"Türkiye, AB'den bağımsız bir ulaştırma politikası belirlemeli"
AB'nin son 10 yıldır ısrarlı bir şekilde karayolu taşımacılığı aleyhine politikaları teşvik etmeye çalıştığını dile getiren IRU Bölge Direktörü Haydar Özkan, Türkiye'nin de bu tuzağa düştüğünü belirterek "Karar vericiler zihinsel bir reform yapıp karayolu
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Murat ERDOĞAN
İSTANBUL - Kendi sanayicilerini korumaya çalışan Avrupa Birliği'nin ucuz malları ülkeye sokmamak için karayolu yük taşımacılığı aleyhinde bir kampanya yürüttüğünü iddia eden Uluslararası Karayolu Taşımacılık Birliği (IRU) Bölge ve Ortadoğu Daimi Temsilcisi Haydar Özkan, Haydar Özkan, Türkiye'nin basiretsiz politikacıları takip etmek yerine artık karayolunu daha da güçlendirmek için harekete geçmesi gerektiğini söyledi.
Kota sınırlamaları, vize zorlukları ve geçiş belgeleri gibi uygulamaların Türk nakliyecisi veya ihracatını engellemek için yapıldığına dair görüşlere katılmayan IRU Bölge ve Ortadoğu Daimi Temsilcisi Haydar Özkan, Türk nakliyecisinin 'biri bize karşı oynuyor' psikolojisinden kurtulması gerektiğini belirterek "Herhangi bir yerde Türk nakliyecisini engellemeye yönelik koordineli bir örgütlenme veya hareket görmüyorum. Olayların gelişi ve insanların kendini dünyanın merkezinde görme psikolojisi yan yana geldiğinde bu tür hissiyatlar doğabiliyor" dedi.
Dünyada 74 ülkeden 180 üyesi olan kamyon, otobüs ve taksi taşımacılığını temsil eden bir kuruluş olarak AB politikalarını en çok eleştiren örgüt olduklarını ifade eden Özkan, Avrupalı politikacıların kamyonlar üzerinden doğudan Avrupa'ya gelen ucuz malı engellemeye çalıştığının altını çizdi.
Avrupa'nın bugünkü politikalarını anlayabilmek için geçmişe bakmak gerektiğini söyleyen Özkan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Berlin Duvarı'nın yıkılması ve Dünya Ticaret Örgütü'nün kurulmasıyla dünya ticareti yeni bir safhaya geçti. İletişim teknolojileri gelişerek ucuzladı aynı şekilde ulaşım da genişledi. Gümrük duvarları da incelmeye başladı. Küreselleşmeyle beraber giderek şiddetlenen küresel bir rekabet var. Normal şartlarda Avrupa merkezli olan ekonomik verimlilik ve üretim serbestleşmelerle birlikte kendine yeni mecralar aramaya başladı. Bunu ulaşım ve iletişim sektöründeki gelişim ve ucuzlama teşvik etti. Üretimin tesisleri yoğun sosyal maliyetleri olan topraklardan düşük sosyal maliyetli olan topraklara kaydığını gördük. Eğer taşımacılık ucuz ve etkin olmasaydı bunlar mümkün olmayacaktı.
Bugün Amerika'da Wallmart'ta her dört maldan üçü, İngiltere'deki bir markette dört üründen iki tanesi 'made in china'dır. İşte büyük resim bu."
Mesele Türk nakliyecisinin çok ötesinde
Özkan devam konuşmasını şöyle sürdürdü: "Avrupa'da işgücü kayıpları ve vergi tahsilat kayıpları başladı. Çin'in ucuz maliyetli üretimi sayesinde daha ucuz maliyetli ürünler elde edildi. Çin'de üretilen bu ürünleri pazara kim soktu, kamyoncular. Almanya, Avusturya olmak üzere gelişmiş batı ülkelerindeki sendikal güçler, o ülkelerin uzak görüşsüz ve basiretsiz politikacıları üzerindeki baskıları artırdı. Senin kötü politikaların yüzünden bu mallar buraya geliyor veya Avrupalı üreticiler başka ülkelere gidiyor denildi. İkinci dünya savaşından sonra Avrupa'nın yeniden inşasının en büyük aracı olarak gördüğü karayolu taşımacılığıdır fakat bugün karayolu olmasaydı bu mallar Avrupa'ya gelmezdi denmeye başladı. O zaman bu malların pazara ucuz gelmemesi için neler yapabiliriz planları başladı. Mesele Türk nakliyecisinin çok ötesinde."
Yeni İpek Yolu Rusya'dır
Yeni İpek Yolu Rusya'dır
UBAK belgelerinin amacının tüm taşıma kotalarının ortadan kalkması için olduğunu fakat bugün kotaların kalkmasını konuşan kimsenin kalkmadığına dikkat çeken Özkan, "Malların serbest dolaşımına eyvallah ama şoförler vizesiz dolaşamaz deniyor. Kota dediğimiz enstrüman; aslında doğudan serbest ticaret ve rekabet ortamına bir müdahaledir. Rusya da buna dahil oldu. Çünkü Avrasya üzerinde büyük politikalar güdüyor. Yeri gelmişken de söyleyeyim, Yeni İpek Yolu Rusya'dır, Türkiye ikinci plandadır. Herkes bunu bir kenara yazsın" yorumunu yaptı.
Tüm bunlar yan yana getirildiğinde Avrupalı politikacıların ne yaptıklarının farkında olmadığına dair bir düşüncenin oluşabileceğini söyleyen Özkan "Tam tersine çok iyi farkındalar. Özellikle AB bayraklı olmayan taşımacılar üzerinden taşımacılığı verimsizleştirilerek ve AB pazarına giren malların maliyetini yükselterek, Avrupa'daki benzer üreticilerin biraz nefes almasını sağlıyorlar" dedi.
Avrupa refah merkezi olmaktan çıkıyor
Sovyetler Birliği'nin de benzer uygulamaları geçmişte yapmaya çalıştığını ve dağıldığını hatırlatan Özkan, şöyle devam etti: "Avrupa bugün 'Neo-Muhafazakarlık' yapıyor. Avrupalı politikacılar kendi vatandaşlarının refah ortamını koruyacaklarını zannederek uluslararası mal hareketlerinin önünde engeller çıkarıyorlar. Kendi ihracatları giderken problem yok fakat ithalat gelince rahatsız oluyorlar. Bu durum Avrupa Birliği'ni de bugün post modern bir Sovyetler Birliği haline soktu. Ekonomik politikalar bakımından post modern bir bölgedir. Fakat bu süreç devam etmez. Devam ederse Avrupa refah merkezi değil itme merkezi olur. Fransa'da ünlüler politikacılarını proteste etmek için başka ülke vatandaşı oluyor. Rusya'nın geçmişte düştüğü duruma bugün Avrupa düşüyor. Avrupalı vatandaşların bu basiretsiz politikacılara daha fazla katlanacağını sanmıyorum."
Türkiye AB olmadan da ihracatını artırdı
Türkiye'nin AB'ye ihracatının düşmesine rağmen alternatif pazarlar bularak AB'nin koruma duvarlarını aşmayı başardığını söyleyen Özkan, Türkiye'nin artık karayolunu daha da güçlendirmek için harekete geçmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi: "Kara taşımlarında, denizyolu ve iç suyollarına alternatif olarak, dünyada değer bazında eşyaların yüzde 90'ı karayolu ağır vasıta araçlarıyla taşınıyor. Hacim olarak da yüzde 80'i taşınıyor. 150 km altındaki tüm mesafelerde karayolu taşımacılığı olmazsa olmaz. Uzun taşımalarda da karayolunun payı daha fazla düşüyor. Karayolunu kullanmamakta ısrar ederseniz diğer modların altyapılarını geliştirmek zorundasınız. Fakat her depoya bir gar ve havaalanı yapamazsınız. Her şeyi limanların havaalanlarının yanına getirseniz diğer bölgelerde ekonomik çöller yaratırsınız."
'Türkiye tuzağa düşüyor'
'Türkiye tuzağa düşüyor'
Refahın eşit sosyal olarak dağılması için karayolunun etkin olması gerektiğini vurgulayan Özkan, "Türkiye tuzağa düşüyor. AB'nin Neo-Muhafazakar güdülerle ortaya çıkardığı politikaların, sorgulanmadan Türkiye gibi çok daha otoritesi ve hakimiyeti olan aday ülkelerde benimsenmemesi gerekir. AB son 10 yıldır ısrarlı bir şekilde karayolu taşımacılığı aleyhine politikaları teşvik etmeye çalışıyor. Beyaz Kitabın birincisi tamamen bir kepazelikti. Karayolunun paylarını diğer modlara aktaracağız diyorlardı. Karayolunun maliyetlerini artırıp diğer modlara teşvik vereceklerdi. Sonraki versiyonlarda modlar arasındaki yük paylaşımında karayolu ile bir saplantımız yok dediler" şeklinde konuştu.
'Zihinsel reforma ihtiyaç var'
Türkiye dahil AB'ye üye olmak isteyen ülkelerin AB politikalarını uygulamak istediğini ve Karayolu taşımacılığını engelleyecek politikalar ürettiğinin altını çizen Haydar Özkan, şöyle devam etti: "Karayolu taşımacılığının payı yüzde 94 bunun düşmesi lazım çünkü AB ortalaması yüzde 70. Oysa İspanya'da yüzde 92. Gelişmiş batı ülkelerinin en düşüğünde oran yüzde 80. Ortalamayı düşürenler doğu blok ülkeleri. Bunun için basiretsiz Avrupalı politikacıları takip ederek biz sadece kendimizi basiretsizleştiririz. Her ülke, kendine haz swot analizleri yapıldığı zaman güçlü yanlarını görür. Bu tarzda dogmatik politikalarla yapılacak planlamalarla bindiğiniz dalı kesmeye çalışırsınız. Karayolu filom modern mi, uluslararası deneyimi yüksek mi, her yere gidiyor mu, Sovyetler dağıldığında ilk onlar mı gitti. İran'da Irak'ta sorun olduğunda onlar mı ordaydı. Orta Asya'da gümrüklere karneleri onlar mı öğretti? Evet ise bu oyuncunuzu forvete süreceksiniz. Karayolu taşımacılığını cezalandırmak yerine ben bundan nasıl faydalanırım sorusunu sormak, ulaştırma karar alıcıları için zihinsel bir reformdur. Bu reforma şiddetle ihtiyaç var.
'STK'lar haklarını sonuna kadar arasın'
AB politikalarını IRU kadar eleştiren uluslararası bir meslek örgütü görmediğini ifade eden Haydar Özkan, şunları söyledi: "Yaptıklarının yanlış olduğunu sert dille söylüyoruz. Türkiye'deki firmalar ve Sivil Toplum Örgütleri de haksızlıklara karşı çıksınlar. IRU onların yanında. Kota ve vizeler meselesi. Normal şartlarda böyle bir uygulamaya hakları yok. Firma bazında da dava açılabiliyor. Sonuç çıkıp çıkmaması önemli değil açılan her davanın karar alıcılar üstünde bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Firmaların ve oluşturdukları meslek örgütlerin ve ilgili karar alıcıların ortak bir sinerji yaratması lazım. O zaman Türkiye'nin 500 milyar dolarlık ihracatını taşıyacak geniş networke sahip bir lojistik sektörü olabilir."
GATS anlaşması sorunları çözecek
Dünya Ticaret Örgütü'nün bugün GATS'ı (Hizmet Ticareti Genel Anlaşması) görüştüğünü söyleyen Haydar Özkan, "Hizmetlerin tam serbestleşmesi başlayacak. Kamyoncuların, gemi armatörleri ve demiryolu operatörlerinin tüm dünyada sanki kendi ülkelerinde operasyon yapıyormuş gibi serbestçe faaliyet göstermesinin önünü açacak müzakereler görüşülüyor. 25-30 yıl sonra belki de bugün konuşulan sorunların çoğu ortadan kalkmış olacak" diye konuştu.