Tekstil firmaları rakip değil, 'birlik' olmalı
Tekstil firmaları rakip değil, 'birlik' olmalı
DENİZLİ - Anadolu'nun antik çağlardan beri tekstil merkezi konumunda olan kenti Denizli'nin Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (DETKİB) Başkanı Raşit Güntaş, tekstil ve konfeksiyon sektöründe bir dönüşümün şart olduğuna dikkat çekerek, "Sektördeki firmalar artık işbirliği içinde olmalı. Rakip olarak birbirimizi değil, başka ülkelerdeki tedarikçileri görmek zorundayız. Bunu başaramayan aktörler, zaman içerisinde elenmeye mahkumdur" diye konuştu. DÜNYA Gazetesi'nin tekstilin yol haritasını çıkarmak amacıyla başlattığı araştırma kapsamında açıklama yapan Güntaş, tekstil ve konfeksiyon sektörünün sadece ekonomi, sanayi ve dış ticaret bakımından değerlendirilebilecek bir sektör olmadığını söyleyerek, "Sektörümüzün sosyal politikalar açısından da önemi büyük. Milyonlarca insanın istihdam edildiği tekstil ve konfeksiyon sektörünün kendi başına bırakılması ve işlerin kötüye gittiği şu dönemde gerekli müdahalelerin yapılmaması, işsizlikten kaynaklanan sosyal sorunları da beraberinde getirecek. Alınması gereken en acil tedbir olarak tekstil ve konfeksiyon sektörünün ayrıca değerlendirilip sektörel teşviklerin sağlanması gerekiyor. Böyle giderse, sektör kısa süre içerisinde bu durgunluk dönemini atlatamayarak gerileme sürecine girebilir" şeklinde konuştu. Türkiye'nin tekstil merkezlerinden biri olan Denizli'den örnek veren Güntaş, "Tekstil ile uğraşan işadamlarımız alternatif sektörler aramaya başlamış ve seracılık, organik tarım gibi yeni sektörlere yatırım yapar hale gelmişlerdir. İşletmelerin küçülme politikalarından dolayı yavaş yavaş tersine göç başlamış ve tekstil çalışanları, köylerine geri döner duruma gelmiştir" dedi. AR-GE Yasası çok iyi incelenmeli Bu karamsar tablolar yaşanırken, sektörün bir dönüşüm içine girmesi gerektiğini söyleyen Güntaş, "Dönüşüm zemininin ön koşulu, problemlerin çözümünden geçiyor. Dönüşümün rekabet odaklı olması gerekiyor. Artık bir malı üretebilmek en kolay iş. Asıl başarılması gereken ürettiğiniz malı pazarlayabilmek. Müşterilerinizin taleplerine kaliteli ve ucuz mallarla, hızlı bir şekilde cevap vermeniz gerekiyor" diye konuştu. Kalite ve fiyat dengesinde optimum noktayı yakalayabilmek için AR-GE ve ÜR-GE faaliyetlerinin uygulanması gerektiğini anlatan Güntaş, "Nisan başından itibaren uygulanmakta olan AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesiyle ilgili kanunu bütün işletmeler incelemeli. Henüz çok yeni bir uygulama ama firmalar tek başlarına veya dayanışma içerisinde AR-GE faaliyetlerinin üniversite işbirliği ile yürütülebileceği merkezler kurmanın yollarını aramalılar" dedi. "Firmalar olarak bizler artık işbirliği içerisinde olmalıyız" diyen Güntaş, "Rakip olarak birbirimizi değil, başka ülkelerdeki tedarikçileri görmek zorundayız. Sektör içerisinde bunu başaramayan aktörler, zaman içerisinde elenmeye mahkumdur" görüşünü dile getirdi. Düşük kur uygulamasını anlamakta zorlanıyoruz Sürdürülmekte olan düşük kur - yüksek faiz uygulamasını anlamakta güçlük çekkitlerini belirten Güntaş, 2002 yılında yıllık ortalama dolar kurunun 1,50 düzeyinde seyrederken, 2007'de 1,30 olduğunu hatırlattı. Başta istihdam olmak üzere girdi maliyetlerinde ise tersine sürekli bir artış yaşandığana dikkat çeken Güntaş, "Birkaç hafta öncesinde ABD'de faiz oranları düşürülürken, biz de ise yine bir faiz artırımına gidildi. Merkez Bankası politikaları geliştirilirken sanayi ve dış ticaret politikaları da düşünülmeli. Bu faiz oranları ile kâr oranlarının zaten çok düşük düzeylerde seyrettiği bir ortamda yeni yatırımların önünün açılması ve yeni istihdam alanlarının ortaya çıkması maalesef mümkün değil. Sanayici ve ihracatçı son beş altı yıllık süreçte mucize işler yapıyor, bunu da ayakta kalabilmek için uyguladığı verimlilik politikaları ile gerçekleştiriyor" dedi. Tekstil ve konfeksiyon hala ülkenin lokomotifi Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri tarafından yayınlanan verilere bakıldığında sektördeki rakamların sürekli arttığına işaret eden Güntaş, "Fakat bu artışlar dolar bazlı rakamlara göre gerçekleşmektedir. Ülke olarak konfeksiyon ihracatımızın yaklaşık yüzde 80'i, tekstil ihracatının da yaklaşık yüzde 50'sini AB ülkelerine yaptığımız için ihracat artışını Euro bazlı olarak da değerlendirmekte yarar var. 2007'nin ilk dört ayında ortalama kurlar dikkate alındığında, dolar - Euro paritesi 1,32 iken, 2008'in aynı döneminde 1.52 olarak gerçekleşti. Örneğin Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği'nin ihracatı, 2008'in Ocak-Nisan döneminde 2007'nin ilk dört ayına göre dolar bazında 338,8 milyon dolardan 398,5 milyon dolara yükselerek yüzde 17,61'lik artış gösterirken rakamlar Euro'ya çevrildiğinde artış miktarı yüzde 2,1'e gerilemektedir. Sıkıntıları bir nebze hafifleten ise, girdilerimizin çoğunun USD ve YTL olarak gerçekleşmesidir. Güçlü Euro'nun, kâr marjlarımıza az da olsa olumlu etkisi vardır" diye konuştu.