Toplumsal sorumluluğun hayat verdiği müzecilik, sektör olma yolunda
Toplumsal sorumluluğun hayat verdiği müzecilik, sektör olma yolunda
Gerek bireysel, gerekse toplumsal gündemimiz, yaşam tempomuz öylesine yoğun ki; yetişmek için geride bıraktıklarımıza bakmıyoruz bile. Biz aldığımız yeni bir haberi, ulaştığımız yeni bir başarıyı, çözmeye çalıştığımız bir problemi algılamaya, kavramaya çalışırken; önümüzden akıp giden yaşam trafiğindeki gelişmeleri bir başkası izliyor. Her şeyin hızına, gelişimine öylesine kapılmış durumdayız ki; durup değerlendirmek, düşünmek, değerlerimizi, eksiklerimizi, kişisel ve toplumsal tarihimizi araştırmak hemen her birimize zaman kaybı geliyor. Sanki geçmişe zaman harcarsak, geleceği kaybedecekmişiz yanılgısına teslim oluyoruz çoklukla. Oysa hiçbir bina, proje, kültür, hatta yaşam; dayandığı bir temel yoksa, onu ayakta tutan bir güce sahip değilse, gelişemez, sürdürülemez. Sözün özü; geçmişinizi anlamadan, çözümlemeden, geleceğinizi yaratamaz, inşa edemezsiniz. Zaten kültür denen olgu da ortaya çıkabilmek için ortak bir geçmişinizin, ortak değerlerinizin, ortak hayallerinizin, ortak kaygılarınızın varlığına gereksinim duyar. Yaşantınızdan geriye kalan hoş anıları, hüzünleri, önemli anlarınızı fotoğraflar, sonraki yıllarda da fotoğraf albümlerinin sayfalarında bu trafiği hatırlarsınız. Bu amaca en uygun kavram, bu gereksinimin yaşam bulduğu yerler müzelerdir. Bir toplumun geride bıraktıklarının, ortaya koyduğu sanat ve tarihi eserlerinin sergilendiği, toplumun fotoğraf albümleridir müzeler. Müzeoloji adıyla bilinen Müzecilik Bilimi müzelerin ve müze koleksiyonlarının nasıl organize edilmesi ve yönetilmesi gerektiğini inceleyen bilim dalı. Müzeler genellikle; - Arkeoloji müzeleri - Coğrafya müzeleri - Doğa ve çevre müzeleri - Etnoğrafya müzeleri - Güzel sanatlar müzeleri - Tarih müzeleri olarak sınıflandırılmaktalar. Müzeler, uygarlıkları, kültürleri günümüze taşıdıkları gibi, kültür turizminin de can damarı. Dünyanın her tarafında müzeler en prestijli mekanlar. Müzeler, dünyada üst gelir gruplarının rağbet ettikleri mekanlar arasındayken, bizim de Türkiye için benzer bir şekilde bu dönüşümü sağlayabilmemiz gerekiyor. Sanat, ekonominin içinde yerini alıyor Dünyada son 20-30 yılda müzecilik, gerçekten üstünde çok düşünülen ve uğraşılan bir konu. 30-40 yıl öncesine kadar müzelerde eserler odak noktasıydı. Ve tartışmasız ön planda olan eserlerdi. Halbuki şimdi insan odaklı denilen yeni bir yaklaşım var. Yani, o eser yine o müzede olacak, korunacak, hakkında çalışılacak ama önemli olan, o müzeyi ziyaret edecek insanların o eserleri görme hakkına sahip olan herkesin en iyi şekilde onları görmesi, bilgilenmesi ve bu takdirin onlara yapılması. Dünya genelinde izlenen bu genel felsefe değişikliği yavaş yavaş Türkiye'ye de geliyor. Dünyaya baktığımızda özellikle bazı ülkeler ve müzeler, ziyaretçi sayıları ve dolayısıyla gelirler anlamında öne çıkıyor. 2005 yılı verilerine göre, Louvre Müzesi, 7,5 milyon izleyiciyle dünya rekorunu elinde tutuyor; Beaubourg ise yine çağdaş eserleri gösteren müzeler arasında 5,5 milyon izleyiciyle ikinci sırada yer alıyor. British Museum 4,8 milyon kişiyle üçüncü sıraya yerleşirken, St. Petersburg'daki Ermitaj Müzesi de 2,5 milyon izleyiciyle ön sıralarda yer alıyor. Aynı rakam, Guggenheim Müzesi için veriliyor. Bu göstergeler Paris'in hâlâ müze anlamında başı tutmaya devam ettiğini gösteriyor. Arap Emirlikleri'yle 500 milyon Euro'luk bir anlaşmaya doğru giden Louvre Müzesi'nin Abu Dabi'de bir Louvre daha açmaya kalkışması, sanatın dünya ekonomisinde almaya başladığı rolü gösteriyor. Müzecilik ile uygarlık arasındaki ilişki... Yaşantımızın muhasebesini, değerlendirmesini yaparken, geçmişten kalan anılar, yaşanmışlıklar, somut veya soyut hazinemiz yol gösteriyor bize. Toplumların da tıpkı bireyler gibi geçmişten getirdikleri değerler, birikimler, kültürel özellikleri bulunuyor. Ait olduğumuz toplumun hazinesini, geçmişini görebileceğimiz, neyin üzerine kurulduğunu yaşadığımız sistemi değerlendirebileceğimiz somut yerler müzeler. Batı, uygarlığının temelinin geçmişinde yattığını kavramış olduğundan; müze kültürüne, müzecilik eğitimine özel bir önem veriyor, bu konuda lisans ve yüksek lisans programları düzenliyor. Daha iyi bir gelecek yaratabilmenin yolu, geçmişten geçiyor. Burada anlaşılan, geçmişe takılıp kalmak, geçmişte yaşamak değil elbet. Sanata ve tarihe önem veren toplumlar, kendilerini bir arada tutan şeyin ne olduğunu, ne yapılırsa daha iyisine ulaşılabileceğini algılama konusunda bir adım öne çıkıyorlar. Başarılı bir müze organizasyonu için; müzelerin yönetimi, dekorasyonu, tanıtımı, sergilenecek eserlerin seçimi benzeri çok sayıda faaliyetin koordinasyon halinde ve düzenli olarak yürütülmesine ihtiyaç var. Bütün bu organizasyonun başarıya ulaşabilmesi için ise, profesyonel kadrolara, müze eğitimine, toplumun bilinçlendirilmesine şu an olduğundan çok daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Türkiye'de müzeciliğin tarihi Dünyada müzeciliğin ilk örneklerini, Roma İmparatorluğu zamanında, sefer ve savaşlarda edinilen ganimetlerin ortaya serilerek halka gösterilmesi oluşturur. Türk müzelerinin tarihine bakıldığında ise ilk çalışmalar çok daha yakın tarihlerde, Osmanlı İmparatorluğu zamanında yürütülen, arkeolojik eserlerin toplanmasına yönelik girişimlerde karşımıza çıkmaktadır. Kurumsal olarak ilk müzenin kurulması Osman Hamdi Bey tarafından hayata geçirildi. Osman Hamdi Bey, 1883 yılında Güzel Sanatlar Akademisi (Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'ni) ile İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni kurdu ve müdürlüklerini üstlendi. 1884'te o güne kadar hiç gündeme gelmemiş olan ve çokça kayıp verilmesine neden olan bir zaafı gidermek amacıyla, antik eserlerin yurtdışına çıkarılmasını yasaklayan Asr-ı At"ka Nizamnâmesi'ni çıkartırarak yürürlüğe soktu. Osmanlı döneminde önemli adımlar atılmış olmasına rağmen, Anadolu eserlerinin ve 19. yy'a ait eserlerin tasnif edilmesi, Cumhuriyet döneminde kurulan kurumlar altında gerçekleşti. Mustafa Kemal Atatürk'ün Milli Saraylar'ın mülkiyetini halka ve yönetimini de Meclis'e geçirmesiyle beraber saraylardaki koleksiyonlar tasnif edilip, müzeleştirildi. Günümüzde, müzeler beş farklı yapı altında toplanıyor: Resmi müzeler, vakıf müzeleri, şahıs müzeleri, kurum müzeleri, üniversite müzeleri. Bu farklı yapılar yüzünden, işleyen ve devamlılık teşkil eden bir sistem oluşturmak güçleşiyor. Ortak hareket birliği oluşturmakta, eserlerin kronolojik olarak sergilenmesinde ve uygulamalar konusunda mutabakat sağlanmasında zorluklar yaşanıyor. Özel müzeler Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişilerle vakıfların kendi hizmet konuları veya amaçlarını gerçekleştirmeleri için başvurmaları halinde özel müze açmalarına izin veriliyor. Özel müze kurma isteklerini konu alan başvurular 2863 sayılı kanun ve buna bağlı çıkarılan "Özel Müzeler ve Denetimleri Hakkında Yönetmelik" hükümleri doğrultusunda inceleniyor, müzenin yeterli nitelik ve nicelikte bulunması ve sürekli hizmet vermesi hususları dikkate alınarak değerlendiriliyor. Gerçek ve tüzel kişilerce kurulacak müzeler, Kültür Bakanlığı'nın izin belgesinde belirlenen konu alanlarına ilişkin taşınır kültür varlığı bulundurabilir ve teşhir edebilirler. Bu müzelerde taşınır kültür varlıklarının korunması devlet müzeleri statüsündedir. Türkiye'deki müzelerin dünya müzeleriyle de iletişimi oldukça zayıf olup, uluslararası müzecilik örgütleriyle bağların güçlendirilmesi gereklidir. ICOM (International Council on Museums) ve ICOMOS (International Council on Monuments and Sites) gibi uluslararası müzecilik kurumlarının desteği ile, eğitimlerin, bursların, dönemsel sergilerin ve dünya müzeleriyle iletişimin artırılması Türkiye'deki müzecilik sektörünün gelişimine önemli katkıda bulunacaktır. İstanbul'daki özel müzeler Müzecilik anlayışında yeni bir çığır açan İstanbul'daki bazı özel müzeleri geçen yıl 831 bin kişi ziyaret etti. İstanbul'daki bazı özel müze yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Türkiye'nin ilk modern sanat müzesi olan ve Eczacıbaşı ailesinin öncülüğünde İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Denizcilik İşletmeleri'nin 4 No'lu antrepo binasının müzeye dönüştürülmesi ile 11 Aralık 2004'te ziyarete açılan İstanbul Modern Sanat Müzesi'ni (İstanbul Modern), 2007 yılında 548 bin kişi ziyaret etti. Açıldığından bu yana 1,5 milyonu aşkın ziyaretçinin gezdiği müzeye en yoğun ilgiyi 19-25 yaş grubu gösterirken, bugüne kadar kadın ziyaretçi sayısı da erkeklerden fazla oldu. Müzecilik bilinci Gelişmiş ülkelerde tarihi eserlerin yanı sıra, toplum kültürüne hizmet eden her objenin koleksiyonu ve müzesi bulunmakta. Materyal kültürü adı verilen, toplumun ortak paydasını temsil eden belli dönemlerde kullanılmış, insanların alışkanlıklarından ve yaşayışlarından kesitler sunan objeler müzelerde yer alıyor. Ülkemizde bu tür müzelere güzel bir örnek Sunay Akın'ın oyuncak müzesi. Müzeciliğin işlevi, bir toplumu bir araya getiren ortak tarihsel, kültürel, sanatsal ve bilimsel bağları kurmak, korumak ve geliştirmektir. Müzeler toplumun kimliğini oluşturmayı, bu kimliğin tarih süresince gelişimlerini sergilemeyi ve diğer toplumlarla paylaşmayı sağlar. Nasıl bir ülkedeki mezarlar o ülkede yaşamış insanların varlığını kanıtlarsa, müzeler de yaşanmışları kayıt altına alıp, gelecek nesillerin geçmişlerine ve kim olduklarına ışık tutar. Bir ülkenin milli müzeleri o toplumun ortak dilini oluşturur. Bu ortak dil, o kültürü ve tarihi yansıtan bir eğitim kurumu görevi de üstlenmelidir. Müzecilik sektörünün gelişmesi için gerekenler Müzecilik sektörünün gelişimi amacıyla atılabilecek kuşkusuz pek çok adım var. Bu adımları atarken öncelikle gerekenler: Koleksiyonerlik isteği ve bilincinin geliştirilmesi, Koleksiyonerliğin paylaşıma açık hale gelmesi, Devlet elindeki uygun mülklerin, müze yapılmak üzere koleksiyonerlere ücretsiz veya düşük kirayla tahsis edilmesi, Müzeciliğin eğitim, kaynak ve bilinç geliştirme açısından dünya standartlarında sistem ve kriterlere göre düzenlenmesi, Müzelerin toplumun ortak üretim, değer ve ilgi alanlarına hitap edecek çeşitli içeriklerle yapılanmasının sağlanması, Müzeler arası eser değişiminin sağlanması, farklı müze yapıları arasında karşılıklı eser tamamlama programının oluşturulması, Uluslararası müzelerde olduğu gibi, müze gönüllüleri sisteminin işletilmesi ve üyelik uygulamalarının teşvik edilmesi olmalıdır. Bu amaçlar doğrultusunda müzeleri kalkındırmak ve yaşamalarını sağlamak adına, devlet desteklerinin yanı sıra, İngiltere'de olduğu gibi (National Trust for Places of Historic Interest or Natural Beauty) sponsorlardan oluşan milli bir vakfın kurularak, müze, doğal güzellikler ve SİT alanlarının korunması ve geliştirilmesi esas alınmalıdır. Uygulamalarda hareket noktası; "Bozulan eseri nasıl onarırım?" yerine "Eseri zarar görmekten nasıl korurum?" olmalıdır. Müzecilikte eğitim Müzecilik, Avrupa ve ABD'de birçok üniversitede yaygın bir şekilde yüksek lisans ve lisans programları içinde yer alıyor. Oysa, Türkiye'de sanat tarihi ve arkeoloji lisans programlarında iki aşamalı ders olarak veriliyor. Lisans eğitimi olarak ülkemizde hiçbir üniversitede mevcut değil. Sadece, yüksek lisans olarak Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Prof. Tomur Atagök öncülüğünde müzecilik eğitimi veriliyor. Müzeciliğin lisans eğitimi olarak üniversitelerin bünyesine katılması ve staj zorunluluğu getirilmesi müzelerde çalışabilecek eğitimli personelin yetiştirilmesine katkıda bulunacaktır. Müzecilik, üniversite eğitimin yanı sıra, müzecilik eğitim enstitülerinde de sürdürülmelidir. Halihazırda müzelerde çalışan personelin mesleki eğitim ve gelişimine yönelik programlar oluşturulması, müzelerin daha iyi işletilmesine ve korunmasına olanak verecektir. Özel müze işletmeciliği Yurtdışında özel müzeler hatırı sayılır kazançlar sağlayan kurumlar. Örneğin, New York'taki Metropolitan Museum of Art, yönetim kurulu tarafından yönetilen bir işletme. Klasik bir işletme gibi yöneticilerden, konuyla ilgili eksperlerden oluşan bir ekiple yönetiliyor. Başında aktif olarak müzeyi yöneten işletme eğitimi ve deneyimi olan müze yöneticileri, müze konusunda ihtisası olan sanat tarihçisi, arkeolog, küratör ve konservasyon uzmanları var. Bu iş dağılımı sayesinde, müzeyi yaşayan bir yer haline getirmek için eğitimler, forumlar ve farklı profildeki ziyaretçilerin ilgisini çekmek için farklı pazarlama ve halkla ilişkiler aktivitelerine yer vermek mümkün. Benzer yapıyı Türkiye'de özel müzelerde uygulayan, İnan Kıraç Vakfı bünyesindeki Pera Müzesi. Farklı alanlarda uzmanlaşmış bir takımla hizmet veriyor. İyi organize edilen ve iyi işletilen bir müze belli bir zaman içinde kar getiren bir kurum haline geliyor. Müze kurmak isteyen girişimciler için notlar Müze kurmak isteyen girişimcilerin neyi nasıl yapmaları gerektiği konusunda karşımıza çıkan önemli birkaç nokta: - 'Ben müze kurmak istiyorum' diyen koleksiyonerler, işadamları ve girişimciler, bu yolda nasıl ilerlemeleri gerektiği, devletin onlara nasıl destek sağlayabileceği ile ilgili sürekli sorgulayan ve talep eden taraf olmalılar - Koruyabilecekleri, yaşatabilecekleri ve paylaşabilecekleri yerel, yöresel, toplumsal ve etnik değerlere sahip çıkmak bilinciyle müzeciliğe başlamalılar; Müzeyi kurmaktan zor olan müzeyi işletmektir. Müze kurucuları "Müzenin devamı nasıl sağlanır?" sorusuna cevap bularak yola çıkmalılar - Bu zorlu yolda, yerel ve merkezi otoriteleri destek vermek ve yol göstermek adına yanlarına almalılar ve kurumları harekete geçirmeliler - Açılan müzeye farklı profildeki ziyaretçileri çekebilmek için nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini tayin etmeliler - Kurdukları müzenin farklı coğrafyalarda tanınması için gezici ekiplerle halka ulaşabilmeliler. Dünyada müzecilik eğitimi Müzeoloji adıyla bilinen müzecilik bilimi müzelerin ve müze koleksiyonlarının nasıl organize edilmesi ve yönetilmesi gerektiğini inceleyen bilim dalı. Müzeoloji, ülkemizde farklı bir akademik program olarak sadece Yıldız Teknik Üniversitesi'nde var, Prof. Tomur Atagök tarafından kurulmuş. Ancak diğer üniversitelerde, sanat tarihi öğrencilerine sunulan bir ders. Yurtdışında, müzeoloji, yüksek lisans dalında çeşitli üniversitelerde ayrı bir bölüm olarak kurulmuş. İngiltere'de Leicester Üniversitesi, Manchester Üniversitesi, ABD'de ise Washington Üniversitesi, Delaware Üniversitesi ve John F. Kennedy Üniversitesi Müzeoloji masterı olan kurumlar. Müzecilik alanında yüksek lisans yapan öğrenciler küratörlük, müze müdürlüğü, eğitimciler, grafik tasarımcı, arşivci, ve konservasyon uzmanı gibi alanlarda kariyer yapıyorlar. Avrupa'da müzecilikle ilgili eğitim ve kariyer olanağı sunan kurumlar: British Museum-Londra, İngiltere Bournemouth Üniversitesi, Koruma Bilimleri Fakültesi-Bournemouth, İngiltere City Üniversitesi-Londra, İngiltere Durham Üniversitesi-Durham, İngiltere Gothenburg Üniversitesi-Gothenburg İsveç Institut für Kulturmanagement, FernUniversit�t in Hagen-Hagen, Almanya Ironbridge Institute, Birmingham Üniversitesi-Birmingham, İngiltere Leicester Üniversitesi-Leicester, İngiltere Netherlands Institute for Cultural Heritage-Amsterdam, Hollanda Nottingham Trent Üniversitesi-Nottingham, İngiltere Reinwardt Academie-Amsterdam, Hollanda Royal College of Art-Londra, İngiltere Silesian Üniversitesi-Opava, Çek Cumhuriyeti St. Andrews Üniversitesi-St. Andews, İngiltere Barcelona Üniversitesi-Barcelona, İspanya Basel Üniversitesi-Basel, İsviçre East Anglia Üniversitesi-Norwich, İngiltere Leeds Üniversitesi-Leeds, İngiltere Lugano Üniversitesi-Lugano, İsviçre Manchester Üniversitesi-Manchester, İngiltere Newcastle Üniversitesi-Newcastle, İngiltere Oxford Üniversitesi-Oxford, İngiltere