Türkiye'nin ilk tüysüz kobay faresini üretti

Begüm Buğdaycı Açıkkol, alanında dünya devi şirketle el sıkıştı ve özellikle kanser araştırmalarında kullanılan ilk steril tüysüz fareleri Türkiye'de üretmeye başladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Özlem ERMİŞ BEYHAN

Ailesinden pek çok kişiyi kanser ve alzheimer hastalığından kaybeden bir genç girişimcinin kurduğu Kobay deney hayvanları laboratuarı, deney farelerinin ana vatanına ihracat yapma başarısı gösterdi. Kobay, alanında dünya devi şirketle el sıkışarak, özellikle kanser araştırmalarında büyük avantaj sağlayan tüysüz fareleri de üretmeye başladı. 

Kobay Deney Hayvanları Laboratuvarı kurucusu ve Genel Müdürü Begüm Buğdaycı Açıkkol, "Bir fikrim var" yarışmasının ilk sezonunun birincisi. Veterinerlik eğitiminin 3'üncü yılında bir ders sırasında bulmuş onun hayatını şekillendirecek iş fikrini. Türkiye'de olmayan bir alan: Deney hayvanları üretimi... Okul bittikten sonra hemen katılmış "Bir fikrim var" yarışmasına. 750 projenin yarıştığı bu yarışmada, "Türkiye'de deney hayvanı üreten özel bir laboratuar yok. Hayvanlar üniversitelerde çok standart olmayan yöntemlerle üretiliyor ya da ithal ediliyor. Ama böyle bir merkez kurulabilir" diyerek almış birinciliği. Çok genç bir veteriner... Ailesinde aslında hiç girişimci yok, çoğu asker ya da öğretmen. Ama o fikrine inanmış, önce yarışmayı kazanmış, sonra da gerekli sermayenin peşine düşmüş. 

"Birinci olduktan sonra Genç Yönetici İşadamları Derneği'nde bir sunum yaptım. Bu sunumu yaptıktan sonra bu iş fikrine ortak olmak isteyenler oldu" diye anlatıyor o süreci. Kemler mi bu isimler? Starbucks Türkiye Genel Müdürü, dönemin Henkel Türkiye Satınalma Müdürü, yarışma haklarının sahibi şirketin kurucusu, bir doktor gibi üst düzey profesyoneller... "Yani şu anda 6 ortak var bu şirkette. Ben en büyük ortağım" diyor Açıkkol. Yatırım miktarı hiç de az değil. En üst düzeyde ekipmanlar ve mikroskoplar alınmış laboratuar için. 200 bin lira kuruluş sermayesi ile başlayan iş 400 bin TL TÜBİTAK desteği, 400 bin TL özkaynak ve KOSGEB desteği ile hızla büyümüş. 2008 yılında Ankara'da kurulan Kobay, şimdilerde kendini döndürmeye başlamış durumda.  

Yabancılar satın almak istedi ama daha erkendi

Şirkete yabancıların da ilgisi olmuş. "Tamamen satın almak isteyenler oldu" bilgisini veriyor Açıkkol ve şöyle devam ediyor: "Ama bu teklif geldiğinde tam olarak istediğimiz yerde değildik. Artık belirli bir noktaya geldik. Şu anda örneğin Türkiye'de ilk kez steril tüysüz fare üretmeye başladık biz burada. Daha az hayvanla daha sağlıklı sonuca ulaşmaya imkan veriyor. Bağışıklık sistemi yok, bir uygulama yaptığınızda hayvanda oluşan tümör hemen ortaya çıkıyor ve üzerinde çalışma yapabiliyorsunuz." Kobay bugün 10 ayrı tür kobay faresi üretiyor. Ayrıca son dönemde çok özel bir deney hayvanı yem üreticisi ile de distribütörlük anlaşması imzalanmış. Açıkkol anlatıyor: "Bu sayede artık bir obez farede çalışma yaptığınızda verilebilecek yağlı yemi, deney hayvanlarına uygun ölçüde temin edebiliyoruz. Böylece yüzde 45 yağlı yem isteyen bir araştırmacıya, 5 kilo bu özelliklerde yem ithal edebiliyoruz." 

Hayvanseverler kızıyor ama aşılar böyle bulundu

Kobay, hala ilk ve tek deney hayvanları üreten özel laboratuar. 
Hayvanseverlerin pek hoşlanmadığı bir iş kolunda çalışıyor Açıkkol, "Biz tamamen yasal olarak çalışıyoruz, denetleniyoruz. Hayanlarla çalışma yapılmasın diyenler var elbette. Ama ben ailemden pek çok kişiyi kanserden ve alzheimerden kaybettim. Şu anda bizim distribütörü olduğumuz Charles River firması bu alanda modeller geliştirdi ve ilaç denemeleri üzerinde çalışıyor. Kuduz aşısı da hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda bulunmuş. Ben de hayvanserim" diyor. Kobay'dan önce Türkiye kobay hayvanlarını yurtdışından ithal ediyordu ya da ruhsatlı olmayan merdivenaltı denilen üretim söz konusuydu. Açıkkol bunun neden önemli olduğunun altını şöyle çiziyor: "Sağlıksız hayvanlar söz konusuydu. Bizim üretimimizle nereden geldiği belli olan, sağlıklı hayvanlar deneylerde kullanılıyor. Bu, araştırmaların sonuçlarının doğru çıkması açısından çok önemli. Ayrıca bizim ürettiğimiz hayvanların soyu belli, böylece uluslararası bir yayında bu hayvanları kullanılarak yapılan bir araştırma rahatlıkla referans verilerek kullanılabiliyor."

Uruguay'a ilk kobay ihracatının perde arkası

Kobay, Türkiye'nin ilk deney hayvanı ihracatçısı olarak da adını yazdırmış durumda. "İlk olmanın çok zorluğunu çektik" diyor Açıkkol. THY'nin uçağa kemirgen almama kararı işlerini iyice zorlaştırıyor. Fareleri Lufthansa ile İstanbul'dan göndermek gerekiyor. Cevaplanan onlarca soru, her bir makama verilen onlarca cevap... Hepa filtreli, açılır pencereli özel kutular yurtdışından ithal edilmiş. İçine yine ithal edilen jeller konulmuş, dil değdirdiklerinde bu jel su haline geliyor. 1.5 günde Uruguay'a gidecek hayvanlar, gümrükteki bir gecikme nedeni ile uçağa yüklenemeden uçak hareket ediyor. Açıkkol o anı yaşar gibi anlatıyor: "Ben hem ağlıyorum hem gümrük müdürü ile konuşuyorum, yalvarıyorum..." Sonunda kargo uçağı pistte geri dönüyor, fareleri alıyor ve 750 fareden bir tanesi bile kaybedilmeden paket yerine ulaşıyor. Açıkkol, "Neden Uruguaylılar sizden kobay faresi aldı?" sorumuza, "Çok uygun bir fiyat verdik. Dörtte bir fiyata sattık fareleri. Çok istedik bu ihracatı gerçekleştirmeyi" cevabı veriyor. Kobay, Suriye ve İran ile ihracat için pek çok görüşme yapmış, Açıkkol, bu ülkelerde normalleşme ile ihracatın hızla artacağını öngörüyor. 
Açıkkol'un bundan sonraki hedefi, ürettiği kobay hayvanların çeşit sayısını artırarak ithalatın önünü daha da kesmek. Bir başka hedef ise genetiği değiştirilmiş deney hayvanları üretmek. "Amacım kar değil, bilimsel araştırmalara hizmet etmek" diyor Begüm Buğdaycı Açıkkol. Türkiye'de, dünyada ses getirecek araştırmalara imza atacak bilim adamları var, yeter ki gerekli ortama ve ekipmanlara ulaşabilsinler. Açıkkol işte bu noktada Kobay'ın önemli olduğunu düşünüyor. Açıkkol, "Biz ayrıca eğitimler veriyoruz. Üniversitelere gidip tüm ekibimizle bu eğitimleri gerçekleştiriyoruz. Yurtdışından eğitimciler getiriyoruz. Ayrıca deney hayvanı kullanma sertifika programı da gerçekleştiriyoruz" bilgilerini veriyor. 


Bir devin distribütörü olmak ne getirdi?

+ Dünyanın en büyük deney hayvanı üreticisinin Türkiye distribütörü olduğumuzdan beri, elimizde olmayan tüm modellerin ithalatını gerçekleştirebiliyoruz. Tüm ekipmanların da distribütörlüğünü aldık.

+ Bu anlaşma ile daha iskontolu hayvan alabiliyoruz ve hocalara daha iskontolu hayvan satışı gerçekleştirebiliyoruz. Distribütörlük anlaşması bize bir maliyet avantajı yarattık. Ürettiğimiz 10 türde ise ithalatın önünü kesmiş durumdayız.       

+ Alanımızda kendimizi geliştirebiliyoruz. Almanya'da eğitimleri oluyor, o eğitime katıldık. Fransa'da özel eğitimler alıyoruz. 

+ Bu distribütörlük yabancı yatırım almamıza engel değil. Hatta distribütörlük anlaşmasına satın alma opsiyonu da eklendi. 

+ Charles River'ın bize gönderdiği soyları onların kalitesi ile üretme yolunda çalışma yapıyoruz. Bunu yaptıktan sonra diğer satın alma adımı da söz konusu olabilecek. 

"İlk yem hayvanları ithalatını yaptık, gümrükte yaşadığımız sıkıntıları size anlatamam. Ben zaten her ithalat yaptığımızda hastanelik oluyorum, her ithalatta yeni bir sorun, sıkıntı çıkıyor. Türkiye'de bu alanda düzenlemeler çok hızlı değişiyor." 

Bir girişimciden öneriler... 
+ Ortaklarınızı mutlaka faaliyet gösterdiğiniz alanı bilen kişilerden seçin. Yoksa çok yalnız kalabiliyorsunuz. Bir yandan operasyonu yönetiyor, bir yandan da ithalat ve ihracat prosedürleri ile uğraşıyorsunuz. Belki ortaklarım bu alanda bilgili kişiler olsalardı bugün bulunduğumuz yere 2 yıl önce gelmiş olacaktık. 

+ Bir işletme kuracaksanız o konu ile ilgili eğitim almak çok önemli. Eğer o konuda sadece fikriniz var ama bilginiz yoksa, birilerinden destek alarak o işi yapabileceğinizi düşünüyorsanız bilin ki o çok da mümkün olmuyor. 


Ailem arkadaşlarına utana sıkıla 'fare üretiyor' diyor
Begüm Buğdaycı Açıkkol, girişimcilikte çok hayalperest olmamak gerektiğini söylüyor. Açıkkıol aile desteğinin de çok önemli olduğunu vurgulayarak, şaka ile karışık şöyle devam ediyor: "Ben aileme böyle bir iş yapacağımı söylediğimde, "Yazık bu kız aç kalacak" dediler. Şimdi de sorduklarında utana sıkıla arkadaşlarına "Ne yapsın, fare üretiyor" diyorlar."


Kobay hayvanlarına müzik dinletiyor
"Ruhsat alırken, farelerin ürediği odalarda ses olmaması gerektiğine dair net ve kesin ibareler vardı. Ama bu işi yapmaya başladıktan sonra yurtdışındaki laboratuarları gezmeye başladığımızda gördük ki klasik müzik dinletilmesi hayvanların üremesine çok olumlu etki ediyor. Burası da bir üretim laboratuarı, standartların en üst seviyede olması gerekiyor. Bu nedenle artık bizim tüm odalarımızda klasik müzik yayını yapılıyor." 

"Özel sektörde ilk etik kurulu biz kurduk. Şu anda herhangi bir araştırmacı gelip bizim etik kurulumuza başvurabiliyor, gelip burada hayvanlarla çalışma yapabiliyor. Bu süreçte hayvanlara otelcilik hizmeti de veriyoruz." 


Şimdiki aklım olsa acaba böyle bir şirket kurar mıydım?

"Her gün sorguluyorum, bugünkü aklım olsa böyle bir şirket kurar mıydım? Ben bu şirket kurulurken, ilk ortaklık sürecinde 'Kar amacı gütmüyoruz, bu yatırımı bu şekilde kabullenin' demiştim. Çünkü Türkiye'de sistem üniversitelerin bu kobay hayvanlarını üretip bedavaya vermesi üzerine kurulmuş. Ama batı ülkelerinde sistem, standartları belli olan özel laboratuvarlar üzerinden dönüyor. Türkiye de bu noktaya gidecek ama daha zaman alacak. Benim yatırımcılarımın hepsi gerçekten 'melek' yatırımcılardı, beni hiç zorlamadılar. Bir işi ilk kez yaptığınızda çok zor Türkiye'de... Herkes sizi sürekli sorguluyor. Çok çok yoruldum, hiçbir şey güllük gülistanlık olmadık. Ortaklar çok üst düzey yönetici olunca her şeyle tek başıma ilgilenmek zorunda kaldım.Çok zor aşamalardan geçtik, ama yapmasaydık demiyorum, iyi ki yapmışım..."