milyar 873 milyon dolarla tarihi zirvesini gördüğü 2014 Kasım döneminden bu yana düşüş eğilimini sürdürüyor.
Özel sektörün uzun vadeli yurt dışı borcu ise ağustos sonu itibarıyla 181 milyar 541 milyon dolarla tarihi zirvesine ulaştı. Ağustos ayı sonu itibarıyla özel sektörün uzun vadeli kredi borcu bir önceki aya göre 3,3 milyar dolar ve geçen yılın aynı ayına göre 15,8 milyar dolar artış gösterdi. Böylece özel sektörün kısa ve uzun vadeli toplam yurt dışı döviz borcu ağustos sonu itibarıyla 212 milyar 294 milyon dolara yükseldi.
Yurt dışı borçlanmada özel sektörün kısa vadeli borcunun payı 2014 Kasım'da yüzde 22,3 düzeyinde iken, bu yılın ağustos sonu itibarıyla yüzde 14,5'e kadar geriledi. Aynı dönemde uzun vadeli borçların toplam borç içindeki payı yüzde 77,7'den yüzde 85,5'e çıktı.
Merkez Bankası, sene başından itibaren özel sektörün döviz yükümlülüklerini göz önünde bulundurarak, döviz risklerini dengeleyecek makroihtiyati adımlar attı.
TCMB'nin adımları özel sektörün yabancı para cinsi borçlarının vadesinin uzamasını sağlarken, kısa vadeli dalgalanmalara karşın şirketleri korudu.
TCMB Başkanı Erdem Başçı, yaptığı açıklamalarda düşük küresel faiz ortamında dış borç vadelerinin uzatılmasının ve basiretli borçlanmanın desteklenmesinin finansal istikrarı güçlendireceğini anlatmıştı.
Analistler, Merkez Bankası'nın son dönemde gündeme getirerek, sürekli altını çizdiği ve aldığı tedbirlerle desteklediği "basiretli borçlanma"nın verilere de yansıdığın söyledi.
Merkez Bankası'nın bankacılık sektörünün uzun vadeli borçlanmasını teşvik etmek için zorunlu karşılıklarda ayarlamalar yaptığını anımsatan analistler, böylece kısa ve uzun vadeli borçlanmalar arasındaki maliyet farkını azaltarak borçlanmayı uzun vadeye yönlendirdiğini kaydetti.
Analistler, uluslararası kredi derecelendirme şirketlerinin sıklıkla atıfta bulunduğu, özel sektörün döviz borcundaki kırılganlığın hafiflediğini ve sürdürülebilir bir yapıya dönüşmeye başladığını ifade ediyor.
"Borç kompozisyonu olumlu eğilim içinde"
Odeabank Ekonomik Araştırma ve Stratejik Planlama Direktörü Ali Kırali, özel sektörün borç kompozisyondaki bu gelişmeyi tek kelimeyle "olumlu" bir eğilim olarak görüldüğünü ifade etti.
Kısa vadeli dış yükümlülüklerdense uzun vadeli dış yükümlülüklere yönelimin, ülke risk göstergelerini azaltıcı bir etki yapmasının beklenebileceğini dile getiren Kırali, "Bu gelişme özel sektörün dış finansmanının kalitesini artırırken, kredi görünümünü de iyileştiren bir gelişme olarak nitelenebilir" dedi.
Bu eğilimin arka planında önemli ölçüde TCMB'nin aldığı makroihtiyati tedbirlerin etkili olduğuna dikkati çeken Kırali, Merkez Bankası'nın 2014 sonlarında zorunlu karşılıklarla ilgili aldığı tedbirlerle, Türkiye'nin kısa vadeli dış borcunda büyükçe bir paya sahip olan bankacılık sektöründe yurt dışı borçlanmalarda uzun vadelerin teşvik edildiğini anımsattı.
Merkez Bankası'nın bu aksiyonu sonrasında bankaların kısa vadeli dış borcunu azaltarak, uzun vadeli borçlanmaya yöneldiklerini aktaran Kırali, makroihtiyati tedbirlerin yanında bankalarca küresel düşük faiz ortamının sonlarına geliniyor olabileceğine yönelik beklentilerden dolayı da riskleri uzun vadeye yayma eğiliminin etkili olduğunu söyledi.
Gelişmekte olan ülkelere fon akışlarının ciddi anlamda azaldığı 2015 yılında, firmaların dış borçlarını çevirebilmelerinin borç vericilerin söz konusu firmalara ve Türkiye ekonomisine olan güveninin bir göstergesi olarak görülebileceğini dile getiren Kırali, sonuç olarak bu borç çevirme sayesinde de dış ticaretin ve dolayısıyla cari açığın ve büyümenin finansmanının sağlandığını kaydetti.
Kırali, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye'nin son 10 yılında, bugünlerde yaşadığımıza benzer şekilde TL'de hızlı değer kayıplarının olduğu finansal stres dönemlerinde, özel sektörün bankalara döviz cinsinden kredilerinde ciddi bir ödeme sıkıntısı yaşanmaması, özel sektörün korkulduğu kadar kırılgan olmadığı konusunda bize ipuçları veriyor. Türkiye'de politik belirsizliğin daha da uzaması ve bunun finansal stresi daha da artırması özel sektörün yabancı para cinsinden borçlarına ilişkin riskleri artıracaktır."