TAYSAD evsahipliğinde Gebze'de yapılan DÜNYA Otomotiv Toplantıları'nda sektör sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırıldı / Otomotiv yan sanayiciler: AR-GE tabana yayılsın, istihdam sayısı düşürülsün

TAYSAD evsahipliğinde Gebze'de yapılan DÜNYA Otomotiv Toplantıları'nda sektör sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırıldı / Otomotiv yan sanayiciler: AR-GE tabana yayılsın, istihdam sayısı düşürülsün

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

GEBZE - Otomotiv yan sanayicileri, 50 kişi çalıştırma şartı arayan AR-GE teşvikinin KOBİ'leri kapsaması için istihdam edilecek kişi sayısının düşürülmesini istedi. Mevcut AR-GE Teşviki Yasası ile sektörde sadece birkaç otomotiv yan sanayi firmasının desteklenebildiğini savunan sektör temsilcileri, yasanın tabana yayılmasını bekliyor. Otomotiv sektörünün önemli bir halkası olan yan sanayinin sorunları DÜNYA Otomotiv Toplantıları'nın ilki ile Gebze'de masaya yatırıldı. Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği'nin (TAYSAD) ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıyı DÜNYA Gazetesi Başyazarı Osman Saffet Arolat yönetirken, sektörün ileri gelen temsilcileri sorunları ve çözüm önerilerini ortaya koydu. AR-GE teşvikinden hammadde fiyatlarındaki yükselişe, yatırım indirimlerinden nitelikli eleman bulmadaki zorluklara kadar birçok sorunları olduğunu dile getiren sektör temsilcileri, Türkiye'de uygun otomotiv ikliminin bir an önce yaratılmasını istedi. Küresel otomotiv şirketlerinin sunulan teşvik ve siyasi otoriteler nedeniyle çöl olarak nitelendirilebilecek coğrafyalarda yatırımlara soyunduklarını da anlatan sektör temsilcileri, Türk üreticiler için başarının imalatta değil tasarım da olduğunu vurguladılar. Sektörün sorunları ve çözüm önerileri . Projelerin Türkiye'ye gelebilmesi için uygun otomotiv ikliminin Türkiye'de yaratılması lazım. . Otomotiv parçalarında yerlilik oranı yüzde 75 olmalı. . Sektörün üzerindeki istihdam ve yatırım ile ilgili vergiler rekabet edilebilir oranlara getirilmeli. . Türkiye'de tasarlanan aracın komponentleri de Türkiye'de tasarlanmalı. . Katma değeri daha yüksek ürünler yaratmalıyız. . Aracın altyapısıyla ilgili tasarımları yapabilecek kadronun oluşturulması gerekiyor. . Kurumsallaşma ve global otomotiv pazarı çerçevesinde yan sanayiciler kendilerini hazırlamalı. . İnsan kaynağını yaratamazsak, Türkiye AR-GE ve tasarımda sıkıntıya girer. . Vizyonel yapıda insanlara ihtiyaç var. Buna topyekün bir proje olarak bakmalı. Farplas Otomotiv Yedek Parça İmalat İthalat İhracat AŞ CEO'su Ömer Burhanoğlu: "Yedi veren gül gibiyiz her şeyimiz kayıt altında" Otomotiv çok ayrı disiplinleri bir arada tutan küresel bir sanayi. 8 ayrı endüstriyi aynı anda çalıştıran, 100 bin aracı üretmek için en az 25 bin kişilik istihdamın yaratılması gereken, ana sanayi, yan sanayi, bayiler, servisler, sigorta şirketleri gibi çok fazla halkası olan bir sanayi. Bu durumu suya atılan bir taşa benzetiyorum. Durumu onun çıkardığı halkalarla özdeşleştirebilirsiniz. Teknoloji, moda, statü, ihtiyaç gibi birçok şeye cevap vermesi nedeniyle herkesin peşinde koştuğu da bir sektör. Kararlar çok hızlı değişiyor. Özellikle bu durum yabancı yatırımcılar alanında öne çıkıyor. Örneğin; bugün tam anlamıyla altyapı ve tecrübeden yoksun, hatta coğrafi anlamda çöl olan Fas, Oyak Renault'un yeni ticari araç yatırımını sahip olduğu siyasi otorite ve teşviklerle kendi bölgesine çekmeyi başardı. Şimdi 450 bin adet araç Fas'da üretilecek. Niye, çünkü uygun devlet politikaları orada kendilerine sunuldu. Türk otomotiv sanayi olarak, bulunduğumuz kabiliyet ve imkanlar çerçevesinde yeni bir stratejik plan yaratmaz, doğru bir iş modeli tayin etmezsek problemler kaçınılmaz olacaktır. Biz diyoruz ki; sadece üretim merkezi olmayacağız aynı zamanda tasarım merkezi de olacağız. Hükümet buna kulak verdi, AR-GE teşviklerini çıkardı. Ancak, çıkarılan teşvik maalesef tabana yayılamadı. İmalatla sınırlı kalmamalıyız, zaten bizden daha ucuz üretim yapan ülkeler var. Bizim bunlarla baş etmemiz mümkün değil. İkincisi ise; gelişen duruma göre yeni bir iş modeli yaratmamız, araç tipi düşünmemiz lazım. A ve B segmentinde ısrarcı olmamalıyız, işte gördük Hindistan'da 2 bin 500 dolara araç yapıldı. Ucuz araçlarla baş etmek mümkün değil, katma değeri daha yüksek ürünler yaratmalıyız. Aracın altyapısıyla ilgili tasarımları yapabilecek o kadronun oluşturulması daha önemli. Türkiye'de tasarlanan aracın komponentlerinin de Türkiye'de tasarlanması gerekiyor. 250 üyesi bulunan TAYSAD'da tasarım dahil iş yapan şirketlerin sayısı 35 civarında. Görüldüğü oran oldukça düşük. Otomotiv sanayii bir değer zinciri. Bu değer zincirinin ilk halkasını elimizde tutarsak diğerlerine hükmedebiliriz. Eğer AR-GE'yi elimizde tutabilirsek biz de diğer şirketler gibi Rusya'ya, Fas'a, Mısır'a gideriz. Biz de kendi yan sanayicilerimizi oralara taşımış oluruz. Ana sanayi yan sanayine bunu teklif etmek zorundadır. Yerlilik oranı yüzde 75 olmalı TAYSAD olarak üzerinde durduğumuz diğer bir konu; yerlilik oranı. Şu andaki yerlilik oranı yüzde 55, bu oran yüzde 75 olmalı. Yerlilik oranı ve istihdamın muhakkak dikkate alınıp ona göre bir teşviğin çıkarılması lazım. Aksi takdirde ithal parça oranları inanılmaz oranda artacak. Bu da yan sanayie destek ve sübvansiyonunun olduğu Hindistan ve Japonya'dan ülkemize parça ithal edilmesi anlamına geliyor. Biz buralarda kaliteli ve katma değeri yüksek ürünlerde çok daha başarılı olacağız. Yan sanayide şu anda en iyi ülke Türkiye, yaptığımız üründe çok başarılı ve kaliteliyiz. Anadolu'da niye bir Çin yaratmayalım diye düşünüyoruz. Değişik teşvik modelleriyle Konya, Gaziantep, Kayseri gibi altyapıya sahip bölgeler hedef seçilebilir. Sektördeki önemli bir ayrıntıda kurumsallaşma ve global otomotiv pazarı çerçevesinde kendimizi hazırlamamız. Biz bakanımızın da dediği gibi 'yedi veren gül' gibiyiz. Hem vergiler çok yüksek, hem her şey kayıt içerisinde. Dolayısıyla en kolay vergi alınan sektörüz. Bunun da bir alışveriş olarak görülmesi lazım. 'Acaba kâra mı oynamak lazım ciroya mı?' Belki kârı biraz düşürüp ciroyu artırarak toplam geliri artırabilirsiniz. Vergide de bu geçerli. Bunun hesaplarını yapıp sunuyoruz, inşallah dikkate alınır." Rusya ciddi bir tehdit İşte projelerin Türkiye'ye gelebilmesi için uygun otomotiv ikliminin Türkiye'de yaratılması lazım. Bu olmazsa olmaz. Dünya üzerinde ne kadar otomotiv üreticisi varsa, bunların yüzde 70'i şu anda Rusya'ya yatırım yapıyor. Şu anda aklınıza gelen tüm markaların yatırımı başladı. Yan sanayi tecrübesi olmayıp sadece siyasi otoriteyle iş kazanan ülkeler var. Rusya, bence bizim açımızdan da ciddi bir tehdit oluşturuyor. Çünkü, coğrafi anlamda aramızda bir tek deniz var. Yani üretilen otomobillerin gemilere yükleyip araçlarını Türkiye'ye göndermesi gayet kolay. Eku Fren Kampana San. ve Tic. Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Dudaroğlu: Vizyonel yapıda insana ihtiyaç var, bu topyekün proje olmalı Otomotiv sektöründeki sıkıntılar iyi yönetilebilirse fırsata dönüşebilir. Yönetilemezse şayet fırsat maalesef tehdide dönüşüyor. Görebildiğim kadarıyla otomotiv sektöründe katma değeri düşük üretimi yapmaya devam ediyoruz. Katma değeri düşük ürünler rekabetin de çok yoğun olduğu dal. Bu, Uzakdoğu'nun özellikle Hindistan, Çin gibi ülkelerin ciddi tehdit oluşturdukları ülkeler. Bizler de gerek ana sanayide gerekse yenileme pazarında Türkiye veya yurtdışında ciddi fiyat rekabeti yaratıyor. Belki Türkiye'de o kadar görülmüyor ama Avrupa'da ciddi etkisi hissediliyor. Şimdi bu bir tehdit. Bu ancak katma değeri yüksek ürünle ancak atlatılabilir. Bu da AR-GE, icat ve inovatif yatırımlarla mümkün. Ama orada da daha önce bahsedildiği gibi dizayn aşamasından gelinmesi gerekiyor. Dizayn için önce bir düşüncenin oluşturulması, bu düşüncenin oluşabilmesi için pazar dinamizmini çok iyi bilmek gerekiyor. Örneğin Türkiye'de, pazar büyüklüğü, satın alma gücü ne kadar, insanların yeni üründen beklentileri ne kadar, kaliteye adaptasyon ne kadar gibi aşamaları var. Fikir aşamasından sonra teknik ve ticari fizibilitesi yapılacak, dizayn aşamasına oradan sonra prototipe gelecek, final dizayn ardından ise ekonomik ölçeğe uygun üretime geçilecek. Şimdi, bizim firmalarımız bu süreçte hangisinden itibaren devreye girebilir herhalde düşünceden fizibilite aşamasına geçişte olabilir. Bu yetkinliğe kavuşabilen firmalarımızın önünde ciddi fırsatlar var. Ama bu fırsatları destekleyecek olan teşviklere ihtiyaç vardı. Bu teşvikler şu an için çok güdük kalmıştır. Biz AR-GE'yi tabana yaymak istedik. KOBİ'lerin bu konuda yetkinlik kazanabilmesini istedik. TAYSAD olarak AR-GE'de 5 kişilik bir ekibin teşvik edilmeli diye düşünüyorduk. Oysa en son AR-GE teşvikinde 50 kişilik olarak çıktı. 900 yan sanayinin çok büyük bir kısmı 50 kişiyle çalışmakta. Bizim sektörü bu yaklaşımla kalkındırabilme şansımız yok. Ama bu 50 kişiyi, yan sanayi üyelerimiz arasında barındırabilecek pek bir firma yok. Güdük çıkan bu teşvik, mutlaka düzeltilmeli. Biz TAYSAD olarak bunu çeşitli platformlarda söylemeye çalıştık. Vizyonel yapıda insanlara ihtiyaç var ki bizim elimizdeki makineleri çok iyi kullanabilen ve yönlendirebilen insanlara ihtiyacımız var. Bu sadece teknik beceriyle olmuyor. Buna katacağımız kişisel yetkinlikler önemli. Algılama bir yetkinlik olabilir, uzağı görebilmek bir yetkinlik olabilir, işin sosyal alandaki kısımlarını da işin içine katmaya çalışıyorum. Yani buna topyekün bir proje olarak bakmak lazım. Biz verimlilikte insanın yaratacağı katma değeri çok iyi bir şekilde kullanabilmeliyiz. "İnsan gücü eğitimi için teşvik verilmeli" Sektörde bir diğer önemli konu ise verimlilik. Kurumlarımızı, şirketlerimizi verimli çalıştıramıyoruz. Çok disiplinli bir sektör olmamıza rağmen, hepimizde çok sayıda kalite belgeleri ve bunun benzeri aranan belgelerin çoğuna rağmen, rekabetin çok yoğun olduğu, '0' kâr marjlarıyla işi kaptığımız dönemde verimlilikte ve üretkenlikte artık nüanslar çok ön plana çıkıyor. Bu hem yerli hem de yabancı ana sanayiden iş alabilmek için ayrıca yenileme pazarında da sizin rekabet avantajınızı ön plana çıkarabilmek için. 'Teknolojik yatırımlara getirebilecek özel teşvikler olabilir mi?', 'İnsan gücünün eğitilmesiyle ilgili teşvikler gelebilir mi?' Bana göre iyi olur. Kanca El Aletleri Dövme Çelik ve Mak AŞ Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Kanca: İnsan kaynağını yaratamazsak, Türkiye AR-GE ve tasarımda sıkıntıya girer Türkiye'nin avantajı yan sanayicinin müteşebbis gücü ve çalışanlarının tecrübesi. Eski Doğu bloğu ülkeleriyle Türkiye'yi mukayese ettiğimiz zaman bu iki vasfın öne çıktığını görüyoruz. Örneğin, ben şirketimizde ikinci kuşağı temsil ediyorum ama bu bahsettiğimiz ülkelerde ikinci kuşak yok. Onlar daha birinci kuşaktalar. Bu çok iyi bir avantaj. Türkiye, bu ülkelerden 10-15 sene daha ileride olabilir bu anlamda. Ben bu durumun engel ve fırsat olduğunu düşünüyorum sektör için. Fırsat, Türkiye'nin bu alanda geçmişten gelen bir tecrübesi birikimi var. Krizler yaşadık, gördük. Engel ise, Türkiye otomotiv sektöründe ciddi bir büyüme ile karşı karşıya. Çocukluğumuzda hayal olan şeyler şimdi gerçekleşmeye başladı. Gerçekleşmeye başlayınca da çok hazırlıklı olmadığımızı gördük ne yazık ki. Bu da bir sıkıntı yarattı. Yani, Türkiye'de beyaz ve mavi yakalı insan kaynağında sıkıntı olmaya başladı. Türkiye'nin zaten yüksek bir işgücü maliyeti var. Böyle olunca da bu kaynağın artırılıp zenginleştirilmesi gerekiyor. Gelecek 5 yıl içerisinde Türkiye'ye gelen projelerin en çok zorlanacağı hususlardan biri bu insan kaynağı hususudur. Biz çok niteliksiz insan çalıştırabilen bir sektör değiliz. Bizim üyelerimizin çoğunda meslek okulları mezunları çalışmak zorunda. Meslek okulları ve oradan mezun olan öğrenciler şu an çok bitkin durumda. Türkiye'de son tercih edilen okullar haline gelmiş. MYO'lar var. Onların da ciddi bir pratik eksikliği söz konusu. Bu alanda ana ve yan sanayi olarak bir şeyler yapmak zorundayız. Ne yazık ki kendi insan kaynağımızı kendimiz yetiştirmemiz gerekiyor. Devlete bu konuda birçok sefer uyarılarda bulunduk. Üçüncü kısım mühendis seviyesinde de sıkıntıları var Türkiye'nin. Yetiştirilen mühendis sayısı belli, bunların gelecek yıllarda hepsinin otomotive kaymayacağı da belli. Bu alanda da birinci sınıf mühendis olsalar bile sanayinin talebi olamıyor. Ne yazık ki öyle bir durum var. Daha çok taşra üniversitelerinin mühendislik bölümü mezunlarını bu alana çekmemiz lazım. Düz işçi, mavi ve beyaz yakalıları biz bu sektöre çekebilirsek önümüzdeki 5 sene içerisinde alacağımız projelerin üstesinden gelebiliriz. İnsan kaynağını yaratamazsak, AR-GE ve tasarım alanında sıkıntıya girer Türkiye. Sektörde önemli bir sorun da hammadde Diğer bir sorun, hammadde. Tabii burada dünya genelindeki bir şiddetin Türkiye'deki yansımasını tartışmak gerekiyor. Tüm emtia pazarlarında bir sıkıntı var. Bizim sektörümüzü en fazla ilgilendiren ve şu anda vahim durumda olan demir-çelik sektörünün sacayağı. Türkiye'de ne yazık ki tekel konumunda olan bir Erdemir var. Erdemir'in sac fiyatları son birkaç ay içerisinde yüzde 50'ye varan artışa ulaştı. Yani bu fiyatları kabul etmeyenlerin mal almaları zor. Başka tedarik kaynakları yok. Örneğin, Ereğli Demir Çelik veya bazı şirketler fiyat garantilerini de artık kabul etmeyeceklerini söylüyorlar. Yani kendilerine hammadde girişlerinin çok yüksek olduğunu bu nedenle yıllık sözleşmeleri artık kabul etmeyeceklerini belirtiyorlar. Ana sanayici şunu söylüyor, "Piyasada bu aracın belli bir fiyatı var, biz parça artışı nedeniyle bunu artıramayız, siz bunu verimlilikle giderin." Hammaddeniz sac ise ne kadar verimlilik sağlarsanız sağlayın bu mümkün değil. Avrupa'daki rakiplerimiz bu fiyatları daha oturtmuş durumdalar. Bizdeki gibi artışlar günden güne değil, 6 aylık ya da yıllık periyotlarda. Çiftel Elektromekanik Sanayi Tic. Ltd.Şti Genel Müdürü Yunus Çiftçi: Yatırım indiriminin kaldırılması bizdeki yatırımları daha çok etkiledi Vergi yükümüzü artıran çok önemli unsurlardan bir tanesi, yatırım teşviklerindeki yatırım indiriminin ortadan kalkmış olması. Bu önemli miktarda vergi matrahlarımızı artırdı, hatta başlamış, devam eden yatırımları da çok ciddi şekilde etkiledi. Bu sadece bizim sektörümüzle ilgili değil tabii, tüm Türkiye'deki yatırımlarla ilgili. Ama bizim sektörümüz gelişen ve her gün kendini yenilemek zorunda olan bir sektör olduğu için daha çok etkilendi. Verginin getirdiği bir diğer yük ise istihdam üzerindeki yüktür. Bizim sektörümüz hem alım satımında, hem istihdamında yüzde 100 kayıt içinde olduğu için ziyadesiyle etkileniyor. Bazı sektörler özellikle perakendecilik ve çok küçük işletmeler, istihdamda yüzde 100 kayıt içinde olmadıkları için bizim kadar şiddetli etkilenmiyorlar. Bizdeki her kuruş mutlaka kağıda yansıdığı için yüksek miktarda istihdam vergileri ödüyoruz, sosyal güvenlik vergileri ödüyoruz. Bu bizim ciddi şekilde rekabet gücümüzü kırıyor. Bu alanda hem hükümetten, hem sayın bakanlardan çok ciddi taleplerimiz var. Bir başka önemli unsur, AR-GE. Bizim sektörümüzde AR-GE olmaksızın hiç bir şey olmaz. En küçük işletmenin dahi mutlaka AR-GE yapması gerekiyor. AR-GE'yi sadece yeni ürün yaratmak olarak değil, ürünü geliştirmek olarak da kabul ediyoruz biz. Eğer bu gelişimi sağlamazsanız, maliyetleriniz, teknolojiniz, dünya standartlarının gerisinde kalabilir. Bu rekabetçi gücü koruyabilmek için yan sanayici olarak ve ana sanayinin de rekabetçi gücünü destekleyebilmek için buna ihtiyaç var şiddetle. Son çıkan AR-GE mevzuatını biz memnuniyetle karşılıyoruz ama bizim isteklerimize cevap vermekten çok uzak. Bir şekilde bu kanuna kanun seviyesinde bir ek yapılması suretiyle kişi sınırını kaldırması lazım. Türkiye'deki işletmelerin yüzde 95'i aile işletmesi ve KOBİ niteliğinde, otomotiv sektöründeki işletmelerin ise uluslararası sermayedekileri çıkarırsanız kalanın tamamı yine aile şirketi şeklinde kurulmuş. Avrupa ölçeğinde mini, bizim ölçeğimizde ise KOBİ'ler. Bu gerçeği görerek sektörü desteklemek lazım. Böylelikle rekabetçi olmalarını sağlayabilir, onları ayakta tutabiliriz. Sektörü de ayakta tutabiliriz. Çünkü, otomotiv sektörü dünyanın hiçbir yerinde kalıcı değil. Otomotiv, şu anda geçmişteki gibi entegre çalışmıyor. Dolayısıyla firmaların yer değiştirmesi çok kolay. Yan sanayii ayakta tutamazsanız, ülkeye de çok fazla bir şey kazandıramaz, bu sektörü de burada uzun vadeli kalıcı olarak tutamazsınız. Bir de bizim sektörümüzde insan kaynağı çok önemli bir kaynak. Bu kaynağı geliştiren tek unsur da eğitim. Eğitimin dışında bunu geliştiren başka hiçbir şey yok. Biz de bu durumun farkında olan bir sektörüz. Üniversite-sanayi işbirliği ile otomotiv meslek yüksekokulu Hem TAYSAD olarak yaptığımız eğitimlerle çalışanlarımızı geliştirmeye çalışıyoruz, hem de çevremizdeki eğitim kurumlarıyla görüşerek daha okul esnasında bu insanların gelişimi için çeşitli girişimlerimiz mevcut. Burada Bayraktar ailesinin yaptırdığı bir meslek yüksekokulumuz var. İleriki süreçte de buradaki üniversitelerle işbirliği yaparak bir otomotiv meslek yüksekokulu eğitime açılacak inşallah. TAYSAD ve TOSB olarak bir vakıf çalışmamız var. Bu senenin içerisinde bu sonuçlandığında kaynak temini ile beraber bu projemiz de faaliyete geçmiş olacak."