'Sınai Mülkiyet Yasası, yabancı sermaye ve yatırımı artıracak'
Ankara Sohbetleri’nin konuğu Sanayi Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız, Fikri Mülkiyet Yasası’nı değerlendirdi.
Hüseyin GÖKÇE - Ferit PARLAK
TBMM Sanayi Ticaret Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız, bir süre önce TBMM’de kabul edilen Sınai Mülkiyet Yasası ile birlikte, marka koruma ve fikri mülkiyette ciddi bir reforma imza atıldığını söyledi. Yapılan araştırmalara göre bu alanda reform yapan ülkelerde, başta yatırım olmak üzere, ihracat ve katma değerin ciddi oranda yükseldiğini belirten Altunyaldız, düzenlemeyle fikri mülkiyetin korunması aşamasında süreler ve yapılan masrafların yarıya indiğini söyledi. Ankara Sohbetlerine konuk olan Ziya Altunyaldız, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.
► Başkanlığını yaptığınız komisyondan geçen fikri mülkiyet tasarısı, önceki gün Genel Kurul’da da kabul edildi. Temel çerçeve olarak bu düzenleme Türkiye’de neyi değiştirdi?
Biz yasal düzenleme yapılırken öncelikli olarak dünyada bu alanda neler olup bittiğini araştırdık, literatürü taradık. Bu konuda yapılmış ciddi araştırmalar var. Öncelikli olarak, reformun yapıldığı ülkelerde sabit sermaye yatırımlarının yüzde 11 arttığı dikkat çekiyor.
► Yatırımda hangi sektörler ön plana çıkar?
Sabit sermaye yatırımlarında genelde yüzde 11 olan artış, bazı sektörlerde daha yüksek oranlı gözleniyor. Özellikle teknolojiye dayanan, ileri teknoloji isteyen; ilaç, kimya, petrokimya, medikal cihazlar gibi alanlarda yatırım artışları yüzde 20’leri buluyor. Yapılan trend analizleri, çok olumlu sonuçlar ortaya koyuyor.
► İhracatta ne gibi gelişmeler yaşanabilir?
Yapılan reform sonrasında, ihracatta yeni teknoloji ve yüksek teknoloji kullanımına bağlı olarak yüzde 20 civarında artış gözlenmiş. Zaten işin doğası gereği üretimde teknolojinin payı arttıkça, imalat sanayiinde katma değer de yükseliyor. Başka bir veri ise yapılan ihracatın yüzde 21’inin daha önce ihracatı yapılmamış ürünlerden oluşması.
Küresel inovasyon endeksinin ilk 20 sırasında yer alan ülkelerin 17’si Uluslararası Mülkiyet Hakları Endeksi’nin ilk 20 ülkesinde yer alıyor. Benzer şekilde 14 tanesi ise Küresel Rekabetçilik Endeksi’nin ilk 20’sinde bulunuyor. Sadece bu veriler bile düzenlemenin önemini ortaya koyuyor.
Bu bahsettiklerim, düzenlemenin küresel çıktıları. Yani analiz edilmiş, raporlanmış, somut rakamlara dayanan olgular.
► Sizce yatırımlar hangi unsura bağlı olarak artacak?
Özellikle, tasarım koruma, bilgi koruma, patent koruma, marka koruma gibi endişesi olan ve mevzuatın bağlamında, hem pratik bağlamında korunmasından endişe eden uluslararası küresel yatırımcılar endişe kalkınca bu alana girip yatırım yapmış. Özellikle ülkemizle ilgili gelişmelere baktığımızda, aslında hem marka alanında, hem tasarım, hem patent alanında, küresel ligde aslında hiç fena değiliz. 2011 yılından bu yana Avrupa’da en yüksek marka başvurusu alan ülkeyiz. Dünyada ise 6’ncı sıradayız.
► İhracat konusunda da gelişmeler bekliyorsunuz…
Şimdi, Türkiye’nin bu alanda durumu iyiye doğru gidiyor. Zaten şu anda markalı ihracat yapan firmaların, diğer firmalara oranla daha yüksek karlılık oranını yakaladığını görüyoruz. Ortalama ihracatta karlılık yüzde 4 iken, markalı ihracatta bu oranın yüzde 8’e çıkıyor. Zaten markada da tasarım ön planda.
► Türkiye’de ürettirilen uluslararası bir tekstil markasının, yurtdışında çok çok yüksek fiyata satıldığını görüyoruz…
Burada değer zincirini başından sonuna yönetebilmek çok önemli. Bu yüzden Türkiye’de üretimden nihai tüketim noktasına kadar, zincirin tüm halkalarını yönetmek zorundayız. Bir ürünü, toptan sattığınızdaki karlılıkla, nihai tüketiciye yapılan satıştaki karlılık oranları arasında çok büyük fark var. Bu yüzden, biz de markalarımızı yurtdışında perakende satışa odaklanmayı öneriyoruz ve bu alanda teşvikler veriyoruz.
New York, Londra gibi kentlerde bu tarz mağazalar çok önemli. Zaten marka çok uzun bir dönemde oluşuyor. Bizim bu işlere başlama tarihimizle küresel markaların başlaması arasında çok büyük zaman farkı var.
Yeni düzenlemeyle özellikle markaların korunması ve marka başvurusundaki süreler çok kısalıyor, masraflar azalıyor. Gerçekten çok hızlı koruma sağlanıyor. Bu unsurlar yurtdışından gelecek yatırımcı açısından da çok önemli. Yani bunlar Türkiye’yi çok net şekilde güvenli bir liman olarak görüp, burada üreterek dünyaya satabilecekler. Yalın, anlaşılır bir süreç yönetimi ortaya çıkıyor ve firmaların kendilerinin takip edebileceği hızlı bir mekanizma oluşuyor.
► Firmaların bu alana yönelik talebine ilişkin artış beklentiniz var mı?
İlk etapta hemen bir talep patlaması beklemiyorum. Ancak küresel yatırımcıların daha çok dikkatini çekecektir bu durum. Düzenlemenin tetikleyeceği bir diğer unsur ise tasarımdır.
Özellikle yedek parça üretiminin Türkiye’ye yapılmasına ilişkin önemli unsurlar var. Burada da otomotiv sektörü ön plana çıkacaktır. Otomotivde, eşdeğer parçalar tasarım koruma kapsamından çıkarılıyor. Bu zaten yan sanayinin uzun zamandır istediği bir şeydi.
Diğer taraftan, tekstil, hazır giyim, ambalaj gibi değişimin hızlı olduğu alanlarda tescilsiz tasarım koruma getiriliyor. Yani tescille, süreyle uğraşmadan koruma altına alınıyor.
Burada Türk Patent Enstitüsü’ne başvuru yapılıyor ve kurum duyuru yapınca otomatikman koruma süreci başlıyor. Eskisi gibi tescil süresini beklemeye gerek kalmıyor, bu maliyetlere de katlanmıyorlar. Düzenlemeyle birlikte taklite 3 yıl hapis cezası getirilirken, mevcut ceza sistemi de daha etkin ve caydırıcı bir yapıya kavuşmuş oldu. Etkin bir hukuki koruma getirildi.
► Coğrafi işaret konusundaki gelişmelerden de bahsedebilir misiniz?
Coğrafi işarette de yine süreler kısaldı ve maliyetler düştü. Ülkemizde şu an 195 coğrafi işaret tescili var. Ayrıca tüketici için de güven veren bir düzenleme. Aşure, katmer gibi geleneksel ürünler de ilk defa koruma altına alınıyor. Türkiye’nin sahip olduğu kültürel zenginliği koruma açısından da önemli. İşin sürdürülebilirliği de bir anlamda sağlanmış oluyor.
Çok önemli bir unsur daha var. Sınai mülkiyet hakkının kullanımında özellikle “uluslararası tükenme” diye bir kavram geldi. Bir yeni ürün çıktığında, bu yeni ürün, dünyanın herhangi bir noktasında pazara sürüldüğü zaman, Türkiye’ye rahatlıkla gelip satılabilecek durumda oluyor. Mevcut düzenlemede Türkiye’de temsilcisi aracılığıyla Türkiye’ye girmeden, marka veya tasarım cezası alıyordu. Sonuçta bu ürün her halükarda tek temsilci ile geliyordu. Şimdi, farklı kaynaklardan rekabet içinde geleceği için, fiyat da ona göre oluşacak. Örneğin bir cep telefonu markası dünyanın herhangi bir yerinde satışa sunulmuş, fakat distribütör bunu henüz Türkiye’ye getirmemişse, isteyen şirket bunu getirip satabilecek. Sektörün kendisine has özel bir düzenlemesi yoksa, piyasaya birden çok aktör girmiş olacak.
► Peki ticari olarak getirilen korumanın yanı sıra, buluşu yapan kişiye yönelik herhangi bir koruma var mı?
Ar-Ge paketinde araştırmacılara verilen haklar olduğu gibi, tasarım ve patentte de buluş sahibine gelirlerinin yüzde 50’si verilecek. Başka bir ifade ile bu yetenekleri tetiklemeye yardımı olacak. Yani buluşu yaptıktan sonra satmak istemezseniz, ürünün her aşamasında yüzde 50 hak buluş sahibine ait. Çalışanın hakkını koruyan, yeteneği tetikleyen bir düzenleme.
Bütün bunlara kümülatif olarak baktığımızda, hepsi toplam bir ekosistem yaratıyor. Toplam bir algı dünyası yaratıyor. Alanı daha verimli bir yapıya kavuşturuyor. Bunun katma değeri de herkesi mutlu etmeye başlıyor. Konulan her taş, işi daha yukarı taşıyor.
Yasal alanın bu şekilde net, yalın, düzenlenmiş olması, tüm taraflara, içerideki dışarıdaki aktörlere, inovasyon ortaya koyanlar anayasal güvenlik kadar, algı ve olgu güvenliği de getiriyor. Zaten, toplam bir algı olgunluğu yoksa, bir şey geliştirmek mümkün olmaz.
► Takip ettiğimiz kadarıyla tasarının komisyon aşamasında herhangi bir zorluk yaşanmadı…
Evet, ne komisyon, ne de Genel Kurul aşamasında herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Bize gelmeden Bakanlık bünyesinde en az 5 ay çalışıldı. İktidar ve muhalefet tam bir mutabakat içinde, uyumlu çalışarak düzenlemeyi hayata geçirdik. Muhalefetin de başından bu yana tutumunu değiştirmeden destek vermesi, ülkemiz adına çok iyi oldu.
Katma değerli ürünlerin temeli...
Pazarlama sürecinin tek hedefi, tüketicilerin zihninde marka inş a edebilmektir. Büyük ticaret hacimlerine sahip olan firmaların bu hedefe ulaşarak, büyüdüğü bilinmektedir. Marka yaratabilmenin temelinde ise patent tescili ve korumasında da önde olmak yatmaktadır. Ne getirir marka? Kısaca, tüketici nezdinde imajı iyi olan bir marka, her zaman piyasada kendi pazarını korur, marka sahibi firmaların ekonomik yönden güçlenmesini ve yüksek fiyatlı satışını sağlar. Dünya ticaretindeki payın artırılmasında ve yabancı yatırımların çekilmesinde temel olacak bu alanı düzenleyen kanunlarımızda sıkıntı vardı. Bu sıkıntı, son yıllarda, bakanlığın da desteğiyle reel sektörün attığı adımların önünde de engeldi. O engellerin kaldırılıyor olması, reel sektör beklentilerini de olumluya çevirecektir.
Üretim destek paketi yakında komisyona gelecek
● Gündeminizde yakın zamanda hangi düzenleme yer alacak? Bir süre önce Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın taslağını yayınladığı üretim destek paketi yakında komisyonumuzun gündemine gelecek. Burada imalat sanayii destekleri ön plana çıkacak, maliyetler ciddi oranda düşecek. Ar-Ge düzenlemesinde olduğu gibi çalışanların hakları artacak. Konu şu anda tekrar STK’larla tartışılıyor. Belki olgunlaştıktan sonra EKK gündemine gelecek ve ardından da yasalaşma süreci başlayacak.