TGC: İlkeli meslektaşlarımız umutlarımızdır

TGC: İlkeli meslektaşlarımız umutlarımızdır

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Türkiye Gazeteciler Sendikası'ndan (TGS) yapılan açıklamada, "100 yıl önce olduğu gibi sansüre direnebilecek kadar cesur medya sahiplerini günümüzde göremesek de, yürekli ve ilkeli meslektaşlarımızın varlığı umutlarımızın kaybolmasına engel olmaktadır" denildi. TGS Yönetim Kurulu'nca, sansürün ilk kez kaldırılışının 100. yıl dönümü ve Geleneksel Gazeteciler Günü dolayısıyla yapılan yazılı açıklamada, "siyasi iktidarların, özgür ve bağımsız gazetecilik anlayışını bir türlü benimseyememesi ve muhalif eleştirilere karşı tahammülsüzlüğünün, sansüre ilk direnişin üzerinden bir asır geçmesine rağmen ne yazık ki hala devam ettiği" savunuldu. "Siyasi iktidarın anlayışıyla ters düşen gazetecilerin sözde bölücülük, darbecilik, hükümeti yıkma gibi iddialarla yargılanmak istendiği, yıllardır demokrasi mücadelesi verenlerin de şimdi statükoculukla, gericilikle, modası geçmiş ideolojileri savunmakla suçlandığı" ifade edilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi: Ülkemizde medya üzerinde kurulan baskı, adeta orta çağ karanlığına doğru gidişin işaretlerini vermektedir. Böyle bir ortamda basın özgürlüğünün varlığından söz etmemiz de olanaksızlaşmaktadır. 100 yıl önce olduğu gibi sansüre direnebilecek kadar cesur medya sahiplerini günümüzde göremesek de, yürekli ve ilkeli meslektaşlarımızın varlığı umutlarımızın kaybolmasına engel olmaktadır." Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Nazmi Bilgin, "Özellikle yerel basının yaşam savaşı verdiği bir ortamda bu günü 'Basın Bayramı' olarak kutlamak değil, basının sorunlarının tartışıldığı, çözüm önerilerinin sunulduğu bir gün olarak belirlemek gerekir" dedi. "Özgür basın bir ulusun onurudur. Basın aslında yerinde kullanılırsa büyük bir güç, büyük bir silahtır. Bu gücü bizi yönetenlerin istediği yönde değil, toplumun yararına kullanmamız, gizli baskılara boyun eğmememiz gerekir. Ülke çıkarı, ulus çıkarı bunu gerektirir. Basın emekçilerinin temsilcisi olan TGS, hem siyasi iktidarların, hem de medya patronlarının baskılarına rağmen basın ve ifade özgürlüğü ile sendikal hak ve özgürlükler mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir." "Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) basın ve ifade özgürlüğüne hapis cezaları öngören maddeleri ile Terörle Mücadele Yasası'nın özgürlükleri kısıtlayıcı hükümlerini iyileştirme çabaları yerine, bu hükümlerin gazeteciler ve medya organları üzerinde baskı kurmak amacıyla acımasızca uygulandığına üzülerek tanık olunduğu" ifade edilen açıklamada, bu yapılırken, TCK'nın 277. maddesinde düzenlenen "yargı görevi yapanı etkileme" ve 288. maddesinde düzenlenen "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlarının bizzat kamu otoritesini kullanan çevrelerce ihlal edildiğinin gözlendiği kaydedildi. "Siyasi iktidarın anlayışıyla ters düşen gazetecilerin sözde bölücülük, darbecilik, hükümeti yıkma gibi iddialarla yargılanmak istendiği, yıllardır demokrasi mücadelesi verenlerin de şimdi statükoculukla, gericilikle, modası geçmiş ideolojileri savunmakla suçlandığı" ifade edilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Tutuklu ve gözaltında olan, hakkında soruşturma açılan muhalif gazetecilerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Yayın kuruluşlarının sahiplik yapıları mali baskılarla değiştirilmekte, yayın politikalarına müdahale edilmekte, bilgi kirliliği yaratılarak gerçekler kamuoyundan gizlenmeye çalışılmakta, Hayat Televizyonu örneğinde olduğu gibi yayınlar hukuk dışı yöntemlerle susturulmak istenmektedir. RTÜK, her zamankinden daha fazla siyasi iktidarın baskılarına alet edilmektedir. RTÜK'ün yasalarla belirlenmiş olan 'yayın ilkelerine' dinsel motifleri de ekleme çabası gözden kaçmamaktadır. Yasalardan kaynaklanan tüm bu baskılara, mevcut siyasi iktidarın dini ögeleri ön planda tutan anlayışı da eklenince, medya üzerindeki sansür ve otosansür uygulamaları yeni bir boyut kazanmaya başladı. Ülkemizde medya üzerinde kurulan baskı, adeta orta çağ karanlığına doğru gidişin işaretlerini vermektedir. Böyle bir ortamda basın özgürlüğünün varlığından söz etmemiz de olanaksızlaşmaktadır. 100 yıl önce olduğu gibi sansüre direnebilecek kadar cesur medya sahiplerini günümüzde göremesek de, yürekli ve ilkeli meslektaşlarımızın varlığı umutlarımızın kaybolmasına engel olmaktadır. Basın emekçilerinin temsilcisi olan TGS, hem siyasi iktidarların, hem de medya patronlarının baskılarına rağmen basın ve ifade özgürlüğü ile sendikal hak ve özgürlükler mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir."