PERDER ile DÜNYA Gazetesi işbirliğinde gerçekleştirilen toplantıda perakendecilik sektörü masaya yatırıldı: Türk perakendecileri birleşip büyük bir sinerji yaratabilir
PERDER ile DÜNYA Gazetesi işbirliğinde gerçekleştirilen toplantıda perakendecilik sektörü masaya yatırıldı: Türk perakendecileri birleşip büyük bir sinerji yaratabilir
DÜNYA- Yıllardır tartışılan büyük mağazalar yasa taslağı yoğun olarak tekrar gündemde. Son yılların gözde sektörlerinden perakendecilikte ise son 5 yıl başdöndürücü bir hızla geçti. Büyük satışlar, teknomarketlerin sektördeki ağırlığının artışı, yasal hazırlıkların doğurduğu baskı derken Türkiye geçmişte görmediği bir sektör dönüşümünü yaşadı. Sektörün sorunları, perakendecilik sektöründe iller bazında kurulan derneklerin üst örgüt olarak kurduğu Türkiye Perakendeciler Federasyonu (PERDER) ve DÜNYA Gazetesi işbirliğiyle gerçekleştirilen toplantıda ele alındı. DÜNYA Gazetesi Ankara Temsilcisi Ferit Parlak'ın yönettiği toplantıya PERDER yönetimi ile 300'ün üzerinde şubesi bulunan ve yaklaşık 5 bin kişiye istihdam sağlayan 9 firmanın temsilcisi katıldı. Toplantıyı yöneten DüNYA Gazetesi Ankara Temsilcisi Ferit Parlak, perakendecilik sektörünün stratejik önemine dikkat çekerek, "Perakendecilik sektörünü savunma sanayiinin ardından ikinci önemli ve stratejik sektör olarak görüyorum" dedi. Ekonomilerin odağında tüketim, tüketimin odağında da perakendecilerin olduğunu vurgulayan Parlak, "Toplumun tüketim kalıpları sizler aracılığıyla değişip, gelişiyor. Bu nedenle market rafları çok önemli. Yabancı ürünlerin oransal ağırlığı artmaya devam ediyor. Bu ileride çözümü güç sorunların doğacağını gösteriyor. Sadece ithal ürünlerin yer aldığı bir mağazacılık anlayışının, yerli üretime vuracağı darbeyi göremiyor, görsek dahi ses çıkaramıyoruz. Bunun için size önemli görevler düşüyor. Birleşmelerle, ortaklık kültürünü geliştirerek sesinizi daha gür çıkarabilir, bizi saran tehlikeyi daha iyi anlatabilirsiniz. Ve ancak, bu birliktelik sayesinde büyüyüp, gelişebilir, rekabet edebilirsiniz" diye konuştu. PERDER Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Songör: Her ülke kendi markasını satıyor Türkiye'de ise tam tersi oluyor Büyük mağazalar yasa taslağı küçük ve orta boy perakende markalarından çok, büyük zincirlere yarayacaktır. Elbette eleştirilecek tarafları bir yana, sektöre bir düzen getirmesini umut ediyoruz. Sektörün doğru büyümeye, doğru gelişmeye ihtiyacı var. Ancak bugün hiçkimseyi memnun etmeyen bir sonuç ortaya çıkmış gibi duruyor. Yasa bu haliyle TBMM'ye gelir mi, komisyonlarda değiştirilir mi, şu anda hiçbirşeyi öngöremez durumdayız. Ama önemli beklentilerimiz var. Bunlardan ilki çalışma saatlerinin ve hafta sonu tatillerinin düzenlenmesi. Hafta sonu tatili getirilmesi ve çalışma saatlerinin belirlenmesiyle, israf önlendiği gibi, çalışanlarımızın yaşam standardı da artacak, sektörümüzde kalifiye eleman çalıştırmak kolaylaşacaktır. Sabah saatlerinde organize alışverişin olmadığı biliniyor. Mesela sabah 10:00 ile akşam 20:00 veya 21:00 saatleri arasında çalışmanın yapılması yararlı olur. Hafta sonu tatili de malum, bütün dünyada pazar günü tatil yapılır. Güneş ışığına göre doğu illerinde farklılıklar olabilir. Bunun örneğini başta Avrupa'da olmak üzere çok sayıda gelişmiş ülkede görebilirsiniz. Yasadan beklediğimiz diğer önemli konu yıkıcı-haksız rekabetin önlenmesidir. Rekabet sadece ucuzluk değildir. Rekabet uzun vadelidir ve sektörde mümkün olduğunca fazla oyuncuyu tutmaya çalışmaktır. Rekabetin korunması, kartelleşmenin önüne geçilmesi, yıkıcı fiyat rekabetinin önlenmesi gerekir. Çünkü yıkıcı fiyat rekabeti çok kısa sürede tekelleşmeyi ve dolayısıyla fiyatların rekabet içinde belirlenememesi durumunu getirir. Yıkıcı rekabet derken zararına satışları kastediyorum. Ayrıca, perakende sektöründe arz-talep dengesinde gelişmeyen bir yapı var. Varolanlar yıkılıp yerine yeni merkezler açılıyor. İki yıl sonra bunları da yıkıp "daha iyisi ve güzelini mi" yapacağız?.. Trafik, sosyal yaşam, nüfus yoğunlaşması dikkate alınmadan yeni yeni yapılar gelişiyor. Ankara Söğütözü'nde 1.5 kilometre mesafede 5 proje yürüyor şu anda. Bu durum "efendim isteyen yapsın" diye geçiştirilemeyecek ciddiyette bir sorundur. Kaynak israfıdır ve yakın gelecekte ciddi sıkıntıların habercisidir. Ayrıca Türk markası neredeyse kalmadı. Başka ülkelerdeki yapıları, perakendecileri geziyoruz kendi ülkelerinin markaları ve içinde de kendi ülkelerinin ürünleri ağırlıkta. Ancak Türkiye'de bunun neredeyse tam tersi. Ayrıca, küçük ve orta boy yapılar da kendi arasında güç birlikleri kurabilir, ortak çalışmalar yapabilir. Bu lojistik alanında da olabilir, eğitim alanında da olabilir, sarf malzemelerinde de olabilir. Bunun ölçeği de sanıldığından çok büyük olur. Bizim federasyonumuzun 220 üyesi var ve bu üyelerimizin 100 tanesinin şube sayısı 20'nin üstünde. Mesela poşetler konusunda biz bir çalışma yapıyoruz. Bu bir maliyet düşüşü getirecek bir projedir. Bu tür projelerin yaygınlaşması yararlı olur. Macro-Uyum birleşmesi bu anlamda olumlu bir örnek olarak gösterilebilir. 1 milyar YTL ciro hedefine doğru gidiyor o yapı. Sektörde sinerjiyi temel alan yaklaşımların her zaman önemli olduğuna inanıyorum. Sadece yerel ölçekte değil, dünyanın en büyük zincirleri uluslararası arenada birleşmelere gidebiliyorlar, sinerji yaratabiliyorlar. Bizim de artık buna bakmamız gerekli. Çağdaş Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Erdem Uzun: AVM'lerde iki kat fazla kira öneriyoruz ama öncelik yabancı zincirlere veriliyor Çağdaş Marketler olarak 10 yıldır sektördeyiz. 32 mağazamız var. İşletmecilik olarak üç aşağı-beş yukarı hemen hemen herkes aynı sorunları yaşıyor. Benim gözlemlediğim en büyük sorun insan kaynakları ve verimliliktir. Yasal düzenlemenin eksikliğini de büyük bir etkiyle hissediyoruz. Sektöre ilk girdiğimizde organize perakendecilik bu kadar yaygın ve güçlü değildi. Diğer ülkelerde organize perakendeciliğin gelişimi devlet tarafından desteklendi ama bu bizim için geçerli değil. Türkiye'de sektörün çabalarıyla organize sektör gelişti. Yabancı markalar kendi ülkelerindeki desteklerle büyüdüler ve şimdi Türkiye'de rekabet ediyorlar. Bizde ise sektör kendi kendine büyüdü. Gelişmiş ülkelerdeki pazarlama sorunları ortaya çıkınca bizim gibi ülkelere yoğun bir kayma yaşandı ve hala da yaşanıyor. Birden bire sektörde karşımızda çok ciddi büyüklükte sermaye ve güç gördük. Türkiye'de yerli üretim sıkıntılı, şansızlıklarımızdan birisi budur. Üreticilerimizin ciroları geriliyor, zorluklar yaşıyorlar, bunu görmezden gelemeyiz. Bir ülkede kendi yiyecek-içeceği zincirleşememişse, tekstili markalaşamamışsa, teknoloji ve sanayide ciddi markalar ortaya çıkamıyorsa ülkedeki herkesin her şeyi gözden geçirmesi gerekir. Bu anlamda sektörel işbirliklerinin önemini bir kez daha vurgulamak isterim. İnsan kaynakları da çok önemli bir konu. Kalifiye elemanları tutmakta zorlanıyoruz. Çalışma saatleri ve hafta sonu tatili olmayınca ciddi bir sıkıntı ortaya çıkıyor. Buradaki düzenlemeyi de destekliyoruz. Şunu da vurgulamalıyım; Almanya'da çalışma saatleri uzatıldıktan sonra perakende sektöründeki satışlarda bir artış yaşanmadığı araştırmalarla ortaya konulmuş. Yani satışların azalması gibi bir endişenin haklı olmadığını düşünüyorum. Yurtdışında gözlemlerimiz oldu, en büyük farklılığımız verimlilikte diyebilirim. Türkiye'ye giren şirketlerin yurtdışı cirosuna baktım, kişi sayısına baktım, 20-30 bin Euro ciro yapan discount (indirim mağazaları) mağazalarda 5-6 kişi çalıştırıyorlar. Kişi başına 3-4 bin Euro. Bu rakam bizde 300-400 dolar civarında. 45-50 bin ürün satan mağazalar var, 30-40 kişi ile çalıştırıyorlar. Nasıl yapıyorlar?.. Artık ürünün koli ambalajına kadar müdahale etmişler. Hızla rafa nasıl konulur, itici ile nasıl itilir, ona kadar müdahale etmişler. Yani insan faktörü nasıl en aza indirilir ona bakmışlar. Verimliliği artırarak, satış teknikleri ve teknolojilerle istihdamı azaltmışlar. Bu tip discount mağazalara baktığımızda bizim çalıştırdığımız insan sayısı iki kat fazla. Avrupa'daki durum konusunda bir gözlemimi paylaşayım, çevre konusundaki duyarlılıklar teknomarketleri zorlamaya başlamış. Herkes sadece kendine yeter kapasitedeki ürünleri alıyor, çok teknolojik ürünlere yanaşmıyor. Tarımda da fiyatlar iki katına çıkmış ama tekstilde fiyatlar çok düşmüş. Demek ki bizim tarım, hayvancılık yiyecek-içecek konusunda yerimizi korumamız gerekiyordu. Hala şansımız var mı bilmiyorum ama tarımda ithalatçı duruma düşmek inanın çok ciddi bir konu. Sektördeki sorunların tartışılmasına bir gözlemimle katkı vermek istiyorum. Biz yakın zamanda yeni inşa edilen bir alışveriş merkezindeki süpermarket için teklif verdik. Tanıdığımız insanlar... Kirayı iki kat fazla önermemize rağmen yabancı bir zincire kiralandı. Nasıl olur? Çünkü o alışveriş merkezi yabancı ortaklı olarak yapılıyor ve yabancı etkisiyle yabancı zincir yerleşiyor. İnşaattaki kira karşılığı değer biçme modeli daha ucuz kira verenin tercih edilmesine yol açıyor. Bizden teminat mektupları istendi, daha sonra 5 yıllık kira peşin istendi. Anlamak mümkün değil. Üstelik inşa edilen merkez kamu arazisi üzerinde, yani işin bir tarafında kamu da var. Sadece bir yabancı parasının gücünü kullanarak ve kendi tarafında gördüğü insanlarla bu işi yaparak onlara kiraya verme noktasında taraf oluyor. Çağdaş Marketler olarak bizim de şube sayısını artırma ve büyüme çalışmalarımız var. Şavak Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Üyesi Kazım Yılmaz: Yerli perakendeci olmazsa yerli üretici de olmaz 10 şubemiz ve 200'e yakın çalışanımızla, perakendeciliğin yanında tarım üretimi de yapan bir şirketiz. Bu nedenle her iki tarafın gözüyle bakmak istiyorum. Biz peynir üreticisiyiz. Yabancı perakendecilere gittiğimizde Hollanda peyniri, İspanya zeytini ile karşılaşıyoruz. Ürettiğimizi şimdi kendi marketlerimizde satıyoruz; ama 'öldürücü rekabet' sonrasında, nerede satacağız? 'Yabancı perakendeciler sektörü geliştiriyor; istihdam yaratıyor' deniliyor; ancak sağlanan istihdamın 10 katı da, yerli üretim yok edilerek ortadan kaldırılıyor. Eğer yerli perakendeci olmazsa yerli üretici de olmaz. Şekerciler Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Şekerci: Yabancı zincirler yasal boşluğu kullanıp büyüyor Sermaye, birikim ve iş yapma biçimi olarak, diğer sektörlerde olduğu gibi, bizim sektörümüzde de yabancıların rekabetteki gücünü hissediyoruz. Bununla birlikte, yabancı sermayeli zincirlerin, Türkiye'de yasal boşluğu kullanarak büyüdüklerini ve daha da güçlendiklerini düşünüyorum. Bu nedenle, yerli marka ve şirketleri yasal olarak daha fazla koruyan bir yapı oluşturulması gerekiyor. 7 şubemiz ve 135 çalışanımız var. Büyüme planları yapıyoruz; gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Olanak bulduğumuzda, yatırımlarımıza devam edeceğiz. Macitler Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Macit: Sektörü disiplin altına alacak bir yasa gerekli Birleşmeler ve yasal düzenleme öncelikli konular arasında. Biz de sektörde 12 şube ve yaklaşık 300 kişilik çalışanla varız. Yerli markaların gelişmesi ve yerli üretimin desteklenmesi önceliğimiz olmalı. Sektörün disiplin altına alınacağı bir yasal düzenleme de hepimizin yararına olur. Sektördeki birleşmeler ve büyümeleri yakından takip ediyoruz. Bu anlamda gösterilen çabalar oldukça dikkat çekici. Biz de birleşmelere açığız. Altunbilekler Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Altunbilek: Böyle giderse Türkiye'den küresel bir oyuncu çıkmaz Sektörde maliyetlerin aşağıya çekilerek rekabet gücünün artırılması önemli bir yaklaşımdır. Stratejik işbirliklerinin önemi de ortadadır. Şu an biz de petrol acenteleriyle görüşme yapıyoruz. Petrol Ofisi ve Opet ile görüştük. Toplu alımlarda daha fazla indirim sağlamanın arayışı içindeyiz. Bu bir başlangıçtır. Sarf malzemesi, poşetler ve bunların ortak alımı, reklam olanaklarının geliştirilmesi vs de işin farklı bir boyutu. bu tür imkanlar küçümsenmemeli. Mesela, 3 milyon 100 bin liradan poşet kullanımı var çevremizde. Reklam alındığında ise, maliyet 2 milyon 100 bin YTL'ye kadar düşüyor. İnsan kaynakları açısından da olumlu gelişmeler var. 17-19 yaş arası çırakların, kalifiye eleman haline getirilmesi konusunda teşvikler planlanıyor. Çıraklık seviyesinde, sigorta primlerinin teşvik edilmesi hakkında Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşüyoruz. Bu tür çalışmaları büyütmemiz ve geliştirmemiz gerekiyor. Dünyada ilk beşteki perakende markasının herbiri kendi ülkesinin en büyüğü... Real, Carrefour ve Metro gibi şirketler, kendi ülkelerinden aldıkları destekle 1 numara olma yolunda gidiyor. Ülkemizde ise ilk 5 markanın beşi de yabancı. Bu nedenle, Türkiye'den küresel bir perakende oyuncusunun çıkması, Türkiye'nin dünyaya açılması, kendi perakendesini pazarlaması söz konusu olamaz. Ülkemizin ihracata, dış satıma ihtiyacı var. Teknoji marketlerini, yapı marketlerini de düşünün. Özellikle elektronik cihazlarda, Türk ihraç ürünlerini nerede, kime, nasıl satacaksınız? Perakendeciliği artık stratejik olarak düşünmek zamanı gelmiştir. Bu sektörün, Kültür Bakanlığını bile ilgilendiren çok önemli bir tarafı vardır. Bizim 32 şube ve 700 çalışanımız var. İş merkezlerinin daha kurallı bir yapıda olması sektöre katkı verecektir. Yerli markaların gelişmesi yerli üreticiye destek sağlayacaktır. Birleşmelerin de öneminin farkındayız. Makro-Uyum birleşmesi bu anlamda iyi bir örnektir. Başgimpa Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Başdurak: Yerli üreticilere fazla para kazandırmayacak anlaşma yapılıyor 17 şubemizle hizmet veriyoruz. Rekabette dikkat edilmesi gereken konu, büyük sermayeli zincir marketlerin, kendi kültürleriyle geliyor olmasıdır. Mesela 1 YTL'lik kahvaltılar, rekabette yaratıcı; ama bir o kadar da zorlayıcı girişimler... Yabancılar, yerli üretim sıkıntısından faydalanıyorlar. Ürün satın alıyorlar ama yerli üreticiye para kazandırmayacak şekilde anlaşma yapıyorlar. Yakın zamanda sermaye gücünün nasıl bir sonuç yarattığına ilişkin bir gözlemim oldu. Ankara-Siteler'de mobilya üreticilerinden biri yapmış olduğu anlaşmadan şöyle yakınıyor, 'Benim 1 yıllık üretimimi alıyor. Ancak yıl sonunda sadece bir maaş kadar gelir için üretim yapmış oluyorum.' Tarım ürünleri de benzeri gelişmelere sahne olacak. Yerli üreticiyi güçlendirmeliyiz ki, yukarıda bir başka rekabet ortamı oluşmasın. Fiyat rekabeti sadece görünürdeki iki rakibi etkilemiyor. Daha aşağıda küçük zincirleri, esnafı ve sonunda üreticiyi de yok ediyor. Yıkıcı rekabetin önlenmesi, sektörün sağlıklı büyümesi yasal olarak sağlanmalıdır. Bir koruma sistemi değildir bu; sektörün sağlığının artırılmasıdır. Yunus Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Ayhan: Merkezden uzaklaştıkça sorunlar da artıyor Ankara merkez ve ilçelerinde 24 şube ve 700 çalışanla hizmet veriyoruz. Ankara dışında da yatırım çalışmalarına başladık. İlk şubeyi Çankırı'da 2009 yılının ilk yarısında açmayı düşünüyoruz. Bölgesel genişlemeyi lojistik olarak yönetmek kolay olduğu için, ilk etapta Çankırı'yı düşündük. Başarılı olursak, bölgenin diğer kentlerinde de yatırımlara devam edeceğiz. Merkezdeki yatırımların etrafında büyümek belirli bir oranda kolay; ancak uzaklaştıkça istekler ve sorunlar artıyor. Yatırımlar ve büyüme konusunda en dikkat çekici nokta bu. Çözümü ise birlikteliklere dayanıyor. Çelikler Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Üyesi Nuh Çelik: Yatırımların sağlığı konusunda şüpheliyim Sorunlara sosyal açıdan bakmak istiyorum. Perakendecilik aile mesleğimiz. 7 gün 24 saat işbaşındayız. Yasal düzenleme içinde mutlaka çalışma saatleri bulunmalı. Sektörde kalifiye elamanları çalıştırmak dahi buna bağlı. Üniversite mezunu, yetişmiş insanları, çalışma saatlerinin yıpratıcılığı nedeniyle, elde tutmakta zorlanıyoruz. Zorunlu istihdam konusunda, yakın zamanda ciddi mağduriyet yaşadık. Engelliler ile ilgili sıkıntımız yok; ancak eski hükümlüler hırsızlık yapıyor; huzuru bozuyor. Laf anlatamıyoruz; ama onu çalıştırmaya mecburuz. Bu durumun verimliliğe etkisi düşünülmeli. Zincir marketlerin baskısı da arttı. Yakın zamanda marketimizde fiyat gözlemlemeye gelen zincir mağaza elemanlarıyla karşılaştık. Kasaların yarısından fazlasının kapalı olduğu bugünlerde, spotçular zincir mağazalardan alışverişe gelmeye başladı. Bu kadar büyük yatırımların sağlığı konusunda şu anda şüpheliyim.