"Sahte ve kaçak ticaret 10 milyar doları aştı"

"Sahte ve kaçak ticaret 10 milyar doları aştı"

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

(16:00)İSTANBUL - Marka Koruma Grubu tarafından hazırlatılan raporda, Türkiye genelinde "sahte ve kaçak ticaret" hacminin 2001'e göre 4 kat artarak 10 milyar doları aştığı öne sürüldü. Türkiye'de faaliyet gösteren, 350'ye yakın yerli ve yabancı markayı temsil eden 16 şirketin yer aldığı Marka Koruma Grubu tarafından yaptırılan "Sahte ve Kaçak Ticari Malların Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri" başlıklı rapor, Hacettepe Üniversitesinden Doç. Dr. Cahit Güran ve JTI Kurumsal İşler Direktörü Hasan Süel tarafından düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. OECD'ye göre dünya toplam ticaretinin yüzde 5-7'sini sahteciliğin oluşturduğu, AB'de özellikle son 6 yılda sahtecilikte yıllık ortalama yüzde 100'lük bir artış olduğu ifade ediliyor. AB gümrük kayıtlarına göre sahte malların en çok geldiği kaynak ülkeler Çin, Tayland, Hong Kong ve Malezya olarak tespit ediliyor. Dünya Ticaret Örgütü, Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tahminlerine göre sahte mallar ticaretindeki artışın, genel olarak ticaretin artış hızından daha yüksek olduğu vurgulanıyor. Raporda verilen bilgiye göre, 2000 yılında AB gümrüklerinde kaydedilen sahte, kaçak mal ticaretiyle ilgili olay sayısı 6 bin 253 iken bu rakam 2006'da 6 kat artarak 37 bin 334'e ulaştı. Raporda, Türkiye'nin, "AB gümrüklerinde yakalanan sahte, kaçak mal girişinde en çok rolü olan ülkeler arasında üçüncü sırada" yer aldığı iddia ediliyor. Dünyada 1982'de 5,5 milyar dolar olan bu ticaretin 2006'da 650 milyar dolara, 2007 yılında ise 750 milyar dolara çıktığı tahmin edilirken, son bir yıldaki artışın 100 milyar dolar olduğu kaydediliyor. Makedonya GSMH'sının iki katı Marka Koruma Grubunun 2001 yılında yaptırdığı araştırmada, Türkiye'deki sahte, kaçak mal ticaretinin genel hacminin 2,5 milyar doları bulduğu tahmin edilirken, yeni araştırmada sadece Marka Koruma Grubunu ilgilendiren sektörlerde bu rakamın 2,2 milyar dolar olduğu belirtiliyor. Raporda, araştırmanın sonuçlarından Türkiye geneline yönelik bir projeksiyon yapıldığında, bu ticaretin yıllık hacminin 2001'e göre 4 kat artarak 10 milyar doları aştığı, bu rakamın GSYİH'nın yüzde 2'den fazlasını oluşturduğu belirtildi. Bu miktarın (10 milyar dolar) Azerbaycan'ın yıllık GSMH'sı ile neredeyse aynı, Makedonya'nın GSMH'sının da hemen hemen iki katına karşılık geldiği aktarılan raporda, Marka Koruma Grubunun temsil ettiği sektörlerdeki vergi kaybının 1 milyar dolar olduğu dikkate alındığında, ülke ekonomisinin vergi kaybının da 5 milyar doları bulduğu hesaplandı. 60 bin kişilik istihtam kaybı Bu büyüklükteki bir ticaretin ülke kaynaklarının israfına yol açtığına dikkat çekilen raporda, söz konusu rakamın bazı bakanlıkların yıllık bütçelerinden bile büyük olduğu, Türkiye'nin en büyük 3 otomotiv şirketin 2006 cirolarına eşit olduğu, bu kaynağın aynı zamanda 60 bin kişilik istihdam kaybına da neden olduğu, ihtiyaç duyulan yörelerde yüzlerce okul, onlarca hastane, yol ve hava limanı yapılabileceği belirtiliyor. Raporda sahteciliğin hak sahiplerine kar ve satış hasılatında azalma, marka değerinin düşmesi, yenilikçi girişimlerin azalması, piyasa dışı işlem maliyetlerinde artış gibi maliyetleri bulunduğu belirtiliyor. Tüketici Algılama Anketleri Raporda ayrıca, sahte ve kaçak mallar ile olaylara yönelik bakış açısı ile davranışların ne olduğu hangi değişkenlere bağlı olarak şekillendiğinin incelendiği, Tüketici Algılama Anketlerinin sonuçlarına da yer verildi. Anketlerden çıkan sonuçlara göre, tüketicilerin yüzde 41'i malın kalitesine, yüzde 32 fiyatına yüzde 20'si markasına, yüzde 6'sı ise orijinalliğine birinci derecede öncelik veriyor. Tüketicilerin yüzde 31'i sahte ve kaçak malları işportadan, yüzde 22'si semt pazarlarından ve yüzde 16'sı ise sosyete pazarlarından satın aldığını ifade ederken, yine tüketicilerin yüzde 58'i orijinal ürünü pahalı bulduğu için, yüzde 37'si sahte mallara erişim kolay olduğu için yüzde 17'si de sahte ile orijinal arasında fark olmadığını düşündüğünden sahte mala yöneldiğini ifade ediyor. Anket sonuçlarına göre tüketicilerin yüzde 82'si sahtecilik konusunda bilgilendirilmediğini düşünürken, yüzde 42'si devletin yüzde 26'sı marka sahiplerinin yüzde 21'i tüketici derneklerinin yüzde 11'i tüketicilerin çözüm konusunda sorumluluğu üstlenmesi gerektiğini belirtiyor. En çok görülen ürünler Sahte malların tüketiciler tarafından kabul edilirliği açısından yapılan değerlendirmede en çok kabul edilebilir ürünler sıralamasında CD, DVD ve kaset yüzde 50,9 ile ilk sırada yer alırken bunu yüzde 20,8 ile bilgisayar yazılımı, yüzde 14,2 ile temizlik ürünleri, yüzde 13 ile oyuncak, yüzde 11,8 ile kişisel bakım ürünleri, yüzde 10,1 ile elektrikli ev aletleri takip ediyor. Tütün ve tütünlü mamuller ve gıda maddesinin de yer aldığı değerlendirmede alkolsüz içecek ve alkollü içecek ile ilaç en düşük kabul edilebilirlik oranlarına sahip. Anketten çıkan sonuçlara göre katılımcıların yüzde 63'ü aldıkları malların sahte olduğunu bilerek aldıklarını aktarıyor. Raporda yer alan ve tütün, tütün mamulleri, alkollü içecekler, kişisel bakım ve kozmetik ürünleri ile temizlik malzemeleri sektörlerini kapsayan üretici anketine ilişkin değerlendirmede ise bazı mallardaki yüksek oranlı vergilere, Çin, Tayland'ın kaynak ülke, Güneydoğu Anadolu Bölgesi sınırı ile serbest bölgelerin de giriş noktalar olduğu savunuluyor. Üretici anketinde sahteciliğin yabancı yatırımcıların olumsuz değerlendirmelerine neden olduğuna da işaret ediliyor. Öneriler Raporun sonuç bölümünde yasaların yetersizliği, bürokratik süreç, uygulamada karşılaşılan sorunlar, yüksek vergi oranları ve çok taraflı parçalı organizasyon yapısına işaret edilirken, şu önerilerde bulunuluyor: "Konu çok taraflı, etkili mücadele için tüketici, üretici, idare ve yargı aynı bilinç düzeyinde olmalı, etkili bir bilgi akışı ve koordinasyon sağlanmalı. Merkezi ve yerel yönetimler bu mücadelede aynı derecede etkin olmalı. Açık pazarlar sosyete pazarları gibi satış noktaları düzene kavuşturulmalı. Sahte, kaçak mal baskınları sıklaştırılmalı. Tüm paydaşların katılımının sağlanacağı bir stratejik plan hazırlanmalı. Caydırıcı yaptırımlar ve bunların sıkı bir şekilde uygulanması sağlanmalı. İhbar müessesesi kuvvetlendirilmeli." Doç. Dr. Cahit Güran sorular üzerine, 10 milyar dolarlık tahminin Türkiye'deki toplam imalat sanayini ifade ettiğini ve bunun tekstil ile ilgili tahmini de kapsadığını aktardı.