"Reel sektörde daralma finansa da zarar verir"

Erol, TOBB-ETÜ'de ''Finans Piyasaları ve Kurumları'' dersine konuşmacı olarak katıldı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA -  Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Turan Erol, reel sektörde ortaya çıkabilecek derin bir daralmanın hem kendisine hem finans sektörüne zarar verebileceğini belirterek, global ölçekte reel sektördeki talebin, üretim daralmasının önüne geçildiği takdirde ilerde daha rahat bir duruma gelineceğini söyledi.

Turan Erol, TOBB-ETÜ'de ''Finans Piyasaları ve Kurumları'' dersine konuşmacı olarak katıldı.

Konuşmasında Türk sermaye piyasası ve SPK'nın sorumluluk alanı hakkında bilgi veren Erol, SPK'nın faaliyet alanının çok geniş olduğunu, 600'e yakın halka açık şirket bulunduğunu, bu şirketlerden yaklaşık 300'ünün borsada yer aldığını anlattı. Şirketler dışında, gayrimenkul yatırım ortaklıklarının da sorumluluk alanlarında bulunduğunu belirten Erol, yatırım ortaklıklarının, 350'ye yakın yatırım fonunun, bu fonların kurulmasının, yönetilmesinin, denetlenmesinin de SPK'nın sorumluluğunda olduğunu bildirdi.

Söz konusu fonların yaklaşık 35 milyar lira büyüklüğü olduğunu belirten Erol, ''Bu fonlar, kuruluşundan denetimine kadar SPK'nın sorumluluğunda. Orada sıkıntı olduğunda, yatırımcının kaybı olduğunda siz sorumlusunuz. İşler iyi gittiği zaman kimse size teşekkür etmez bizim piyasalarda veya kamuda. İşler biraz kötü gittiğinde veya birisi zarara uğradığında yaptığınız herşey unutulur, o yaptığınız bir işin hesabını vermek zorunda kalırsınız'' diye konuştu.

Finans piyasalarındaki krize değinen Erol, 2008 yılının son 3 ayında piyasaların ciddi dalgalanmalara maruz kaldığını hatırlattı. Türk sermaye piyasasında likiditenin iyi olduğunu, ABD sermaye piyasası kurulunun, ABD'de bir süre açığa satış işlemlerini yasakladığını, Fransa ve İtalya borsalarının yarım gün ve 1 gün kapandıklarını dile getiren Erol, Türkiye'de bu durumun yaşanmadığını söyledi.

Özel sektör şirketlerinin döviz pozisyon açığına değinen Erol, rakamların mutlak değer olarak artmasının çok önemli olmadığını, son 4 yılda bakıldığında bu oranların yüzde 10-11 arasında olduğunu kaydetti.

Reel sektör temsilcilerinin, ''Bu paraları başka yerde harcamadık, yatırım üretim amaçlı kullandık'' dediklerini aktaran Erol, ''Hakikaten baktığınız zaman doğru söylüyorlar. Şirketlerimizin patronları doğru söylüyorlar. Bunlar akıllı insanlar. İşlerini hakikaten bilirler. Döviz borcu kullanmışlar, kullanmak zorundalar'' dedi.

''Döviz riski her zaman var'' diyen Erol,  döviz riskini çok daha aşan başka maliyet unsurları bulunduğunu, şirketlerin bu nedenle döviz ağırlıklı borçlanma yoluna gittiklerini bildirdi.

Şirketlerin döviz borcunu doğru yerde kullanıp kullanmadıklarına bakıldığında, çok düzgün biçimde kullandıklarının görüldüğünü belirten Erol, döviz açık pozisyonlarının 2004'teki oranın ya yarım puan altında ya da yarım puan üstünde seyrettiğini, patronların hesaplarını çok iyi yaptıklarının görüldüğünü anlattı.

Erol, bundan sonra reel sektörde ortaya çıkabilecek derin bir daralmanın hem kendisine hem finans sektörüne zarar verebileceğini belirterek, finans politikasının, daha fazla reel sektörün daralma sorununu çözecek biçimde kullanılmaya başlanacağını, önceliğin yavaş yavaş o tarafa kaydığını bildirdi.

Erol, global ölçekte reel sektörün talep, üretim daralmasının önüne geçildiği takdirde ilerde daha rahat bir duruma gelineceğini vurguladı.

Konuşmasında, gelişmiş ülke sermaye piyasalarına da değinen Erol, ABD sermaye piyasaları kurumu ile kendilerinin çalışma tarzı arasında temelde fark bulunmadığını, ancak çok daha gelişmiş piyasalarda talebin genellikle piyasadan geldiğini kaydetti.

Erol, şöyle devam etti:

 ''Amerikan sermaye piyasası, o talebi karşılamak için birtakım düzenlemeler yapıyor. Bizde de bu yapılıyor. Ancak bizim gibi piyasalarda, gelişme ihtiyacı olan ülkelerde piyasanın çok daha önünde olmak gerekiyor. Böylece piyasayı belli bir noktaya çekebilirsiniz. Piyasayı adeta eğitiyoruz, hem denetliyoruz, hem geliştiriyoruz. Amerikan sermaye piyasası kurumu mevcudu iyi bir şekilde denetliyorsa onlar için yeterli olabilir, bizim için yeterli olmuyor, daha fazlasını yapmamız gerekiyor.''