”Türkiye, yüksek tansiyon riskiyle yüz yüze”

Koç, yaklaşan yerel seçimler için "haddinden fazla anlam yüklenmemesi" gerektiğini vurguladı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA  - Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç, 2009'da Türkiye'nin ekonomi, siyaset ve terör alanlarında yüksek tansiyon riskiyle yüz yüze olduğunu söyledi. Koç, yaklaşan yerel seçimler için de  "haddinden fazla anlam yüklenmemesi" gerektiğini vurguladı.

TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Konseyi, Sheraton Otelinde toplandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de katıldığı toplantının açılışında bir konuşma yapan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Koç, konuşmasında ekonomi, siyaset ve terör risklerine değindi.

Türkiye'de de terörizmin yaratmaya çalıştığı kışkırtma ortamının zaman zaman başarılı olmanın kıyısına kadar gelebildiğine şahit olunduğunu vurgulayan Koç, 2009 yılının ekonomik ve siyasal gerilim noktalarının terörizme önemli fırsatlar sağlayacağının düşünülebileceğini bildirdi.

Türkiye'nin başında bunca sıkıntı varken bir de böyle bir toplumsal çatışma ile uğraşmak zorunda kalmasının büyük bir talihsizlik olacağını belirten Koç, bu yüzden Türkiye'de yaşayan her bireyin toplumsal gerilim alanlarında tansiyonu düşürmeyi ulusal bir görev olarak görmesi gerektiğini ifade etti.

"Siyasette kısır çekişmeler arttı, tansiyon düşürülmeli"

Tansiyonun düşürülmesi gereken bir başka alanın ise siyaset olduğunu vurgulayan Koç, birkaç istisnai kısa dönem dışında Türkiye'de siyasetin son 20-25 yılda ekonomik gelişimi ve toplumsal dönüşümü sağlayacak bir atılımı şekillendirmek ve yönlendirmek yerine kendi kendini tüketen bir seyir izlediğini bildirdi.

Koç, "2009 yılında zamanımızı, enerjimizi ve kaynaklarımızı mümkün olan en yararlı biçimde kullanmak istiyorsak siyasi tansiyonun yükselmesine kesinlikle izin vermememiz, ülke gündeminin toplumsal hedeflerimizle uyumlu olmasına özen göstermemiz gerekiyor" diye konuştu.

2009'da hayatların 3 temel faktörle şekilleneceğini kaydeden Koç, "Ekonomi, siyaset ve terör... Dünya için geçerli olan bu durum, Türkiye için de sonuna kadar geçerli. 2009'da Türkiye, bu üç alanda yüksek tansiyon riskiyle yüz yüzedir" dedi.

"Seçimlere haddinden fazla anlam yüklenmemeli"

Önümüzdeki zor yılda siyasetin izlemesi gereken akılcı rotanın en öncelikli unsurunun yerel seçimlere haddinden fazla anlam yüklenmemesi olduğunu belirten Koç, "Ülkeyi rejim tartışmalarına sürükleyecek tutumlardan kaçınmak esas olmalıdır" dedi.

AB ve IMF'yle ilişkiler

Konuşmasında Türkiye-AB ilişkilerine de değinen Koç, AB'nin genişleme sürecinin ivme kazandığı noktada Türkiye'nin de hazır olması gerektiğini belirtti. Koç, küresel kriz veya yerel seçimler sebep gösterilerek AB reform sürecinin yavaşlatılmamasının büyük önem taşıdığını vurguladı.

AB'nin bir yandan reformların toplumsal mutabakat içinde kabul edilmesinin önemini vurgularken bir yandan da Avrupa'daki bazı kesimlerin Türkiye aleyhtarlığının bu mutabakatın gerçekleşmesinin önünü tıkayan tepkiler yarattığını görmezden geldiğine işaret eden Koç, bu çelişkinin giderilmesinin, müzakerelerin ucunun açık olduğu söyleminin terk edilmesiyle mümkün olduğunu bildirdi.

Yapılacakların üç aşağı beş yukarı belli olduğunu, dalgalanmalara karşı AB ve IMF gibi güçlü çıpalardan destek almanın listenin en başına yazılması gerektiğini belirten Koç, IMF anlaşmasının yaratacağı kredi olanaklarıyla döviz cinsinden yetersizliği nispeten dengeleyeceğini kaydetti.

"Bize bir şey olmaz tavrındaki ısrar, anlamsız"

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Koç, konuşmasının sonunda 2001 krizinden herkesin ders çıkardığını belirterek, mali sistemin ve ekonominin güçlendirildiğini, şirketlerin rekabet gücünün artırıldığını söyledi. Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ancak, efsane şirketlerin, dev kurumların birer birer çöktüğünü gördüğümüz bir ortamda (bize bir şey olmaz) tavrında ısrar etmeyi, krizin varlığı ve yokluğu üzerine tartışma sürdürmeyi, gelişmelerin sorumluluğunu yükleyecek günah keçisi yaratma çabalarını anlamakta güçlük çekiyoruz.

Tüm ülkeyi ilgilendiren böyle bir konuda bizler ekonomik ve sosyal tarafları bir araya getirip öneriler toplamanın, teknik kadrolara derinlemesine sektör analizi yaptırmanın ve kesimler arası mutabakat sağlamanın hükümetin asgari görevleri olduğunu düşünüyoruz. Hükümet bu asgari görevini layıkıyla yerine getirdiği takdirde Türk özel sektörü de tüm gücüyle çözüm üretimine katkıda bulunabilecektir."