"Bu bir savunma değerlendirmesi"
"Bu bir savunma değerlendirmesi"
(16.00) ANKARA - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Hırvatistan'da yaptığı açıklamaya ilişkin, "Bu bir savunma değerlendirmesidir. 14 Mart bir başlangıç mı, sonuç mu? Siz 14 Mart öncesinde yapılan yanlışlıkları, Türkiye'yi bu noktaya taşıyan olumsuzluklar olarak tespit edemezseniz, onları doğal, haklı, meşru sayıyor gibi sadece davanın açılmış olmasını Türkiye'yi karıştıran bir eylem gibi algılarsanız sanık psikolojisinin ötesine geçememişsiniz demektir" diye konuştu. Baykal, CNN TÜRK'te katıldığı canlı yayında soruları yanıtladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Hırvatistan gezisi sırasında yaptığı açıklamaya dikkat çekilerek, "Bu açıklamada AK Parti hakkında kapatma davası açıldığında Türkiye karıştı değerlendirmesi yapılıyor. Siz katılıyor musunuz?" sorusu yöneltilmesi üzerine, Baykal şunları söyledi: "Bu tavır kapatma davasına muhatap olanların savunma davranışıdır. Bir Cumhurbaşkanının ülkenin karşı karşıya bulunduğu durumu doğru teşhis etme, o konunun aydınlanmasına yardımcı olma yaklaşımı değildir. Bu bir savunma değerlendirmesidir. 14 Mart bir başlangıç mı, sonuç mu? 14 Mart'ın öncesi yok mu? Siz 14 Mart öncesinde yapılan yanlışlıkları, Türkiye'yi bu noktaya taşıyan olumsuzluklar olarak tespit edemezseniz, onları doğal, haklı, meşru sayıyor gibi sadece davanın açılmış olmasını Türkiye'yi karıştıran bir eylem gibi algılarsanız sanık psikolojisinin ötesine geçememişsiniz demektir." "Yani Cumhurbaşkanı sanık psikolojisiyle mi hareket ediyor?" sorusuna Baykal, "Özel, kişisel bir şey söylemek istemiyorum ama bu bir savunma yaklaşımıdır. Birisi de pekala çıkıp 'Türkiye'nin karışmaya başlaması senin cumhurbaşkanı seçilmenle olmuştur' diyebilir. Bu, öbür hükümden daha yanlış da olmaz" yanıtını verdi. Baykal, AK Parti yönetiminin dahi, bugün "yanlışların başlangıcında cumhurbaşkanlığı seçiminin yattığını söylediğini" öne sürdü. Baykal, sözlerini "Orada, bir taraf var artık. Bu, Türkiye'yi buraya getiren talihsiz gelişmelerin sorumluluğunu şu anda dahi işgal etmekten geri kalmayan bir cumhurbaşkanlığı modeliyle karşı karşıyayız" diye sürdürerek, cumhurbaşkanlığı seçimi ve daha sonra gündeme gelen başörtüsü düzenlemesinin ülkeyi bu noktaya getirdiğini söyledi. "Erdoğan'ın dokunulmazlık olmadan ayakta kalma şansı artık yok" Baykal, AK Parti'nin kapatılması varsayımına bağlı olarak gündeme gelen erken seçim tartışmalarına yönelik bir soru üzerine, "olası bir erken seçimin AK Parti'nin kapatılması olasılığına karşı bir tedbir olma niteliği bulunmadığını" söyledi. AK Parti yönetimi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın anlayışında erken seçim konusunun yer almaya başladığının anlaşıldığını savunan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Anayasa Mahkemesi kararını 'seçime giderler mi gitmezler mi' hesabı yaparak alacak değildir, Anayasa'ya bakacaktır. Kendi sorumluluk ve yetki hükümleri çerçevesinde karar alacaktır. Ancak o karar alındıktan sonra kapatma kararı çıkarsa seçime gitmeyi düşünüyor. Bu neyi çözecektir? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde seçimden bir yıl sonra parlamentoyu yenileme ihtiyacını dile getirmiş hiçbir parti yoktur. Yüzde 46,5'la iktidara gelmiş bir parti, Anayasa Mahkemesi hangi kararı alırsa alsın, parlamentoda çoğunlukla ilgili bir sorun çıkmayacak. Bir iktidar çoğunluğu var olmaya devam edecek. Bir seçime gidilirse bu çoğunluğun tekrar oraya gelmesi de mümkün değil. Bir seçim kararı Türkiye'nin ihtiyacı değildir ama seçim söz konusu. Niye? Çünkü Sayın Tayyip Erdoğan'ın dokunulmazlık zırhı olmadan uzun süre ayakta kalma şansı artık bulunmuyor. AKP'nin belki kongreye gitme ihtiyacı vardı veya yeni bir parti kurulur, bütün bunlar doğaldır. Ama seçim, sadece Sayın Başbakan'ın kişisel korunma ihtiyacı dolayısıyla gündeme gelebilir." "Erken seçimin Türkiye'ye maddi ve siyasi bir bedeli olacağını" kaydeden Baykal, "Vatandaş, 'ne istiyorsun yüzde 47 oyla, üçte iki çoğunlukla bir yıl sonra döndün tekrar bana geldin. Senin sorununu ben çözemem, senin başka sorunun var onu çöz de gel' diyecektir" dedi. Baykal, erken seçime gidilirse AK Parti milletvekillerinin önemli bir kısmının üç yıllık süreleri varken, bunu kaybederek bedel ödeyeceklerini öne sürerek, "Başbakan, bu bedelin bir tedirginlik yaratması olasılığını bildiği için 'trenden inen bir daha binemez' demiştir. Bu, trenden inme ihtiyacının ciddi bir ihtiyaç olduğunun da itirafıdır" dedi. Bahçeli'ye yanıt MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kapatma olasılığına karşı "yeni bir parti kurulması, AK Parti'nin klonlanması" önerisinde bulunduğuna dikkat çekilmesi üzerine, şu karşılığı verdi: "AKP'nin klonlanmasına yönelik bir ihtiyaç olduğu kanısında değilim. Parlamentoda yeterince AKP var. Açıkça AKP'li olarak var, AKP'li olmadan aynı doğrultuda katkı yapacak yeterince insan var. AKP'nin klonlanması ihtiyacı Türkiye'nin ihtiyacı değildir. Ülkeyi düşünün insanların partileri klonlama arayışından önce düşünmesi gereken başka şeyler var. Partiler kurulur, kapanır, klonlanır o mühim değil ama cumhuriyet, demokrasi, rejim bir kere elden giderse onu bir daha bulmak mümkün değil." "Bir kısm kül yutmuyor" Anayasa'da "değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler" şeklinde bir hüküm bulunduğunu hatırlatan Baykal, "Buna ihtiyaç var mı yok mu? Bu, değiştirilmesi önerilemez maddeleri sevip sevmememizle ilgili. Türkiye'de bunu istemeyenler kavgayı, Anayasa Mahkemesi üzerinden yürütüyorlar" dedi. Baykal, Anayasa Mahkemesi'nin teklif dahi edilemeyecek konularla ilgili bir kanun önüne geldiğinde "Ne yapalım, geldi artık" diyemeyeceğini belirterek, "İşin esasında laiklik tartışması var. Bunu unutmayalım. Neyse ki Türkiye'de hukukçular da siyasetçiler de medyanın bir kısmı da kül yutmuyor" diye konuştu. Danıştay'a ziyaret Baykal, bir gazetede Danıştay Başkanı Mustafa Birden'e yaptığı kutlama ziyareti sırasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ayhan Yalçınkaya ile de biraraya geldiği iddiasına yer verildiğinin hatırlatılması üzerine, şunları söyledi: "Ne Danıştay Başkanı'nı ziyarete giderken Başsavcının da görüşmeye gideceğinden haberim vardı ne de orada bir karşılaşma söz konusu oldu. Ne yolda, ne merdivenlerde, ne özel kalemde ne Danıştay Başkanı'nın odasında böyle bir karşılaşma oldu ne de Danıştay Başkanı daha önce böyle bir görüşmesi olduğu konusunda bilgi verdi. O ziyaret konusunda herhangi bir bilgim yoktu. Rastlantısal bir karşılaşma, selamlaşma dahi söz konusu olmamıştır." Daha önce olduğu gibi yeni görevlendirme nedeniyle Danıştay Başkanı Birden'e nezaket ziyaretinde bulunduğunu belirten Baykal, "Ben, tam bir safiyet ve masumiyet içinde, sadece bir kutlama ziyareti için gittim. Kapıda bizi Genel Sekreter karşıladı. Hiçbir temas olmadığına o da tanıktır" dedi. Reha Çamuroğlu'nun istifası Baykal, AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu'nun danışmanlık görevinden istifa ettiğine dikkat çekilmesi üzerine de bu konuda yorum yapmasının doğru olmadığını belirterek, "Üzülüyorum. Saygıdeğer bir insan ama bu kararı alması başından beri yanlış. Ama herkesin kendi yanlışını yapma hakkı var" dedi. Çamuroğlu'nun da gelinen noktada bir tedirginlik içinde olduğunun anlaşıldığını belirten Baykal, "Kendi ifadesine göre trenden inmediğini ancak kompartımandan çıktığını söylüyor. Hüzün verici bir tablo keşke hiç böyle şeyler olmasaydı. Bir hayal kırıklığı, bir yanıltma, yanlış umut verme. Siyasi istismar, aldatmaca olduğu ortaya çıktı. Bunu kim söylüyor? Sayın Çamuroğlu da itiraf ediyor" dedi. Baykal, CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın dinlenildiği iddiasına yönelik bir soruyu yanıtlarken de bu konunun yargıda olduğunu ve incelendiğini söyledi. Bir cep telefonun başkasının tercihiyle mikrofon haline dönüştürülebileceğinin çok açık olduğunu ve böyle bir durumda o telefonun açık gibi göründüğünü anlatan Baykal, "O olayla ilgili olarak ortaya atılan açıklamaların iddiaları çürütücü bir tarafı yok. Dinlemeyi yaptığını söyleyen gazeteci teybe almadığını, not tuttuğunu söylüyor. İnsaf edin, 42 dakika süren bir görüşme, dolaylı dinlemeyle bir kelimesi atlanmadan not tutulabilir mi? Teyp kasetinin verilememiş olması çok ciddi bir soru işaretini ortaya koyuyor" dedi.