”Tasarruf ve yatırımlar TL ile yapılsın”
MB Başkanı Yılmaz, döviz geliri olmayanların dövizle borçlanmaması gerektiğini vurguladı, "Tasarruf TL ile yapılmalı" dedi
ANKARA - Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, vatandaşların önümüzdeki dönemde tasarruflarını değerlendirirken, Türkiye'de oluşacak olan enflasyona bakması gerektiğine işaret ederek, "Vatandaşlarımıza her zaman yaptığımız uyarıyı bir kere daha tekrar etmek istiyorum; döviz geliri olmayanlar başta olmak üzere vatandaşlarımız dövizle borçlanmasınlar. İşlemlerini, tasarruflarını, yatırımlarını TL ile yapsınlar" dedi.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 2008 yılı 4'üncü dönemine ilişkin hazırlanan Enflasyon Raporunu açıkladığı basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Döviz likiditesine ilişkin sorular üzerine Yılmaz, döviz likiditesiyle ilgili sorunun Türkiye'ye özgü bir sorun olmadığını ve aslında Türkiye'nin konumunun bugün itibariyle diğer ülkelere göre çok daha iyi olduğunu söyledi.
Küresel krizin etkilerinin Türkiye'de de hissedilmeye başladığı bugünlerde munzam karşılıklarda bir yumuşamanın yeni bir enstrüman aracı olup olamayacağı yönündeki soru üzerine Yılmaz, zorunlu karşılıkların geleneksel para politikası araçlarından olduğunu ve gerektiğinde bunların da kullanılabileceğini kaydetti.
Tasarrufları değerlendirme
Türk Lirasındaki değer kaybı karşısında vatandaşların tasarruflarını değerlendirmede dolara yönelmesinin doğru olup olmadığının sorulması üzerine Yılmaz, şunları söyledi:
"Bizim cebimizdeki paranın değerini Türkiye'deki enflasyon belirliyor. Enflasyonun ne olduğunu ve nereye gideceğini de sizlerle paylaştım. Dolayısıyla vatandaşlarımızın önümüzdeki dönemde tasarruflarını değerlendirirken Türkiye'de oluşacak olan enflasyona bakması gerekiyor. Dalgalı kur rejimi çerçevesinde kur iniyor da, çıkıyor da. Eğer vatandaş elindeki parayı dolara çevirerek dolar üzerinden birtakım yargılara varıp (100 liram vardı, 100 liram bugünkü kurdan buydu, 2 sene sonra şöyle olacak) gibi bir şey söylerse, bu parayı Amerika'da harcamayacak, burada harcayacak. Türk Lirasında belirleyici olan bizim enflasyonumuz. Enflasyonu biz kontrol altında tuttuğumuz sürece TL'ye güven devam edecektir.
Vatandaşlarımıza her zaman yaptığım uyarıyı bir kere daha tekrar ediyorum; döviz geliri olmayanlar başta olmak üzere vatandaşlarımız dövizle borçlanmasınlar. İşlemlerini, tasarruflarını, yatırımlarını TL ile yapsınlar diyorum. Burada belirleyici olan Türkiye'nin enflasyondaki başarısı..."
Kredilerin geri çağrıldığı söylentisi
Bankaların, kredilerini geri çağırdıkları yönünde söylentilerin hatırlatılarak "sizin elinizdeki verilere göre gerçek tablo nedir?" şeklindeki bir soru üzerine Yılmaz, ekonominin bir bütün olduğu dikkate alındığında bankaların kredileri geri çağırmaları konusunun son derece nazik bir konu olduğunu söyledi.
Dolayısıyla değerlendirme yaparken herkesin aynı gemide olduğunu düşünmek gerektiğini ifade eden Yılmaz, "Dolayısıyla bugün itibariyle münferit olarak krediler çağrılmış olabilir. Fakat bizim elimize bunun yaygın olarak yapıldığı konusunda çeşitli kesimlerden yükselen şikayetler ulaşmış değil" dedi.
Bugün itibariyle özel sektörün 80 milyar dolar düzeyinde açık pozisyonu bulunduğunu, bunun da 40 milyar dolar kadarının bankaların off shore aracılığıyla verdikleri krediler olduğunu kaydeden Merkez Bankası Başkanı, şirketlerin yükümlülükleri hakkında net bilgilere sahip olduklarını, fakat varlıkları konusunda fazla bilgiye sahip bulunmadıklarını söyledi.
Deutsche Bank'ın iddiası
Bir gazetecinin Deutsche Bank'ın ekonomik kriz ortamında sadece Türkiye'nin 90 milyar dolara ihtiyacı olduğu yönündeki raporunun hatırlatılması üzerine Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu raporu bugün gazetelerden ben de okudum. Bu 90 milyar dolar son derece abartılı bir rakam. Türkiye'nin gerek kamu finansmanı, gerek Merkez Bankasının işlemleri son derece şeffaf. Dış borcumuzun ne olduğunu biliyoruz, vadelerine, alacaklısına, her şeyine göre ne olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bizim 2009 yılında ihtiyaç duyduğumuz dış finansman kaynağının ne olduğu kamu otoriteleri tarafından biliniyor. Özel sektör ve araştırmacılar tarafından da ne olduğu üç aşağı beş yukarı biliniyor. Dolayısıyla şunu kesinlikle söyleyebilirim, bu 90 milyar dolar rakamı son derece abartılı. Önümüzdeki dönemde bu abartılı olan rakam olmamakla birlikte bir miktar dış finansmana ihtiyacımız var. Dolayısıyla alacağımız kararlar, tedbirler, bu finansmanı sağlamaya yönelik olmalıdır diye düşünüyorum."
IMF ile ilişkiler
IMF ile ilişkilere ilişkin bir soru üzerine de Yılmaz, akıl için yolun bir olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"IMF bize şunları yaparsanız, şöyle sonuç alırsınız dedi. Biz de bunları yaptık. IMF bize bunları söylemeseydi ve biz bunları kendimiz yapsaydık yine aynı sonucu almayacak mıydık? Alacaktık.
Ama demekki içerdeki iç dinamiklerimiz, bir takım reformları yapmaya yetmiyor. Yetmediği için bir takım dış dinamiklerin bizi itmesi gerekiyor. Geçmiş dönemlerde bizim IMF ile yaptığımız anlaşmaların bize sağladığı fayda bu. Bizim buralardan bir ders çıkarmış olmamız lazım.
Yani önümüzdeki dönemde, geçmiş dönemde bu iç dinamiklerin yetmediği ve dolayısıyla dışarıdan bir itici gücün itmesi sayesinde elde ettiğimiz başarıyı, bu sefer kendi irademizle aklımızla yapabilir miyiz? Yapmamız lazım, eğer yapamıyorsak uluslararası piyasalardan herkes, her şeyi detayına kadar incelemiyor. Rating kuruluşlarının verdiği bilgiyi satın alıyorsun. Dolayısıyla bizim IMF ile ilişkilere bu açıdan bakmak lazım. IMF ile ilişkilere uluslararası piyasalara bir pencere, bir sigorta satın almak olarak bakmak lazım."
Yılmaz, sendikasyonlarla ilgili soru üzerine de yıl sonuna kadar sistemin çevirmesi gereken bir miktar sendikasyon kredisi olduğunu ve herhangi bir sorun çıkması durumunda, Merkez Bankası nezdindeki döviz deposu piyasasındaki limitlerin artırıldığını hatırlattı.
"Belirleyici olan kur rejimi"
"Döviz kurunun bu şekilde dramatik olarak düşmesini öngördünüz mü" şeklindeki soru üzerine Yılmaz, "Hayır, öngörmemiştik, öyle bir öngörüyü yapmak son derece zor" yanıtını verdi.
Döviz kurlarının hangi ortamda yükseleceği, hangi şartlara tepki vereceği ve hangi şartlarda tekrar düşeceğine ilişkin bilgi setlerinin bulunduğunu kaydeden Yılmaz, kurda belirleyici olanın kur rejimi olduğuna dikkat çekti.
Yılmaz, dalgalı kur rejiminde Merkez Bankasının herhangi bir kur seviyesi olmadığını ve kur riskinin tamamen piyasaların üzerinde olduğunu hatırlattı.
Son dönemde kurun yukarıya gitmesinin ana nedeninin dolar likiditesinin sıkışık olması olduğunu ifade eden Yılmaz, burada önemli unsurun güven sorunu olduğunu söyledi. Yılmaz, dünyada likiditenin önceki döneme göre daha bol olduğunu ancak buna rağmen likidite sorunu yaşandığını belirterek, "Çünkü güvensizlik var, insanlar, ekonomik ajanlar, bankalar birbirlerine güvenmiyorlar, var olan likiditenin üzerine oturuyorlar. Bunun çözülmesi gerekiyordu ve çözüldü. Eğer sıkışılırsa imkan var bilgisi piyasayı rahatlattı" dedi.
Durmuş Yılmaz, kurun aşağı inişinin ana nedeninin de dolar döviz likiditesinin bütün dünyada belli bir çerçeve içinde verilebilir olması olduğunu söyledi.
Türkiye'de dalgalı kur rejiminin uygulandığını hatırlatan Yılmaz, dolayısı ile Merkez Bankası'nın bir kur hedefi olmadığını ifade etti ve şöyle devam etti:
"Dolayısı ile biz piyasaya müdahale ederken, döviz alım ve satım ihaleleri yaparken, herhangi bir kur seviyesini hedefleyerek yapmıyoruz. Ama şunu da biliyoruz ki kurun seviyesi ile Türkiye'deki makro büyüklükler arasında önemli bir ilişki var. Herhangi öngördüğümüz bir kur hedefi yok. Bunu tamamen serbest piyasa belirliyor.
Son yaptığımız piyasaya döviz satışının hedefi, amacı, kurun geldiği seviyeyi beğenmeme değil. Bizim oradaki çıkış noktamız şu; vatandaşın kafasında bir tecrübe var ve kur yukarıya gittiği zaman, acaba işler bozuluyor mu, eski hale mi dönüyoruz gibi bir düşünceye kapılmasın. Vatandaşımızın TL'ye olan güveni devam etsin, vatandaşımız TL'de kalsın. Nitekim biz onların tarafında yer aldık ve onlarda bizimle birlikte piyasaya döviz sattılar, bütün amacımız bu. Kur seviyesiyle ilgili amacımız, tespitimiz, öngörümüz yok."