"MB, araçları kullanma konusunda bağımsızdır"

Başbakan Yardımcısı Yılmaz, "Merkez bankalarının bağımsızlığını, araç bağımsızlığı şeklinde anlamak gerekir. Hedefi koyarsınız, merkez bankası araçlarını kullanmak konusunda bağımsızdır. Bu konuda da herhangi bir tartışma söz konusu değil" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, merkez bankalarının bağımsızlığını, araç bağımsızlığı şeklinde anlamak gerektiğini belirterek, "Elbette ki biz siyasetçi ve hükümet olarak yatırımların maliyetinin yükselmesini istemeyiz. Bu bizim siyasetçi olarak arzumuzdur. İyi bir politika çerçevesi içinde, güvenin pekiştiği bir ortamda faizlerin daha da düşmesini isteriz" dedi. Yılmaz, "Merkez bankalarının bağımsızlığını, araç bağımsızlığı şeklinde anlamak gerekir. Hedefi koyarsınız, merkez bankası araçlarını kullanmak konusunda bağımsızdır. Bu konuda da herhangi bir tartışma söz konusu değil" diye konuştu.

Yılmaz, 6. İstanbul Finans Zirvesi kapsamında kendisiyle gerçekleştirilen "Özel Mülakat" oturumunda soruları yanıtladı. 

Türkiye'de cari açığı düşürücü ve iç tasarrufları artırıcı politikaların, Orta Vadeli Program ve bütün politika dokümanlarında merkeze alınan bir husus olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Ancak, bu değişimler bugünden yarına hemen gerçekleşmiyor. Yüzde 10'lar civarında olan bir cari açığı Türkiye yüzde 5,4'lere kadar düşürmeyi başardı. Bu aslında önemli bir performans. Cari açık birkaç yıl öncesine göre oldukça gerilemiş durumda ama mevcut düzeyi de yeterli bulmuyoruz. Daha da nasıl geriletebiliriz, iç tasarrufları nasıl artırabiliriz? Bu konuları çok dikkatli bir şekilde çalışıyoruz" diye konuştu. 

"Yatırımın ve tüketimin birlikte katkıda bulunduğu bir büyümeden yanayız" 

Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, " 'Tüketime odaklı bir büyüme tercihimiz değil' dediniz. Son dönemde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) taksitli kredilere ilişkin yaptığı açıklamalar bununla çelişiyor mu? Yoksa şu anki büyümenin kaldırabileceği bir hamle midir?" sorusuna şöyle yanıt verdi: 

"Biz bunu, 'tüketim büyümeye katkı vermesin' anlamında söylemiyoruz. Tüketim şüphesiz ki büyümeye katkı vermek durumunda. Bu anlamda tüketim olumludur, ancak 'sadece tüketimin katkı verdiği bir büyüme olmasın' diyoruz. Yatırımın ve tüketimin birlikte katkıda bulunduğu bir büyümeden yanayız. Yatırımın negatif olduğu, sadece tüketime dayalı bir büyüme olmasın istiyoruz. Bu anlamda 'tüketim olmasın' diye algılanmasın.  

Diğer yandan BDDK'nın bir takım fikirleri var kamuoyunda duyduğumuz. Bunlar konusunda bizim bir Finansal İstikrar Komitemiz var. Bu Komitemiz de Türkiye'nin kurumsal anlamda yenilikçi yapılarından biri. Bu konuları, Komitede bir araya geldiğimizde artıları ve eksileriyle, ne getirir ne götürür diye tartışacağız. Ondan sonra kararımızı netleştireceğiz." 

 "Merkez Bankası araçlarını kullanmak konusunda bağımsızdır" 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) kredibilitesine ilişkin bir soru üzerine Yılmaz, Merkez Bankası kanununa işaret ederek, şunları söyledi: 

"Kanunda Merkez Bankası'nın tanımlanmış görevleri var ve Merkez Bankası o çerçevede görevini ifa etmek durumunda. Elbette ki politikayı, ana çerçeveyi, siyaset belirler, hükümet belirler. Bütün dünyada da bu böyledir. Merkez bankalarının bağımsızlığını, araç bağımsızlığı şeklinde anlamak gerekir. Hedefi koyarsınız, merkez bankası araçlarını kullanmak konusunda bağımsızdır. Bu konuda da herhangi bir tartışma söz konusu değil." 

Yılmaz, Merkez Bankası'nın ülke ve ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda, dünya ve Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip edip, araçlarını ona göre kullanmak durumunda olduğunu kaydederek, şöyle devam etti: 

"Elbette ki biz siyasetçi ve hükümet olarak yatırımların maliyetinin yükselmesini istemeyiz. Bu bizim siyasetçi olarak arzumuzdur. İyi bir politika çerçevesi içinde, güvenin pekiştiği bir ortamda faizlerin daha da düşmesini isteriz. Nitekim Türkiye bu konuda da en başarılı ülkelerden biri oldu. Faizler, 2002 yılında yüzde 64 civarındaydı. Bugün geldiğimiz noktada enflasyon ile faizler arasında çok daha düşük bir fark olduğunu görüyoruz. 

Burada önemli olan risk primini daha da aşağı çekmek. Güven veren politikalarla daha az faiz öder bir konuma gelmek. TCMB faizleri işin bir tarafı, diğer taraftan asıl üzerinde durmamız gereken, yatırımcıların, proje sahiplerinin doğrudan muhatap olduğu piyasa faizleri var. Hazinenin de borçlanma faizleri var. Bütün bunlarla birlikte bu konuya yaklaşmak gerek." 

"İstanbul Finans Merkezi bir Türkiye projesidir" 

Başbakan Yardımcısı Yılmaz, İstanbul Finans Merkezi Projesi'ne yönelik soru üzerine şunları kaydetti:  

"İstanbul Finans Merkezi bir Türkiye projesidir, milli bir projedir. Aslında sadece İstanbul'la ilgili değil. Aslolan finans piyasalarımızın yeni enstrümanlarla, çeşitlilikle gelişmesidir; oluşturacağımız ortamda dünyadan daha fazla sermayenin Türkiye'ye akışını sağlamamızdır. Bunu başardığımızda, Türkiye bölgesel merkez haline geldiğinde İstanbul Finans Merkezi Projemiz amaçlarına ulaşıyor demektir. Burada belli mesafeler almış durumdayız, ama daha yapacağımız epeyce iş var. 

Burada Sermaye Piyasası Kurulumuzun (SPK) düzenlemelerinin çok ileri seviyeye gelmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Avrupa'da ne ise düzenlemeler, dünya standartları ne ise, SPK'mız o standartları yakalamış durumda. Borsa İstanbul aynı şekilde çok farklı bir yerde. Dolayısıyla kurumlarımız belli bir aşamaya gelmiş durumda. Bundan sonra yeni enstrümanlarla, yeni bir takım düzenlemelerle yolumuza devam edeceğiz." 

"Büyüme ve istihdam noktasında Türkiye iyi yolda" 

Büyümeye bir soruya Cevdet Yılmaz, şu yanıtı verdi:  

"Kalkınma'dan gelen bir bakan olarak, dünyadaki tartışmalarından hareketle şunu söylemek isterim; kriz kelimesini kullanabilmeniz için bir defa büyümeye bakmanız lazım. Kriz çok kolay kullanılması gereken bir kelime değil. Finansal piyasalarda dalgalanmalar olabilir. Volatilite yükselebilir. Konjonktürel durumlar olabilir. Ama aslolan büyüme ve istihdamdır. Bütün dünya için böyle olduğu gibi bizim için de böyledir. Büyümeniz iyi gidiyorsa ve istihdam üretiyorsanız işler yolunda gidiyor demektir. Diğer konular önemsiz anlamında söylemiyorum ama işin özü budur. Büyümeniz iyi gidiyorsa ve insanlara istihdam üretiyorsanız doğru yoldasınız demektir. 

Türkiye küresel krizden bu güne 6 milyon civarında yeni istihdam üretmiş bir ülke. Bu bütün dünyanın kıskançlıkla baktığı bir performans. 2010-2014 ortalama büyümemiz yüzde 5,5. Son yıllarda yüzde 3'lere doğru gelmiş olsa da büyümeye devam ediyoruz ve son 4 yılın ortalamasında yüzde 5,5 civarında bir büyüme performansı var. Bu dünya ile mukayese ettiğinizde hiç de kötü bir büyüme performansı değil." 

Büyüme ve istihdam noktasında Türkiye'nin iyi yolda olduğunu ama bunu daha da artırmak gerektiğini belirten Yılmaz, "Önümüzdeki dönem bu anlamda olumlu bir perspektif görüyorum. Kasım ayından sonra şöyle veya böyle siyasi belirsizlikler azalmış olacak. Çok daha belirgin bir siyasi perspektifle 2016'ya doğru girmiş olacağız" dedi.  

Çok güçlü bir reform gündemleri olduğunu, ayrıca Türkiye'nin temel ihraç pazarı Avrupa'da da daha iyi bir perspektif bulunduğunu anlatan Yılmaz, bütün bunlarla birlikte Türkiye'nin gelecek dönem daha iyi bir performans göstereceğini kaydetti.  

"Döviz kuru hak ettiğinden daha fazla bir endişe unsuru haline geliyor" 

Bir taraftan da finansal piyasalardaki fırtınalı havanın atlatılması gerektiğini belirten Yılmaz, "Merkez Bankamız, diğer ilgili kurumlarımız, hep birlikte bu konuda Türkiye dayanıklılığını gösterecektir. Biz döviz kuruna hassas bir toplumuz. Geçmişte yaşananlardan dolayı... Geçmişte Türkiye reel ekonomideki sıkıntıları dövizle birlikte yaşadığı için bizim zihnimizde bu belki hak ettiğinden daha fazla bir endişe unsuru haline geliyor. Hiç endişelenmeyelim demiyorum ama hak ettiğinden daha fazla  hassasiyet gösteriyoruz. Çok net tahminler yapmak mümkün değil. Ama önemli olan sizin temellerinizin sağlam olması. Siyasi istikrarınız, makro istikrarınız varsa, yapısal reform gündeminiz doğru bir gündemse bu finansal istikrarsızlıklar atlatılır, en az maliyetle bunlar geçer" şeklinde konuştu.