Petrolün bitmek üzere olduğu efsanesi

Petrolün bitmek üzere olduğu efsanesi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

The Sunday Times / Irwin Stelzer "Anketler, insanların petrolün bittiğine inandığına işaret ediyor. Bereket versin ki bu insanlar yanılıyor. Sadece bazı üretici ülkeler siyasi kargaşalık içindeler ve bu nedenle üretebileceklerinden daha az miktarda petrolü piyasaya veriyorlar." Petrol piyasasıyla ilgili yanlış anlamalar, muhtemelen başka herhangi bir piyasayla ilgili olandan daha fazladır. Amerika'da şoförler burnundan soluyor, siyasetçiler açıklama talep ediyor, çünkü petrolün galonu (3,785 litre) 3,5 dolarda. Bu, (İngiliz parasıyla) litresi 47 peniye geliyor. İngilizler'in petrol için ödediği 105-107 peninin neredeyse yarısı. Petrol fiyatları enflasyonu yükseltmez Varsayalım ki fiyatlar "yüksek". Gerçekten de tarihsel olarak petrol fiyatları yüksek. Ama bu yüksek fiyatların enflasyona yol açtığını söylersek yanılırız. Yüksek petrol fiyatları, tüketicileri başka tüketimlerinden kısarak petrol ve ısıtma yağına daha fazla para harcamalarına zorlayabilir. Bu konuda bir şüpheniz varsa, müşterisi azalan herhangi bir restoran sahibine ya da giyim perakendecisine sorabilirsiniz. Ama yüksek petrol fiyatları, fiyatlar genel seviyesinde yükselişi (enflasyon) tetikleyemez. Enflasyon, bir ekonomide mal miktarı artmaz, ama para miktarı artırıldığında yükselir. Eğer enflasyon için suçlayacak bir şeyler arıyorsanız petrolü geçin. Asıl, Amerika Merkez Bankası'nın tepe yöneticileri ve ABD Hazine Bakanlığı'ndaki müttefiklerinin ekonomik sisteme akıttıkları milyarlarca dolara bakın. Petrolün bittiği yok Diğer bir efsane: Petrol bitiyor. WorldPublicOpinion.org adlı internet sitesine göre "Anket yapılan 16 ülkeden 15'inde çoğunluk petrolün bitmeye başladığına inanıyor. Ankete katılanların yalnızca yüzde 22'si öngörülebilir gelecekte, petrolün ana yakıt kaynağı özelliğini korumasını sağlayacak kadar petrol rezervlerinin bulunacağına inanıyor." Ankete katılanlardan, petrolün bitmek üzere olduğuna inan çoğunluklar arasında yüzde 85 ile İngilizler, yüzde 76 ile Amerikalılar da bulunuyor. Bereket versin ki bu insanlar yanılıyorlar. Petrol üretimi birkaç güç tarafından kısıtlanıyor. Bunların hiçbirisinin, Tanrı'nın ayaklarımızın altına yeterli miktarda kara altın koymamasından kaynaklanmıyor. Bazı üretici ülkeler siyasi kargaşalık içindeler ve bu nedenle üretebileceklerinden daha az miktarda petrolü piyasaya veriyorlar. Nijerya, Rusya, Meksika, Suudi Arabistan, Venezüella ve ABD Güvenlik sorunları nedeniyle günlük 2,5 milyon varillik üretim kapasitesinin yaklaşık yüzde 20'sinin azaltıldığı ve yeni yatırımların vazgeçildiği Nijerya'yı ele alın. Siyasi felcin ve teröristlerin, üretim potansiyelinin en yarısına mal olduğu Irak'ı düşünün. Sınırları içinde petrol rezervinin olduğu diğer ülkeler üretime geçmek istemiyorlar. Rusya, petrol sanayiine yatırım yapmak isteyen yabancıların Vladimir Putin'le "tura gelirse kazanırım, yazı gelirse kaybedersin" adı verilen bir oyun oynayacaklarını açıkça ortaya koymuştur. Petrol rezervi bulamazsanız para kaybederseniz, yok eğer zengin rezervler bulursanız bu sefer de devlet, hissedarlarınız önemsiz bir paya düşünceye kadar sizi sıkıştırır. Yüzde 51'i Ruslar'ın (siz bunu PA olarak okuyun, Putin'in arkadaşları) sahip olduğu şirketlere, petrol bulunabilecek yeni ve zor bölgelerde petrol arama izni veriliyor yalnızca. Rusya'da ilk çeyrekte petrol üretiminin düşmesi pek şaşırtıcı olmasa gerek. Meksika Başkanı Felipe Calderon, dünyanın üçüncü büyük petrol üreticisi Petroleos de Mexico'yu (Pemex) yeni rezervler bulmak ve mevcut rezervleri modern yöntemlerle daha verimli işletmek için yabancı şirketlerle anlaşma yaparak güçlendirmek istiyor. Ama hem kongre, hem de senatoda yer edinmiş sol kanat politikacılar mevzuat değişikliğini engelliyorlar. Suudi Arabistan'daki kraliyet ailesi, kapasite artırımına gitmeyeceklerini açıkladı. Krallığın CEO'su Abdullah Cuma, yüksek fiyatların, dünyanın daha fazla petrole gereksinimi olduğu anlamına gelmediğini, çünkü piyasadan gelen işaretlerin "eksik" olduğunu söyledi. Petrol Bakanı Ali el-Naimi ise yeni bir genişleme sürecine başlama planlarının olmadığını açıkladı. Petrol olduğu yerde bulunmayı bekliyor, ama varil başına 120 dolar getiren şimdiki üretim düzeyi nedeniyle kimsede yeni rezervler bulma teşvik edecek hiçbir şey yok. Hele yavaşlayan Amerikan ekonomisinde talebin azalması nedeniyle üretim artışı fiyatları aşağı çekebilecekken... Venezüella'nın petrol sanayii yalnızca düzensizlik olarak tanımlanabilir. Başkan Hugo Chavez'in eski arkadaşları yerini aldıkları teknisyenlere göre liyakatsizler, dolayısıyla üretim düşüyor. Yabancı yatırımcılarsa petrol keşfi için milyonlarca doları, yapılan sözleşmeleri müzakerelerin ilk adımı olarak gören bir rejimin ellerine teslim etmekte isteksizler. Amerikan Kongresi, "enerji bağımsızlığı" çağrılarıyla çevresel yönden hassas bölgeler olarak gördüğü Alaska, Kaliforniya ve Florida açıklarında sondaj yapılmasına izin vermemek arasında gidip geliyor. Daha fazlası da var, ama bu kadarıyla bir düşünce oluşmuştur. Kanada'nın katran kumlarındaki büyük rezervi katmasak bile orada bir yerlerde bulunmayı bekleyen çok petrol olduğunu söyleyebiliriz. Petrol arzıyla ilgili yaşanan paniğin doruğa çıktığı bir çağa girmiş olabiliriz, ama petrol üretiminin doruğa çıktığını söyleyemeyiz. Petroldeki yükselişin asıl sonuçları Petrolle ilgili bildiğimiz doğru, bildiğimiz bir şey varsa o da şudur. Yüksek petrol fiyatları, petrol kullanmaktan doğan sera gazları önemli jeopolitik sonuçlar doğuruyor. 100 doların üzerindeki fiyatlar tüketici ülkelerden üretici ülkelere muazzam bir servet, dolayısıyla güç transferine yol açtı. Eğer petrolün varili 20, hatta 40 dolar olsaydı, Rusya meydan okuyan dış politikasına kolaylıkla dönemezdi. Amerikan bankaları da ceketlerini ilikleyip yeni sermaye bulmak için Arap başkentlerine gitmezlerdi. Eğer Amerika'da petrolün galonu 4 dolar olmasaydı, satılamamış binlerce Chelsea traktörü ve kamyoneti galerilerde durmazdı. Eğer petrolün varili 100 doları aşmasaydı, aşırı pahalı olan nükleer enerji şimdilerde o kadar hararetle istenmezdi. Ve eğer petrol sera gazlarına yol açmasaydı etanol üretimine büyük teşvikler verilmezdi. Tarım arazileri besin yetiştirmeden cayılıp "yakıt yetiştirme"ye ayrılmaz, besin fiyatlarında yükseliş daha az olurdu. Yani, petrol önemlidir, ama çoğumuzdun düşündüğü nedenlerden ötürü değil. (Irwin Stelzer, danışman ve Hudson Institute'ta siyasal iktisat çalışmaları direktörü olarak çalışıyor.) Çeviri: Servet YEŞİLYURT