”Şimdi tekrar piyasadayız”
Akbank GM Akkurt, kredilerde önümüzdeki yıl yüzde 15-16 civarında bir büyüme yakalayabileceklerini söyledi
İSTANBUL - Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, bankanın geçmişte her konuda birinci banka olduğunu belirterek, "Biraz soğutalım dedik. 2009'un şartları gereği biraz küçüldük. Şimdi tekrar piyasadayız" dedi.
Akkurt, bazı haber ajanslarına yaptığı açıklamada, 2010'da bankacılık sektörünün yüzde 12-13 civarında büyümesinin söz konusu olabileceğini, banka olarak da kredilerde önümüzdeki yıl yüzde 15-16 civarında bir büyüme yakalayabileceklerini söyledi.
Akbank'ın aktiflerinde 2009 yılı sonunda yüzde 6-7 civarında büyüme olmasını beklediklerini, 2010'da ise yüzde 10'larda olabileceğini ifade eden Akkurt, bankada aktif karlılığın şu anda yüzde 3'ün üzerinde olduğunu, 2009'un 2008'e göre daha iyi gittiğini ve problemli kredilerin etkisini daha fazla yitirmeye başladığını vurguladı.
Banka için büyük yatırım projelerinin finansmanının çok önemli ve kritik bir konu olduğunu, bu alanda pazardan en fazla payı alma gibi bir hedefleri bulunduğunu anlatan Akkurt, perakende bankacılık alanındaki çalışmalara ilişkin de, kredi kartı, üye iş yeri ve krediler gibi ürünleri içeren pakette pazar paylarının yüzde 12 civarında olduğunu, ayrı ayrı ürünlere bakıldığında ise kredi kartlarında Akbank'ın pazar payının yüzde 15 civarında, bireysel kredilerde ise yüzde 12 civarında pazar payı bulunduğunu bildirdi.
2010'da en az 50-60 şube açacak
Ziya Akkurt, bu alanlardaki hedeflerinin sorulması üzerine, "Biz, zamanında hatırlarsanız, her konuda birinci bankaydık. Biraz soğutalım dedik. Piyasada başka oyuncular da var. 2009'un şartları gereği biraz küçüldük. Şimdi tekrar piyasadayız. Rekabet ettiğimiz bankalar da çok iyi ve güçlü bankalar... İşimiz kolay değil. Ancak o bankalarla rekabet yapmak güzel bir şey. Eskiden haksız rekabet vardı. Şimdi yerini haklı, yasal rekabete bıraktı" diye konuştu.
Akbank Genel Müdürü Akkurt, "Bundan sonra daha agresif bir Akbank mı göreceğiz?" sorusuna ise "Görebilirsiniz. Biz zaten agresiftik de, biraz soğuttuk ortamı" karşılığını verdi.
Şubeleşme çalışmalarına ilişkin de Akkurt, bu konunun hep dengeli gittiğini, ancak krizin eliminasyona gitme ve mutfağı temizleme açısından faydası olduğunu ifade ederek, 2009'da şube sayısını cüzi bir miktarda artırdıklarını, bazı şubeleri kapattıklarını, ancak yine de artı durumda olduklarını söyledi. Akkurt, şubeleşmeye devam edecekleri 2010 yılında en az 50-60 şube açmayı düşündüklerini, ancak bunun kesinleşmiş bir rakam olmadığını, bütçe çalışmalarının devam ettiğini kaydetti.
Akkurt, Aksigorta'daki hisse devrine dair sorular üzerine de, bu konudaki prosesin devam ettiğini, bu işlemle Aksigorta'nın içindeki Akbank hisselerinin dışarı çıkacağını hatırlattı.
Aksigorta'nın satılmasının düşünülüp düşünülmediği sorusunu ise Akkurt, "Satılacağını zannetmiyorum. Bizim Citi ile birlikte yaptığımız gibi, bir stratejik partner alabilir yanına. Almasında da fayda görüyoruz" dedi.
Akbank Genel Müdürü Akkurt, Doğan Grubu'na verilen cezanın hatırlatılarak, Aksigorta'da hisse devrinde doğabilecek verginin ne kadar olacağı yönündeki soruyu, "Bu, holding ile Aksigorta arasındaki bir konu... Ne kadar vergi çıkacak, ne olacak? Ama eminim ki bütün bunları göz önünde bulundurarak yapıyorlar. Bu, göz önünde bulundurmaları gereken bir nokta" diye yanıtladı.
Akkurt, "Banka satışı gündeme gelse Citi ile ya da tek başınıza herhangi bir bankaya ortak olmayı düşünür müsünüz?" sorusunu da "Bu, bize yaratacağı katma değere bağlı. Satın almış olmak için bir bankayı satın alamayız. Bir anlamının olması lazım. O günkü şartlara bakılır. Citi ile beraber de yapılabilir, tek başımıza da yapabiliriz. Ama öyle veya böyle, biz yapsak da Citi'nin şu andaki mevcut durumu devam edeceği için otomatikman yüzde 20 ortağı olacak" diye yanıtladı.
"MB, faizi 75 ile 100 puan daha düşürebilir"
Bankacılık sektörünün krize dayanıklı olmasında, gayrimenkul konusunda fazla hareket edemiyor olmasının katkısı olduğunu ifade eden Akkurt, faizler düştükçe bankaların Hazine bonosu ve kredilerden kar elde ettiğini, bunun da çok doğal olduğunu söyledi.
Ziya Akkurt, Merkez Bankası'nın şu andaki 7,25 düzeyindeki faizinin 75 ile 100 puan daha düşürülmesini beklediklerini, IMF ile anlaşma olması halinde düşüşün biraz daha fazla olabileceğini kaydetti.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin'in, "2010 yılı Merkez Bankası'nın faiz indirimlerinin yarattığı rahat dönemin sona ermesiyle birlikte bankalarımızın gerçek durumlarını test edeceğimiz bir yıl olacaktır" sözünün hatırlatılması üzerine de, gerçekten de 2010 yılının bir test yılı olacağını belirten Akkurt, "Türk bankaları için 2009 karamsar, belirsiz bir yıldı. Ancak 2010, daha berrak, öngörülebilir bir yıl... Ancak Türk bankaları zorlanacak veya zora düşecek diye çok fazla beklememek lazım" dedi.
IMF ile olası bir anlaşmanın sektöre etkilerine ilişkin ise Akkurt, bir anlaşmanın yapılması durumunda borçlanma maliyetinin düşeceğini, piyasaya daha fazla likidite gireceği için kredi talebinin artacağını söyledi.
"Uzun vadeli konut kredilerinde faiz 1'in altına inebilir"
Konut kredilerine ilişkin de Akkurt, 10 yıl gibi uzun vadeli kredilerdeki faizin aşağı düşüşünün ekonomide 10 yıldaki gidişata ve bu dönemin nasıl görüleceğine bağlı olduğuna dikkati çekerek, "Eğer ekonomik gelişmeler, sosyal ve siyasal gelişmeler bunu teyit edecek doğrultuda olursa, faiz 1'in altına iner. Ancak yarın öbür gün 1'e çok yakın rakamlar telaffuz edilmeye başlanabilir" diye konuştu.
Ziya Akkurt, uzun vadeli konut kredilerinde 2003-2004 yıllarında olduğu gibi hızlı artışların çok yakın zamanda görülmeyebileceğini belirtti.
Bankacılık sektörü olarak BSMV'lerin 2011'den önce indirilmesini beklediklerini dile getiren Akkurt, ülke bütçesini çok da hırpalamamak için belki de zaman içinde vergilerin azaltılarak indirilmesinin söz konusu olabileceğini söyledi. Akkurt, "Bankacılık sektörü üzerindeki yüklerin azaltılması, eğer İstanbul'un uluslararası finans merkezi olmasını hayal ediyor ve istiyorsak, gerekli birşey" şeklinde konuştu.
Küresel krize ilişkin de Akkurt, "Eğer bu kriz, mevcut bilgilerle açıklanıyor ve çözülebiliyor olsaydı yaşanmazdı. Bu nedenle tartışmalar daha süreceğe benziyor" değerlendirmesi yaptı.