"Krizden çıkış yolu yatırımları artırmak"
Bakan Ekren, küresel finansal krizin algılanma biçimi ve bu konuya yönelik özel sektörle neler yapmayı düşündüklerine ilişkin açıklamalarda bulundu
ANKARA - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, küresel krizden çıkış yolunun özel sektör ve kamu yatırımlarını artırmaktan geçtiğini söyledi.
Ekren, ASO 2008 yılı Meslek Komiteleri Toplantısında yaptığı konuşmada, küresel türbülansın içinde Türkiye'nin kendine has bir konjonktürünün bulunduğunu, ülkenin şu anda kriz olmayan bir konjonktür dalgasıyla karşı karşıya bulunduğunu ifade etti.
Bunun nedeninin temel parametrelerdeki değişim ve gelişim olduğuna işaret eden Ekren, "Bu süreçten çıkmanın tek yolu özel sektör ve kamu sektörü yatırımlarını artırmaktır" dedi.
Merkezi bütçenin dışında GAP, DAP ve Konya Ovası projelerine 14 milyar YTL'lik bir kaynak aktardıklarını, bunun hem arz hem de talep şoklarını yönetmekte 2012 yılına kadar etkili olacağını anlatan Ekren, şöyle devam etti:
"Hem de bölgenin ekonomik ve sosyal gelişmesine ciddi kaynak sağlayacaktır. Özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesi konusunda da çok kısa süre içerisinde de Türkiye'de sektörel, bölgesel ve proje bazlı özel sektör yatırımlarını da hızlandırmak ve onları rekabet edebilir bir yapıya getirmek için neler yapabiliriz? Bunda da son aşamaya geldik. Kısacası bu süreçten, küresel krizden çıkış yolu kamu yatırımları ve özel sektör yatırımlarıdır."
Türkiye'yi geçmişle mukayese ederken, güçlü olan yönler kadar yeni dönemde ortaya çıkan hassasiyetleri de ihmal etmemek gerektiğini, tedbir ve öncelikler belirlenirken, her ana aktörün yaklaşımının önemli olduğunu belirten Ekren, ekonominin temel görevinin makro istikrarı ve finansal istikrarı sağlayarak, rasyonel davranan aktörler için Türkiye'yi bir yatırım ve güvenli liman haline getirmek olduğunu söyledi.
Finansal psikoloji
Küresel tedbirlerin ortaya çıkardığı bir konu olan finansal psikolojiye de değinen Ekren, yabancı oyuncuların her zaman temel göstergelere bakarak yatırım ya da ticaret yapma arzularının olmayabileceğini kaydetti. Ekren, "Türkiye'yi tercih edenlerin kısa bir süre için bile olsa kendi finansal psikolojik tercihlerinden dolayı böyle bir sürece girebileceğini, ama Türkiye'nin makro istikrarı ve finansal istikrarı bozulmadığı sürece bunun hızla geleceğini unutmamak lazım" diye konuştu.
Ekonomi sosyolojisine de değinen Ekren, ana oyuncu nasıl davranıyorsa diğerlerinin de onu takip ettiğini, güven, istikrar ve beklenti yönetimi konusunda özel sektör ve kamu sektörünün sürekli irtibat halinde birbirini olumlu etkilemesi gerektiğini söyledi.
Küresel krizin ekonomilere dayatacağı iki çıkmaz bulunduğunu ifade ederek, bunları "deflasyon ve enflasyon" ile "durgunluk" olarak sıraladı. Durgunluk ve enflasyon açmazının hem gelişmiş ülkeler, hem yükselen piyasalar hem de Türkiye'de üzerinde durulması gereken en kritik konu olduğuna dikkati çekti.
Ekren, Türkiye ekonomisinin ihtiyaçları ile küresel ekonominin kısıtlamalarına bakıp, bu türbülanstan büyüme, istihdam ve enflasyon konusunda özel sektörle birlikte altyapısını oluşturacakları ortak bir çıkış yolu aradıklarını kaydetti.
Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nun yasal altyapısını güçlendirdiklerini bakanlıklar arasında ilişki ağını daha güçlü, daha sağlıklı daha yaptırım ağırlıklı bir modele çevireceklerini belirten Ekren, kamunun bunu yaparken, özel sektörden de benzer yaklaşımları beklediğini söyledi. Ekren, özel sektör için de bir koordinasyon ihtiyacının bulunduğunu ifade etti.
"Enflasyonu düşürme mekanizmalarına devam edeceğiz"
Daha önceki 5 yıl içinde siyasi ve ekonomik istikrarı sağladıklarını, yeni dönemde ise büyümeyle istikrarın daha kalıcı hale gelmesini istediklerini belirten Ekren, şunları kaydetti:
"Büyüme ve istikrarı sağlayacağız demek Türkiye'nin büyümeden ne kadar az fedakarlıkta bulunursa daha fazla istikrar ve küresel sistemle daha fazla entegrasyon demektir. İkinci önceliğimiz reel sektör büyüme ve istihdam odaklılık. Yeni dönemin en belirleyici özelliği olacaktır.
Sektörel öncelikler önemlidir. Ama genel olarak her sektörün yararlanacağı ortak bir çözüm önerisine ulaşmayı düşünüyoruz. Enflasyon ve büyüme konusu kesinlikle her zaman ağırlık verdiğimiz temel parametrelerdir. Bir diğer konu da mali kuraldır. Şu anda Türk ekonomi yönetimi örtülü bir mali kural uyguluyor. Mali kuraldan kastımız ya bütçe kanunları içinde ya da gerekli herhangi bir yasal düzenleme içinde bunu kalıcı hale getirip, artık bundan sonra kamu mali disipliniyle ilgili kafalarda hiçbir şüphe kalmayacak bir adımı da atacağız. Bir çok diğer önemli hususta uygun para politikası ve enflasyonu düşürme mekanizmalarına devam edeceğimizdir."
Ekren, reel sektörle birlikte yönetilebilir bir piyasa ekonomisini de birlikte oluşturmaları gerektiğini söyledi. Ekren, "Tercihimiz çok açık yetkin bir özel sektör olması lazım. Neyi ne zaman yapacağını iyi kurgulamış bir özel sektöre ihtiyacımız var" dedi.
"Bu süreçte en kritik konu istikrar ve güven"
Ekren, bu ortam ve süreçte en kritik konunun istikrar ve güvenin en önemli aktif olacağının unutulmaması olduğunu ifade ederek, "Dünyada ve Türkiye'de ekonomik ve finansal kriz, istikrarsızlık ya da türbülans olarak adlandırdığımız her olgunun aslında arka planında yatan temel faktör ana oyuncuların, piyasa oyuncularının, karar vericilerin ve birlikte bunları düşündüğümüzde önce kendimize güvenin, sonra birbirimize güvenin... en önemli yapısal reform olduğunu vurgulamak gerekiyor" dedi.
Türkiye ekonomisinin küresel ekonomiyle kendi ölçeklerinde ciddi bir bağlantısı ve entegrasyonu bulunduğunu, bunun hem finansal sektör hem de reel sektör için geçerli olduğunu ifade eden Ekren, şöyle devam etti:
"Etkinlenme, yön, şekil ve dozajı konusunda ortak bir payda oluşturduktan sonra müdahale çok kolaydır. Burada önemli olan husus sektörlerimizin hassasiyetlerini belirledikten sonra bu süreçten etkilenme biçimlerini piyasa ekonomisi mantığında dengeleri bozmadan oluşan pozisyonların yeniden şekillendiği, kuralların ve dengelerin yeniden belirlendiği bir ortamda Türkiye'nin pozisyonunu, Türk reel sektörünün pozisyonunu güçlendirecek enstrüman ve araçların ne olduğunu birlikte belirlemek."
Ekren, Türkiye ekonomisinin yabancı sermayenin girişi, borsadaki işlemler, bankacılık sektörü, reel sektör hangi açıdan bakılırsa bakılsın eskiye oranla küresel sistemle entegrasyon seviyesinin daha yüksek olduğunu belirterek, "dolayısıyla Türkiye aynı zamanda dışa açık liberal, şeffaf bir piyasa ekonomisi uygulamak durumundaysa ve uyguluyorsa etkilenmeme ihtimali söz konusu değildir. Ekonomi yönetiminin ve özel sektörün birlikte yapacağı en önemli iş etkilenme oranını azaltmak ve bu süreçten makul bir çıkış politikası bulmaktır" dedi.